1. YAZARLAR

  2. Fevzi Zülaloğlu

  3. Lanetli Kavim Var mıdır?

Lanetli Kavim Var mıdır?

Mart 2024A+A-

“İsrailoğullarından kâfir olanlar Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir. Böyledir, çünkü onlar (Allah’a) isyan ettiler; hak ve adalet sınırlarını ihlalde ısrarcı davrandılar.” (Mâide, 5/78)

İsrailoğulları bağlamında yukarıda ayette geçen lanet, “haktan uzaklaşmak, bâtıla yaklaşmak, adaletten uzaklaşmak, zulme yaklaşmak, ilahi rahmetten uzaklaşmak, gazaba yaklaşmak” gibi anlamlara gelir.

Bu çalışmada cevabını aradığımız sorular şunlardır: Lanet nedir? Yahudiler lanetli bir ırk mıdır? Yüz yıldır Filistin topraklarında, izzetli Gazze’de Siyonistlerin estirdiği terörün lanetle ilişkisi nedir? İsrailoğullarını zillete ve meskenete düşüren, hidayetten ve izzetten uzaklaştıran davranışlar nelerdir?

Allah’ın lanetinden korunup rahmetine nail olmak için neler yapmalı, kimlerle beraber olmalı, kimlerden uzak durmalıyız?

Lanet sadece bir ırkla mı sınırlıdır? Lanetin sebepleri nelerdir?

A) Lanet Kavramı

L-a-n kök harflerinden türeyen bir mastar olan lanet, Yüce Allah tarafından kullanıldığında, “dünyada ve ahirette hayırdan, rahmetten, hidayetten uzaklaştırılmak” manasını ifade etmektedir.

1) Mülâane Caiz midir?

Türkçeye de geçen lanet, “Allah’ın rahmetinden, hidayetinden uzak kalmak”tır. Aynı kökten tel’in, lanet etmek ve azaba uğratmak demektir. “Mel’un” kelimesi ise “lânete uğramış kimse” demektir. Karşılıklı lanetleşmek anlamına gelen mülâane, boşanma hukukuyla ilgili özel bir işlemdir.1

Mülâane; yani karşılıklı lanetleşmek sıradan bir sorun değildir, bu nedenle lanet kelimesini olur olmaz, ulu orta kullanmamak gerekir.2 Müminlerin birbirine lanet okuması doğru değildir.3 Çünkü birine lanet okumak, onun hidayetten uzaklaşmasını, dalalete düşmesini istemektir. Resulullah (s), “Mümine lanet etmek, onu öldürmek gibidir.”4 buyurmuştur.

Lanetin kullanılmaması gereken bir başka alan da ufuklarımızda yer alan dışımızdaki ayetlerdir. Örneğin Allah’ın tabiattaki ayetlerine, rüzgâra, yağmura, kara, depreme yol açan fay hatlarına lanet etmek5 doğru değildir. Çünkü insanın dışında yer alan, iradesiz varlıkların tamamı “Müslüman”dır. Yani yaratanla barışık yaşarlar, görev ve sorumluluklarını kayıtsız şartsız, eksiksiz yerine getirirler.

2) Lanetli Olan İsrailoğulları mı Yahudiler mi?

Lanet deyince, hakikati ırkçı, ayırımcı ideolojilerinin (Siyonizm’in) meşrulaştırıcı aracına dönüştüren Yahudiler akla gelmektedir. Ancak lanet bir kavimle, toplumla sınırlı değildir. Lanetin nedeni, doğuştan bir kavme, topluma mensup olmak değil, yanlış tavır ve tutumlardır.

Lanet6 kavramının geçtiği ayetlerden 10’u doğrudan İsrailoğullarından dini tahrif edip sapanlarla7 ilgilidir. Diğer 26 ayet ise seçkin ve ayrıcalıklı ırk tasavvurunun ürettiği sorunlarla karşılaşmamak için dikkat edilmesi gereken işaretler içermektedir.

Lanetli olmak, lanete uğramak sadece İsrailoğullarıyla sınırlı bir sorun değildir. İlgili ayetleri inceleyerek, kendimize de buradan bir pay çıkarmak koşuluyla, Siyonistlerin lanete uğrama nedenlerini tespit edebiliriz.

B) Lanete Uğramanın Sebepleri

Merhametin ve adaletin kaynağı olan Yüce Allah, hiçbir topluma doğuştan bir ayrıcalık vermediği gibi, kökeni dolayısıyla da hiçbir topluma lanet etmez. Lanete uğramak, insanın kendi yapıp ettikleri dolayısıyladır.

1) İblis’e Özenmek, Şeytanlaşmak

Rabbimiz şeytanı insanla, insanı da şeytanla sınayacağı bir süreci yaratmıştır.8 Varlık âleminde İblis Allah’ın lanetine uğrayan9 ilk kişidir. İblis ve dostları olan şeytani güçler, “bilerek hidayete karşılık dalâleti satın alma ve şirki süsleyip pazarlama, dostlarını bozgunculuk çıkarmaya sevk etme nedeniyle” laneti hak etmişlerdir:

“Ve benim lanetim (gazabım) Hesap Günü’ne kadar senin üzerinde olacaktır!” (Sâd, 38/78)

Lanet, isyanı, inadı, hasetliği, ırkçılığı ve nankörlüğü sebebiyle İblis’e verilen ilahi bir cezadır. Bu ibretlik cezanın Kur’an’da beyan edilmesinin hikmeti, hatasından dönmeyip inatlaşan, hakikate meydan okumada şeytanlara benzeyenlerin aynı cezayla karşılaşacaklarını bildirmektir.10

Şeytan ve dostları hem birbirlerini ateşe sürükleyecekler hem de cehenneme düştüklerinde, birbirlerine lanet edeceklerdir.11

2) Irkçılık Yapmak

İblis’in ilk sınavı ırkçılığı mı takvayı mı tercih edeceği hususunda olmuş ve ilk sınavında kaybetmiştir.12 İblis, “Onu topraktan beni ateşten yarattın, ateş topraktan üstündür.” diyerek13 değer görme iddiasını, eylemde, ahlakta değil ontolojik kökeninde aramıştır. Ateşin topraktan daha değerli olduğu yargısı, ırkçı bir düşüncedir. Oysa ateşten yaratılmak onun seçimi değil, Yüce Allah’ın takdiridir.

Tarih boyunca pek çok ırkçı toplum olmuştur. Alman faşizmi ilk akla gelenlerden biridir. Ancak İsrailoğullarını diğerlerinden ayıran vasıf, içinde din sosu da olan, Yüce Allah’a iftiralar içeren bir faşizm üretmiş olmalarıdır. Bunun adı etno-dinî faşizmdir.14 İsrailoğullarından Siyonist ideolojiye iman edenler, kendilerine İblis’i örnek almışlardır. Çünkü İblis, ırkçıların, faşistlerin fikir babasıdır; hevâsını ilah edinen şeytanların öncüsüdür. Bütün ırkçılar İblis ve dostlarına hayrandır.

Yahudilerin kutsal ırk, saf ırk, seçkin ırk iddiası Ahdi Atik açısından çelişkilerle doludur. Örneğin İsrailoğulları kendilerini, “Yahve’nin ebedi kutsal kavmi”15 ve “Yahova’nın oğulları”16 olarak ilan etmektedirler. Yahudi kutsal metinlerinde, Tanrı Yahova “İsrail balçığını çömleğe dönüştüren bir baba” gibidir.17 Bunlar Allah’a yapılmış iftiralardır ve O’na iftira etmek lanetlenme nedenidir.18

Bu ırkçı tutum, Yahudilerin, Yüce Allah’ı “âlemlerin rabbi” olarak görmelerine engel olmuştur. Her samimi mümin, yaratan ve yöneten Yüce Allah’a, O’nun dinine hizmeti şiar edinmesi gerekir. Tevhid dini İslam’da emreden, Allah; emre âmâde olması gereken insandır. Oysa vahyi tahrif eden Siyonist Yahudiler Tanrı’ya “İsrail’in Kayası”19 sıfatını vermişlerdir. Vahyi tahrif ederek Tanrı Yahova’nın (Allah’ın) sadece kendi ilahları olduğu20 efsanesini uydurmuşlardır.

“Tanrı’nın ebedi kutsal kavmi, can dostları, çocukları” olduklarına ilişkin iddialar, Kur’an vahyinin diliyle ve düşünmeye davet eden bir soruyla tenkit edilmektedir:

 “Peki tanrının sevgilileriyseniz, günahlarınızdan dolayı, o size niçin azap ediyor? Başınıza bu felaketler niçin geliyor?21

İsrailoğullarının ağır travmalara yol açan musibetlerle karşılaştıkları tarihî bir gerçekliktir. Bu gerçeği hem Kur’an’ın beyanlarında hem kendi kutsal metinlerinde görmekteyiz. Bu travmaların, ağır musibetlerin ana nedeni, zulmü ve ırkçılığı din edinmeleridir.22

Yahudi kutsal metinleri bir yandan İsrailoğullarını “Tanrı’nın ebedi kutsal kavmi, çocukları ve sevgilileri” olarak takdim ederken, diğer yandan da “mabetleri yıkan, peygamberlere isyan eden, hatta onları öldüren lanetli bir kavim” olarak takdim etmektedir.23

Rabb Yahova, İsrail’i “dönek, hain” gibi sıfatlarla24 anmaktadır. İsrailoğullarından bir kısmının davranışları sebebiyle lanetlendiği hususu sadece Kur’an’ın beyanıyla sınırlı değildir. Siyonistlerin laneti hak eden işler peşinde koştuklarına ilişkin, Yahudi kutsal metinlerinde var olan çelişkili ifadeler, başkalarının var sayımı değil, bizatihi kendilerinin itirafıdır. Siyonistlerin tarih boyunca ilahi vahye ekledikleri kirli mesajları hem bir itiraf hem de kanıt olarak okunabilir.25

Yahudi kutsal metinlerinin toplamı olan ve otuz dokuz kitaptan oluşan Ahdi Atik’e göre, lanete uğramanın nedenleri şunlardır:

“Ana babayı hor görmek, komşunun sınırını değiştirmek, yetimlerin, öksüzlerin, dulların, yabancıların hakkını yemek, fuhuş yapmak, suçsuz adamı öldürmek, rüşvet almak, hukuku çiğnemek…”26

Zulüm, sömürü, hırsızlık ve ırkçılığı din edinmiş olan İsrail terör devleti, lanete uğrama suçlarının hepsini işlemiştir. Son yüz yılın tarihi buna tanıktır. Lanetin sebebi bir ırktan, kabileden, kavimden olmak değildir. Kur’an’da lanetin sebebi, bir ırktan gelmek değil, Allah’ın koyduğu tevhid ve adalet sınırlarını çiğnemektir. Lanetin sonucu ise Allah’ın gazabına uğramak, hidayetten mahrum kalmak, dünyada zillet ve meskenet damgası vurulmuş olmak, miskinliğe mahkûm27 edilmektir.

İncil’de “Ey engerekler nesli!” denilerek28 ırkçılığı din edinen zalim Yahudiler, kötülüğün şeytanla iş birliğinin simgesi olan yılana benzetilmektedir. Muharref İncil’deki bu genellemeci ve tüm nesli suçlayan yorum, Kur’an’daki ilgili ayetlerde yoktur. Çünkü İsrailoğullarının içinden iyiler de kötüler de çıkacaktır.

3) Küfrü, Şirki ve Nifakı Tercih Etmek

“Gerçek şu ki Allah, hakikati inkâr eden kâfirleri rahmetinden kovmuş ve onlar için yakıcı bir ateş hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/64)

Küfür; hakikati bilerek gizlemek, nankörlük etmek anlamına gelmektedir. Örneğin ilahi vahye iman ettiğini iddia ettiği halde, hakikati gizleyen, tahrif eden sözde din adamları da kâfirdir.29

Küfrün iki türü vardır: Birincisi Mekke müşriklerinin şahsında somutlaşan şirktir. İkincisi ise Medine münafıklarının şahsında somutlaşan nifaktır.30

Şirk ve nifak birbirine çok benzeyen ikiz kardeş gibidir.31 Her ikisi de insanın hidayetten ve ebedi saadetten yoksun kalmasıyla sonuçlanır.32

Kâfirlerin yakasına yapışacak olan lanetin kaçınılmaz sonucu; ilâhî rahmetten, sonsuz saadetten mahrum kalmak ve ebedî cehenneme düşmektir:

“Hakikatin üzerini örten kâfirlere ve kâfir olarak ölenlere gelince, onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve tüm iyi insanların lanetine uğramalarıdır.” (Bakara, 2/161)

İsrailoğulları örnek olarak kendilerine İblis’i aldıkları için, Musa Nebi’nin getirdiği mesaja karşı “İşittik ve isyan ettik”33 dedikleri için suçlanmışlardır.

Vahiy ve iman sevgisini içeceklerine put sevgisini -buzağı sevgisini- içtikleri için vicdanlarının derinliğinde bulunan “takva elbisesi” etkisiz hâle gelmiştir. Bunun sebebi, cahiliyenin kirlerinden arınmak için bir çaba sarf etmemeleridir. Firavun cahiliyesinden yüreklerinde kalan kültüre dönüşmüş tortular, onları hasta etmiş ve düşmanlarının değerlerine (Mısır firavunlarının Apis heykeline) tapmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Celladına âşık ruh hastaları gibi, Musa Nebi’nin vahiyle getirdiği hakikati inkâr eden, ona isyan eden İsrailoğulları, Mısır’daki firavun kültüründen kalplerine yerleşen “altın buzağı sevdası”ndan bir türlü kurtulamamışlardır. Musa Nebi’nin yokluğundan yararlanarak kendilerine altın buzağı heykeli yapması için Samiri’yle anlaşmışlardır.34

“(Samiri), onlar için (önlerine), boğuk bir sese sahip ceset şeklinde bir buzağı heykeli çıkarmıştı. (Birbirlerine) ‘İşte bu, sizin de Musa’nın da ilahıdır. Fakat Musa (bunu) unuttu!’ demişlerdi.” (Taha, 20/88)

İsrailoğullarından şirk koşanlar bulunduğu gerçeği, Kur’an’la sınırlı bir iddia değildir. İsrailoğullarının “kutsal” kitaplarında, kendilerine “Musa ve Harun’a isyan eden, altın buzağıya tapan müşrikler” denilmesi35 Allah’a verdikleri söze bağlı kalmadıklarının göstergesidir. Ahdi Atik’te geçen sahih ifadelere göre, Allah’a ortak koşmak, put yapmak şirk koşmaktır ve ahdin bozulmasının sonucu ise lanetlenmektir.36

4) Vahyi Tahrif Etmek

“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetlemiş ve kalplerini katılaştırmıştık. Onlar, kendilerine hatırlatılan (Tevrat’tan) paylarını unutarak kelimelerin yerlerini değiştirirler. İçlerinden azı hariç, onlardan daima bir ihanet göreceksin. (Yine de) sen onları affet ve (onları) hoş gör! Şüphesiz ki Allah güzel davrananları sever.” (Mâide, 5/13)37

Ayetlerde beyan edildiği gibi, lanetlenmek bir sonuçtur. Bunun sebebi ise İsrailoğulları ve nebilerin muhatabı olan diğer toplumların verdikleri sözleri tutmamaları, isyan etmeleri ve hadlerini aşmalarıdır.

İsrailoğullarıyla ilgili, “haddi aşma iddiası” sadece Kur’an’la sınırlı değildir. Zebur’da geçen “Rabb gazaplandı. Ve Yakub’a karşı ateş tutuştu. Ve İsrail’e karşı öfke yükseldi.” gibi ifadeler de38 İsrail’e karşı Rabb Yahuda’nın öfkesinin şahididir.

5) Allah’a Verdikleri Sözde Durmamak

İnsan, yaratıcısına iki defa söz verir:

Birincisi yaratılış aşamasında, fıtratında, ortak koşmayacağına, hakikati gizlemeyeceğine ilişkin verdiği sözdür.

İkincisi ise nübüvvet vahyinin satırlardaki lafızlarıyla karşılaştığında, şehadet kelimesiyle verdiği sözdür. Yaradan’a verdiği sözü bozanların dünyada uğradıkları lanet,39 hidayetten uzaklaşmaktır. Ahirette uğrayacakları lanet ise ebedi cehennem ateşidir.

Ahdi Atik’in şahitliğine göre, İsrailoğulları çoğunlukla tarihte bereketi değil laneti40 tercih etmiştir: “Ve onlara de: İsrail’in Allah’ı Rabb şöyle diyor: Bu ahdin sözlerini dinlemeyen lanetli olsun.”41

Yahudi kaynaklarında İsrailoğulları, “Allah’ın emirlerini dinlemezsen lanetli olacaksın.” denilerek42 ahlaklı, iffetli olmaya, tüm canlılara karşı hukuku korumaya davet edilmektedir. Ama maalesef uygulamalar bunun tam tersi olmuştur. Son yüzyılda İsrail terör devleti, tarihteki ırkçı uygulamaların bir tekrarıdır. Yani bu laneti hak eden işler İsrailoğulları arasında ilk defa şahit olunan şeyler değildir.

Lanete uğramanın ana nedeni, sorumluluk bilinciyle hareket etmemek, istiğna ahlakıyla davranışlarını şekillendirmek, haddi aşmaktır. Oysa bir arada barış ve adalet içinde yaşamanın ilk kuralı, adaletin güvencesi olan hukuka bağlılıktır. Tahrif olmayan Yahudi kutsal metinlerinde bu hakikati itiraf eden örnekler vardır. Mesela, her tür haksız kazanç, hırsızlık, Ahdi Atik’e göre, ahdi bozmaktır ve sonucu lanete uğramaktır.43

6) Hakikate Karşı Düşmanlık Etmek

İsrailoğullarını diğer toplumlardan ayıran özellik, ilahi vahyi tanımalarıdır. Babalarını tanıdıkları gibi aşina oldukları Kur’an’a karşı “Bizim kalplerimiz mühürlüdür, örtülüdür.” diyerek düşmanlık göstermeleri İsrailoğullarının hidayetten uzak kalmalarına44 yol açmıştır.

Ve iman imkânı, Medine’de ayaklarına kadar gelmişken küfrü tercih edenleri bekleyen son, “Allah’ın, meleklerin ve bütün insanlığın laneti”dir.45

7) Hududullah’a Riayet Etmemek, Domuzlaşmak, Maymunlaşmak

“Ey kendilerine kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunan (Tevrat)’ı doğrultucu olarak indirdiğimiz bu kitaba biz birtakım yüzleri tersine çevirip mahvetmeden yahut cumartesi yasağını çiğneyen (Yahudileri) lânetlediğimiz gibi sizleri de lanetlemeden önce, iman edin. (Şunu bilin ki) Allah’ın emrettiği her şey, mutlaka yerine getirilir.” (Nisa, 4/47)

Hududullah’ı, cumartesi yasaklarını çiğneyenler lanetlenmişlerdir.46 Laneti dünyada görünür kılan ise esfel-i sâfilîn47 simgeleri olan domuzlaşmak ve maymunlaşmaktır.48

8) Nebilere İsyan Etmek, Hatta Onları Öldürmek

Allah’ın dinine davetten başka hiçbir suçu olmayan nebilere isyan etmek, Ad kavmi örneğinde olduğu gibi,49 kişileri ve toplumları lanete sürükler, yani hidayetten mahrumiyet cezasına çarptırılırlar. Lanet damgası yemenin, hidayetten yoksunluk, itibar kaybı ve nihayet Allah’ın gazabı ve azabı olmak üzere geri döndürülemez dünyevi ve uhrevi sonuçları vardır.50

Yüce Allah’a ve O’nun elçilerine savaş açanlar, dünyada ve ahirette, hidayetten ve vicdani saadetten, ebedi mutluluktan mahrumiyetle, yani lanetle cezalandırılacaklardır.

Bilerek bir mümini öldürmek ebedi laneti hak eden büyük bir günahtır ve cezası ebediyen cehennemde kalmaktır.51

İsrailoğullarından zalimler, nebileri öldürmüşlerdir. Bu hakikatten söz eden Kur’an ayetleri52 yanında, Yahudilerin kendi kutsal kaynaklarında da benzer ifadeler vardır.53

9) Zulmetmek

“O gün zalimlere mazeretlerinin hiçbir faydası olmayacak, onların payına her türlü iyilikten yoksun bırakılma ve korkunç bir son düşecektir.” (Mü’min, 40/52)

Zulmün doğal sonucu lanetlenmektir. Zalimler ebedi lanete, hidayetten mahrumiyet cezasına çarptırılacaklardır. Çünkü şeytan ve dostları, algı operasyonlarıyla büyük kalabalıkları, sürü psikolojisini kullanarak suya çağırıp ateşe sürüklerler.54

Allah’ın laneti, zulmedenlerin yakasını bırakmaz. Dillerini eğip bükerek vahiy olmayan beşerî iddiaları Allah’ın dinine aitmiş gibi pazarlayanlar zalimlerdir. Ve zulmün her çeşidi gibi Allah’a iftira da sahibini lanete sürükler.55

Firavunlar56 bu dünyada, büyük kalabalıkları, sürüler halinde zulme davet ederler.57 Hesap Günü de aynı şekilde celladına âşık olan zavallı insanlar, tıpkı çobanın peşine takılmış koyun sürüleri gibi, zalimlerin peşlerine takılıp suya koşar gibi ateşe koşacaklar. Ve ateşe sürükleyenlerle sürüklenenler, dua formunda birbirlerine lanet edecekler:

 “Ey Rabbimiz! Onlara iki misli azap çektir ve lanet et / rahmetinden tamamen mahrum bırak!” (Ahzâb, 33/68)

Lanetin sonucu, ebedi ateş yurdu cehennemdir. Cehenneme düşen zalimler ve akıllarını kullanmadıkları için onların peşine düşürülenler ateşin içinde birbirlerine lanet okuyacaktır.58

Zulmün acı meyvesi zakkumdur. Zulmün en büyüğü olan şirkin doğal sonucu da ateştir. Zakkum ateşten bir yiyecektir. Bu yiyecek cehennemin dibinde yetişir. Ayetlerde zakkum ağacından çıkan tomurcuklar, “şeytanların başları”na benzetilmektedir.59

Bu hazin ve kaçınılmaz sona karşı başta İbrahim Nebi (as) olmak üzere,60 bütün peygamberler ümmetlerini uyarmıştır.

10) Namuslu Kadınlara İftira Atmak

İslam’da ailenin korunması, nesil ve namus emniyeti çok önemlidir. Bu nedenle namuslu kadınları iffetsizlikle suçlamanın sonuçları çok vahimdir. Dünyada lanet61 ahirette ateş sebebidir.62

Sözün Özü

“Âdem’in soyundan, Nûh’la birlikte o gemide taşıdığımız kimselerin soyundan, İbrahim ve İsmail’in soyundan gelen ve doğru yolu gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimseler”den denilerek İsrailoğullarını da içerek şekilde, Allah’ın ayetlerini duyunca secdeye kapananlar aşağıdaki ayette övülmüştür:

 “… Ne zaman kendilerine o sınırsız rahmet sahibinin mesajları okunsa ağlayarak secdeye kapanan kimseler.” (Meryem, 19/58)

Lanetli olmak bir ırkla, bir toplumla sınırlı değildir. Irkçılığın atası, hasetçiliğin babası İblis’i kendine örnek alan şeytanlaşır, böylece laneti, yani hidayetten uzaklaşmayı tercih etmiş olur.

Tahrif edilmiş metinlere, kutsal muamelesi yapan Yahudilerin adalet üretme yetenekleri yoktur. Son yüzyıldır İsrail terör devleti laneti tercih etmiş, kapitalist dostlarının kendisine sağladığı imkânları şiddet ve zulüm üretmek için kullanmıştır.

Dalaleti değil hidayeti ve zulmü değil adaleti tercih edenlere selâm olsun!

 

Dipnotlar:


1- Bkz. Nur, 24/6-9.

2- Lanet, mülâane, mübâhale kavramlarının yakın ilişkisini, benzerliklerini, farklılıklarını ele alan bir çalışma için bkz. Fevzi Zülaloğlu, “Allah’ın Laneti Kimleri Kuşatır?”, Haksöz Dergisi, Sayı: 283-284, Ekim-Kasım 2014.

3- Resulullah’tan rivayet edilen bir hadiste müminlerin durup dururken birbirleriyle lanetleşmesi yasaklanmıştır: “Birbirinize karşı Allah’ın lanetiyle lanetleşmeyin. Allah’ın gazabı ve cehennem temennisiyle birbirinize ilenip temennide bulunmayın.” Sünen-i Ebû Dâvud, ‘Edeb’, 53; Sünen-i Tirmizî, ‘Birr’, 48.

4- Sahihi Buhârî, ‘Eymân’, 7; ‘Cenâiz’, 84, ‘Edeb’, 44, 73; Sahihi Müslim, ‘İman’, 176; Süneni Tirmizî, ‘İman’, 16.

5- Peygamberimiz (s) zamanında bir adamın elbisesini rüzgâr çekip açmıştı. Bunun üzerine o, rüzgâra lanet etti. Bunu duyan Peygamber (s), şöyle buyurdu: “Ona lanet etme! Zira o (esmeye) memur kılınmıştır. Kim ehli olmayan bir şeyi lanetleyecek olursa yapılan o lanet, kendi üzerine döner.” Sünen-i Ebû Dâvud, ‘Edeb’, 53; Sünen-i Tirmizî, ‘Birr’, 48.

6- Lanet kelimesi türevleriyle birlikte Kur’an’da, 36 ayette 41 defa geçmektedir: Bakara, 2/88, 89, 159, 161; Âl-i İmrân, 3/61, 87; Nisâ, 4/46-47, 52, 93, 118; Mâide, 5/13, 60, 64, 78; A’râf, 7/38, 44; Tevbe, 9/68; Hûd, 11/18, 60, 99; Ra’d 13/25; Hicr, 15/35; İsrâ, 17/60; Nûr, 24/7, 23; Kasas, 28/42; Ankebût, 29/25; Ahzâb, 33/57, 61, 64, 68; Sâd, 38/78; Mü’min, 40/52; Muhammed, 47/23; Fetih, 48/6.

7- İsrailoğullarının lanete uğrama süreçlerini beyan eden ayetler için bkz. Bakara, 2/88-89; Nisâ, 4/46-47, 52; Maide, 5/13, 60, 64, 78.

8- Şeytanın lanetlik olma sürecini anlatan ayetler için bkz. Hicr, 15/35.

9- Nisa, 4/118.

10- Bile isteye şirk koşmak, her insanı hidayetten uzaklaştırır ve ölünceye kadar lanet yakasını bırakmaz; öldükten sonra da yiyeceği cehennemin dibindeki lanetli zakkum ağacının meyvesidir. İnsanın bilerek, isteyerek, hakikate rağmen Allah’a ortak koşması lanet nedenidir. İsa Nebi’nin “Allah’ın oğlu” olduğunu ilan etmek, ister hakiki isterse mecazi olsun şirktir. Tefsir tarihinde bu ayete mübâhale ayeti denilmiştir. Resulullah’ın, “Hangi taraf yalancı ise Allah’ın laneti onun üzerine olsun.” diyerek Necran Hristiyanlarına meydan okumasına atıf vardır. Bkz. Âl-i İmrân, 3/61.

11- “(Şeytan ve dostları birbirlerine) şöyle diyecekler: Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onlara kat kat ateş azabı ver! (Allah da) şöyle cevap verecek: Zaten herkes için kat kat azap vardır fakat siz bilmezsiniz!” (A’râf, 7/38)

12- Karşılaştırınız: A’raf, 7/12; Hicr, 15/32-33.

13- “İblis şöyle cevap verdi: Ben ondan daha üstünüm, beni ateşten, onu ise balçıktan yarattın.” (Sa’d, 38/76)

14- Bu konuda daha geniş bir araştırma için bkz. Fevzi Zülaloğlu, “Siyonizm; Etno-Dinî Faşizm”, Haksöz Dergisi, Aralık-2023, Sayı: 393.

15- “Tanrı Yahve’nin kutsal kavmi” ifadesi için bkz. Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Çıkış, 19/5-6, Kitab-ı Mukaddes Yayınları, İstanbul, 1993, s. 73. Bir başka yerde ise şöyle bir iddia yer almaktadır: “Çünkü sen Allah’ın Rabbe mukaddes bir kavimsin ve Rab yer üzerinde olan bütün kavimlerden üstün olarak kendisine has bir kavim olmak üzere seni seçti.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Tesniye, 14/2, s. 191.

16- “Siz Rabbin oğullarısınız.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Tesniye, 14/1, s. 191.

17- Tanrı’nın “seçkin millet”ine karşı münasebeti “babalık” kavramıyla belirtilir: “Ben İsrail için bir babayım.” (Yeremya, 31/9). “Yahova, Sen babamızsın, biz balçığız ve Sen çömlekçimizsin ve hepimiz Senin elinin işiyiz.” (İşaya, 64/8)

18- Örneğin Kur’an’ın ilk muhatabı olan Yahudiler, Allah’ı cimrilikle itham etmişlerdir: “Yahudiler: ‘Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır)’ dediler. Hay dedikleri yüzünden kendi elleri bağlanası ve lanet olası (insanlar)! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir...” (Mâide, 5/64)

19- Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, 49/24; Mezmur, 18/3.

20- Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, 17/8; Tesniye, 32/4.

21- “Yahudi ve Hristiyanlar, ‘Biz Allah'ın çocukları ve sevgilileriyiz.’ demişlerdi. De ki: (Öyleyse) günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun yarattıklarından birer insansınız. (Allah) dileyeni (layık gördüğünü) bağışlar; dileyene (layık gördüğüne) de azap eder...” (Maide, 5/18)

22- Zulüm ve ırkçılığı din edinen Yahudiler, Allah'ın rahmetinden kovulmuş, O’nun lanetine uğramışlardır. Bkz. Bakara, 2/88; Nisâ, 4/46-47, 52, 155-157. Lanetin dünyadaki şahidi zillet ve meskenet damgasıyla, itibarsız, izzetsiz bir konumda olmalarıdır. Bkz. Âl-i İmran, 3/112.

23- “İsrail, ibadethaneleri yıkan, nebileri öldüren bir kavimdir.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, I. Krallar, 19/14, s. 361.

24- Yahudilerin iman ettikleri Ahdi Atik’te İsrail “dönek”, Yahudi ise “hain” olarak nitelendirilmiştir. Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Yeremya, 3/1-22, 4/10, s. 726, 727.

25- Ahdi Atik, içinde Tevrat ve Zebur’un da bulunduğu irili ufaklı 39 kitaptan ve yüzlerce baptan oluşan 900 sayfalık bir metindir. 39 kitabın isimleri şöyledir: Tekvin, Çıkış, Levlililer, Sayılar, Tesniye, Yeşu, Hakimler, Rut, I. Samuel, II. Samuel, I. Krallar, II. Krallar, I. Tarihler, II. Tarihler, Ezra, Nehemya, Ester, Eyub, Mezmurlar, Süleymanın Meselleri, Vaiz, Neşideler Neşidesi, İşaya, Yeremya, Yeremya’nın Mersiyeleri, Hezekiel, Daniel, Hoşea, Yoel, Amos, Obadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefanya, Haggay, Zekarya, Malaki. (Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, İstanbul, 1993)

26- Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Tesniye, 27/15-26, s. 204.

27- “Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça, kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır. Hepsi bir değildir; Ehl-i Kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okurlar.” (Âl-i İmran, 3/112-113)

28- “Ey engerekler nesli! Siz kötü olduğunuz halde, nasıl iyi şeyler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yüreğin taşmasından söyler.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Cedid, Matta, 12/34, s. 13.

29- İlahi vahyi gizleyen, kitlelerin hakikate ulaşmasına engel olanlar, inandıklarını iddia etseler de kâfirdirler ve Allah’ın laneti dünya ve ahirette onların yakasına yapışacaktır: “Biz Kitapta açıkça belirttikten sonra, indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder hem de bütün lanet ediciler. Ancak, tövbe edip durumlarını düzeltenler ve hakkı açıkça ortaya koyanlar lanetlenmekten kurtulmuşlardır. Zira ben onları bağışlarım ve ben tövbeleri fazlaca kabul eden ve çok merhamet edenim.” (Bakara, 2/159-160)

30- Nifakın doğal bir sonucunun lanet olduğuna ilişkin diğer ayetler için bkz. Âl-i İmran, 3/87; Tevbe, 9/68; Ahzâb, 33/61; Muhammed, 47/23.

31- Müşriklerle münafıkların ortak vasfı, lanete uğramak, hidayetten ve sonsuz saadetten mahrum kalmaktır. Müşriklerin münafıklarla birlikte, lanet bağlamında geçtiği ayet için bkz. Fetih, 48/6.

32- Müşrikler cehenneme düştüklerinde birbirlerine lanet edeceklerdir; bkz. Ankebût, 29/25.

33- “Biz o zaman, Sina Dağı’nı üzerinize kaldırıp, ‘size emanet ettiğimiz şeye bütün gücünüzle sarılın ve ona kulak verin!’ (diyerek) sizden kesin bir taahhüt almıştık. (Bütün bu hatırlatmalara rağmen) onlar, şöyle derler: Dinledik, ama itaat etmiyor, isyan ediyoruz. Zira, hakikati reddetmeleri yüzünden bunların kalplerini [altın] buzağı sevgisi kaplamıştır. De ki: Eğer gerçekten (hakikate) inanıyorsanız, ne kötü (şu anki) inancınızın sizi yönelttiği şey!” (Bakara, 2/93). “İşittik, isyan ettik!” ifadesi Nisa, 46. ayette tekrar etmektedir.

34- “Kendilerine Kitap’tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve bâtıla (sahte değerlere, ideolojilere) iman ediyorlar, sonra da diğer kâfirler için: ‘Bunlar, Allah’a iman edenlerden daha doğru yoldadır.’ diyorlar! Bunlar, Allah’ın lanetlediği kimselerdir; Allah’ın rahmetinden uzaklaştırdığı kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın.” (Nisâ, 4/51-52)

35- “Musa ve Harun’a isyan eden, altın buzağıya tapan müşrikler…” Ahdi Atik, Sayılar, 16/1-3, s. 151.

36- “Bir sanatkârın el işi, Rabbe mekruh oyma yahut dökme put yapan ve ona gizlice diken adam lanetli olsun. Ve bütün kavm cevap verip âmin diyecekler.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Tesniye, 27/15, s. 204. “Ve başka ilahlara kulluk etmek için onların ardında yürümek üzere, bugün sana emretmekte olduğum, bütün sözlerden sağa sola sapmazsan, (tevhide bağlı kalırsan) Rabb seni kuyruk değil baş edecek ve ancak üstün olacaksın ve alt olmayacaksın.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Tesniye, 28/14, s. 204.

37- Benzer mesajlar için bkz. Bakara, 2/75; Nisâ, 4/46; Mâide, 5/ 41.

38- “Bundan dolayı Rabb gazaplandı. Ve Yakub’a karşı ateş tutuştu. Ve İsrail’e karşı öfke yükseldi. Çünkü Allah’a inanmadılar. Ve O’nun kurtarışına güvenmediler.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Mezmurlar, 78/21-22, s. 586.

39- Ra’d, 13/25.

40- “Bakın, ben bugün önünüze bereketi ve laneti koyuyorum: Bugün size emretmekte olduğum Tanrınız Rabbin emirlerini dinlerseniz bereket ve Allah’ın emirlerini dinlemezseniz ve bilmediğiniz başka ilahların ardınca yürümek için bugün size emretmekte olduğum yoldan saparsanız lanet (yakınıza yapışacaktır).” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Tesniye, 11/26-28, s. 189.

41- Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Yeremya, 11/3, s. 735.

42- “Fakat vaki olacak ki bugün sana emretmekte olduğum Allah’ın Rabbin bütün emirlerini ve kanunlarını tutup yapmak üzere onun sözünü dinlemezsen, bütün şu lânetler senin üzerine gelecekler ve sana erişeceklerdir. Şehirde lânetli olacaksın ve kırda lânetli olacaksın. Senin sepetin ve hamur teknen lânetli olacak. Bedeninin semeresi ve toprağının semeresi, sığırlarının yavruları ve sürülerinin yavruları lânetli olacak. Girdiğin zaman lânetli olacaksın ve çıktığın zaman lânetli olacaksın.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Tesniye, 18/15-19, s. 189.

43- Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Yeşu, 7/11-15, s. 221-222.

44- Bakara, 2/88-89.

45- Âl-i İmrân, 3/86-87.

46- Yüce Allah’ın sınırlarını çiğnemek, hangi ırktan, hangi toplumdan olursa olsun, lanetlenmeye yol açar. Bu, hidayetten nasipsizliktir. Bkz. Nisa, 47.

47- Esfel-i sâfilîn için Kudüs’ün ve Mekke’nin iman kardeşliğini ilan eden Tin suresine bakınız.

48- “(Onlara) şöyle de: ‘Ey Kitap ehli! Yalnızca Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz, fâsıksınız.’ De ki: ‘Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lanetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.” (Mâide, 5/60)

49- Ad kavmi Hud Nebi’ye isyan etmiş, onun görevini yapmasına engel olmuştur, bu nedenle lanete sürüklenmiştir. Bkz. Hûd, 11/ 60.

50- “Allah ve Resul’ünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/57)

51- Nisa, 4/93.

52- Yahudiler Zekeriya ve Yahya peygamberi haksız yere öldürdükleri, İsa peygambere suikast tertipledikleri, ilahi ahkamı ve insanlara verdikleri sözleri çiğnemeyi alışkanlık haline getirdikleri için Allah'ın lanetine ve gazabına uğramışlardır. Bkz. Bakara, 2/61; Âl-i İmran, 3/112, 181; Nisa, 4/155.

53- “Ve (İlyas) dedi: Orduların Allah’ı Rabb için çok kıskanç oldum. Çünkü İsrailoğulları Sen’in ahdini bıraktılar, Sen’in mezbahalarını yaktılar ve Sen’in peygamberlerini kılıçla öldürdüler. Ve ben yalnız kaldım ve almak için canımı arıyorlar.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, I. Krallar, 19/10, 14, s. 361. “Fakat itaatsizlik ettiler ve Sana karşı asi oldular ve senin şeriatını arkalarına attılar ve onları Sana döndürmek için kendilerine karşı şehadet eden Senin peygamberlerini öldürdüler ve büyük küfür ettiler.” Kitab-ı Mukaddes, Ahdi Atik, Nehemya, 9/26, s. 486.

54- “… Allah’ın lâneti tüm zalimlerin üzerine olsun.” (A’raf, 7/44)

55- Allah’ın vahyine dayanmayan varsayımları hakikatmiş gibi pazarlayanlar zalimlerdir. Bkz. Hûd, 11/18.

56- “(Firavun), kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları ateşe sürükleyecektir. Varılacak o yer ne kötü bir yerdir!” (Hud, 11/99)

57- Bkz. Kasas, 28/42.

58- Cehenneme giren kâfirler birbirlerine lanet edecek. Bkz. A’râf, 7/37-38; Ahzâb, 33/66-68.

59- Zakkum ağacıyla ilgili detaylar için bkz. İsrâ 17/60; Saffat, 37/62; Duhân, 44/43-46; Vâkı‘a, 56/52.

60- Dünyevileşmeye, servet hırsına karşı İbrahim Nebi muhataplarını uyarmıştır. Dünyevileşmenin sonucu dünyada hidayetten nasipsiz kalmak, ahirette sonsuz lanet, yani cehennemdir. Bkz. Ankebût, 29/25.

61- Allah’ın laneti iffetli hanımlara zina iftirası atanların yakasını bırakmayacaktır. Bkz. Nûr, 24/23.

62- Lanetleşme (mülâane) ancak çok istisnai durumlarda, birbirlerini iffetsizlikle suçlayan karı-koca tarafından, ispat edemedikleri iddialarına geçerlilik kazandırmak maksadıyla, olağanüstü şartlarda kullanılabilir. Örneğin birbirlerini zina ile suçlayan, suçunu ispat edemeyen eşlerin lanetleşmesi için bkz. Nûr, 24/7.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR