Gazze’nin Sessiz Çığlığı: Tebessüm
Filistin’in sessizce unutulmaya yüz tuttuğu günlerden geçiyorduk. Bir zamanlar gündemimizin can damarı olan mukaddes topraklar, artık yalnızca hüzünlü bir hatıra, ara sıra anılan bir geçmişin yankısı haline gelmeye başlamıştı. Filistin topraklarında, işgalin ve zulmün acımasız pençesi her geçen gün daha da sıkılaşırken, birçok 'Müslüman' ülke, İsrail ile normalleşmede adeta birbiriyle yarışıyordu. Bu trajik durum, dünya Müslümanlarının gündemini, kademeli ve sessiz bir şekilde, bir zamanlar canla başla savundukları Filistin davasından uzaklaştırmaya başlamıştı.
O günlerden birinde, dünya, şeref dolu bir operasyona şahit oldu. Aksa Tufanı adı verilen bu operasyon sayesinde gözlerimizi yeni bir dünyaya açtık. Kassam Tugayları, herkesi şaşırtan, adeta destan yazan bir zafer elde etmişti. Kassam Tugaylarının sözcüsü, insanlığın vicdanını saran, dünyanın dört bir yanını etkileyen sözler sarf ediyordu. İsrail'in yenilmez, geçilmez, kırılmaz olarak nitelendirilen güvenlik sistemleri, Gazze'nin yetim yiğitlerinin cesareti ve azmi karşısında yerle bir olmuştu. Gazze'nin izzet ve onurla dolu direniş güncesinde yeni bir sayfa açılıyordu. Bu direniş, Gazze'ye sadece yeni bir soluk getirmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm Müslümanların dirilişine de ilham kaynağı oluyordu. Ancak bu direniş, sadece Müslümanları değil, dünyanın dört bir yanındaki vicdan sahibi insanları da ayağa kaldırmayı başardı. Bir tevhid parmağı, zalimlerin yüreklerine korku salarken, aynı zamanda uzun süredir uyuyanları da uyandırıyor, dünyanın dengelerini altüst ediyor, adalet ve özgürlük için yeni bir umut ışığı yakıyordu. Bu tarihî an, dünya tarihine altın harflerle yazılacak bir destanın başlangıcıydı. Hem acıların hem de zaferlerin eşsiz bir hikâyesine kapı aralanıyordu.
Türkiye, kendisini girdap gibi çalkalayan, birçoğu absürt gündemlerden sıyrılıp, tüm varlığını Gazze'nin yüreğinde hissettiği direnişe odaklamıştı. İlk günlerden itibaren, Aksa Tufanı'nı amasız bir şekilde selamlayan kalabalıklar, bir arı kovanı gibi hareketli, umut ve dayanışma dolu bir azimle harekete geçti. Bu süreç, insanların vicdanlarında derin ve uzun süreli muhasebeler yapmalarına yol açtı; belki de uzun zamandır dualarında unuttukları gözyaşlarını yeniden bulmaya başladılar.
Meydanlar, bir kez daha tekbir sesleri ve dayanışma sloganlarıyla yankılanmaya başladı. Ülkenin her köşesinde, Gazze için muazzam işler yapılıyordu. Hamas’a selam gönderenlerin sayısı artmıştı. Oturma eylemleri, dayanışma geceleri ve yürüyüşler düzenlenirken, okullardaki gençler de bu direnişin ayrılmaz bir parçası haline geldi. 7 Ekim'den sonra ziyaret ettiğimiz okullarda panolar ve duvarlar Filistin renkleriyle boyanmıştı. Gazze'nin direniş ruhu her köşede hissediliyordu. Bu görüntüler, o kefiyeli adamın nasıl büyük bir uyanışa vesile olduğunu gözler önüne seriyordu. Liseler ve ortaokullar, birkaç ay öncesine kadar hayal bile edilemeyecek etkinliklere ev sahipliği yapıyordu.
Elbette ki hiçbir deneyim, ortaokul ve lise öğrencileriyle yaptığımız ziyaretler kadar umut verici olmamıştı. Genç Ensar'ın gayretleriyle, İstanbul ve Türkiye'nin birkaç şehrindeki okulları ziyaret etme fırsatı bulduk. Özenle hazırlanmış sunumlar, ezgiler ve marşlar eşliğinde, Gazze ruhunu ve Kudüs sevgisini gençlerle birlikte hissettik. Bu okul ziyaretleri sırasında Gazze'nin her yönünü konuştuk; çocuklar her kelimeyi can kulağıyla dinlediler.
Kudüs'ün tarihine ve önemine dair yapılan sunumlarla başlayan serüvenimiz, genç zihinlerde unutulmaz izler bırakıyordu. Gülden ablalarının, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'a karşı yaptığı tek kişilik cesur protesto, 'Baby killer Blinken' sloganıyla tüm öğrenciler arasında hızla yayıldı. Hukuki değerlendirmeler, gerçekleri sorgulayan gençler için yeni ufuklar açarken, Murat abileri, Doğu Türkistan ve Filistin arasındaki paralellikleri, bu iki halkın ortak mücadelelerini ve fedakârlıklarını anlatıyordu. Her yaştan genç, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerinin bugün Gazze’de nasıl vücut bulduğunu öğreniyordu. İzzeddin el-Kassam'ın hikâyesi, Çanakkale ve Gazze'nin kardeşliğiyle devam ediyordu. Zehra ablaları onlar için harika bir Gazze müfredatı çıkarmıştı. Tüm bunlar, direnişin ve cihadın, imanın ve ahiretin, güç kavramının yeniden tanımlanmasını sağlıyordu.
Adem abileri, Gazze ziyaretlerini ve oradan getirdiği anıları paylaşırken, Gazze'nin şahitliğini ve direnişini resmediyordu. Gençlere sadece Gazze’yi anlatmıyor, hayat sorgulamasının öneminin üzerinde ısrarla duruyordu. Bizde, her konserimize zalimlere, işgalcilere ve işbirlikçilerine yönelik 'Yenileceksiniz' haykırışımızla başladık. Âl-i İmran suresinin 12. ayetini hatırlattık. Rim'i, kardeşi Tarık'ı ve yemek sırasında tenceresi boş kalan Gazzeli çocukları anlatarak Mavi Emzikli Bebek’le empati yapmaya davet ettik. Sabır, şükür, 'Hasbünallahu ve Ni'mel Vekîl' ifadelerinin gücünü vurguladık. İntifada marşlarının ardından, intifadanın tarihini, bugünkü öğrencilerini, tebessümle taşıdığı şahitliğiyle Şeyh Ahmed Yasin üzerinden anlattık. Kardan aydınlığın gerçek anlamını, esir takasında sergilenen Müslümanların ahlakı ve duruşu üzerinden açıkladık.
Aksa Tufanı'nı amasız selamladığımız konserlerimizin sonunda, ümmet coğrafyasının her köşesini gezdikten sonra kardeşlerimiz bize muazzam Kardan Aydınlık koroları ile karşılık verdi. Gençlerin yükselen sesi, umudun ve direnişin melodisi haline geldi. Her bir notada, Gazze'nin direnişinin ruhunu taşıyan bu sesler, 'La İlahe İllallah' nidalarıyla salonları inletti.
O unutulmaz günlerden birinde, Antalya'da huzur dolu bir Cuma namazının ardından, Gazze'nin sessiz çığlığını yansıtan bir yüzle, Gazzeli Ahmet’le tanıştık. 6 Ekim sabahı, doktora eğitimi için bu kente adım atmıştı; Aksa Tufanı'nın hemen öncesinde. İlk karşılaşmada, Ahmet'in yüzündeki tebessüm, yürüyen bir umut ışığı gibi parlıyordu. Sohbetimiz sırasında, her jestinde, gözlerindeki hüzünlü parıltıda, Gazze'nin küçük bir simülasyonunu yaşıyor gibiydik. Ailesinden uzun süre haber alamamanın çaresizliği, konuşurken sesindeki titreklikle hissediliyordu. Sonunda ailesine ulaştığında, çocukluğunun geçtiği evin ve mahallesinin yerle bir olduğunu, ailesinin bir kısmının Han Yunus'taki çadırlara sığınmak zorunda kaldığını, birçok akrabasının da şehit düştüğünü öğrenmişti.
Her şeye rağmen Ahmet, tebessümünü koruyor, içindeki yaraları gizleyerek yüzünde umutla direnmeye devam ediyordu. Bu durum, herkesin ona sıkıca sarılmak istemesine neden oluyordu, ancak kendi acizliğimiz ve mahcubiyetimiz, bu eylemi gerçekleştirmemizi engelliyordu sanki. Ahmet, Gazze’deki durumun daha öncekilerin hiçbirine benzemediğini, defalarca savaş gördüğünün ama bunun çok farklı ve ağır olduğunu ifade ederken Âdem abi: “Kassam Tugaylarını ve Aksa Tufanı hakkında ne düşünüyorsun, içinizde bir öfke var mı, keşke yapmasalardı diyor musunuz hiç?” diye yöneltti sorularını. Ahmet, vakarını bozmadan “Hayır, onlar bizim onurumuz!” diyordu. Bunu söylerken de yüzündeki tebessüm sınırları zorlanıyor ve konuya net bir cevap vererek noktayı koyuyordu.
Filistin'e ayak bastığınızda, Kudüs'ün taşları üzerinde yürüdüğünüzde, oradaki insanların yüzlerindeki tebessümü hissedersiniz; bu, işgal altındaki bir toprağın sakinlerinin, katil sürüsüne karşı kullandığı en güçlü silahtır. Fakat, Gazze'den gelen ve ailesini büyük bir felaketin ortasında yalnız bıraktığını hisseden Ahmet'in Türkiye'deki çaresizlik hissiyle boğuşurken sergilediği bu denli umut dolu direniş, tüm varlığımızı sarsıyordu. O, her şeye rağmen “Allah'a sığınıyorum.” diyerek, yürüyen bir Gazze olarak bize ilham veriyordu.
Ahmet'le vedalaşırken kucaklaştık. Onun tebessümü kalbimizde bir iz bıraktı. Resulullah'ın “Tebessüm sadakadır.” öğüdünü, her haliyle bizlere öğreten Ahmet'e ve tüm Gazze halkına minnettarız. Ayrıca, bu zor zamanlarda içten dua etmemize vesile olan ve dualarımıza yeniden gözyaşı eklememizi sağlayan Ebu Ubeyde ve arkadaşlarına da şükranlarımızı sunarız. Selam ve dua onların üzerine olsun.
- Gazze’yi Unutmak İhanettir!
- Bir İmtihan Olarak Gazze ve Gazze İle İmtihanımız
- Gazze Savaşında Türkiye’nin Rolü
- Yaramız, Hüznümüz ve Umudumuz Gazze
- Talebesini Bekleyen Okul: Gazze
- Mısır Refah Kapısını Neden Açmaz?
- 7 Ekim Neyi Başardı?
- UNRWA’nın Fonlarının Kesilmesi Toplu Cezalandırmadan da Beter!
- Lanetli Kavim Var mıdır?
- Entelektüeller Dünyayı Kurtarabilir mi?
- Gazze ve Soykırım Akademisyenlerinin İkilemleri
- Taç Giymiş Soytarının Hüküm Sürdüğü Saraydan Yayılan Kötülük
- Merhamet, Zulüm ve Egemenlik Üzerine
- Depremin Ardından Bir Yıl ve Yiğit Gazze
- Antlaşmaya ve Devlete İhanetin Acı Sonu Kurayzaoğulları Gazvesi
- Filistin Nasıl Uluslararası Bir Dava Haline Geldi?
- Şura Bilincini Yeniden Kuşanmak
- Cuma Hutbeleri Vesilesiyle “Hikmet-i Hükümet” Uygulaması Geri mi Geliyor?
- Gazze’nin Sessiz Çığlığı: Tebessüm
- Öfkemiz Derin
- Nuh Kıssasından Günümüze Çıkan Dersler
- Çıkalım Yola Şafak Vakti
- Dağ
- Asırlık Yas Evimiz
