1. YAZARLAR

  2. Osman Sevim

  3. MTTB’nin Hallerine Dair Bir Muhasebe

MTTB’nin Hallerine Dair Bir Muhasebe

Eylül 2024A+A-

Kuruluşu Osmanlı Devleti’ne kadar giden ve bundan 107 yıl kadar önce, 14 Aralık 1916 tarihinde kurulan [Milli] Türk Talebe Birliği (MTTB), cumhuriyet döneminin tüm düşünce, kültür, siyasi ve dinî değişim ve dönüşümlerinin izlerini takip edebileceğimiz yegâne harekettir. Ayrıca başta İslami camia olmak üzere, birçok siyasetçi, akademisyen, aydın, iş insanı ve gazetecinin de yetiştiği bir okuldur.

Bu önemli oluşumu değerlendirmedeki esas amacımız, Siyami Akyel’e ait “MTTB ve MTTB’liler -Kimler Geldi, Kimler Geçti?-” isimli eseri de vesile kılarak bugünlerin selameti ve sıhhati adına geçmişe ve “köklere dair” mütevazı bir kazı çalışması yapmaktır. Yakın veya uzak siyasi tarihimizde aktif aktör olmuş siyasi düşünce ve oluşumlar ile ilgili yazılmış her eser, bırakılan her iz ve yapılan/yazılan her tanıklık dikkate değerdir. Bu ve benzeri konular, kurum ve kuruluşlar, sadece bize intikal etmeleri nedeniyle değil öyle veya böyle bir şekilde yanlarında, yakınlarında bulunmamız veya doğrudan onlarla temas etmemiz nedeniyle de bizi ilgilendirmektedir. Molla Sadra’nın dediği gibi: “Bu yolculukta geçmiş arkamızda değil, ayaklarımızın altındadır.”1 Tarihi veya geçmişi okudukça, anladıkça; ondan ders ve ibretler çıkardıkça kendimize gelecek ve kendimizi bulacağız diye düşünüyor ve umut ediyorum.

Bir devlet neden kendine bağlı sivil toplum örgütü, kurum veya cemiyetler kurar?

İmparatorlukların yıkımından sonra -özellikle de merkezileşmeden sonra- meydana gelen modern ulus devletlerin kendi toplumlarını -James Scott’ın çarpıcı ifadesiyle- “standartlaştırma yoluyla” “okunaklı”, tek tip/homojen kılma ve kolay yönetme arzusu onları kurum ve kuruluş kurma noktasında motive etti. Gazeteler, ocaklar, birlikler, enstitü ve dernekler, dergiler, kitaplar vs. bunun en büyük araçlarıdır. MTTB de onlardan biridir.

Hegel: “İnsan, yalnızca devlette ussal varlığa kavuşur. Eğitimin tüm amacı, bireyi öznellikten kurtarıp ona devlet içinde nesnellik kazandırmaktır, insan, bütün insanlığını devlete borçludur.” der… “Devlet; okullar, kitaplar gibi kaynak ve araçlar vasıtasıyla toplumun düşünsel çerçevesini belirlemeye çalışır. Yani hatırlanmaya değer olanı ve unutulması elzem olanı işaret eder.”2

Her zaman için yeni rejim yeni yurttaş ve eğer seferberlik zamanında ise kurşun asker yetiştirmek hedefindedir. Taşıdığı anlayışları yerleşik hale getirmek istemekte ve bunun için araçlar üretmektedir. Bir kamu ajanı görevi yüklenen kişi ve kuruluşlar üzerinden toplumu değiştirip dönüştürmek üzere bu araçlardan yararlanmaktadır. (Mesela Stefan Zweig, çocukluğundaki öğretmenlerinin adlarını ve yüzlerini hatırlamaz. Çünkü “devlet kokusu” taşıyan bu kişiler ile herhangi ruhsal ve düşünsel bir bağ kuramadığını yazar. Yine Tanıl Bora, Hasan Ali Yücel’i anlattığı eserinde köy enstitülerinin amacının Kemalizm devrimciliğine adam yetiştirmek olduğunu ve bir “kamu ajanı” olarak köy öğretmeni yetiştirmek misyonunun olduğunu vurgular.)

MTTB öncesinde kurulmuş bazı cemiyetler ve hedefleri:

Türk Ocakları: Türkçülük düşüncesi etrafında İstanbul merkezli olarak 1912'de kurulan ve 1931'de Cumhuriyet Halk Fırkasına devredilene dek bu yönde faaliyetlerde bulunan cemiyet.

Türk Gücü Cemiyeti: Alman izci örgütü Pfadfinder’den esinlenen Türk Gücü Cemiyeti, 1913 yılında, Osmanlılar arasında beden eğitiminin, spor faaliyetlerinin ve askerî eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla kurulmuştur.3

“1913 Mart’ından itibaren kurulmaya başlayan Türk güçleri, izci ocakları ve idman yurtları II. Meşrutiyet'le birlikte gündeme gelen Türkçülük hareketinin toplumsal boyutlarıdır. Türk Ocaklarının desteğiyle gelişmişlerdir. Anadolu'yu uyandırmak ve ‘Türk gençliğini gürüz yetiştirmek’ bu derneklerin temel uğraşıdır. Avrupa'daki örnekleri doğrultusunda, Osmanlı gençlik dernekleri giderek paramiliter nitelik kazanmış, Harbiye Nezaretinin denetimine girmişlerdir. Mektep gücü dernekleri, izcilik dernekleri, güç dernekleri, ardından gürbüz dernekleri ve dinç dernekleri askere alınmadan önce askerlik bilgilerinin edinildiği eğitim kurumlarını oluşturmuşlardır.”4

“Avrupa ülkelerinde orduda öğrenilmesi gereken birtakım bilgiler sivil okulların teneffüshanelerinde, bahçelerde öğretiliyordu. Her alanda bizden ileride olan Avrupalıların yaptıklarının memleketimiz için de hayati önem taşıdığını vurgulayan Erkan-ı Harbiye Reisi, öncelikle okullardan başlayacak, tedricen ülkenin bütününe yayılacak ve halkı ‘millet-i müselleha’ haline getirecek böyle bir teşkilatın kurulması hazırlıklarına başlanma gereğini bildirdi.”5

1. Hal: Türkçü/Turancı

MTTB, İttihat Terakki yönetimi esnasında, yüksek öğrenim gençliğine hitap etmek üzere, İstanbul Dârülfünun talebeleri tarafından 14 Aralık 1916 yılında kurulmuştur. Başlangıçta, kuruluş amacına uygun olarak her görüş ve düşünceden tüm talebeleri içinde barındıran bir talebe/öğrenci kuruluşu/birliği şeklinde faaliyetlerde bulunmuştur. Millete hedef tayininde, gençliğin öneminin farkında olan cumhuriyetin yönetim kadrosu da resmî görüşü doğrultusunda örgütlediği MTTB'ye devlet olarak destek vermiştir. 1924 yılında, üniversite öğrencileri, tramvay biletlerinde indirim için tramvay şirketini basarak eylem yapmış ve MTTB adını ilk bu eylemde duyurmuştur. 1931-1933 yılları arasında başkanlığını Tevfik İleri yapmıştır. 1936 yılına kadar Türk Ocakları ile birlikte hareket eden MTTB, “Turan” çizgisinde yürümüş, ay yıldız içinde “Bozkurt” simgesini taşımıştır. Aynı yıl, milli hassasiyetlere uygun olarak yaptığı ama izinsiz düzenlediği “Hatay’ın İlhakını Destekleme Mitingi” nedeniyle, 22 Kasım 1936’da kapatılmıştır.6

Parti, dernek, cemiyet, cemaat, dergi, gazete, lokal vs. neden kapanır veya kapatılır?

- Kurum ve kuruluşlar işlevi, görevi, iaşesi-ödeneği, gelip gideni, süresi vs. bitince doğal olarak ve de kendiliğinden kapanır/kapatılır.

- Kurum ve kuruluşlar işlev ve görevini, hedef, anlam ve önemini yitirince; daha da önemlisi “kendi tersine” dönünce; yani kurum, düşman üretince, amaçlananın, tasarlananın dışında bir yer ve göreve talip olunca, “özerk bir örgütlenmeyi” ima edince, kurucu irade tarafından hemen kapatılır. [İlginçtir, 1931 senesinde bir yurt gezisine çıkan M. Kemal, Bursa Türk Ocağı ziyareti sonrası, Türk Ocakları Genel Başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’e biraz da sitemkâr olarak şu sözleri söyleyecek: “Hamdullah, hangi Türk Ocağına gitsem, hepsi memnun olmayanlarla dolmuş. Bana neler sormadılar, neler söylemediler.?” Tanrıöver buna şu şekilde karşılık verir: “Tabiî Paşam, onlar başlarında bir sultan değil, bir cumhurbaşkanı olduğunu biliyorlar ve onun için çekinmeden içlerini döküyorlar. Onları böyle konuşmaya sizin getirdiğiniz yeni rejim alıştırdı.”]7

Türk ocaklarının kapatılma sebeplerinden biri olarak SCF ile olan ilişkisi gösterilir. Yine, Türk Muallimler Birliği, öğrenci birlikleri, Gazeteciler Cemiyeti, İhtiyar Subaylar Cemiyeti, Türk Kadınlar Birliği de bu dönemde kapatılan kurumlar arasında yer alır. Halkevleri (1932-1951), köy enstitüleri (1940-1948) vb. de işlevleri bitince hemen kapanır veya kapatılır.

2. Hal: Kemalist/Anti-Komünist

“1946 yılında, on yıllık bir aradan sonra, Edebiyat Derneği Başkanı Reha Köseoğlu, Hukuk Derneği Başkanı Tahsin Atakan, Tıp Derneği Başkanı Rehai İslam tarafından, merkezi İstanbul'da olmak üzere, Türk Talebe Birliği adıyla tekrar kurulmuş, 1947 yılında da Bakanlar Kurulu Kararı ile MTTB adını almıştır.”8

1916 ile 1936 yılları arasında Türk milliyetçiliği ve Atatürkçü bir çizgide faaliyet gösteren MTTB, 1946-1965 yılları arasında milliyetçi-Atatürkçü çizgide yoluna devam etmiş,9 1960-1965 yılları arasında yer yer sol görüşlere de eğilim göstermiştir. Nitekim TİP 1965’te, MTTB konferans salonunda kongresini yapmıştır.10

“27 Mayıs 1960'ta Demokrat Parti’ye karşı girişilen ihtilal hareketinden hemen sonra, o dönemki MTTB Genel Başkanı Yaşar Özdemir, Genel Sekreter Hüseyin Sağıroğlu, İstanbul İcra Konseyi Başkanı Mete Akıncı, Silahlı Kuvvetler Komutanlığına ortak bir telgraf çekerek ‘darbeyi desteklediklerini’ belirtmiş, hatta MTTB o dönemde, 27 Mayıs'ı ‘Milli İnkılap Hareketi’ olarak değerlendirmiştir.”11

3. Hal: Sağcı/İslamcı

1965 yılından itibaren MTTB, faaliyetlerini sağcı/milliyetçi bir yapıda sürdürmüş, komünizmle mücadele alanında toplantılar tertip etmiş ve kampanyalar başlatmıştır. 18 Mart 1965 tarihinde yapılan Genel Kurul'da Genel Başkanlığa Rasim Cinisli seçilmiş, ancak önceki başkan Yüksel Çengel ve ekibi genel merkez binasını işgal etmiş, uzun uğraşlar sonucu genel merkez alınabilmiştir. Rasim Cinisli ile birlikte MTTB yavaş yavaş sağcı, milliyetçi ve anti-komünist bir yapıya doğru yönelmeye başlamıştır.

MTTB, Türk-İş dâhil olmak üzere 113 STK ile birlikte, 20 Mart 1966 tarihinde İstanbul'da "Komünizmi Tel’in ve Gafletten Uyanma Mitingi" düzenlemiş, bu mitingde komünizm, sol düşünce ve bu fikre destek veren basın hedef alınmıştı. Rasim Cinisli'den sonra 48. Dönem Genel Başkanlığına seçilen İsmail Kahraman'la, MTTB'nin fikrî çizgisi daha da netleşmiş, milli ve İslami çizgi benimsenmiştir. 1969 yılında çekişmeli ve kavgalı seçimden sonra başkanlığa, milli ve İslami çizgiyi temsil eden Burhanettin Kayhan getirilmiştir. 1971’de başkan seçilen Ömer Öztürk ile MTTB İslami duyarlılığa tam manasıyla adım atmıştır.12 Ömer Öztürk ile beraber Sedat Yenigün, Ahmet Şişman başta olmak üzere benzer samimi dindar gençlerin çalışmaları kayda değerdir. 53. Dönem Genel Başkanı Rüştü Ecevit'in döneminde, MTTB'nin amblemi değiştirilmiş, kurulduğu yıldan beri MTTB'yi temsil eden "bozkurt" resmi yerine, 1975 yılında "kitap" resmi yer almış, kapatıldığı 12 Eylül 1980 yılına kadar da İslami ve milli bir kimlik ile faaliyetlerini sürdürmüştür. Birlik, Milli Gençlik, Çatı gibi dergiler; MTTB'ye ait yayın organlarıdır.

1975-76 yıllarında yapılacak çalışmalar ile ilgili MTTB Basın Yayın Müdürlüğünün yayınladığı broşürde şunlar kayıtlıdır:

- Mukaddesatçı gençliğin tamamına hitap edilecek.

- İslamcı talebe kitlesinin, MTTB bayrağı altında toplanmasını devam ettirici yönde yayın yapılacak.

- Yayın organları vasıtasıyla küfürle mücadele ve materyalist eğitimin kurbanı gençliği İslam’a davet.

- Güçlü bir İslami basın için eleman yetiştirilecek.

- Silahların konuşmadığı ve fikirlerin tartışıldığı üniversiteler ortamı için yöneticileri ikaz ve efkârı umumiyeyi aydınlatmak.

- Mukaddesatçı gençliği anarşik hadiselerin dışında tutmak.

- Mukaddesatçı gençliği, kışkırtıcı, bölücü, siyasi ve kültürel ajan provokasyonlarına karşı uyarmak.13

Ülkemizde MTTB ile yolları kesişmiş birçok yazar, bürokrat, siyasetçi ve sanatçı bulunmaktadır. Son çeyrek asırda ülkeyi yönetenlerin büyük bir kısmı MTTB geçmişi olan insanlardır.

SONUÇ

1916 yılında kurulan MTTB, 1936 yılına kadar Türkçü, Turancı ve Atatürkçü görüşleri temsil etmiştir. Çok partili siyaset ile 1946’dan 1965’e kadar Atatürkçü-milliyetçi çizgisini devam ettiren birlik, 1960-1965 yılları arasında yer yer sol görüşlere de eğilim göstermiştir. 1969’dan kapatıldığı 1980 yılına kadar ise muhafazakâr bir kimliğe sahip olmuştur. 27 Mart 2008 tarihinde Talebe Birliği Federasyonu adı ile yeniden kurulan MTTB hâlen faaliyetlerini devam ettirmektedir.

MTTB, eski bir geçmişe sahip olup Osmanlı/Türkiye gençliğinin Türkçü/Turancı bir inanç ve düşünceyle yetişmesi, yetiştirilmesi ve yönlendirilmesi amacıyla kurulmuş bir İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruluşudur (1916). İttihat Terakkicilerin isteklerinin yanı sıra bu gibi kuruluşların inşasında Almanların etkisi ve yönlendirmesini de unutmamak gerekir. Türkçü/Turancı akımları destekleyen Almanların hedefleri arasında Orta Asya ve Kafkaslara hâkim olan Ruslar karşısında alan hâkimiyetini kolaylaştırmak da vardır. I. Dünya Savaşında “cihat fetvasını” ilan ettirerek düşman Rusları Orta Asya’da, İngilizleri Hint kıtasında ve Fransızları Mağrip’te zor durumda bırakmak gibi bir strateji ve emel taşıdıklarını da kaydetmek gerekir.14

MTTB, I. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında ve de cumhuriyetin erken dönemlerinde gençliğin eğitimi ve yönlendirilmesinde ve ayrıca bazı hassas konu ve olaylarda kamuoyu oluşturmada önemli bir yer işgal etmiş olup mevcut rejimin tahkim edilmesi hususunda bir misyon ifa etmiştir. Yine, MTTB, işlevsel olmaktan çıkıp “düşman üreten” bir odağa dönüşünce hemen kapatılmıştır (1936). Uzun bir süre sonra “gerekliliğine” inanılınca tekrar hayatiyet bulmasına izin verilmiştir (1946). MTTB’nin hemen, Yalta Konferansı (4-11 Şubat 1945) sonrasında tekrar açılmasına 'izin' verilmesi düşündürücüdür. Türkiye’deki siyasi ve toplumsal gelişmeler küresel siyasi gelişme, hesap ve çatışmaların önemli bir ayağı ve alanıdır çünkü. Türkiye'de çok partili sisteme geçiş, anti-komünist yapı ve propagandanın başlangıcı ve ayrıca komünist ve ırkçı yapıların mahkûm edilmesi bu döneme rastlar. (7 Eylül 1944’te başlayan ve 29 Mart 1945'e kadar süren “Irkçılık-Turancılık” davalarına da bakılabilir.)

Türkiye toplumunun siyasi hayatında, Soğuk Savaş ile birlikte özellikle 1950’lerden itibaren başlayan “komünizmle mücadele” düşüncesi ve pratikleri bir süreç olarak hem siyasal yaşamı hem de toplumsal yapıyı derinden etkilemiştir. Komünizmle Mücadele Dernekleri, Türkiye’de 1950, 1956 ve 1963 yıllarında olmak üzere üç defa kurulmuştur. Bu süreç genel olarak bir zihniyet halini almış ve bu anti-komünist zihniyet, neredeyse bütün “sağ” siyasi söylemlerin meşruiyet kaynaklarından biri olmuş ve kendine siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik yaşamda geniş ve etkin bir hayat alanı bulmuştur. Soğuk Savaş boyunca gerek emperyalist güçler gerekse de yerli ortakları “sürekli savaş” ve sürekli teyakkuz stratejisi ile halkların ve özellikle de gençliğin sürekli olarak bir düşman ile meşgul olmasını temin etmişlerdir. Gençlerin, durup dinlenmesine, olup bitenleri anlamasına izin vermemiş ve hep var olan fasit dairede yaşamasını sağlamışlardır. O yüzden MTTB ve MTTB’lilerin mevcut rejim, emperyalizm, milliyetçilik, statükoculuk, sağcılık vb. “kirliliklerden arınma” süreci çok gecikmiştir veya bilinçli olarak geciktirilmiştir. Bu süreçte mevcut yapılarda, SSCB şeytanlaştırılırken ABD’ye tek kelime edilmemesi tuhaftır!

Zor bir tercih ve zor bir yönetim altında kalan Müslümanlar veya muhalifler bu gibi kurum ve kuruluşlar sayesinde ve de fırsat buldukça varlıklarını koruyabilmiş, seslerini duyurabilmiş ve kendi çevrelerine renklerini verebilmişlerdir. O nedenle her kurum onlar için bir “direniş kalesi” olmuştur. James Scott, “Tahakküm ve Direniş Sanatları” kitabında, şiddete uğramak korkusuyla açıkça muhalefet edemeyen muhaliflerin “gizli senaryolarına” değinir. Tahakkümün olduğu yerlerde “direniş” ve “direniş sanatları” da vardır. Her düzeyde gerçekleşen eylemlerin birçoğunun ortak özelliği iktidara açık bir karşı duruştan ziyade, iktidarın alanı içinde, ona fark ettirmeden, örtük, saklı bir biçimde sürüyor olmasıdır. Bu anlamda kamusallığın temel niteliği olan “görünürlük”, bu eylemlerin aktörlerinin pek de tercih etmeyecekleri bir durumdur. Cumhuriyetten sonra Nurculuk hareketi, birkaç tasavvuf ve tarikat meşrebi ve çeşitli çeviri kitap ve birkaç dergi ile devam eden İslami bilinçlenme süreci 60’lardan sonra daha rahat bir alan bulmuş ve yıllar içerisinde daha bir özgün davranmaya ve daha çok arınmaya imkân bulmuştur. Bu süreçten MTTB de nasiplenmiş olup özellikle 1969’dan sonra -istenilen düzeyde olmasa bile- daha sahih ve sağlam bir yola girmeye başlamıştır. Fikir, sanat ve siyasetle daha düzenli ve daha düzeyli bir ilişki kurmaya çalışmıştır. MTTB bir “geçiş zemini” olarak işlev görmüştür. Tabiri caizse MTTB, tüm yapılara “annelik-kaynaklık” yapmıştır. [Erbakan’ın 1969'da AP'den milletvekili aday adaylığının Süleyman Demirel tarafından veto edilmesi, Konya'dan bağımsız aday olması ve milletvekili seçilmesi; akabinde 17 Ocak 1970'te Millî Nizam Partisinin kurulması ve 11 Ekim 1972'de, Millî Selâmet Partisinin (MSP) kurulması, 76’da Akıncıların kurulması, Afganistan işgali ve İran devrimi de bu geçiş ve arınma süreçlerine katkıda bulunmuştur.]

MTTB, 70’lerde rakip sol ve milliyetçi kuruluşlarla hem mücadeleye girişmiş hem de daha sağlıklı olan “Akıncı gençliğin” doğmasına yataklık etmiştir. ‘80’lerin başında “darbe olgunlaşsın” diye oluşturulan kanlı olay ve meydanlardan -verdiği onca cana rağmen- uzak kalmayı başarmış ve o sağduyusunu muhafaza edebilmiştir.

Son olarak MTTB olayı, bize şunu da göstermiştir: İster STK ister cemaat-cemiyet olalım isterse parti-dernek veya örgüt olalım hiç fark etmez, kendi ayaklarımız üzerinde durdukça; zihnî, fikrî ve fiziki beslenmemizi öz kaynaklarımızdan sağlıklı ve doğru bir biçimde yaptıkça; bilgi, anlayış, güç ve kapasitemizle yani gerçekliğimizle doğru orantılı cazip-gerçekçi ve sürdürülebilir hedefler, araç ve argümanlar tayin ettikçe; her türlü siyasi, sosyal ve kültürel yapı karşısında kendi özgürlük ve özgünlüğümüzü, yani değerli mesafemizi korudukça; her türlü ayartıcı olgudan istiklal ve istikbalimizi muhafaza ettikçe “başkalarının” dümen suyunda gitmeyecek veya başkalarının hedefleri için “kullanışlı” birer araç olmamayı başaracağız inşallah. Maruf ve memduh olanı yani övülmüş olanı sahiplendikçe; mezmum, kirli ve münker olanın karşısında durdukça tüm mağdur, mazlum ve muhaliflerin sığınağı olabileceğiz.

Akıbet müttakilerindir.


1- İbrahim Kalın, Gök Kubbenin Altında, s. 194

2- İlbey C. N. Özdemirci, Fötr Şapkalı Şıh -Cumhuriyet Sekülerleşmesi ve Taşra-, s. 31, 34, 35.

3- [email protected]

4- Zafer Toprak, İttihat ve Terakki’nin Paramiliter Gençlik Örgütleri.

5- Doç. Dr. Mustafa Balcıoğlu, Osmanlı Genç Derneklerinden İnkılâp Gençleri Derneklerine.

6- Osman Karagüzel, Milli Türk Talebe Birliği, Netgaste.

7- Türk Ocakları Neden Kapatıldı, KamudanNetHaber.

8- Siyami Akyel, MTTB VE MTTB’liler, s. 12

9- Mesela, 1948-51’de başkan olan Suphi Baykam, Atatürk heykeli yaptırmış ve “İnkılapçı Gençlik” adlı bir dergi çıkarmıştır.

10- Siyami Akyel, A.g.e., s. 13

11- Osman Karagüzel, Millî Türk Talebe Birliği, Netgaste.

12- Siyami Akyel, A.g.e., s. 12

13- Siyami Akyel, A.g.e., s. 16

14- Bu vb. konular için bakınız: Erik Jan Zürcher, Birinci Dünya Savaşında Cihad ve İslam.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR