1. YAZARLAR

  2. Nuriye Çakmak Çelik

  3. Gazze Tüm İnsanlığı Diriltiyor!

Nuriye Çakmak Çelik

Yazarın Tüm Yazıları >

Gazze Tüm İnsanlığı Diriltiyor!

Ocak 2024A+A-

Gazze insanlara ne söylüyor?

Gazze, ümmetin izzeti adına bir duruş gösteriyor. İşgal altında ama hür. Yıllardır havadan, karadan, denizden kuşatılmış olmasına ve daha önce de defalarca hava saldırılarına uğramış olmasına rağmen abluka altında olanlar, düşman tarafından kuşatılanlar onlar değilmişçesine ‘özgürlüğü’ temsil ediyorlar. Topraklarını işgalcilere teslim etmemek adına ödedikleri bedel ve azim, bize bir avuç İslam ordusunun kâfirler topluluğunu nasıl bozguna uğrattığını yeniden idrak ettiriyor.

Filistin’in gerçek sahipleri azgın bir topluluğun soykırımına direnirken sadece topraklarını kurtarmıyor, bu duruşa hayran kalan dünya insanlarını da diriltiyor; ülkeleri görünüşte işgal altında olmasa da siyasetçileri, yönetimleri diğer yandan zihinleri ve kalpleri işgal edilmiş Müslümanları da uyandırıyorlar. “Neyi kaybettik?” diyoruz ister istemez onlardaki imanı, teslimiyeti, vakarı, direnme gücünü gördükçe. Biz bunların İslam’ın değerleri olduğunu biliyoruz ama dünya halkları büyük bir şaşkınlık içinde. Filistinlilerin böyle bir vahşet karşısındaki duruşlarını hayretle izlemeleri; ortaya koydukları direnişi, ölümü karşılama şekillerini ‘insanüstü’ bir durum olarak değerlendirmeleri çok normal. Bu merak ve hayranlık onları sorgulamaya yöneltiyor ve İslam ile tanışıyorlar. Gazze ölürken de diriltiyor hem Müslümanları hem dünya insanlarını.

Gazze için kimden ne bekliyoruz?

Bilmiyorum. Bu soruyu ben de sık sık soruyorum kendime. Sanki gökten bir el gelsin de katillerin başına insin diye bekliyoruz. Kimisi Mehdi bekliyor, kimi dünya savaşı çıkmasını, kimi kıyamet kopmasını, kimi haklı olarak İslam ülkelerinin ordularıyla yola çıkmasını... Ama İslam ülkesi dediğiniz, İslam Teşkilatı dediğiniz yapılara bakınca bunun bir hayal olduğunu görüyorsunuz zaten. Mısır’ın ilk ve tek seçilmiş lideri Muhammed Mursi şu an yönetimde olan darbeciler tarafından zindanlarda şehit edilmese bugün Gazze bu kadar sıkışmış bir durumda olmayacaktı. Filistin sadece İngilizlerin eli, Amerikalıların desteğiyle İsrail’e terk edilmiş değil; bölgedeki ülkelerin hepsi benzer akıbetlere uğrayarak bir çeşit işgale maruz kalmış durumda. Bu da İsrail’in, etrafını saran komşu İslam ülkelerinden hiç korkmadan soykırıma devam etmesine sebep oluyor. Bu düzen yakın zamanda değişir mi bilemiyorum. ‘Dünya’dan beklenen tepki de gelmez ve gelmeyecek, vicdanlı siviller hariç. Çünkü daha önce Bosna’da, Çeçenistan’da, Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de yakinen gördük dünya düzeninin Müslümanların katledilmesine verdiği tepkiyi! Tüm bu sebeplerden “Neyi bekliyoruz?” sorusunun cevabını bilemesem de neyi beklemediğimizi iyi biliyorum.

Gazze, yaşananların duyurulması ve gazeteci sorumluluğu hususunda ne gibi mesajlar veriyor?

Dünya basını Gazze soykırımı konusunda korkunç bir sınav veriyor. Bir gazeteci olarak mesleğimi sorguladığım günlerden geçiyorum. Dünyanın medya devlerinin soykırım ortağı oluşuna şahitlik ediyoruz. Katilleri aklıyorlar, sivilleri hedef gösteriyorlar, sahte haberlerle katliamları meşrulaştırmaya çalışıyorlar. On bin çocuğun bombalarla katledildiği ve tümünün görüntülerinin -maalesef- kayıt altında olduğu bir ortamda hiç olmayan ve sonradan haberi geçen muhabirin dahi yalanladığı “Hamas’ın kafalarını kestiği 40 bebek” ithamıyla gündemi değiştirmeye çalışıyorlar. Hastanelerin altında tünel olduğuna ilişkin haberler yapıp İsrail’in hastane katliamlarını, suçlarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Tamamı savaş suçları kapsamında yargılanmalı. Bu gazetecilik, habercilik değil, soykırım aparatlığıdır. Diğer yandan gazetecilik yaptığı için değil, ‘devlet sırlarını ifşa’ gibi dünyanın her yerinde asla cezasız kalmayacak bir suçtan ötürü tutuklanan sözde gazeteciler için Türkiye’yi suçlayanlar, ortalığı ayağa kaldıranlar üç maymunu oynuyor. Gazze’de görevi başında öldürülen gazeteci sayısı 100’ü aştı ama dünyanın sözde hak savunucuları ortada yok. Türkiye’deki basın savunucuları da ortada yok. Bunu hiçbir şeyle açıklayamazsınız.

Gazze bizi kurtaracak mı?

Biz Gazze’yi düşmandan koruyamadık, kurtaramadık ama Gazze bizi kurtardı açıkçası. Safları belirledi ve katilin, zalimin, işgalcinin kim olduğunu dünyaya şüphe kalmayacak şekilde gösterdi. Bütün tarihleri yalanlar, propagandalar, sapkın inanışlar ve sömürüye dayalı Siyonistlerin milyarlarca dolar döktükleri algı operasyonlarını, holokost endüstrilerini, liste başı filmlerini, gençlerin zihinlerindeki sahte terör algılarını yerle bir etti. Mesela esirler üzerinden bir insaniyet dersi verdiler. Dünyanın görmek istemediği işgali, hapishanelerdeki suçsuz binlerce Filistinliyi hatırlattılar. Katiller yalanları dolaşıma soktukça gerçekler etrafa saçıldı. Vicdanlı insanların direnişle tanışması da muazzam bir gelişme oldu. Artık dünya hiçbir şekilde 7 Ekim’den önceki gibi olamaz. Bütün algıları yıkılmaya mahkûm. Öldürdükleri bebeklerin kanları işgalcilerin peşlerini bırakmayacak. Gözleri döndüğü için belki göremiyorlar ama kendi kuyularını kazdıklarını; kendilerine en büyük kötülüğü yine kendilerinin yaptığını fark edecek Siyonistler. Dünyanın her yerinde vicdanlı insanları karşılarında bulacaklar bundan böyle. Filistin davası daha da güçlenecek. Buna inanıyorum.

Gazze eylemleriyle ne hedefledik, ne elde ettik?

Filistin İnisiyatifi açısından cevaplarsam, amacımız bir şey elde etmek değildi açıkçası. Bir hedef gözetmedik. Bir şey yapmadan oturmak bizi delirtiyordu! Tek açıklaması bu. Sokaklarda olalım, eylemler yapalım, her gün bir gündemimiz olsun, katliamlar sıradanlaşmasın, ölenler sayılardan ibaret kalmasın, Gazze ve Filistin unutulmasın istedik. Filistin İnisiyatifi sonradan oluştu aslında; başlangıçta bir WhatsApp grubuyduk ve Tülay Gökçimen “Bir şeyler yapalım.” diye aradığında ilk aklımıza gelen eylem için harekete geçmiştik. El ele tutuşarak bir insan şeridi oluşturacak, adına da ‘Gazze Şeridi’ diyecektik. 5 gün içinde grubu kurduk, karar alıp eylemi ilan ettik ve detaylarla ilgilenmeye koyulduk. 4 -5 bin kişi gelir diye düşünmüştük, 25 bin kişi gelmiş, valiliğin verdiği bilgiye göre. Bu durumda el ele tutuşamadık tabiî, oluk oluk meydanlara aktık. Baktık ki bizim gibi yüreği yanan insanlar sokaklar boş kalmasın, tepkiler dinmesin, bir yerinden biz de katılalım istiyorlar... Böylece eylemlerin devamına katkımız olsun diye bu girişimi bir sivil inisiyatife dönüştürdük. İkinci eylemimiz Üsküdar Meydanındaki sahipsiz çocuk ayakkabıları da oldukça ilgi topladı. Bunu Sultanahmet Meydanında ümmet iftarı takip etti ki ‘Sizinle İftar, Gazzeli Kardeşlerimizle İftihar’ adlı etkinliğe yine beklediğimizin çok üzerinde insan geldi. Havalar çok soğuduğu için salon programlarına geçmek daha iyi olacak diye düşündük ve ilk programı Ankara’da yaptık. Gazze’yi derinlerimize kadar hissettiğimiz muazzam bir akşam oldu. Her şeyi yolda öğrendik; deneye yanıla, çoğunlukla el yordamıyla ilerledik. Hepimizin başka meslekleri var, herkes inanılmaz yoğun. Mesailerinden artan zamanlarda bize destek vermelerini bekliyorduk başlarda ama Filistin İnisiyatifi kendi yoğun gündemiyle hepimizi domine ediyor hamdolsun. Sivil toplum kuruluşlarının birden fazla hedefleri, görevleri, sorumlulukları var. Biz tek gündemimiz Filistin olsun istediğimiz ve farkındalık oluşturacak etkinlikleri önemsediğimiz için müstakil bir sivil inisiyatif çatısını daha uygun bulduk. Bununla birlikte bütün STK’larımızla işbirliği yapıyoruz. Onlardan destek alıyor, onların etkinliklerine destek vermeye özen gösteriyoruz. Sonuçta hepimizin ortak davası için çabalıyoruz, hep birlikte. Avrupa’da, Amerika’da bitmek bilmeyen eylem görüntüleri bizi çok özendiriyordu. Aynı anda birçok alanda projeler yürütmeye çalışıyoruz. Amacımız sadece yürüyüş veya salon programları yapmak değil, özellikle boykot konusunda da çalışıyoruz. İnşallah yakın zamanda boykotla ilgili güzel bir eylem açıklayacağız.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR