
Kumkale Limanındaki patlama hadisesi ve duyarlı yöneticilerin adaleti ikame etme sorumluluğu
“Unutulmamalıdır ki, devleti ayakta tutan kurumlarda yaşanan tüm sorunların adil bir şekilde çözümü ancak ve ancak adil yöneticilerle olur.”
AKİF NABİ / HAKSÖZ-HABER
Türkiye’nin son 23 yılının “iktidar partisi” olarak kayıtlara geçecek olan AK Parti rejim ile olan mücadelesinde kazanımlar elde etmiş olsa da bir çok meselede yürümesi gereken yol uzundur ancak bu yolu yürüyebilecek bir zamanı var mıdır bunu ilerleyen zamanda hep beraber göreceğiz.
Muhalefet partileri ile ilgili “yolsuzluk” süreçleri devam etmekte ancak toplumda oluşan algı bu yolsuzlukların iktidar partisinde olup olmadığı, var ise neden gözler önüne serilmediği ile ilgili taraflı tarafsız kafalarda oluşan soru işaretleri ile doludur. “Aynı hassasiyeti” özellikle kendi partisinde göstermesi toplum tarafından olumlu bir karşılık bulacaktır oysaki. Liyakatsiz ve menfaat gözeten atamalar ile usulsüzlükler toplumun hemen her kesimi tarafından seslendirilmekte ancak “Türkiye bir hukuk devletidir, gereği yapılır” şeklinde açıklama yapmak toplum nezdinde pek de inandırıcı olmamaktadır.
Özellikle duyarlı yöneticilerin idare ettiği kurumlarda yaşanan hak ihlalleri, adaletsizlik, savurganlık ve usulsüzlükler “topluma açık bir şekilde yansımasa da” çalışan bireyler tarafından şahit olunan bir durumdur. “Adalet mekanizmasının siyasi nüfuz karşısında üç maymunu oynama mecburiyetinde bırakıldığı bir vasatta olayların üstüne kum serpmek AK Parti’nin bir uygulamasıdır” şeklinde bir görüş toplumun geneline hakim bir görüştür. Teoride hemen herkesin bir takım usulsüzlükleri şikayet edebileceği merciiler bulunmakla beraber pratikte maalesef işler böyle yürümemektedir.
Çanakkale’nin Kumkale limanında haziran ayında yaşanan bir patlama neticesinde biri teknisyen memur ve diğeri vatandaş olmak üzere 2 genç hayatını kaybetmiş ve olayla ilgili savcılık ve Sağlık bakanlığı müfettişlik makamları devreye girmiştir. Ancak edindiğimiz bilgiler neticesinde müfettişlik raporlarının gizliliğinin olmadığı, ifadesi alınan kişilerin bazılarının ifadelerinin olayın sorumluları olma ihtimali olan kişiler tarafından “beğenilmeyip” ifadelerin değiştirilmek istenmesi gibi iddialar hayretler uyandırmaktadır. Sorumlu olma ihtimali olanların bırakın ifadelere müdahale iddiasını, o insanların halen daha görevde bulunmaları bile sorunludur. Aynı şekilde sistemin yanlışlarına ve devleti zarara uğratarak bu olayların tekrarlanmaması adına ses çıkaranlar üzerinde baskı kurup idari üst cezalar vermek, susturmaya çalışmak ve bazı memurları kurumdışı yapmak akıl alır gibi değildir. Üstelik bunu yapanların “İslami duyarlılık sahibi idareciler” sıfatı taşıması daha da vahimdir. Toplumdan saklanmak istenen bir durum mu vardır ki bu tip müdahale ve uzaklaştırmalar yapıldığı iddia edilmektedir.
Sağlık bakanlığına bağlı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünde duyarlı olduğunu bildiğimiz kurum yöneticilerinin – 2 kişinin hayatını kaybetmesine rağmen- Sağlık bakanlığına bağlı “müfettiş raporlarına ve ifadelere müdahalesi,” durumun vehametini ifade eden ve liyakatsizlik nedeni ile itiraz edenleri de disiplin cezası ve kurumdışı yaptıkları iddiaları gerçeği yansıtıyor mu?
“Adaleti anne babanıza karşı dahi olsa ayakta tutun” ayetine iman ettiğini düşündüğümüz, en azından öyle olmasını umduğumuz bu yöneticiler, tüm bu iddialar karşısında suskun kalmayı mı tercih edecekler?
Ortalığı aydınlatmak için ışık açmaya gerek yoktur. Ortalığı karartmamak da bir seçenektir.
Toplumun ısrarla mesafe gösterdiği “hukuk devletine” olan bakışının siyasi güç ile şekillenerek sözde adaleti tesis etme çabaları inandırıcı olmadığı gibi ne hukuki ne insani ne de İslamidir. Bir takım insanları sırf partiye yakın diye görevlerinde tutma ısrarı yüzünden kafire karşı bile adaletini sorgulatmaması gerekenlerin bu tip çirkin ve yakışıksız iddialarla muhatap olmalarını Müslümanlar olarak normal mi karşılamalıyız?
Unutulmamalıdır ki, devleti ayakta tutan kurumlarda yaşanan tüm sorunların adil bir şekilde çözümü ancak ve ancak adil yöneticilerle olur. İslam’ın adaletini temsil makamında olması gerekenlerin ya adaleti hakkı ile tesis etmeleri, edemiyorlarsa da gereğini yerine getirmeleri hem kendileri hem de Müslümanlar adına faydalı olacaktır. Zira bizler “Müslüman kimliği taşıdığını iddia eden yöneticilerin” adaletsizlikle anılmalarından onlardan daha fazla rahatsızlık duymaya başladık. “Diğerleri” ile olan farkınızı görünüş ve söylemlerinizle değil uygulamaya koyduğunuz eylemlerinizle görmek isteriz. Bunu yapamıyorsanız da en azından bu kimliği taşıdığınızı beyan etmeyin.
Umarız tüm bu iddialar müdahale olmadan ve hakkaniyet çerçevesinde değerlendirilerek adil bir sonuca ulaşılır. Temennimiz budur.











HABERE YORUM KAT