1. YAZARLAR

  2. Özgür-Der

  3. Türkiye'de Yargı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Türkiye'de Yargı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Eylül 2001A+A-

Özgür-Der 11 Ağustos 2001 tarihinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde "Türkiye'de Yargı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" adlı bir panel düzenledi. Toplantı öncesinde ve toplantı süresince polisin geniş güvenlik önlemi almış olması dikkati çekti.

Düzenlenmiş olan panelde içerik olarak Türkiye'deki yargı ve Türkiye'deki yargının işlevi, AİHM'nin Türkiye ve özellikle de müslümanlar için ne ifade ettiği, AİHM'ye götürülen müslümanlarla ilgili davaların ne şekilde sonuç verdiği ve RP'nin kapatılmasına ilişkin konular ele alındı.

Seyircilerin yoğun katılım gösterdiği panele Özgür-Der Başkanı Hülya ŞEKERCİ, SP Rize Milletvekili Mehmet BEKAROĞLU, AİHM'ye götürülen davalarla ilgilenen Av. M. Akif EROL, Haksöz Dergisi yazarlarından Rıdvan KAYA, İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı İnsan Hakları Direktörü Mehmet DOĞAN panelist olarak katıldılar.

Paneli yöneten Dernek başkanı Hülya Şekerci açış konuşmasında, yaşadığımız ülkede düşüncenin suç sayıldığını, farklı görüşlere yaşama hakkı tanınmadığını, başörtülü annenin öldürülen oğlu için plaket verenlerin, başörtülü kızı­nı eğitim hizmetinden yoksun tuttuğunu ve hatta haklan konusunda direnen öğrencilere terörist muamelesi yapıldığını dile getirdi. Şekerci konuşmasında birkaç gün önce Türkiye'ye gelen Filistin halkını katleden bebek katili Şaron'un gelişini kınamak için düzenlemiş oldukları basın açıklamasının akabinde üç yazarın ve Taksim'deki mitingde yüzlerce kişinin gözaltına alındığına da vurgu yaptı.

Şekerci konuşmasında ayrıca şunları dile getirdi. "Bu ülkede yaşayan müslümanların AB'ne bakış açıları başlangıçta oldukça olumluydu. Fakat 28 Şubat süreci ile bu bakış açısında oldukça farklı tutumlar görülüyor. Postmodern darbeye kadar ihtiyatla karşılanan demokrasi, laiklik gibi kavramlar birdenbire olağanüstü karşılanan, keşfedilmemiş kavramlar hafini almaya ve bu şekilde algılanmaya başlandı. Ve zorbalık şiddetlenince söylem farklılaşmaya ve farklı bir dil kullanılmaya başlandı. Artık vahşi kapitalizmden, emperyalist ABD'den bahsedil-memeye başlandı. Bu bakış açısı ise İslamı bulanıklaştırdı" dedi.

Şekerci'nin konuşmasının ardından sözü Av. M. Akif EROL aldı.

Konuşmasına AİHM'nin kuruluş süreciyle başlayan Erol AİHM'nin verdiği her kararın bu mahkemeye olan ilgiyi artırdığını ve en sonunda RP ile ilgili olarak verilen kararıyla da kamuoyunda çok büyük tartışmalar yarattığını ve AİHM'nin verdiği kararların çoğunda Türkiye'yi mahkûm ettiğini söyledi. Erol konuşmasına şöyle devam etti:

"AİHM ne yazık ki biz inananların, müslümanların yüzünü güldürmedi. Başörtüsüne ilişkin verdiği kararlarda bir laik üniversite kavramı ortaya attı. Dedi ki, laik üniversitelerde okuyan öğrenciler bu üniversitelerin her türlü kurallarına uymak zorundadır. Yine YAŞ davalarında, din ve vicdan özgürlüğü, ekseninde başvurulan davalarda da aynı sonuca vardı. Orduya özgür iradesiyle katılıp, görev alan birinin ordunun kurallarına uyması zorunludur ilkesini savundu. Ve şöyle dedi, 'Kimse dinsel inançlarını buraya taşıyamaz.' Hatta namaz saatlerine İlişkin düzenlemenin dahi din ve vicdan özgürlüğü kapsamında olmadığını söyledi. Ve buna ilişkin yapılan başvurulan da reddetti. Fakat ne yazık ki aynı AİHM Yunanistan'la ilgili bir davada 'İnsan hakları sözleşmesi kışlanın kapısında durmaz, kışlada dahi insan hakları sözleşmesi geçerlidir' diyerek, burada, sözleşmede tanınan hak ve özgürlükler çiğnenemez şeklinde karar vermiştir" diye konuşan Erol, ayrıca köktendinci sıfatıyla ordudan atılan kişilerin davalarının traji-komik sonuçlarını dile getirdi.

Erol'un konuşmasından sonra sözü alan ve Avrupa'yı iyi tanımamız, iyi bilmemiz gerektiğini, gerçekten Avrupa'nın ne anlama geldiğini, bizim Avrupa'dan ne beklediğimizi, ne aradığımızı, siyaset açısından RP'nin davasının ne anlam ifade ettiğini, bu davanın sonuçlarının Türkiye'deki siyaseti nasıl etkilediğini, bunlar üzerinde çok düşürmek ve çok konuşmak gerektiğini söyleyen Bekaroğlu sözlerine şöyle devam etti:

"RP'nin kapatılması davasında verilen karar metnine baktıysanız, RP'nin aslında kapatılmasına dair bir delil yoktur. Ama ileride, iktidara gelebilmek için şiddet kullanabileceği inancına ulaşarak böyle bir yargıda bulunuyorlar. Ve bu şiddet kavramının üzerine oturuyorlar. Olay İslam hukukuna dayandırılıyor. Çünkü onlara göre İslam hukukunda taşlama, el kesme gibi işler var. Bu da çok vahşice yapılan bir şeydir. Dolayısıyla RP'nin demokratik bir sistemde faaliyetlerine son verilebilir diye bir yargıya ulaşıyorlar" diyen Bekaroğlu, RP yetkililerinin bu davayı üst dairelere her fırsatta tekrar tekrar taşımaları gerektiğini, Avrupa'da her fırsatta, her platformda bu konunun anlatılması gerektiğine vurgu yaptı.

Mehmet Doğan İse, Batı'nın müslümanlara karşı önyargılı olduğunu, Batı'da İslam'ın şiddetle yan yana zikredildiğini, sıcakta başını örten müslüman kadının kendi iradesiyle değil de toplumun veya eşlerinin baskısından dolayı kapandıklarına dair ön yargıların var olduğunu söyledi. Doğan konuşmasında şunları dile getirdi:

"RP davasından üç hafta önce Avrupa Komisyonu Parlamenterler Asamblesi Türkiye ile ilgili bir karar aldı. Bu karar alma sürecinde hakların, hukukun bütün dünya için, bütün dinler için olması gerektiğine dair birtakım vurgular oldu. Bu çerçevede Türkiye'deki laiklik anlayışı çok ciddi şekilde eleştirildi. Ve şöyle dendi: Türkiye'deki laiklik uygulaması despotik bir uygulamadır. Bu konuda Türkiye kendi laiklik anlayışını Batı'ya dayatamaz'. Ayrıca Türkiye'deki Kemalizm anlayışı da eleştirildi. Kemalizmin bir düşünce sistemi olmayacağı söylendi. Ne yazık ki AİHM ise bu konuda 'Her ülkenin laiklik uygulamasına saygı duymak gerekir. Türkiye'nin de laiklik uygulaması vardır, o zaman ona da saygı duymak gerekir' şeklinde karar aldı," diye konuşan Doğan sözlerinin sonunda müslümanların, Türkiye'de bulunan muhalif kesimlerin sorunlarının Batı'da hallolunamayacağını, belki oranın sadece bir nefes alma yeri olacağını, Batı'nın hak sahiplerine vermiş olduğu özgürlüklerin de yeterli olmayacağını vurguladı.

Doğan'dan sonra panelin son konuşmacısı olan Rıdvan KAYA söz aldı. Kaya'nın konuşma metnini dergimizin ilerleyen sayfalarında yayınlıyoruz.

Kaya'nın konuşmasından sonra panel sorulan sorulara verilen cevaplarla son buldu.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR