1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Mehmet Kırkıncı’nın "Hayatım Hatıralarım" kitabı üzerine
Mehmet Kırkıncı’nın "Hayatım Hatıralarım" kitabı üzerine

Mehmet Kırkıncı’nın "Hayatım Hatıralarım" kitabı üzerine

Özgür-Der Üsküdar Temsilciliğinde Mehmet Kırkıncı’nın “Hayatım Hatıralarım” kitabı değerlendirildi.

06 Haziran 2023 Salı 19:41A+A-

Yahya Yolcu tarafından Özgür-Der Temsilciliğinde yapılan sunumda Mehmet Kırkıncı’nın “Hayatım ve Hatıralarım” kitabı değerlendirildi.

Yahya Yolcu’nun sunumunun özeti:

“1928 yılında Erzurum ili, Aziziye ilçesinin Güllüce (Eski ismi Paşaki) köyünde doğdu. Babası Celal Efendi, oğullarını okutmak üzere 1940’da Erzurum’a yerleşti. Kardeşi merhum Hacı Musa Efendi ile birlikte baba dostu Mustafa Necati Efendi’den Arabî ilimleri okumaya başladı. 1941’den 1946’ya kadar tedrisatına onun yanında devam etti. Mustafa Necati Efendi’nin Medine-i Münevvere’ye hicret etmesi üzerine, Erzurum’un Tifnik Köyü’nden büyük bir mütefekkir olan ve hem ulum-u aklîye hem de ulum-u nakliyede fevkalade salâhiyet sâhibi bir âlim bulunan Hacı Faruk Bey’in yanında tahsiline devam etti.

Ömrünü ilim tahsiline ve öğrenci yetiştirmeye adayan Mehmed Kırkıncı Hoca hayatını hatıralarını Hayatım-Hatıraları isimli kitabıyla yayınlatmıştır. Kitap gerek hocanın gerek talebelerinin ve dönemin Müslümanlarının yaşadıklarını resmetmiş çektikleri sıkıntıları yaptıkları fedakarlıkları usandırmayan bir dille kayda almıştır.

Kitapta belli başlı konular aşağıda olduğu gibi özetlenebilir.

1-Kitap yoğun bir şekilde Nur Risaleleri ve Said Nursi’yi her vesileyle gündemde tutuyor hatıraların okurken Nur Risalelerinden pasajları da okumuş oluyoruz. Hatasız noksansız bir Said Nursi tanıtımı yüceltilmesi var.

2-Dönemin yoksulluğuna yoksunluğuna baskılara dönük tespitler söz konusu. Yakıntarihe ışık tutacak birer delil niteliğindeki hatıralar yaşanmışlıklar samimi bir dille ifade edilmiştir. Devletin camilere ezana derslere medreselere müslüman kimliğe dönük olumsuz tutumuna baskılarına rağmen fedakârca samimiyetle yapılan çalışmalar bezdirmeyen bir üslupla kaleme alınmıştır.

3- Yazarın içinde bulunduğu camianın olaylara bakışı ve camia içinde ve diğer müslümanların nezdinde Kırkıncı Hocanın etkinliği sözü dinlenirliği değişik vesilelerle işlenmiştir.

4-Bir toplumu asli kimliğinden uzaklaştırıp Batılılaştırmayı hedef haline almış yönetime yönetimin bürokrasine yöneticilerine gerek camianın gerekse diğer müslümanların bakışını resmeden hatıralar tespitler söz konusu.

Dönemin yasaklarına baskılarına rağmen bugünlerde bulamadığımız ilim havzalarının o dönemde gizli saklı devam ettiği medreselerin toplum nezdinde ağırlığının olduğunu görüyoruz. Medreseler yasaklandığında az sayıda camilerde ve evlerde gizlice Kur’an ve nur dersleri yapılmakta insanların sorunlarıyla ilgilenilmekte. Sadece yaşadığı yer olan Erzurum değil yakın il ve ilçelere dersler için seyahatler düzenliyor buralarda ders halkaları oluşturulması için çabalarda bulunuyor.

Said Nursi'yi hocalarının vesilesiyle tanımasınıçok duygusal ifadelerle anlatıyor. Onunla buluşmayı için hiç olmazsa onu rüyasında görmeyi çok istediğini ifade ediyor.

Kitapta gerek kendisinin gerek nur talebelerinin ve hocalarının gördüğü rüyalar da dile getiriliyor. Rüyalar zaman zaman hayata yön veriyor. Said Nursi’ye yapılan baskılar onun müntesiplerine ve diğer Müslümanlara yapılan gizli açık takipler baskılar işleniyor.

Demokrat Partinin kurulmasıyla halka ve ehl-i ilme yıllardan beri yapılan şiddet ve sıkıntılar bir derece de olsa azalmanın oluştuğunu 1950’nin 14 Mayıs’ında Demokrat Parti kahir bir ekseriyetle iktidara geldiğini “bundan önce millet madden ve manen huzursuz, perişan haldeydi. Bir köyde sadece birkaç hane kendini geçindirebiliyordu. Bununla beraber bütün maneviyat ve feyiz kaynakları da kurutulmuştu.” İfadeleriyle dile getiriyor.

Ezanın aslına uygun okunmasını halkın nasıl bir sevinçle karşıladığı zikrediliyor; “1950 Haziran 15’inde Erzurum halkı ikindi vaktinden itibaren ezanın aslıyla okunacağını haber almıştı. Bütün halk o gün Erzurum sokaklarına döküldü, bir bayram havası yaşıyorlardı. Kadınlar ehram ve çarşaflarıyla toprak evlerin üstüne çıkmış bu bayramı beklemekteydiler. Herkes kurban edeceği koyun, koç, tosun ne varsa alarak Tebriz Kapı mevkiinden Lala Paşa Camiine kadar dizilmişlerdi. Minarelerden Ezan-ı Muhammedî okunmaya başlayınca, herkes sonsuz bir sürur içerisinde bıçağını kurbanının boğazına çalmıştı. Biz arkadaşlarla beraber müftülüğe gidince Müftü Solakzade Sadık Efendiyi sevincinden ağlar bir vaziyette bulduk. “Ya Rabbi! Ölmeden bu günleri bizlere gösterdin.” diyerek Allah’a şükür ediyordu.”

Mehmed Kırkıncı hocayı büyük bir fedakârlık içinde komşu il ve ilçelere dahası uzak illere Ankara ve İstanbul’a defalarca cemaat üyeleriyle görüşmek fikir alışverişinde bulunmak üzere görüyoruz kitapta. Gittiği yerlerde gerek tarikat ehline gerekse cami cemaatiyle irtibat kurup bir şekilde fırsat bulup Nur risalelerini okuyor Said Nursi’yi anlatıyor ve orada bir cemaatin oluşmasına çabalıyor.

1955 Haziran’ında Samsun-Ankara- Konya üzerinden uzun bir seyahat ve konaklamalar (bağlılarla gecelemeler sohbetler) sonrasında; Isparta’ya ulaşıyorlar ve Said Nursi ile tanışıyor. “İmdi, hayatımın en bahtiyar ve nuranî, en huzurlu bir anındaydım. Kalbim büyük bir heyecan ve helecanla atıyordu. Böyle mesut bir halet-i ruhiye içeresindeyken, kapı hafifçe aralandı ve mavera-i ufuktan gönlümün semasına bir bedr-i münir doğdu.” Said Nursi’nin isteği ile Kümbet Medresesinde nur dersleri başlatıyor.

Hoca bulunduğu ilde bürokratlarla doktorlarla subaylarla görüşüyor aktif bir şekilde halkla ilgileniyor diyalog kuruyor. 1956 yılında mahkemelerden beratların başlaması üzerine Menderes’e Meclis Başkanı Refik Koraltan ve Dahiliye Vekili Namık Gedik’e şu telgrafı çekiyor: «…Münkir ve muhalif cereyanlara karşı kuvvetli bir panzehir olan, geniş ve derin te’sirleriyle milletimizi irşad eden muhterem ve faziletli Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinin devr-i feyzinizde tab’ ve neşir imkanına kavuşması, bütün beşeriyet için müstesna bir mazhariyet olmuştur. Bilvesile derin bağlılık ve şükran hislerimizle bayram-ı şerifinizi kutlar hürmetler sunarız.” “İmzaları mahfuz on bin Erzurumlu namına Mehmet KIRKINCI” Eşref Edip’in Sebilürreşat gazetesinde bu telgraf yayınlanıyor. 

1957 yılında, Erzurum’da, üniversite açıldığında endişeleniyor ancak Said Nursi’nin bir mektupla üniversitenin açılışını sahiplenmesi sonucu müsterih oluyor. Üniversite öğrencileriyle hocalarıyla irtibata geçiyor ilgileniyor ve üniversiteye cami yapılmasında aktif rol alıyor. Yine orada ki dinsizlik propagandalarına karşı öğrencileri çağırarak her soruya risalelerden faydalanarak doyurucu cevaplar veriyor.

Eserde Said Nursi’nin vefatı “Evet, evliyaların sonuncusu olan hatemül evliya Üstad Bediüzzaman Hazretleri de ahrete hicret edince asuman ağladı, melekler ağladı, bulutlar ağladı. Madem sema ağlıyor elbette bizim de ağlamamız daha elyaktır. Biz de o ağlayanlara karışıp ağlayalım. Zaten herkes ağlıyordu. Çağlayan misal bu ağlamalara mukabil ben de; “Ağlayın ağlayın! Ağlamanın yeri ve zamanı bugün.” İfadeleri ile anlatılmıştır.

27 Mayıs İhtilali ile ilgili “Sanki Demokrat Partiye hücum etmek için çok önceden hazırlanmışlar da harekete geçmek için Üstad’ın vefatını beklemişlerdi. Gazeteler her gün Demokrat Partisinden olmayan talebelerin öldürüldüğünü, buzdolabına konulduklarını yazıyordu. Halbuki sonradan ihtilâl yapanların da itirafıyla bunların aslı ve astarı yoktu. Solcu öğrenciler her gün yürüyüşler yapıyorlar, mitingler düzenliyorlardı. Ortalıkta ihtilâl söylentileri dolaşmaya başladı.27 Mayıs’a geldiğimizde ihtilâl oldu. Halk Partililer davul çalarak ihtilâli kutluyor, Demokrat Partinin il ve ilçe başkanlıklarının önünde sevinç gösterileri yapıyorlardı.” Hatırat kayda alınmış, ihtilal sonrası camianın ve müslümanların değişik tutukluluğu hapishane şartları dile getirilmiştir SİVAS KAMPInda 5 koğuşta 385 kişi olarak yaşananları dile getirmiştir. Hapishanede de derslerin devam etmesi birçok adi suçlunun namaza Kur’an’a başlamasınur derslerine katılması anlatılmıştır.

1960 sonrası baskılar iyice artmış olumsuzluklara mahrumiyetlere rağmen büyük bir çabayla dersler gizlice evlerde yapılmaya başlanmış. Çalışmalarla birçok insanın hidayetine vesile olunmuştur.

600 Sayfayı geçen hatırat kitabında müellifin zamanın tanınmış kişileriyle (Necip Fazıl, Eşref Edip Ömer Nasuhi Bilmen, Ali Ulvi Kurucu, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Barış Manço ve Nur cemaatinin Said Nursi’den sonraki etkin hocaları) olan diyalogları gündeme Müslümanlara yönetime dair görüşleri dile getirilmiştir.

Milli Nizam Partisin Ve sonrasında M.S.Partisinin kuruluşuna müspet bakmamış cemaatin bu  partileşmelerle asli görevinden uzaklaşacağını düşünmüş kurucularıyla ve muhatap olduğu etkin kişilerle olan tartışmalarını siyasete olan uzaklıklarını kaleme almıştır.

1980 Darbe öncesi olan büyük hadiseler dile getirilmiş darbe Kırkıncı Hoca ve cemaati tarafınca sevinçle karşılanmış bu çerçevede Yeni Asya gurubu ile daha önce oluşan ayrışma derinleşmiştir.Darbe sonrası Kenan Evren’e ulaşmaya çalışılmış Tahsin Şahinkaya ile görüşülmüş ve Kırkıncı hocanın anayasa hakkında çalışması ulaştırılmış yine yapılan görüşmeler sonucu zorunlu din dersinin konulmasına sebep olunmuştur yazarın ifadesine göre.

Hayatım Hatıralarım kitabı yakın tarihe ışık tutmasının yanı sıra o dönemlerde tartışılan şu konulara da değinmiştir;

- Daru'l Harp Kitabının Yazılması ve bu konudaki tartışmalar

- 1988 Hac Ziyareti-İhvan-ı Müslimin Cemiyeti hakkında görüşleri tartışmaları

- Bediüzzaman’ın Cihadında Değişmez Prensip: Müsbet Hareket

- Tekfirden kaçınmak, Müsamaha

- Kur’an Tercümesi Meselesi ve Ezanın Türkçe olmayacağı hususu

- Allah’ın Hükmü ile Hükmetmeyenler

- İhvan-ı Müslimin İleri Gelenleri ile Görüşme ve Hasan El-Benna’nın oğlunu ikna

- Bizzat parti çalışmalarına neden karşılar? Bu çerçevede siyasete bakış

- Nasıl bir anayasa olmalı ve laiklik hakkında görüşleri

HABERE YORUM KAT