1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Akhisar Özgür-Der ''Doğru Din Tasavvuru'' konusunu işledi
Akhisar Özgür-Der ''Doğru Din Tasavvuru'' konusunu işledi

Akhisar Özgür-Der ''Doğru Din Tasavvuru'' konusunu işledi

Akhisar Özgür-Der temsilciliğinde düzenlenen programda İzmir Özgün-Der'den Kemal Songür ''Doğru Din Tasavvuru'' başlıklı konuyu işledi.

21 Aralık 2025 Pazar 15:50A+A-

Konuya Gazze'de direnen müslümanlara selam ederek başlayan Songür, özetle konu hakkında şunları anlattı:

KULLUK-İBADET-DİN...

Kulluk; kelime olarak boyun eğmek, saygı duymak, hayatı okuma biçimini, hayat tarzını belirlediğine inanılan varlığa, kişiye, zümreye boyun bükerek itaat etmek, tapınmak gibi anlamlara gelir.
İslami bir kavram olarak kulluk; mü’minin Allâh’ın rızâsını kazanmak, vaad ettiği ödüllere/cennete ulaşmak ve uyardığı azabından sakınmak için üzerine yüklenen sorumlulukları yerine getirmesi, emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınmasıdır..
İnsan kendisine imtihana mebni verilen iradeyle mutlaka bir tercihte bulunmaktadır. Tercihte bulunmayan hiçbir insan yoktur. İnsan yaratıcısı olan Allah’a ibadet/kulluk yapmıyorsa, mutlaka mabud-ilah olarak kabul ettiği ya da pratikleriyle ilah edindiği bir nesneye, kişiye, metaya, şöhrete, iktidara, güce, makama, nefsine boyun eğip kul-köle olmaktadır.

Mü'minlerin-Müslimlerin kulluk tasavvuru....

İnsan, Allâh’a karşı sevgi, saygı ve itâatini en güzel şekilde ibâdetle gösterir. İbâdet, Allâh’ı tanımanın ve O’na îmân etmenin tabiî bir netîcesidir.

Kulluk yapılması gereken tek varlık yaratan, yaşatan, hükmeden Allah'tır... ''Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden (sıfatlardan) başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir sultan-delil indirmemiştir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O size Kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. İşte kayyum (doğru-kalıcı) olan din budur ancak insanların çoğu bilmezler.'' (12/40)

''Kim İslam'dan başka bir din ararsa, kendisinden asla kabul edilmez ve o kimse ahirette hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlardan olur.'' (3-Âl-i İmrân 85)

Kişi-kişiler hakimiyeti-egemenliği Allah’a ve vaaz ettiği Din'e değil de, bir krala, sultana, hanedana, despota, şefe, meclise, doktrine, ideolojiye, bir ruhban sınıfına (9/31) atfediyorsa onun/onların dinindendir.
 

İnsanlar hangi yol/yöntem/ilke/kural/hukuk ve düzeni benimsiyorsa/istiyorsa dinleri odur.
İnsanın düşünce ve hayat felsefesi, uyduğu-uyumlu olduğu hayata dair projesi ne ise dini odur.
Kimin-kimlerin hüküm ve iradesini kabul ediyor ve hayata dair ölçüsünü benimsiyorsa o Din üzeredir. Vahyi ilahide Resulün diliyle; ‘’sizin dininiz size benim dinim de banadır’’ ifadesi sizin insan ve hayat tasavvurunuz size benim insan ve hayat tasavvurum bana demektir.
İlahi öğretiyi göz ardı eden ve yok sayan bütün insan eli üretimler, ideolojiler, doktrinler, izm’ler, tümüyle bâtıl dinlerdir/yollardır.
 

Din nedir? Hangi Din’e tabiyiz?

Din: sözlük anlamı olarak seçilen, izlenilen, tutulan, gidilen, kısaca takip edilen yol demektir. Egemenlik, üstünlük, otorite, zorlamak, itaatkâr olarak birinin/birilerinin emrine amade olmak, hakimiyeti altına girerek boyun eğmek ve borçlanmak anlamlarına gelir. Kaynağı (kalkış noktası ister ilahi ister insani kaynağa dayansın) ve önerileri, istekleri, hayata dair emir ve yasakları ‘kuralları’ ne olursa olsun, düşünsel ve eylemsel ilkeler belirleyerek bir hayat biçimi öngören, öneren, biçimlendiren, belirleyen her kabul ve aidiyet bir Din’dir.
İnsanı ve hayatı tasvir eden, tanımlayan, düşüncede ve pratikte bir hayat projesi sunan, insanın ve toplumların nasıl düşünmeleri, inanmaları, yaşamaları gerektiğini bildiren-belirleyen bütün önermeler bir Din’dir.

VAHYİN TANIMLADIĞI DİN'E TESLİM OLMAK...
 

Kur’an’da din kavramı yüzden fazla ayette geçmektedir. Bu kavram Kur’an bütünlüğünde değerlendirildiğinde birbiriyle bağlantılı dört temel unsur, birbiriyle bağlantılı dört temel anlam çıkmaktadır.
 

1- Otorite, egemenlik, sulta sahibinin elinde tuttuğu ve sahip olduğu kudret, üstünlük, güç ve hakimiyettir.
2- Bir öğretinin-gücün-hakimiyetin-egemenliğin, cuntanın müdahalesine boyun eğen ve tabi olan bir kimsenin ortaya koyduğu eğilim/yönelim, itaat, kulluk ve tapınmadır.
3- Tâbi olunan-uyulan-boyun eğilen-itaat edilen-hayatın tümünü (siyasal, sosyal, ekonomik, hukuksal) belirlemesine ve yönlendirmesine razı olunan- emir ve yasakları kabul edilen kanunlar, kurallar, yasalar, sınırlar/hudutlar ve yollar demektir.
4- Sorgulama/sorgulanma, muhasebe, hüküm verme/verilme, ceza ve ödül verme/verilme, hesap zamanı/günü anlamlarına gelmektedir.
Vahiy, din kavramını bazen 1. ve 2. manaları olan hakimiyet/egemenlik ile boyun eğme/itaat etme, bazen 3. manadaki düşünsel ve eylemsel bir düzeni/sistemi/yasa/şeriat/hukuk sistemi, bazen de 4. manasındaki yargı/yargılanma ceza ve mükafat verilme günü olarak ifade etmektedir. Bazen de bazı ayetlerde din/yol diyerek, dört ana/temel kısımdan oluşan mükemmel/muhteşem bir düzeni, bir hayat projesini-nizamını, bir insan ve hayat tasvirini/tanımını kastetmektedir.

Rahman, evreni ve içindekileri yaratmış ve bir düzene koymuştur, bunun dışında imtihana tabi tutmayı murad ettiği insana da irade vererek sorumluluk yüklemiştir. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi noktasında, neden yaratıldığı-nasıl yaratıldığı-ne yapması ve ne yapmaması gerektiği-akıbetinin ne olacağına yönelik bütün sorulara verilen cevapların tümünü içeren yol ve yöntemin adı Din’dir. Bu da İslam dininin ta kendisidir.

Hakimiyeti-egemenliği ve hayatın tümüne müdahale eden yegâne gücü Allah’a hasretmek demek, Allah’ın elçileri vasıtasıyla gönderdiği ilahi öğretiyi ve onun kurallar bütünü olarak inşa ettiği dini, hayatımızın her sahasında ve safhasında yaşanılır kılmaktır. Aile ilişkilerinden sosyal hayata, ekonomiden siyasal sistemin oluşumuna, insan ile doğa ilişkisinden, insan ile yaratıcı ilişkisine kadar dinin temel kurallarını, ‘kırmızı çizgilerini’ dikkate alarak/sadık kalarak hayatı inşa etmektir.

Kur’an’daki din kavramının dört temel anlamını tümüyle ve en genel anlamıyla şu ayetler içinde barındırmaktadır.
‘’Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.’’ 9/TEVBE/29
Ayetteki ‘hak din’ ifadesi bütün din kavramıyla ilgili tanımların bütüncül ve zirve noktasıdır. Allah’ın indinde ve O’nun makbul gördüğü ve razı olduğu tek hak din, tek doğru yol, tek doğru hayat projesi, tek doğru hukuk sistemi dini-İslam’dır demektir.
‘’Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.’’ 48/28 ‘’Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır.’’ 3/19
‘’Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.)’’ 2/BAKARA/132
‘’Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.’’ 3/85

‘’Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim.’’ 5/3

Din demek hayat demektir, hayata dair düşünsel ve eylemsel proje sunmak demektir. Hayata dair proje üreten her şey dindir. Aşağıdaki ayetler dinin bir hayat nizamı/düzeni olduğunu beyan etmektedir. Kur’an terminolojisinde dinin en geniş ve kuşattığı gerçek anlam budur.

‘’Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: "Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz." (Şuayb:) "Biz istemesek de mi?" dedi. "Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira dizmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın." 7/A’RAF/88,89

Bundan dolayıdır ki, Alemlerin rabbi olan Allah’ın vaaz ettiği dinin karşısına ve yanına hiçbir ekleme veya çıkarma yapılamaz. İslam sosyalizmi, İslam liberalizmi, İslam kapitalizmi, İslam demokrasisi ve ılımlı-ılımsız İslam, milliyetçi İslam, ulusal İslam, Anadolu İslamı, Arap islamı ve sayılarını artırabileceğimiz bütün eklemeler, eklemlenmeler haşa Allah’ı ve aziz dinini eksik/yetersiz görmek ve ihanet etmek demektir.

İnsanlığın yaratılışından bugüne ve kıyamete kadar insanlar iki dine tabi olmuşlardır ve olacaklardır. Bunlardan biri Allah’ın elçileri aracılığıyla gönderdiği hak din olan İslam’dır. Diğeri de insanların içgüdülerinin dürtüleriyle korkularından-korkutulduklarından veya menfaatlerinden dolayı ürettikleri sayısız batıl dinlerdir. Geçmiş tarihlerde insanların ürettikleri dinler daha ilkel, bayağı, trajikomik olmasına rağmen, bugün üretilen dinler özde geçmişlerine benzemekle beraber daha çok yüzlü, daha aldatıcı ve daha vahşidir. Komünizm, sosyalizm, kapitalizm, faşizm, liberalizm, laisizm, hedonizm, modernizm, kemalizm, sekülerizm, pozitivizm ve benzerleri olan sayısız batıl dinler/yollar üretilmiştir.
Kur’an’ın anlattığı ve Hz. Nebi’nin yaşayarak öğrettiği sahih din bütün ihtişamıyla ortadadır. Yapılması gereken bu berraklığın üzerine örtülen geleneğin/kültürün olumsuz olan etkilerini ve modernizmin kaba, çok yüzlü, pragmatist, dünyaperest, menfaatperest, yalancı, inkarcı, şerikleştirici bütün saldırılarını, empozelerini, aldatmalarını boşa çıkartmak ve geri püskürtmektir.

Özetle; vahiy hayatın tüm işleyişine müdahale eden bir Din’den bahsetmekte ve bu hakikati kabul ederek hayatı okuyan/kuşanan kulların tabi olduğu/olacağı dine ‘İslam’ demekte ve de ancak böyle bir kabulü/teslimiyeti makbul görmektedir.

Adem a.s’dan son nebiye kadar ve son nebiye inzal olan vahye teslim olarak kıyamete kadar yaşayacak olan muvahhidlerin tabi olduğu/olacağı din/islam budur.

Hayatın tüm işleyişine müdahale etmeyen bir din/islam tasavvurunun olabileceğini düşünmek, yönetime/siyasete, ekonomiye, sosyal hayatın işleyişine müdahale ettirilmeyen ya da çözüm/önerme/emir vaaz etmediğini varsaymak, yani ‘’Allah’ın gökteki ilahlığını kabul edip yerdeki ilahlığını inkar etmek’’ demek olacağından dolayı bu din algısının İslam ol(a)mayacağı tartışmadan varestedir. Dahası bu dini insanlara ulaştırmakla yükümlü olan ve hayatları boyunca tağutiyetle fasılasız mücadele eden bütün nebileri beyhude ve abes ile iştigal ettiği gibi akla ziyan bir zelil anlayışa düşmek demektir.

Seminer sorulan soruların cevaplanması ile sona erdi.

 

ekran-goruntusu-2025-12-21-160145.png

ekran-goruntusu-2025-12-21-160157.png

HABERE YORUM KAT