Kötülük ağını yırtacak bir parantez diriliş davası
Bizse sesleniyoruz cehennemden
Bataklık ve her türlü kir içinden
İnkâr umursamazlık körlük
Her türlü putlaştırma ve maddeye taparlık
İlkin bu kötülük ağını yırtmak gerek
Köleliklerin çelik zincirini parçalamak
Ruhları çekip götürmek yeni bir dünyaya
Eritip arıtmak bir yüksek fırın potasında
Her türlü cüruftan pastan arınmalı maden
Arınış, büyük arınış gelmeli ateşten
Ruh arına arına özgür olmalı
Tanrı’ya yaklaşma halini bulmalı
Kitabın bir ödevi bu
Leylâ ile Mecnun/Parantez
Kötülük Ağını Yırtan Bir Dava
16 Kasım 2021’de Hakk’a yürüyen Üstad Sezai Karakoç’a ebediyete irtihalinin 4’üncü yıldönümünde Rabbim, kendisini rahmetiyle, mağfiretiyle ve cennetiyle mükâfatlandırsın.
Yazı yazarken her zaman davasının bir eri olarak hareket eden Karakoç, kendini yazarlığın kişisel kaygılarıyla bağlı hissetmediğini belirtir: “Yazıyı yazı olsun diye değil, toplumun kurtuluşunun gerçekleşmesi için yazmışızdır. Onur kavgamız da yazarlık onurundan çok, dava, inanç onuruna bağlanmalıdır. Yazarlığın gereklerini yerine getirmişsek, yazılarımız okunur olmuşsa, Allah’ın lütfu ve vergisiyle ve samimiyetimiz için olmuştur.” (1)
Bizden sonrakiler, İslam’ın Dirilişi ideali için çalıştığımızı bilsinler isteyen Karakoç, niyetinin hakikatleri yazıp, yeni neslin, hayallerle, uydurmalarla, efsanelerle değil, acı da olsa gerçeklerle yetişmesine katkıda bulunmak olduğunu, bu yüzden hiç edebiyat yapmaya girişmediğini hatırlatır. 30 yıllık düşünce çalışmasını, toplumun içinde yayılması, gelişmesi ve bir yeni nesil yetiştirmesi için “peşinde olduğumuz dava, adıyla sanıyla ‘Diriliş Davası’dır” (2) diyerek diriliş tabirini, düşünce hayatının merkezine yerleştirir.
“Çıkardığım dergilerde, yazdığım yazılarımda, hatta şiirlerimde bir davayı savunmuşumdur. [Bu], sırf teorik, felsefi problemi çözmek şeklinde ortaya konulmuş bir dava değildir. Bir toplumun hayat-memat davasıdır.” (3) Bu Dava ilk olarak Diriliş Dergisi’nde ortaya çıktı. Diriliş Yayınları’ndan çıkan eserlerle Diriliş Düşüncesi günbegün vücut buldu. “Bu parti var ya, bu parti, kurduğum bu parti bugüne kadar yazdığım bütün şiirler, yazılar, çıkardığım dergiler bir yana, öteki dünyada beni asıl kurtaran şey olacaktır.” sözleriyle Dava’nın bir başka merhalesine, ya da fikrin pratiğe dönüşme aşaması olan Diriliş Partisi’ni kurma aşamasına geçiliyordu.
”Diriliş, geçmişte ne idik, bugün neyiz, gelecekte ne olacağız sorusunun muhakemesi sonucunda, çok çetin bir kararla, kendi medeniyetimizi düzeltip yeniden o medeniyetin toplumunu neticede süper devletini Ortadoğu’da kurmak diye de özetlenebilir. İşte bu sebepledir ki, sadece inanç sahasında kalınmaz. Nasıl ki Peygamber Efendimiz (sav), o sahada kalmamış, Mekke’den sonra Medine’ye geçmiş, oraya göçer göçmez de hemen orada devletini kurmuştur; sonra çevreyle siyasi ilişkilerde bulunmuş, hatta gerektiği zaman savaş yapmaktan da kaçınmamıştır. Ortadoğu’da da bugün, biz de, bir bunalım geçiren, çoğu tasfiye olan müesseselerimizi yeniden diriltip, medeniyetimizi yeniden kurup, geleceğe o şekilde çıkmalıyız. Bu bakımdan Diriliş Davası, bir yanıyla bir inanç davasıdır ama öte yandan bir fikir davasıdır, bir yanıyla da bir eylem (bir aksiyon) davasıdır... İşte bizim Diriliş Davası öz olarak budur... Diriliş Partisi’nin görüşüdür... Diriliş Davası, sadece bir kişinin görüşü değil, hepimizin görüşüdür. ” (4)
Diriliş Destanı’nın Bir Bildirisi Olarak Leyla İle Mecnun
Ebubekir Eroğlu, “Sezai Karakoç, “Leyla İle Mecnun’u yeniden yazmağa başladığını söylediği zaman:
__ Ben Hüsn ü Aşk’ı bekliyorum demiştim.
__ “O tabii” dedi, “özel bir konu, Şeyh Galib’e ait özel bir eserdir. Leyla ile Mecnun ise artık İslam edebiyatına mal olmuştur. Genelleşmiştir yani.”
Sezai Karakoç hikâyeyi işlerken “daha başlangıçta bir ‘mesele’yi ihsas eder ki, bu da şairin sadece bir hikâyeyi yeniden yazmak amacında olmadığını gösterir. Sonsuzluğa ve ötelere açılmayı duyumsatan ‘mesele’, Diriliş imgesi ile birlikte gelişir. Şair, hikâyeyi epiği arayışının bir konusu yapmıştır.” (5) Bu bağlamda Leyla İle Mecnun şiiri, diğer şiirleri gibi Diriliş Davası’nın Bildirisi olmuştur denebilir. Yine Eroğlu’nun aynı sayfada, yerinde ve isabetli tespitiyle: “Benim üzerimde Leyla İle Mecnun’un dramatik yapısı destan oluşundan daha etkili olmuştur.” Bu tespit Karakoç’un şiiri yorumlama tarzına denk düşmektedir. Leyla ile Mecnun’unun hikâyelerindeki fert planındaki dağılmışlık halleri üzerinden, İslam âleminin/coğrafyasının dramatik dağınıklık haline, bir telmihtir.
Devam Fikri Etrafında Medeniyetimizin Dirilişi
İslam âlemi içinde bulunduğu dağınıklık ve karmaşa halinden İslam medeniyetinin yeniden dirilişi ile olacaktır. “Medeniyet bir yaratıcı, insan, tarih ve toplum tasavvuruna; diriliş bir devam fikrine ihtiyaç duyar... Devam fikri dirilişe hizmet eder; yeniden var oluşa, var olan medeniyetin güne doğuşuna. Bu bağlamda diriliş olgusu, adeta İslam’ı temsil eder. Onun insanı, kenti, ilkeleri vardır. Özetle dirilişin insanı, inancı, tevazuu, vecdi anlamı, iyimserliği, eşya karşısında kendinden feragati önceler... Tekrarı değil daima yeni oluş’u benimser. Eskimez olanın ardındadır. Hakikat üzerine bina edilen imajdan yanadır. Diriliş insanı, ‘var oluşuna’ katılmış gerçeğe ulaşma hedefinin peşindedir.” (6)
Diriliş Davası bütün derinliği, genişliği, yüksekliği ve yüceliğiyle dünyayı ortasından bir kuşak gibi sardığı gün, ‘Diriliş Mucizesi’, Allah’ın izniyle mutlaka bir gün, gerçekleşmiş olacaktır. Üstadın ifadesiyle onun için ümitsizliğe yer yok.
- Sezai Karakoç, Hatıralar II, s. 451-452
- Sezai Karakoç, Çıkış Yolu II, s. 67
- Sezai Karakoç, Tarihin Yol Ağzında, s. 11
- Sezai Karakoç, Çıkış Yolu II s. 91, 104, 114
- Ebubekir Eroğlu, Sezai Karakoç’un şiiri, s. 82-83.
- İsmail Süphandağı, Edebiyat ve Fark, s. 105-106








YAZIYA YORUM KAT