1. YAZARLAR

  2. NURAY KAYACAN

  3. Demokrasi Dedikleri
NURAY KAYACAN

NURAY KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Demokrasi Dedikleri

30 Ağustos 2009 Pazar 15:40A+A-

Chris Rojek Şöhret isimli kitabında, “Demokrasi vaat ettiklerini vermekte sürekli olarak aciz kalır ve denebilir ki bu acizlik en vahim haliyle seçilmiş liderlerin sınırlılıklarında ortaya çıkar.” der ve şöyle sürdürür savını: seçilmiş liderler, demokrasinin, monarşi ve totalitarizm üstünlüğünün kendilerine verdiği saygınlığı içlerinde barındırırlar. Politik çevrede kazanılmış şöhretin en son noktası olmakla, her bireyin ülkedeki en yüksek makama göz koyabileceğini gösterirler. Aslına bakılırsa demokrasi, kültürel ve psikolojik açılardan kusurlu bir sistemdir. Bir tür kandırmaca yoluyla kurulup gelişebilir, çünkü pratikte gerçekleşemez.

Yazarın bu görüşleri ilk etapta oldukça abartılı görünse dahi günümüz dünya ülkelerinin pür melaline bakıldığında çok da sırıtmıyor açıkçası. Eşitlik savunulur ama aslında kimse kimseye eşit değildir; yalnızca aynı statüdeki bireylerin birbirine denkliğinden söz edilebilir. Lider sistemin kişileşmiş halidir, ırkı, eğitimi, kültürü, ananesi, boyu-posu, huyu-suyu, malı-mülkü ne olursa olsun, döküldüğü kalıp aynı olduğundan, farklı ürün veremez. En üst düzey demokratik görevlere getirilenler, diğerlerinden daha eğitimli ve ağzı iyi laf yapan kimselerdir; lakin aranan en önemli özellik itibardır.

 Robert Michels’e göre kalabalığı en fazla etkileyen nitelik, şöhretin itibarıdır. Şöhret, politik iktidarın bir sonucu değil ön koşuludur. Demokratik iktidarın, şöhret kültürüne tabi olduğunu öne sürer.

Halk liderin eğitim durumunu, vaatlerini sorgulamaktan öte, onda karizmatik bir lider figürü arar. Film sektörü bile, racon kesen, ayağı tökezlemeyen, kurşun ve kanun geçirmez, gülüşü tebessümden ileri gitmez, göz pınarları doğuştan kurumuş, herkesin kendisine âşık olduğu, kendisini asla kimseye kaptırmayan, emir veren, itaat bekleyen, ama kendi itaat etmez, isyankâr, bir o kadar dik başlı kahraman oluşturma gayreti içersindedir. Çünkü halk, kendisinde olmayan, olmasını hayal ettiği tüm bu olağanüstü faktörleri, karşısında saygı duyacağı, oy vereceği, reyting vereceği insanda görmek ister. Totaliter sistemlerde bu ütopya iken, demokrasi bireye, ‘saçmalama adamım, neden o sen olmayasın ki!’ ihtimalini sunar.

 j. Gamson ‘politik kültürün Hollywood’laştığına kuşku yoktur’ der.  Ona göre; politik liderler, kalabalıkları memnun eden senaryolara ve jestlere daha duyarlıdırlar ve parti gelenekleri medyanın talep ettiği gösteri geleneklerine uyum sağlamaktadır.

Halk birine oy verir, o bir çocuğun başını okşadığında, kendi çocuğuymuşçasına, bir gecekonduya iftara gittiğinde, kendi tarhanası, tereyağsız pilavı, etsiz kuru fasulyesi, az taneli hoşafı yeniyormuşçasına mesut olur. Omzunda bir el hisseder sırtını sıvazlayan, olasılık, olasılıksızlıktan iyidir ona göre.

Demokratik lider bocalar, vaatlerle girdiği bu yolda, dayatmaların kıskacında boğulur. Açılım yapmak ister, bir kesim topa tutar, diğer bir kesim topları toplar, kendi seçmeni, bir yanında, bir uzağında olur, asker dipçiği gösterir, bir bakar ki vaka daha bir çözülmez hale gelmiş, o da vazgeçer, sallabaş-al maaş sistemine geri döner. Coşmasındaki hikmet, kendisinden reform bekleyen halka, bakın uğraşıyorum, ha yaptım- ha yapacağım şekerini dağıtmak mıdır bilinmez… Başörtülüsü okul önlerinde kalmaya, Kürdü hakkının peşinden koşmaya devam eder. Sorunlar bir türlü hallolmaz elbet,  olursa düzen değişir, birileri nemalarını alamaz duruma gelirler ki Allah muhafaza!

Akıllara şöyle bir soru gelebilir elbet: peki demokrasi kötüyse iyi olan ne? Elbette demokrasi diğer totaliter rejimlere kıyasla oldukça iyi bir sistem. Sorun aslında demokrasinin işlevsizliği değil, işlevsizleştirilmesi. Jakoben sistem muhafızlarının, demokrasi adı altında monarşilerini idame ettirmesi…

Ne mi yapmalı? Karizmatik politik şöhretler aramak yerine, uyanık, hakkını arayan ve alan bir halkı bulmak, o derin uykularından uyandırmak olabilir mesela.

YAZIYA YORUM KAT

4 Yorum