NURAY KAYACAN

NURAY KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Av Mevsimi

09 Aralık 2010 Perşembe 00:08A+A-

Sitede film kritiği yapabilme fırsatı bulduğumuz için memnuniyet cümlesiyle başlamak isterim. Son ayların beklenen filmi “Av mevsimi”. Yazan ve yöneten Yavuz Turgul... Hal böyle olunca, oyuncuların en kabiliyetlilerini aynı filmde görme imkânını bulabiliyorsunuz.

“Yeni bir şeylerin  görüleceği aralıklar hep vardır.” Yavuz Turgul’ a filmi yapmak için ilham veren cümle işte bu. Ben filmle alakasını pek kuramadım; bana daha çok Münevver Karabulut cinayetinden ilham almış gibi geldi. Kesik baş değil, kesik el cinayeti farkıyla... Ve “Üzerine dünyanın tüm topraklarını da örtseniz cinayetlerin üzerini kapatamazsınız”… Bu da filmin üzerine temellendiği ana fikir. Shakespeare’ in ünlü  “Kötü işler, üstlerini bütün dünya örtse, yine kendilerini belli ederler” sözünden hareketle cinayet işlemek üzerine, filmin çömezi, biricik “antropoloğu” Hasan (Okan Yalabık) söylüyor.

Ölüme alışmış, alışmak zorunda kalmış cinayet masası polisleri Ferman (Şener Şen) namı-diğer Avcı, “Deli” İdris (Cem Yılmaz) ve çömez polis Hasan’ın bir cinayetin/katilin izini sürerken yaşadıkları...

Bir filmde Cem Yılmaz’ı oynatmak başlı başına bir reyting garantisi demektir. Seyircinin tamamına yakınının Şener Şen’in oyunculuğunu ve Cem Yılmaz’ın komedi dışında bir rolde nasıl görüneceğini meraktan hareketle gişe kuyruklarına koştuğu aşikâr. Ama hemen belirtelim, Cem Yılmaz’ın afişte ağır abi görünümde olduğuna bakıp yanılmayın; Yavuz Turgul ona alışılagelmiş duruşunun aksi bir rol biçmemiş. Seyirci kaygısı da diyebiliriz, filme renk katma girişimi de olabilir, bence her ikisi de...

Bir el bulduk hayatımız mahvoldu…”

Bir cinayetin şifrelerinin peşinde, çözülen ve sorgulanan kendi hayatları… “Av” ve “Avcı” nın büyük savaşı… Sonunda galip gelen en büyük avcı, yıkan, parçalayan “Hayat”… Katiller, azmettiriciler, uyuşturucu kaçakçıları, polisler, kadınlar… Paramparça hayatların hikâyesi “Av Mevsimi” Sinema sitelerinde bu şekilde tanıtılıyor.

Yorgun ve üzgün karakteri ile başarılı bir cinayet masası duayeni Ferman, filmin “Deli” polisi, parçalanmış hayatı, aşkı, yalnızlığı, pişmanlıkları ve kıskançlığı ile laz İdris, yeni yetme Hasan. Hatta İdris’ in karısı, Ferman’ ın karısı, kurbanın annesi ve hatta cinayet şüphelisi Asit. Filmdeki hangi karakteri çekip çıkarsanız üzerine konuşabilirsiniz.

İdris ve Asiye’nin ilişkisi oldukça garip. İdris’in yuvasını yıkan aşırı kıskançlığı mesleğine bağlanıyor. O da yetmezmiş gibi aralarına yeni katılan Hasan’da cesetlerin eline sinen kokusu üzerine opsesyon girdabına kapılınca, polisliğin akla ziyanlığı abartılı bir hâl alıyor.

Bir polisiye film yapmanın en büyük zorluğu, hikâye ve cinayetin ayrıntılarında gözden kaçırılmaması gereken tutarlılıktır. Sadece cinayetin hikâyesi değil, filmin tüm karakterleri ince ince işlenmiş ve gerçek karakterlere dönüştürülmüş. Tutarsızlık göremiyorsunuz filmde ama bence riske de girilmemiş. Senaryo kurallarına göre filmin son onbeş dakikasına yerleştirilmesi gereken kriz anı (suçlu belli ama delil yok) hiç de zekice olmayan, raslantısal ve mantıka aykırı bir yolla çözümleniyor ve bu uğurda filmin ağır topu Deli İdris’de biteviye harcanıyor. Sadece sonu da değil üstelik: Film boyunca beklediğiniz müthiş ipuçları, ayrıntıda gizlenen şeytan, mükemmel cinayet planı, bizim gözümüzden kaçan ama deneyimli polisden kaçamayan, hayran kalacağımız, yer yer adrenali yükselten adımlamalar, herşey herşey eksik. Şaşırmıyoruz, korkmuyoruz, zevk almıyoruz bu filmden...

Bir polisiye hikâyeye tamamiyle oturmuş renk seçimleri ve bu renklerin yarattığı atmosferle görüntü yönetimininde üzerine düşeni yapmış. Gelgitleri, esprileri, heyecanı, öfkesi… İdris karakteri ile Cem Yılmaz, filmde Şener Şen dahil tüm oyuncuların ötesine geçmiş. İdris  filmde annesi ile Lazca konuşuyor. Kürtçe filmlerde fazla kullanılmıştı, bu da Turgul’un laz açılımı olsa gerek...

Filmin süresi gereksiz şekilde uzun: 142 dk. Normal şartlar altında feriştahı olsanız 100 dk’yı aşarsanız hiçbir dağıtım şirketi filminizi almaz, sinema salonları kabul etmez. Seans ne kadar fazla olursa kazançları o denli artar. Mamafih Yavuz Turgul ve kadro akan suları durduruyor ama bizi sıkıyor film. Dış ses çok lazım değilse senaryoda pek kabul görmez. “Anlatma, göster” ilkesine aykırıdır çünkü. Etkili olsun diye giriyor lakin etkili değil.

Cem Yılmaz’ın türküsü üzerinden filmin reklamı yoluna gidilmesinden anlaşılacağı üzere temposu giderek artan türkü filmin en güzel ve orjinal sahnesi...

Polisiye cinayet filmlerinin en önemli kozu katil kim sorusudur. Bu film size katili veriyor, katili suçlayacak delilin peşinden gidiyor. Sonunda sizden bakış açınızı değiştirmeniz isteniyor (filmde sıklıkla tekrar edilen bir imge bu) Durduğunuz sokak çıkmazsa, oradan çıkın ve başka bir sokağa dalın. Ama filmin sonuna gelmeden aklınıza gelen filmin süprizi olursa yıkılırsınız ya işte aynen öyle. Aceleye gelmiş, üzerinde çok düşünülmemiş, zekice kurulmamış bir final sizi bekliyor. Bu muydu yani diyorsunuz, hepi-topu bu muydu? Sonuç olarak tv de yayınlandığında kaçırmayın denebilir, ancak sinemada para verip izlemek için pek de öyle aman aman bir film değil.

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum