1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Yeğenim: “Sadece cennette mi et yiyebileceğiz?” diye soruyor
Yeğenim: “Sadece cennette mi et yiyebileceğiz?” diye soruyor

Yeğenim: “Sadece cennette mi et yiyebileceğiz?” diye soruyor

Gazze'deki kıtlığın en zor yanı, bu durumu küçük çocuklara açıklamak zorunda kalmaktır.

18 Mayıs 2025 Pazar 18:17A+A-

Hala Al-Khatib’in al-Jazeera’de yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


2 Mart'ta Gazze'ye tüm geçişlerin kapatıldığını duyduğumuzda, bunun iki haftadan fazla sürmeyeceğini düşündük. Hayatta kalan akrabalarımızı iftara davet edebileceğimiz ve orucumuzu açmak için hangi yiyeceği bulabileceğimiz konusunda endişelenmeyeceğimiz normal bir Ramazan geçirmeyi gerçekten istiyorduk.

Ama öyle olmadı. Mübarek ayı konserve yiyeceklerle iftar ederek geçirdik.

Gazze'deki çoğu aile gibi benim ailem de yiyecek ve temel ihtiyaç maddeleri stoklamamıştı, çünkü kimse geçişlerin tekrar kapanmasını ya da kıtlığın - hatta savaşın - geri dönmesini beklemiyordu.

Kapanıştan sonraki günlerde gıda ve diğer temel ürünler pazarlardan kayboldu ve fiyatlar fırladı. Bir kilogram sebze 8 dolar ya da daha fazlasına, şeker 22 dolara ve bebek maması 11 dolara fırladı. Daha önce 8 dolar olan bir çuval un 50 dolara çıktı; iki ay içinde 300 dolara ulaştı.

Gazze'deki çoğu insan bu fiyatları karşılayamıyordu. Sonuç olarak, benim ailem de dâhil olmak üzere, aileler yedikleri öğün sayısını azaltmaya, kendilerini sadece kahvaltı ve akşam yemeği ile sınırlamaya ve her bir kişinin porsiyonunu küçültmeye başladılar - kahvaltıda yarım somun ekmek, akşam yemeğinde tam bir somun ekmek. Erkekler, kadınlar, yaşlılar ve çocuklar sadece birkaç somun ekmek ya da küçük bir tabak yemek alabilmek için utanç ve keder içinde saatlerce fırınların ve yardım mutfaklarının önünde bekliyordu. Bazı aileler için bu, o günkü tek yiyecekleri olurdu.

Benim yaşadığım Gazze'nin merkezinde yaşayanlar sadece üç fırına güveniyordu: ikisi Nuseyrat'ta ve biri Deyr el-Balah'ta.

Bu fırınlardaki kalabalık çok fazlaydı, yolları kapatıyor ve bölgedeki hareketliliği durduruyordu. Her gün itiş kakış nedeniyle bayılma ve boğulma vakaları yaşanıyordu. Sonunda, sabahtan beri bekleyenlerin sadece küçük bir kısmı ekmek alabiliyordu.

Babam gün doğmadan fırına gidip sıraya girerdi, çünkü bu durumun ne kadar süreceğini bilmiyorduk. Ama kuyruğu çoktan uzamış bulurdu, onlarca kişi fırının dışında uyumuştu. Öğlene kadar kalır, sonra kardeşimi sıradaki yerini alması için gönderirdi. Sonunda ellerinde hiçbir şey olmadan geri dönerlerdi.

31 Mart'ta Dünya Gıda Programı, unun tükenmesi ve fırınları çalıştırmak için gereken gazın olmaması nedeniyle, erişebildiğimiz üç fırın da dâhil olmak üzere tüm fırınlarının kapatıldığını duyurdu. Bu gerçek kıtlığın başlangıcı oldu.

Çok geçmeden hayırseverlere ait mutfaklar da yiyecek stokları tükendiği için kapanmaya başladı. Sadece geçtiğimiz hafta içinde düzinelercesi kapandı. İnsanlar daha da çaresiz kaldı, birçoğu Facebook veya Telegram'daki yerel gruplara girerek kendilerine makul bir fiyata bir torba un satmaları için yalvarmaya başladı.

Mutfağın hala işlevsel olduğu “şanslı” bir mahallede yaşıyoruz.

Sekiz yaşındaki yeğenim Dana, her gün arkadaşlarıyla birlikte mutfağın önünde sıraya giriyor ve sanki bir oyunmuş gibi sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Eğer tek bir kaşık yemek alırsa, kendisiyle gurur duyarak koşarak geri geliyor. Yiyecekler bitmeden sırası gelmezse de gözyaşları içinde geri dönüyor ve bu dünyanın ne kadar adaletsiz olduğundan yakınıyor.

Ramazan ayında bir gün, ailesiyle birlikte evimizin yakınındaki El Müftü Okulu'na taşınan bir çocuk, çaresizce yemek bulmaya çalışırken hayırseverlerin mutfağında pişen sıcak yemek tenceresinin içine düştü. Ciddi yanıklara maruz kaldı ve daha sonra bu yanıklar nedeniyle hayatını kaybetti.

Geçişlerin kapatılmasından yaklaşık bir buçuk ay sonra kıtlık belirtileri her yerde görülmeye başladı. Bunları hayatımızın her alanında görüyoruz - aç karnına uyumak, içten içe hızlı kilo kaybı, solgun yüzler, zayıf bedenler. Merdiven çıkmak artık iki kat daha fazla çaba gerektiriyor.

Hastalanmak daha kolay ve iyileşmek daha zor hale geldi. Yeğenlerim, 18 aylık Musab ve iki yaşındaki Muhammed, Ramazan ayında yüksek ateş ve grip benzeri semptomlar geliştirdiler. Gıda ve ilaç eksikliği nedeniyle iyileşmeleri bir ay sürdü.

Annem Şubat ayı sonunda geçirdiği göz ameliyatından sonra oluşan komplikasyonlar nedeniyle ciddi görme kaybı yaşıyor. Yetersiz beslenme ve iyileşmek için ihtiyaç duyduğu göz damlalarının eksikliği durumunu çok daha kötü hale getirdi.

Ben kendim de rahatsızdım. Sınır kapatılmadan birkaç gün önce Nusayrat'taki El Avde Hastanesi'ne kan bağışında bulundum ve bu fiziksel sağlığımı ciddi şekilde etkiledi. Şimdi vücudumda aşırı halsizlik, kilo kaybı ve odaklanma güçlüğü çekiyorum. Doktora gittiğimde bana konserve yemeyi bırakmamı ve daha fazla meyve ve et yememi söyledi. Söylediği şeyi yapmanın imkânsız olduğunu biliyordu ama başka ne diyebilirdi ki?

Bu durumun belki de en zor yanı küçük çocuklara kıtlığı açıklamak zorunda kalmak. Yeğenlerim bizim alamadığımız yiyecekleri istemekten kendilerini alamıyorlar. Onları yiyecek saklayarak cezalandırmadığımıza, sadece elimizde olmadığına ikna etmek için mücadele ediyoruz.

Beş yaşındaki Halit, annesinin telefonundaki yemek resimlerine bakarken her gün et istiyor. Resimlere bakıyor ve şehit babasının cennette bunları yiyip yiyemeyeceğini soruyor. Sonra da kendi sırasının ne zaman geleceğini, babasına katılıp onunla birlikte yemek yiyip yiyemeyeceğini soruyor.

Cevap vermekte zorlanıyoruz. Ona sabırlı olmasını ve sabrının ödüllendirileceğini söylüyoruz.

Her gün yaşanan kıtlık ve çaresizlik manzaralarını gördükçe kendimi çaresiz hissediyorum. Kendime soruyorum, çocukların bedenlerinin zayıf ve kırılgan hale geldiğini, hasta ve yaralıların yavaş yavaş öldüğünü görürken dünya nasıl sessiz kalabilir?

İşgal bizi öldürmek için her yöntemi kullanıyor - bombalayarak, aç bırakarak ya da hastalıkla. Bir parça ekmek için dilenir hale getirildik. Tüm dünya izliyor ve bize bunu bile veremiyormuş gibi davranıyor.

 

* Hala Al-Khatib, Gazze'den bir yazar. İngiliz Edebiyatı öğrencisidir.

HABERE YORUM KAT