
“Ve onlar, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacı ile sabrederler...”
"Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar." (Rad Suresi / 22)
وَالَّذ۪ينَ صَبَرُوا ابْتِغَٓاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَؤُ۫نَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِۙ ﴿٢٢﴾
"Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi / 22)
“Yine onlar, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacı ile sabrederler.”
Birçok şekli vardır sabrın. Aynı şekilde sabretmenin bazı kaçınılmaz gerekleri de vardır. Allah için amel etmek, cihad etmek, Allah’ın dinine davet etmek ve bu uğurda çalışmak gibi anlaşmanın getirdiği yükümlülüklere sabretmek gerekir. Hem bollukta hem yoklukta sabır… Şımarmadan, nankörlük etmeden, bolluk zamanında sabreden çok az kişi vardır. İnsanların can sıkıcı ahmaklıklarına, cahilliklerine karşı sabretmek… sabır… sabır… sabır… Tümü de Allah’ın hoşnutluğu içindir. Ne insanların “korkaktırlar” demelerinden çekinirler. Ne de “sabrediyorlar” demelerini sağlamak için gösteriş yaparlar. Allah’ın verdiği nimetlere ve O’nun sorumlu tuttuğu imtihanlara karşı sabır… O’nun takdirine teslim olmak, O’nun iradesine kayıtsız şartsız bağlanmak, O’nun verdiğinden hoşnut olmak ve O’na boyun eğmek suretiyle sabır…
“Namazı kılarlar.”
Namaz da yüce Allah’la yapılan sözleşme ve anlaşmanın kapsamı içindedir. Ancak burada ön plana çıkarılmasının nedeni anlaşmaya bağlılığın ilk şartı oluşudur. Çünkü namaz, Allah’a yönelişin saf ve eksiksiz belirtisidir. Kul ile Rabb arasındaki açık ve katıksız bağdır namaz. Namazda Allah’tan başkasına yönelik bir davranış ve söz yoktur.
“Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizlice ve açıkça hayır yolunda harcarlar.”
Allah’ın verdiği rızıklardan bir kısmını gizli ve açık olarak Allah yolunda harcamak da yüce Allah’ın sürdürülmesini istediği ilişkiler arasında yer alır. Anlaşmanın yükümlülüklerine bağlı kalmanın bir ifadesi de budur. Ancak burada bu eylemin ön plana çıkarılmasının, belirginleştirilmesinin nedeni Allah’la kul arasında önemli bir bağ oluşudur. Allah için Allah’ın kullarına yapılan bu karşılıksız harcama verenin nefsini cimrilikten, alanın nefsini de kinden arındırır. Böylece müslüman toplumda hayat, Allah adına dayanışma ve yardımlaşma içinde olan, saygın insanlara yaraşır bir nitelik kazanır. Karşılığını Allah’tan bekleyerek yapılan mali harcama hem gizli olur hem de açıktan olur. İnsanın onurunun kırılmasından korkulduğu, sadece iyilik yapmak düşüncesi ön planda olduğu ve nefis, açıktan harcama yapmanın gösterişinden sakındırılmak istendiği zaman gizli yapılır. İyi örnek olmak istendiği zaman şeriatın uygulanması gözönünde bulundurulduğu ve kanuna uyulduğu zaman da açıktan yapılır: Hayatın akışı içinde her iki uygulama da yerine göre gereklidir.
“Kötülüğü iyilikle savarlar.”
Yani günlük ilişkilerinde kötülüğe iyilikle karşılık verirler. Yoksa Allah’ın dininde değil. Kuşkusuz kötülüğe iyilikle karşılık vermek nefislerin azgınlığını kırar. Onları iyiliğe yöneltir. Kötülüğün alevini söndürür. Amaç kötülüğe iyilikle karşılık vermeyi teşvik etmek ve bu davranışın sonucunu gözetlemektir. Bu davranışın amacı, kötülüğe yüreklendirmek ya da kötülüğü şımartmak değildir. Ama kötülük kötek istiyorsa, şer defedilmeyi gerektiriyorsa bu durumda iyilikle karşılık vermeye yer yoktur. Böylece kötülüğün kabarması, küstahlaşması, üstünlük sağlaması önlenmiş olur.
Kötülüğe iyilikle karşılık verme olayı genellikle iki kişi arasındaki karşılıklı ilişkilerde sözkonusu olabilir. Allah’ın dininde böyle bir kural geçerli değildir. Çünkü büyüklük taslayan zalim despotlara en sert tepkiyi göstermek gerekir. Yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlara karşı kesin bir tavır takınmak kaçınılmazdır.
(FİZİLALİL KUR’AN)
Yine onlar namazı da ikâme ederler. Yâni o mü’minler kitapla beraberliklerinin ilk eylemi olarak namazı ikâme ederler. Salât aslında yöneliş demektir. Öyleyse insanın bütün varlığıyla, Rabb’ine yönelişinin adıdır namaz. Namazın ikâmesi de hayatın namazla doğrultulması demektir. Kişinin hayatını iman kaynaklı yaşamaya karar vermesi demektir.
Yine namaz Allah’la buluşmak demektir. Namaz Allah’la konuşmak demektir. Onun kelâmıyla, bizzat onunla sözleşmek demektir. O sözlere göre bir hayat yaşayacağına söz vermek demektir. Tüm hayat birimlerine etkili bir namaz kılmaya ve bunun gereği olarak da namazda alınan mesajla hayatı düzenlemeye sözleşmek demektir.
Elbette böyle bir namaz kılabilmek için de kitaba sımsıkı sarılmak gerekmektedir. Kitabı hayata tatbik etmemiz gerekmektedir. İşte o mü’minler böyle bir namaz kılarak tüm bedenlerinde, tüm hayatlarında Allah’ı söz sahibi kabul ettiklerini, Onun istediği bir hayatı yaşamaya doğrulduklarını ortaya koyarlar.
(BASAİRUL KUR’AN)
HABERE YORUM KAT