
Trump'ın Gazze'yi sömürgeleştirme planı eski bir beyaz fantezisine dayanıyor
ABD Başkanı'nın başkalarının toprakları üzerindeki hayali hakkı Afrikalılara çok tanıdık geliyor.
Patrick Gathara’nın Middle East Eye’da yayınlanan yazısı, Haksöz-Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın tüm Filistinlileri Gazze Şeridi'nden çıkarmayı ve burayı Amerikan kontrolünde bir “Orta Doğu Rivierası” haline getirmeyi planladığını açıklaması, ironik bir şekilde, İsrail'in bölgeyi harap eden soykırım bombardımanını destekleyen Batılı ülkeler de dahil olmak üzere, haklı olarak dünyanın dört bir yanından kınama aldı. Pek çok kişi etnik temizliğin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Cenevre Sözleşmelerinin sivil nüfusun herhangi bir nedenle zorla yerinden edilmesini açıkça yasakladığını belirtiyor.
Bunların hepsi doğru ancak bir Afrikalı olarak Trump'ın açıklamasının biraz daha farklı bir yönü dikkatimi çekti: başkalarının toprakları üzerindeki hayali hakkı. Gazze'yi ele geçirme hakkına sahip olduğuna dair iddiaları Grönland ve Panama toprakları üzerindeki iddialarından ayrı tutulmamalıdır. Bunların hepsi aynı kökten, 500 yıllık Avrupa sömürgeciliğinin beslediği bir kökten gelmektedir.
Beyazların diğer halkların toprakları üzerindeki ‘hak’ fantezileri, Avrupa dışındaki bir bölgenin bir Avrupa ülkesi tarafından talep edilebileceği ilkesini ortaya koyan 1479 Alcacovas Antlaşmasına kadar geri götürülebilir ve bunu 50 yıl içinde Portekizlilerin ve İspanyolların dünyayı kendi aralarında bölüştüklerini iddia ettikleri Tordesillas Antlaşması ve Saragossa Antlaşması izlemiştir. Bundan 400 yıl sonra ABD ve tüm büyük Avrupa güçlerinin katıldığı ve Avrupalıların tüm Afrika'nın kim tarafından alınırsa alınsın işgal edilebileceğine dair yasal iddialarını ortaya koyan meşhur Berlin Batı Afrika Konferansı'na kadar uzanan net bir çizgi vardır.
Berlin'de “etkin işgal” doktrini - esasen işgalci güçlerin iddialarını meşrulaştırmak için yönetimlerini uygulayabileceklerini ve serbest ticareti koruyabileceklerini göstermelerini gerektiren - dile getirildi. Sömürgeci işgali meşrulaştırmak için kapitalizmin korunması ve geliştirilmesini kullanma emsali, bugün Trump'ın Gazze'yi yeniden inşa edip uluslararasılaştırarak “herkes” için iş ve refah yaratacağı iddiasına da yansımaktadır. Özünde Trump farkında olmadan Gazze üzerindeki sömürgeci iddiasını şu doktrine dayandırmaya çalışmaktadır: Amerikan egemenliğini, bu durumda yerlileri kovarak, dayatabilir ve ticaretin gelişmesini sağlayabilir.
Adil olmak gerekirse Trump, Gazze'yi bir Dubai ya da Singapur'a dönüştürmek adı altında işgalin devamını meşrulaştırmaya çalışan, büyük ölçüde İsrail kaynaklı, aylardır ortalıkta dolaşan fikirlerin üzerine inşa ediyor. Geçen yıl mayıs ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, İsrail'in bölgedeki kontrolünü koruyacak ve bunu “Akdeniz'de önemli bir sanayi limanına” dönüştürecek ve “devasa bir serbest ticaret bölgesinin” parçası haline getirecek bir “Marshall Planı” uygulayarak meşrulaştıracak böyle bir planı açıkladığı iddia edildi.
Afrikalıların da tanıklık edebileceği gibi, yerel egemenlik ve hakları uluslararası serbest ticaret rejimlerinin sunağında feda eden fikirler yerliler için nadiren iyi sonuç verir. Berlin Konferansı'nın 140 yıl önce serbest ticareti mümkün kılmak için ortaya koyduğu yapılar, 23 yıl içinde 13 milyon Kongolunun hayatına mal olan gerçek bir cehennem olan Kongo Serbest Devleti'nin doğmasına neden oldu. Konferans aynı zamanda Afrika için Mücadele olarak bilinen ve acımasız fetih savaşları, hastalıklar ve imha kampanyalarının eşlik ettiği süreci güçlendirdi ve askerileştirdi. Bir asırdan fazla bir süre sonra, Afrikalılar hala bunun etkisiyle yaşamaktadır.
Buna rağmen, dünyanın dört bir yanında Berlin Konferansı ve yarattığı yıkımla ilgili anılar unutulmaya yüz tutmuştur. 2017 yılında Berlin İnsani Yardım Kongresi'nde konuşan dönemin ICRC Operasyonlar Koordinatörü Mamadou Sow sözlerine “Ben Afrikalıyım ve bir kongre için Berlin'de olmak çok ilginç” diyerek başladı. Şakası başarısız oldu. Daha sonra X'te “eğitimli Avrupalıların çoğunun sömürge tarihleri hakkında çok az şey bildiklerini fark ettiği gün” olduğu yorumunu yapacaktı. Bugün insanlar, tıpkı İsrail işgali ve ablukasının sonuçları için Filistinlilerin rutin olarak suçlanması gibi, bunun sonuçları için Afrikalıların kendilerini suçlama eğilimindedir. İsrail'in 2005 yılında, yeni bağımsız ülkenin Ortadoğu'nun Singapur'u olacağını umarak Gazze Şeridi'ni terk ettiği, ancak Hamas'ın burayı bir terör üssüne dönüştürdüğü şeklindeki yanlış nakaratı ne kadar sık duyuyoruz?
Ancak çıkarılacak ders açıktır. İster İsrail, ister ABD ya da herhangi bir devletler koalisyonu tarafından olsun, Gazze'nin yeniden sömürgeleştirilmesi ne uygulanabilir ne de ahlakidir. Filistinlilerin yerel egemenliğinin alternatifi yoktur. Afrika ülkelerine düşen görev, Berlin'in tarihinden faydalanmak ve tek bir sesle şunu söylemektir: Bir Daha Asla!
*Patrick Gathara, The New Humanitarian'da Kapsayıcı Hikaye Anlatımı Kıdemli Editörü
HABERE YORUM KAT