1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Trump'ın Gazze planı: Etnik temizlik için yeşil ışık mı?
Trump'ın Gazze planı: Etnik temizlik için yeşil ışık mı?

Trump'ın Gazze planı: Etnik temizlik için yeşil ışık mı?

Şimdi kilit soru, Arapların ve Filistin'in dünya çapındaki diğer destekçilerinin bu tür saçma önerileri reddetmenin ötesine geçip Filistin anavatanının yeniden kurulması için inisiyatif alıp almayacaklarıdır.

13 Şubat 2025 Perşembe 01:39A+A-

Dr. Ramzy Baroud’un Middle East Monitor’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.

 

Açık olalım: Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmesi yeni bir fikir değil. ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'nin “uzun vadeli mülkiyetini” alma, “pisliği” “temizleme” ve burayı “Orta Doğu'nun Rivierası” haline getirme yönündeki son önerisi, Filistinlileri anavatanlarından etnik olarak temizlemeyi amaçlayan çabaların sadece son tekrarıdır.

Trump'ın yorumlarını tehlikeli kılan, ABD'nin Gazze'ye askeri müdahalesi ve ardından 2,2 milyon sakininin sınır dışı edilmesi tehdidi değildir. Asıl tehlike başka bir yerde yatıyor.

Birincisi, İsrail Trump'ın sözlerini Filistinlileri Gazze'den ya da Batı Şeria'dan çıkarmak için yeşil ışık olarak yorumlayabilir. İkincisi, ABD, Başkan'ın isteklerini yerine getirme kisvesi altında İsrail'in yeni bir saldırısını zımnen destekleyebilir. Üçüncüsü, Trump'ın açıklamaları Filistin konusundaki dış politikasının selefininkinden büyük ölçüde farklı olmayacağını gösteriyor.

Bazı Demokratlar bu fırsattan istifade ederek Trump'a oy veren ya da son seçimlerde Demokratların başkan adayı Kamala Harris'i desteklemekten kaçınan Arap ve Filistinli Amerikalıları eleştirdi. Ancak, etnik temizlik fikri Biden yönetimi sırasında zaten ortaya atılmıştı.

Dönemin Dışişleri Bakanı Antony Blinken “Filistinli sivillere Gazze'yi terk etmeleri için baskı yapılmaması gerektiğini” yinelerken, Biden İsrail'e koşulsuz askeri destek vererek yerinden edilmenin koşullarını oluşturdu. Bu da modern Orta Doğu tarihinin en yıkıcı savaşlarından birinin ortaya çıkmasına neden oldu.

Savaştan sadece birkaç gün sonra, 13 Ekim 2023'te Ürdün Kralı II. Abdullah, Amman'da Blinken'i İsrail'in “Filistinlileri tüm Filistin topraklarından zorla çıkarma ve ülke içinde yerlerinden edilmelerine neden olma” girişimlerine karşı uyardı.

Kuzey Gazze nüfusunun büyük bir kısmının 16 ayı aşkın bir süredir insanlık dışı koşulların hüküm sürdüğü orta ve güney Gazze'deki aşırı kalabalık mülteci kamplarına tıkıştırılmasıyla ikinci yerinden edilme gerçek oldu.

Aynı zamanda Batı Şeria'da, özellikle de kuzey bölgelerinde, son haftalarda hızlanan bir başka yerinden edilme kampanyası devam etmektedir. Cenin vilayetinde ve diğer bölgelerde binlerce Filistinli aile halihazırda yerlerinden edilmiş durumda.

Buna rağmen Biden yönetimi İsrail'e durması yönünde baskı yapmak için çok az şey yaptı.

Arapların Filistinlilerin sınır dışı edilmesiyle ilgili endişeleri savaşın başından beri gerçekti. Neredeyse her Arap lider, çoğu zaman tekrar tekrar alarm verdi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi konuya birçok kez değinerek İsrail'in çabaları -ve muhtemelen ABD'nin de dahil olduğu- bir “nüfus transferi” planı konusunda uyarıda bulundu.

“Şu anda Gazze'de yaşananlar, sivil halkı Mısır'a sığınmaya ve göç etmeye zorlama girişimidir” diyen El Sisi, böyle bir sonucun ‘kabul edilmemesi’ gerektiğinde ısrar etti.

On beş ay sonra, Trump döneminde, Mısır'ın bu “adaletsizlik eylemine” katılmayacağı sözünü vererek reddini tekrarladı.

Trump'ın 4 Şubat'ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında bu fikri yinelemesinin hemen ardından Suudi Arabistan'dan bir açıklama geldi. Suudi Dışişleri Bakanlığı, Trump'ın Gazze'yi “sahiplenmesini” reddetmenin ötesine geçerek Riyad'ın, aslında Arap Birliği'nin Filistin konusundaki tutumunu özetleyen siyasi bir söylem dile getirdi.

“Dışişleri Bakanlığı, Suudi Arabistan Krallığı'nın bir Filistin devletinin kurulmasına ilişkin tutumunun kesin ve değişmez olduğunu teyit eder” denilen açıklamada, Krallığın ‘İsrail'in yerleşim politikaları, toprak ilhakı veya Filistin halkını topraklarından sürme girişimleri yoluyla Filistin halkının meşru haklarına yönelik her türlü ihlali kesin bir dille reddettiğini de teyit eder’ ifadelerine yer verildi.

Ancak yeni ABD yönetimi Filistin tarihinden bihaber görünüyor. Filistinlilerin 1948'de kitlesel olarak yerlerinden edildiği göz önünde bulundurulduğunda, bırakın Filistin liderliğini, hiçbir Arap hükümeti İsrail ve ABD'nin milyonlarca kişiyi komşu ülkelere sürerek etnik temizlik yapma çabasını desteklemeyecektir.

Yerli bir nüfusu sürmenin ahlaksızlığının ötesinde, tarih bu tür eylemlerin bölgeyi nesiller boyu istikrarsızlaştırdığını göstermiştir. Filistin'in etnik temizliğine sahne olan 1948 Nekbe'si, yankıları bugün de devam eden Arap-İsrail çatışmasını ateşlemiştir.

Tarih bize Nekbe'nin münferit bir olay olmadığını da öğretmektedir. İsrail, 1950'lerin başında Gazze'deki Filistin mülteci kamplarına yönelik yoğun saldırılarından başlayarak o günden bu yana defalarca etnik temizlik girişiminde bulunmuştur.

Naksa ya da “Gerileme” olarak bilinen 1967 savaşı, yüz binlerce Filistinlinin hem içeride hem de dışarıda etnik temizliğe uğramasına yol açtı. Takip eden yıllarda, 1970'ler boyunca çeşitli ABD-İsrail girişimleri Filistinli nüfusu Sina çölüne yerleştirmeye çalıştı. Ancak bu çabalar Gazze halkının kararlılığı ve kolektif direnişi nedeniyle başarısız oldu.

Trump'ın sözde 'insani' etnik temizlik önerisi de benzer şekilde tarihe bir başka başarısız girişim olarak geçecektir, özellikle de Arap ve uluslararası dayanışmanın kararlı Filistin halkıyla yıllardır olmadığı kadar güçlü olduğu bir dönemde.

Şimdi kilit soru, Arapların ve Filistin'in dünya çapındaki diğer destekçilerinin bu tür saçma önerileri reddetmenin ötesine geçip Filistin anavatanının yeniden kurulması için inisiyatif alıp almayacaklarıdır. Bunun için uluslararası hukuka dayanan ve bizzat Filistin halkının özlemleri tarafından yönlendirilen adalet temelli bir uluslararası kampanya gerekmektedir.

HABERE YORUM KAT