
Tatvan Özgür-Der'de "Müslümanın hayatında ahlakın önceliği" semineri yapıldı
Tatvan Özgür-Der'de "Müslümanın hayatında ahlakın önceliği" konulu seminer gerçekleştirildi.
Seminere Batman Özgür Der başkanı Ramazan Çelikal konuşmacı olarak katıldı. Seminer Enes Ece’nin okuduğu Kuran-ı kerim tilavetiyle başladı.
Ramazan Çelikal’ın konuşmasında şu konulara değindi:
Ahlak konusu işlendiğinde/bahsedildiğinde her zaman heyecanlanırım, çıkmazlarımızın, problemlerimizin çoğunun ahlaki krizlerden kaynaklandığına inanırım. Düzlüğe çıkmanın da bu problemlerin çözümlenmesi olabileceğine inananlardanım. İslam’ın/Din’in ana konuları neler diye düşündüğümüzde; ahlakın ilk üçe gireceğini düşünüyorum.
1. konu: İnanç - Tevhid
2. konu: Kulluk - İbadet
3. konu: Pratik Yaşam - Ahlak
4. konu: Hukuk - Şeriat
Bu konuları tek bir kelimeyle özetlediğimizde “Tevhid” diyebiliriz ama “ahlak” bunların hepsini ilgilendiriyor. Niçin ? Çünkü ahlak hepsi ile alakalıdır. Ahlakı tüm bunların çatısı olarak düşünebiliriz. Ahlak tüm bu değerleri korumaya alır. Ahlak yitirildiğinde bu değerler tek tek yitirilmeye başlar. Müslümanlaşma serüvenimizde ilk halledilmesi gereken meselenin yine ahlak olduğu kanaatindeyim, bunu Peygamber (as)'ın risalet süreci ve Kur'an'ın nazil olan ilk ayetlerinde birebir görmekteyiz. Yine, Resulullah’a (as) henüz hiçbir ayet bile gelmemişken birçok sahabenin hazreti Muhammed'e inanması, Efendimizin (as) ahlaki hasletlerinden ve eminliğinden kaynaklanan bir durumdur.
Ahlakın öncülüğünü daha iyi anlamamız için ilk inen surelere bakmak yeterli olacaktır.
Tebbet suresinde Ebu Leheb kınanıyor? Peki niye kınanıyor? Ebu Leheb malıyla övünüyor. Sayıyor, bir daha sayıyor, bir daha sayıyor, zevk alıyor. Bütün hayatı mal saymak. Dünya malını yegâne değer görüyor.
Maun Suresi; Din gününü yalan sayanı gördün mü” Yoksulu doyurmaya teşvik etmez; yine mal konusu. Müşrikler toplumdaki ihtiyaç sahiplerininde yararlandırılmasını engelliyor özellikle, buna dikkat çekiliyor.
Humeze suresi; “O ki, mal toplamış ve onu sayıp duruyor. (O), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder” İnsanlarla dalga geçiyor, topluyor, sayıyor bir daha sayıyor, bu dünyayı yegâne dünya sayıyor.
Tekasür suresi; kendi ırkıyla kendi ailesiyle övünüyor. Yeryüzünde 2 milyar Müslüman var. Ama müslümanların hali ortadadır. Gazze gözümüzün önünde, bu çoğunluk hiçbir işe yaramıyor.
Adiyat suresine bakın. “5,6,7. Muhakkak insan Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür”. Mal müşrik özelliği, işte Kur’an bu sahneyi “Nankör ve mal sevgisine aşırı düşkün” müşrikler için tasvir ediyor.
Alak suresi; kendini müstağni görüyor. “Bana kimse dokunamaz, bana kimse zarar veremez” Ondan sonra insanları hak yoldan uzaklaştırmak için baskı kuruyor, ibadet edenlere baskı yapıyor, şiddet uyguluyor.
Duha suresine baktığımızda 9.10,11. Ayetlerde, Öyleyse yetimi sakın ezme, el açıp isteyeni de sakın azarlama. Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.” Mal ve cimrilikten bahsediyor.
Leyl suresinin ilk satırlarına bakalım. 8, 9, 10, 11. Ayetlerde, Kim cimrilik eder, kendini müstağni sayar, en güzeli de yalanlarsa, biz de onu en zora hazırlarız. Düştüğü zaman da malı kendisine hiç fayda vermez.” Ne görüyoruz ayetlerde? Cimrilik, kendini müstağni görme, malı çok sevme.
Beled Suresi; “İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? Pek çok mal harcadım, kimse onu görmedi mi sanıyor?” şeklinde buyuruyor Rabbimiz. Neyle ilgili oruçla mı ilgili? Hayır toplumda malın eşit dağıtımı ile ilgili.
Fecr suresine şimdi bakalım ikinci sayfadan itibaren, “17, 18, 19, 20. Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz” Yani bu şu demek, “bunun gibi olmayın” “Bunlar Müşrikler, siz tam tersi olun” demek, bakın buraya kadar “mal, kibir dalga geçme, çoklukla övünme, müstağni olma” konusu işleniyor.
Ala suresi; 16, 17; “Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz.” yine dünyaya aşırı bağlılık eleştiriliyor.
Mutaffifin suresine bakın ve düşünün, “İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!” yani bu yüzden bir ümmetin cezalandırıldığı bir örnek var değil mi? Mesela size şöyle söyleyeyim şu anda dünyadaki biz Müslümanlar çok doğru sözlü, yalan konuşmayan, sözüne güvenilen, ticaret ahlakı olan insanlar olarak mı tanınıyoruz ?
Evet ilk inen surelerden pasajlar okuduk. Beş vakit namaz mı var; oruç, hac, zekat, içki mi var? Yok. Peki ne var; mal saymak, yoksulu doyurmamak, hayra engel olmak, dünyada ebedi yaşayacağını zannetmek, çoklukla övünmek, kendini müstağni-yeterli görmek, cimrilik, kendisini kimsenin görmediğini sanmak, dünyayı ahirete tercih etmek, ölçü ve tartıda hile hurda var.
Şöyle bir handikabımız da var maalesef; Biz Müslüman bir aileden, bir toplumdan geldiğimiz için, ahlaki özellikleri hayatımıza iyice yerleştirmeden bu dinin savunucusu oluyoruz. Doğal olarak Müslüman sıfatının tüm özelliklerine sahip olduğumuzu zannediyoruz. Hâlbuki sonradan hidayet bulanların ahlakilik süreçleri böyle seyretmiyor. İslam’ı tanıdıkça hayatlarında bazı olumlu, ahlaki değişimler oluyor. Bu değişimler sonucu iman etmeleri kolaylaşıyor. Ve Allah onları hidayete ulaştırıyor. Aramızdaki fark bu.
İnsanoğlu hata yapar, şeytana uyar, günah işler, hatta büyük günah da işleyebilir ama tövbe eder bu işten vazgeçer, hatta çok daha sonraları yine de hatalar günahlar işleyebilir. Bunlar her insanın başına gelebilecek şeyler, ancak şöyle yapıldığında çok farklı bir durum söz konusudu: “Ben iyice zengin olana kadar ya da şu şu makama gelene kadar kendime bir engel koymuyorum, helal haram önemli değil, asıl olan o amacıma ulaşmak” diyorsa ve böyle bir yaşantı içine giriyorsa işte bu sistematik ahlaksızlıktır ve çok tehlikelidir
Son olarak İslami çabalar ortaya koyarken ahlaklı sorunlarımızı maddeler halinde ele alırsak şunları yapmamız gerekir:
1- Hesapçı, çıkarcı ve faydacı bir tutum takınmamamız lazım. Müslümanca yaşamak, sıkıntıyı, zahmeti, sabrı gerektirir. Biz her durumda fedakârca kendimizi ortaya koymalıyız.
2- Yük olan değil, yük yüklenen olmalıyız. Dava bizlerin omuzlarında yükselecek, elimizi taşın altına koymadığımızda bilmeliyiz ki bu yük kardeşlerimizin belini bükecek. Bu aşta bizim de tuzumuz olmalı.
3- Her birimiz maddi manevi imkanlarımızı ortaya koymaktan çekinmemeliyiz. Aidiyet bizim vizyonumuz olmalı.
4- Bir iş varsa biz sorumluluk alanını en son terk etmeliyiz. Bu iş bizim işimiz. En son sandalye toplanana kadar, her yer temizlenene kadar, tüm afişler sökülene kadar meydandan ayrılmamalıyız.
5- Tutarlı ve istikrarlı olmalıyız, yapamayacağımız şeyleri söyleyerek büyük laflar etmemeliyiz, yapılamayacak şeyleri teklif ederek hiçbir şey yapmama kolaycılığına da kaçmamalıyız.
6- 20 yıl devam eden sohbetlerimiz var. “Ahlaki açıdan bir milim mesafe katettik mi?” diye kendimize sormamız lazım. Yoksa geriliyor muyuz acaba. Bilgimiz arttıkça kibrimiz de artıyor mu diye özeleştiri yaptık mı hiç?
7- İnsanları değerlendiriyoruz yaklaşımıyla kardeşlerimizin haklarına girip girmediğimizi sorgulayıp buna göre daha hassas davranmalıyız
8- Sosyal medyada, sanal dünyada suçlamalar daha cesurca yapılmakta. Hesabını veremeyeceğimiz iddialarda bulunmamalı, vebal altına girecek sözlerden uzak durmalıyız.
Program soru cevap faslının ardından sona erdi.














HABERE YORUM KAT