
Rahaf bana kardeş olmanın gerçek anlamını öğretti
Hastanedeki o ilk gece acı ve kafa karışıklığı içinde geçti. Biri Rahaf'a o kadar benzeyen üç küçük kızın bulunduğu bir odaya alındım ki bir an için onun olduğunu düşündüm.
Şahd Alnaami’nin Electronic Intifada’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Benden sekiz yaş küçük kız kardeşim Rahaf'ın 2012 yılında doğduğu günden beri büyümesine tanık oldum. O benim biricik güzel ve sevgili kız kardeşimdi.
O da beni izledi ve ben de ona her zaman iyi bir örnek, her zaman destekleyici bir kardeş ve arkadaş olmaya çalıştım.
Rahaf'ın inatçı bir yapısı vardı ve bu yüzden bazen tartışırdık.
Geçtiğimiz Ekim ayında, Rahaf kısa film yapımcılığını öğrenmek için bir kursa gitmek istediğinde aramız bozuldu.
Bombardımanın ortasında kayıt yaparken onun güvenliğinden endişe ettiğim için karşı çıktım. Zamanlamanın doğru olmadığını düşündüm.
Annem bana “O artık küçük bir kız değil, bırak gitsin, yeni bir şeyler öğrensin ve ayakta durmayı öğrensin” dedi.
Rahaf'ın ne kadar kararlı olduğunu görünce, ‘dikkatli olacağına ve dışarıda fazla kalmayacağına’ söz verince yumuşadım.
Günün sonunda sanki hiçbir şey olmamış gibi birbirimize geri dönmenin yolunu hep bulurduk.
Rahaf bu soykırım savaşı sırasında hep yanımdaydı.
Bir noktada, yakınımızdaki bir yer bombalandı. Tamamen bitkin düştüm, yıkıldım. Rahaf beni görünce yanıma oturdu ve ben ağlarken o da bana katıldı.
Ertesi gün ona neden ağladığını sordum: “Bombalama sesinden korktuğu için mi?”
“Hayır,” dedi. “Seni ağlarken gördüğümde ağladım. Yalnız ağlamanı istemedim.”
Ablası olarak ona karşı derin bir sorumluluk hissettim ve hiç belli etmesem de onu korumak istedim. Ona güçlü ve bağımsız olmayı öğretmek istedim.
Ama Rahaf'ı koruyamadım, onu İsrail hava saldırılarından kurtaramadım.
Destekleyici
Rahaf benim ilk ve en büyük hayranımdı. Yazdıklarımı çok beğeniyordu.
Benden, kendisine kısa film yapmayı öğreten “Hamed Ashour” hakkında yazmamı istemişti.
Aynı zamanda bir şair olan Hamed, bana Gazze'nin güneyindeki Refah'tan göç hikâyesini anlattı.
Rahaf çok hevesliydi, Hamed'in hikâyesini yazarken derinden etkileneceğimi ve ilham alacağımı biliyordu.
Yazıyı 28 Aralık 2024 tarihinde bitirdim.
Rahaf'a okumak için sabırsızlanıyordum. Ama saat gece 1'di, onu uyandırmak için çok geçti. Bu yüzden sabah Rahaf'a okumayı unutmamak için defterimi bir masanın üzerine açık bıraktım ve uyudum.
Üzerime düşen molozlarla sarsılarak uyanana kadar sadece dakikalar geçmiş gibi hissettim. Yan evdeki kuzenlerimin sadece bir kez çığlık attığını duydum.
Ardından sessizlik geldi.
Hep merak etmişimdir - insanlar üzerlerine bomba düştüğünde gerçekten bir şey hissetmezler mi?
O sessizlik anlarında bunun doğru olduğunu anladım.
Hemen ardından başka sorular geldi: Neden hala hayattaydım? Neden kız kardeşimin ya da anne babamın seslerini duymuyordum?
İlk başta nefes alamıyor ve hareket edemiyordum. Tüm vücudum ağrıyordu.
Ama elimle bir moloz parçasını yüzümden uzaklaştırana kadar mücadeleye devam ettim.
Kardeşim Hamoda'nın yanımdaki yatağında ağladığını duydum. Ona kendini enkazdan kurtarmaya çalışmasını söyledim ama bana yapamayacağını söyledi.
Sonra uzakta titreyen ve bana doğru ilerleyen loş bir ışık gördüm.
El feneri olarak telefon kullanan biri bağırdı: “Hangi ev bombalandı?”
Sesini tanıdım - bizim evin arkasındaki evde yaşayan kuzenim Muhammed'di.
“Muhammed, ben buradayım. Gel beni çıkar - kardeşim de yanımda” diye bağırdım.
Muhammed bana dayanmamı söyledi ve yardım etmesi için amcam olan babasını getirmeye gitti.
Beklerken kendime sürekli “Bu sadece bir kâbus” diyordum.
Rahaf yaşamını yitirmiş miydi?
Yaklaşık beş dakika geçti – bana bir saat gibi gelse de - komşularımın sesleri bizi bulmak için molozları kazdıkça arttı.
Babamın yardım çığlıklarını duydum.
Kuzenlerim önce kardeşimi çıkardılar ve beni almaya gelmeden önce onu ambulansa taşıdılar.
Beni çıkarmak için kazı yapan onca insana rağmen ilk gördüğüm kişi babamdı.
Bir an için kendimi güvende hissettim. Hayatta olduğumu görünce Allah'a şükretti.
Bizim evin yanındaki amcamın evine götürüldüm. Herkes ağlıyordu.
Teyzelerim ve büyükannem beni görünce daha da çok hıçkırmaya başladılar.
Teyzelerimin ve kuzenlerimin söylediklerinden ve bana sordukları sorulardan, Rahaf'ın uyuduğu odanın bitişiğindeki amcamın evinin bombalandığını ve birkaç kuzenimin öldüğünü anladım.
Bana söylemedikleri başka bir şey olduğunu hissedebiliyordum.
Rahaf yaşamını yitirmiş miydi? Bu düşünceye karşı direndim.
“Annem ve Rahaf nerede?” diye sordum. “Onları görmedim. Seslerini duymadım.”
Kimse cevap vermedi.
Ayakta zor dursam da dışarı çıktım ve komşuların hâlâ kayıpları aradığı evimin yıkıntılarına baktım. Merak ettim, o enkazdan nasıl çıktım?
Birisi bana “annemin iyi olduğunu ve daha fazlasını görmemem için oradan ayrılmam gerektiğini” söyledi.
Rahaf'ın öldüğüne dair boğucu gerçeklik içime işlemeye başlamıştı.
Bombalamadan önceki gece bir şeylerin ters gittiğini, Rahaf'ın başına bir şey gelebileceğini hissetmiştim.
Rahaf o akşam alışılmadık derecede sakindi. Kiviyi çok istiyordu, bu yüzden gidip kendine bir tane aldı ve birazını benimle paylaştı. Ayrıca eve bir elma getirdi ve ertesi gün yemem için bana bıraktı.
Ertesi gün paylaştığımız kivi gibi bana da bir kivi almasını istediğimi söylediğimde hemen kabul etti. Bu beni şaşırttı - içten içe sorun etmese bile genellikle karşı çıkardı.
Annem, amcamın evinde götürüldüğüm odaya girene kadar korkunç bir şey olduğu fikrine direnmeye devam ettim. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ve yalnızdı.
“Çocuklarım nerede?” diye ağlıyordu.
Annem bana bakar bakmaz sarıldı ve sanki benim de kayıp gitmemi engellemeye çalışıyormuş gibi tutundu ve tekrarladı: “Rahaf bizi terk etti! Bizi terk etti! Bizi terk etti, Şahd!”
Babam annemi duyunca yere yığıldı ve haykırdı: “Rahaf benim ruhumdu. Ruhumu aldılar!”
Kuzenlerim beni, annemi ve babamı ambulansa götürdüler. Başımı annemin bacağına yasladım ve ağladım.
Tek düşünebildiğim şey: Bunun gerçek mi yoksa sadece bir kâbus mu olduğuydu.

Yazarın yıkılmış evi
Son veda
El Aksa Şehitleri Hastanesi'nin acil servisine sabah saat 5 sularında vardık. Kardeşim Hamoda ve komşularım 20 yaşındaki Amona ve 26 yaşındaki Halima yaralanmıştı.
Benim sağ bacağım yaralanmıştı ve şoktaydım.
Amcam geldiğinde ona ve anneme beni Rahaf'a veda etmeye götürmeleri için yalvardım.
Morga vardığımızda amcam Rahaf'ın yanına oturmama yardım etti.
Ona yakından baktım.
Sanki sadece uyuyor gibiydi, yüzünde biraz kan vardı.
Ona dokundum. Üşümemişti.
“Güle güle benim küçük, güzel kardeşim. Eman'a benden selam söyle, onu özledik” diye fısıldadım Rahaf'a.
Arkadaşım Eman savaşın başında namaz kılarken şehit olmuştu. Rahaf onu çok severdi. Şimdi birlikte olduklarına göre, Eman'ın Rahaf'la ilgilendiğinden eminim.
Kardeşliğin anlamı
Hastanedeki o ilk gece acı ve kafa karışıklığı içinde geçti.
Biri Rahaf'a o kadar benzeyen üç küçük kızın bulunduğu bir odaya alındım ki bir an için onun olduğunu düşündüm.
Açık teni, yumuşak, ipeksi saçları, canlı ruhu ve sürekli hareketi - kızla ilgili her şey bana Rahaf'ı hatırlatıyordu. Gözlerimi ondan alamıyor, kaybettiğim şeyi sonsuza dek elimde tutmak için yanıp tutuşuyordum.
Saatler geçti ama hiç uykum gelmedi.
Boşluk, ezici keder ve bir daha asla göremeyeceğim kız kardeşime duyduğum dayanılmaz özlemle uyanık kaldım.
Rahaf, kız kardeş olmanın anlamını gerçekten anlamamı sağlayan kişiydi.
Katıldığım hiçbir etkinliği ya da kutlamayı - festival, okul oyunu ya da mütevazı bir topluluk etkinliği - asla kaçırmazdı.
Gazze İslam Üniversitesi'nde her yıl düzenlenen bir etkinlikte izleyicilerin önünde şiir okuyacağım için gergin olduğumda, sahneye çıktığımda Rahaf'ın gururla gülümsediğini gördüm. Kocaman gülümsüyor ve beni işaret ederek etrafındakilere şöyle diyordu “Bu benim ablam!”
Onun orada olması - gururlu, hazır ve sevgisini yüksek sesle dile getirmesi - her şeyi güvende hissettirdi.
Gözyaşlarımı, kahkahalarımı, sevincimi ve üzüntümü paylaştı - benimle her şeyi paylaştı.
Ama artık hayatımı onunla paylaşamıyorum - defterim enkazdan sırılsıklam ve lekeli bir şekilde çıkarıldıktan sonra Hamed hakkındaki hikâyemi bitirmek gibi küçük zaferleri değil.
Çizdiği resimlerden biri hakkında ona geri bildirim vermek gibi sessiz anları da.
Hamed'in hikâyesinin sonunda yayınlanacağını ona söylemenin sevincini bile.
Rahaf, seni çok özlüyorum.
*Şahd Alnaami, Gazze Şeridi'nde yaşayan bir öğrenci ve yazardır.








HABERE YORUM KAT