
PKK'nın dağılmasının küresel ve bölgesel etkileri
Gazeteci Ali Asmar, PKK’nın bölgesel ve küresel güvenlik dinamiklerine etkisini ve örgütün dağılmasının Türkiye, Suriye, Irak, Avrupa, ABD ve İsrail gibi aktörler üzerindeki muhtemele sonuçlarını değerlendirdi.
PKK'nın Dağılmasının Küresel ve Bölgesel Etkileri
Ali Asmar / Fokus+
Kırk yılı aşkın süredir PKK, yalnızca Türkiye için değil, birçok bölgesel ve küresel aktör için de kronik bir gerilim kaynağı oldu. Kandil Dağları’ndan Berlin sokaklarına, Irak’ın kuzeyinden Fırat’ın doğusuna kadar uzanan geniş bir alanda örgütün askeri, propaganda ve istihbarat ağları kuruldu. Bu karmaşık yapının dağılması, uzun süre imkânsız gibi görünüyordu. Ancak artık imkânsız olan geride kaldı. PKK’nın fiilen çözülmesi ve silahlı terörün sona ermesi, yeni bir dönemin kapısını aralıyor: Şiddet yerine siyasetin, terör yerine kalkınmanın dönemi.
Türkiye, geçmişte PKK ile çatışmayı sona erdirmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Bu girişimlerin en çok öne çıkanı, 2012–2015 yılları arasında yürütülen “çözüm süreci” oldu. Bu süreçte, devlet ile cezaevindeki örgüt lideri Abdullah Öcalan arasında dolaylı görüşmeler gerçekleştirildi. Ancak bu umut dolu girişim, yaşanan terör saldırıları ve artan karşılıklı gerilimler nedeniyle çöktü. Bu tecrübe, Türkiye’nin şu gerçeği daha net bir şekilde ortaya koymasına neden oldu: Şiddet ve bölücülük temelli hiçbir siyasi proje meşruiyet kazanamaz.
Suriye: Rejimin yıkılışının ardından yeni güvenlik mimarisi
Suriye’de Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Ahmed Şara liderliğinde yeni bir hükümetin kurulmasıyla birlikte, özellikle Fırat’ın doğusunda güvenlik yapılanmasının yeniden şekillenmesi için önemli bir fırsat doğdu. ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) aslında gerek ideolojik, gerekse yapısal olarak PKK’nın uzantısı konumundaydı.
PKK’nın Türkiye’deki çözülmesi, SDG’nin de siyasi meşruiyetini yitirmesine ve bu yapının silahsızlandırılmasına zemin hazırlayabilir. Bu durum, Suriye’nin üniter yapısını yeniden tesis etmek ve çoklu silahlı yapıların hâkimiyetine son vermek adına kritik bir adım olabilir. Aynı zamanda, Türkiye ile Suriye arasında yeni bir güvenlik iş birliği döneminin de kapısını aralayabilir.
Irak: Gerilimden stratejik iş birliğine
Irak’ta ise PKK’nın varlığı uzun yıllar boyunca Türkiye ile Bağdat arasındaki ilişkileri zedeleyen bir unsurdu. Kandil ve Sincar bölgelerinde üslenen PKK militanları, Türkiye’ye yönelik saldırılar düzenliyordu. Bu da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak topraklarında sınır ötesi operasyonlar yapmasına neden oluyordu.
PKK tehdidinin ortadan kalkmasıyla birlikte, Türkiye ve Irak arasında yeni bir stratejik ortaklık dönemi başlayabilir. Bu bağlamda, Basra’daki Fav Limanı’nı Türkiye’ye ve Avrupa’ya bağlayacak olan “Kalkınma Yolu Projesi” yeniden gündeme geldi. Güvenlik endişeleri nedeniyle yıllardır beklemede olan bu proje, artık hayata geçirilmeye daha yakın. Irak, bölgesel bir lojistik merkez haline gelirken Türkiye de Arap dünyasında stratejik bir derinlik kazanacaktır.
Avrupa: Gri ağların dağıtılması
PKK yalnızca dağda değil, Avrupa’nın birçok ülkesinde medya, kültürel faaliyetler ve sözde sivil toplum örgütleri aracılığıyla güçlü bir varlık gösterdi. Almanya, İsveç, Belçika ve İsviçre gibi ülkeler, yıllarca bu yapıya göz yummakla eleştirildi.
İsveç’in NATO üyeliğinin Türkiye tarafından veto edilmesi, bu konunun en dikkat çekici örneklerinden biri oldu. PKK’nın sona ermesiyle birlikte Avrupa-Türkiye ilişkilerinde yeni bir sayfa açılabilir. Ancak bu, Avrupa’nın “Kürt hareketi” adı altında faaliyet gösteren yapıları ciddi bir şekilde ayırt etmesini; haklı kültürel ve siyasi talepler ile silahlı yapıları birbirinden ayırmasını gerektiriyor.
ABD: Yeni bir yaklaşımın zamanı
ABD’nin, SDG’ye verdiği destek uzun süredir Türkiye ile Washington arasındaki ilişkileri zedeliyordu. Türkiye, bu desteği doğrudan ulusal güvenliğine tehdit olarak görüyordu. Özellikle Obama ve Biden yönetimleri döneminde bu destek, stratejik ortaklık ruhunu ciddi şekilde zayıflattı.
Ancak Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte bu yaklaşımın değişmesi bekleniyor. Trump, Türkiye ile ekonomik ve stratejik iş birliğine önem veren bir lider olarak, Suriye’deki silahlı yapılara desteği kesme yönünde daha istekli olabilir. PKK’nın sona ermesi, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve ortak güvenlik mekanizmalarının yeniden inşa edilmesi için tarihi bir fırsat sunuyor.
İsrail: Vekil yapılarla kurulan etkinin gerilemesi
İsrail, yıllarca PKK’yı Türkiye’ye karşı dolaylı bir baskı aracı olarak kullandı; Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeydoğusunda nüfuz alanı oluşturmak için bu yapıdan faydalandı. İstihbarat iş birlikleri ve etnik/mezhepsel bölünmeleri teşvik eden projeler, bu stratejinin parçasıydı.
Ancak PKK’nın çözülmesiyle birlikte, İsrail bu etkili kaldıraçlarından birini kaybetmiş oldu. Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Ankara-Bağdat hattında artan güvenlik koordinasyonu, İsrail’in bölgedeki manevra alanını daraltıyor. Türkiye, bu adımıyla dış müdahalelere açık harita mühendisliğini bertaraf etmiş oldu.
PKK’nın sona ermesi yalnızca bir güvenlik gelişmesi değil, aynı zamanda Orta Doğu’da yeni bir siyasi dönemin başlangıcıdır. Bu gelişme, devletin milis yapılara karşı üstünlüğünün tescillenmesi, iş birliği ve kalkınma esaslı yeni bölgesel mimarilerin inşası açısından da büyük önem taşıyor.
Ancak unutulmamalıdır ki, örgütün silah bırakması tek başına yeterli değildir. PKK, halen Avrupa’da ve Orta Doğu’da finansal, ticari ve istihbarat ağlarıyla etkisini sürdürmektedir. Bu paralel yapıların da çözülmesi, medya yapılanmaları, kaçakçılık ağları ve sivil toplum kisvesi altında faaliyet gösteren merkezler dahil olmak üzere gereklidir. Ancak bu şekilde, PKK’nın mirasıyla gerçek anlamda vedalaşmak mümkün olabilir.
Doğru şekilde yönetildiği takdirde, bu süreç Orta Doğu’da Soğuk Savaş sonrası dönemin en köklü dönüşümlerinden birine yol açabilir. Silahların değil kurumların, milislerin değil devletlerin söz sahibi olduğu yeni bir çağ başlayabilir.
HABERE YORUM KAT