1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Partili Cumhurbaşkanı Onay Aldı"
"Partili Cumhurbaşkanı Onay Aldı"

"Partili Cumhurbaşkanı Onay Aldı"

1 Kasım seçimlerini yorumlayan Andy-Ar şirketi sahibi Faruk Acar, yüzde 49,4’lük AKP oyuyla tarafsız cumhurbaşkanı tartışmasının artık bittiği görüşünde. Acar’a göre muhalefet liderleri kendi seçmenleri üzerindeki ikna gücünü kaybetti.

12 Kasım 2015 Perşembe 14:37A+A-

1 Kasım 2015 Genel Seçimleri, Türk siyasi tarihine kamuoyu araştırma şirketlerinin sonucu tahmin edemedikleri seçim olarak da geçti. Kamuoyu araştırmaları konusunda öne çıkan şirketlerden Andy-Ar da sonucu tahmin edemeyenler arasında yer aldı. Acar, seçmenin verdiği mesajlar konusunda tespitlerde bulundu. Acar’a göre, seçmen AK Parti’ye yüzde 49,4 oy vererek "Partili cumhurbaşkanlığı"na da onay verdi. Acar’ın bir diğer tespiti ise CHP ve MHP liderlerinin seçmenleri üzerindeki ikna güçlerini kaybettiği şeklinde. Acar’a göre, muhalefetin ikna gücü kaybı olası bir "Başkanlık sistemi" referandumunda AK Parti’ye istediği sonucu verebilir.

Andy-Ar olarak son altı seçimi bildiniz ama 1 Kasım seçim sonuçlarını bilemediniz. Neden?

15 yıldır faaliyet gösteren, altı seçimi üst üste en yakın ve tek bilen ünvanları ile başarılı ve saygın bir araştırma şirketi olarak ilk kez yanıldık. 1 Kasım seçimlerini neden yanıldığımıza gelince, aslında erken seçim öngörümüzle 7 Haziran seçimlerinin hemen ertesinde sahaya indik. Biz toplam 8 araştırma yaptık. Biz seçimden 10 gün sonra yaptığımız araştırmada AK Parti’deki iki puanlık yükselişi ve yüzde 18’lik kararsız ve kızgın seçmeni de bulduk, açıkladık. Sahaya indiğimiz andan itibaren neredeyse her gün gündem değişti. Iğdır, Dağlıca saldırıları, Ankara Katliamları yaşandı. Döviz hareketliliğinin olduğu ekonominin sıkıntılı verileri ile belirsiz bir dönemden söz ediyoruz. Bu gelişmelerin seçmen üzerindeki etkilerini de okumaya çalıştık. Araştırmalarımız boyunca AK Parti’deki yükselişi, MHP’deki erimeyi gördük. Temmuz ayında AK Parti’nin tek başına iktidar ihtimalini ilk kez biz dile getirdik. Bu arada Andy-Ar dışında neredeyse hiçbir şirket bunu ifade etmiyordu ve ayrışmaya başladık. Seçime giden süreçte anket şirketlerinin bu seçimde yanılma ihtimaline de hep dikkat çektim. Buna rağmen kendi mahallemden, yani diğer bazı araştırma şirketlerinden, AK Parti’nin yükseliş trendi içinde olmadığı, tek başına iktidar olamayacağı eleştirilerine de hep muhatap oldum. Uyguladığımız CATİ (Telefonla Görüşme) yöntemi nedeniyle sahadan doğru sonuç alamadığımıza ilişkin eleştirileri kastediyorum. Sonuçta AK Parti için yüzde 43,7 oy oranını alacak ve tek başına iktidar dedik maalesef yanıldık ve özür diledik. Çevremden, müşterilerimden gelen tepkiler genelde, AK Parti’nin ilk olarak yükseldiğini söyleyen, sonrasında tek başına iktidar diyerek sonuca yaklaşan ikinci şirket oldunuz deseler de aslında yanıldık. Yaptığımız modelle ilgili teknik olarak bir problemin olduğu aşikâr. Netice olarak bu kabul edilebilir bir yanılgı değil, en azında daha önceki seçimlerde nokta atışı yapan Andy-Ar için böyle.

''Yüzde 49'u bulduk ama hatalı diye çalışmayı durdurduk''

Araştırma şirketlerinin metodolojisinde, örnekleme modellerinde bir sorun olduğunu söyleyebilir misiniz?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) belirlediği 27 il örnekleminin yeterli olmadığını gösteren bir sonuçtan bahsedebiliriz. Seçime 10 gün kala başlayan anket yasağı da son bir haftada hangi partiye oy vereceğini belirleyen yüzde beş, altılık bir seçmene ulaşmayı da engelliyor. Dahası yurtdışı seçime katılım ve partilere gelen oyları tespit edemeyişimiz de etkili oldu. Biz şirket olarak ilk kez bilememe tecrübesi yaşıyoruz. Bundan gereken dersi çıkardık, bu durumun geleceğimize ışık tutması için çalışıyoruz.

Siz bir TV söyleşinizde, AK Parti için yüzde 49 oranını bulduğunuzu ama çalışmayı daha sonra durdurduğunuzu, durdurma gerekçelerini sıralarken de “mahalle baskısı” kavramını kullandınız. Neydi bulduğunuz, neden açıklamadınız, bir takım çevrelerden mi çekindiniz?

Son 10 gün yasak dönemde, tamamen kendi finanse ettiğimiz bir araştırma içine girdik. Bir önceki seçimde AK Parti’nin 258 milletvekili çıkaracağını tahmin edip açıklamıştık ve bilmiştik. Bu araştırmada da daha önce yapmadığımız bir örnekleme modeli ile 85 seçim çevresinde, milletvekili sayısı odaklı 20 bini aşkın denekle bir çalışma içine girdik. 12 bin 700 denekle görüşüldüğü sırada veri toplama şirketim “Galiba sahayı yanlış yapıyoruz” şerhi koyarak benimle bir veri paylaştı. Yasaklı dönemde eşe dosta duyurmak son noktayı koymak için yola çıktığımız bir araştırmaydı. 12 bin 700 kişiyle görüşme sonucu AK Parti’nin yüzde 49’ları geçen, CHP’nin yüzde 25’ler dolayında, MHP’nin yüzde 12 olduğu, HDP’nin de yüzde 10 buçuk seviyelerindeki sonuç ben yurtdışındayken bana geldi. Bu sonuçların son olarak 3-4 Ekim’de yaptığımız araştırma ve geçmişten gelen trendlerle hiçbir ilgisinin olmadığı, bugüne dek yaptığımız hiçbir çalışmada bunun bir emaresini görmüş olmamamız, AK Parti için yüzde 45’in üstünün dahi söz konusu olmadığı tespitlerimiz vardı. Kendi mahallemde, yani diğer araştırmalarda bu yükselişi teyid eden bir sonuç olmaması nedeniyle şüpheyle yaklaşmama neden oldu.  O tarihe kadar güvenilir olan hiçbir araştırma şirketi Andy-Ar’ın Ak Parti için verdiği rakamın yakınında değildi. En üstte biz vardık. Yanlış yolda olduğumuzu örneklememizin hatalı olduğunu düşünüp daha fazla para harcamadan araştırmayı durdurduk, yarıda bırakıp tamamlamadık.

"Mahalle baskısı" sözü ile ne kastettiniz?

Benim "mahalle baskısı" sözlerim yanlış anlaşıldı veya bilinçli olarak çarpıtıldı. Sonuçta meyve veren ağaç taşlanır misali okuyorum durumu. Buradaki mahalle baskısından kastım, etraftaki insanlar tarafından etkilendik ve dolayısıyla açıklamadık değil. Araştırmayı zaten tamamlamadık. İkincisi tamamlasaydık da yine kendimiz bu sonuçlara şüpheci yaklaşabilirdik. Örneğin 10 gün önce yüzde 45-46 bulursunuz, sonraki çalışma yüzde 49 olabilir. Öyle bir durum da yok. Bir önceki araştırmamız yüzde 43. Aniden yüzde 49’a çıkınca örneklem hatası yaptığımızı düşündük. Ben orada mahalle ile uyumsuzluğu kastettim. Diğer araştırma şirketleri yüzde 46’lar 47’ler bulsa bunu açıklasa biz bu araştırmayı bitirir ve  doğru olduğunu düşünerek açıklayabilirdik. Bir de yüzde 43 anlatılabilir bir durum ama yüzde 49’un anlatılma sorunu da var. Biz rakam verip bırakmıyoruz ki, bunun alt kodlarını da açıklıyoruz. Aynı yöntemle yedi araştırma yapmışız sonra yöntem değiştirmişiz ve sonuç çok farklı çıkmış bunun uyumsuz olduğunu düşündük. Bu tasarruf bendeydi “örnekleme yanlış” kararını ben verdim. Ayrıca tamamlanmamış bir araştırmayı nasıl açıklayalım. Bu arada 43,7 ve tek başına dediğimiz sonuç bile kamuoyunda tepkilere neden oldu. Ancak elimizde bunu açıklayabilecek bir trendimiz ve alt kodları vardı. Birilerinden çekindik ve açıklamadık yaklaşımı son derece haksız bir eleştiri olur. Neticede 2009 yerel seçimlerinde sektör AK Parti için 45’leri konuşurken Andy-Ar 40 bulmuş ve açıklamıştır. Sonrasında 2010 Referandumunda sektör ‘’Hayır’’ oylarını önde gösterirken veya 52-53’leri konuşurken Andy-Ar ‘’Evet’’ 57,4 demiş ve rekor kırmıştır. 2011 seçimlerinde sektör yüzde 44-45’leri konuşurken biz 50’leri konuşacağız demiştik, bildik. Herkesin yanıldığı Cumhurbaşkanlığı seçimini tek bilen araştırma şirketi olduk. Biz doğru bildiğimiz işi yapar ve sonucumuzu sağlıklı buluyorsak kimseden çekinmeden açıklarız. Bizi başarılı kılan bugüne kadar disiplinli davranışımız ve tutumumuz olmuştur. Bunu seçim sonrasında paylaşmamın nedeni ise hatamızı tespit ettiğimize ilişkin bilgilendirme amaçlıydı.

''Seçimin kaderini muhalefet belirledi''

1 Kasım seçimlerini konuşursak sizce seçimin kaderini ne belirledi? Öne çıkan olgu sizce neydi?

Bu seçimin kaderini muhalefet partileri belirledi. 7 Haziran gecesinde AK Parti ilk kez iktidar kırılması yaşadı. Daha 7 Haziran gecesi Devlet Bahçeli’nin Kasım ayında erken seçimi telaffuz etmesi sonrasında piyasaların durumunu gördük. TBMM Başkanı seçilmesinde muhalefet bloğunun performansı, AK Parti’nin şoktan çıkmasını da sağladı. Tüm bunlar seçmenlerin gözü önünde oldu ve seçimden 10 gün sonra yüzde 18’lik kararsız ve kızgın bir seçmen bloğu ortaya çıktı. AK Parti, muhalefetin beceriksiz, başarısız bir noktada algılanabilmesi için elinden gelen her şeyi yaptı. AK Parti muhalefeti mindere çekti, güçlü olduğu alanlardan başlayarak onları dövmeye başladı. Bu arada terör tırmandı, güvenlik kaygıları arttı. Kalabalık ortamlarda bulunmaktan bile korkan bir seçmen ortaya çıktı. Koalisyon bir umut oldu ama sonra o da bitti. Bu sürecin sonunda koalisyonu kim istemedi sorumuza yüzde 70 oranında "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan" yanıtını aldık ama burada Davutoğlu faktörü devreye girdi. Erdoğan’ın uzlaşmaz algısını Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun uzlaşmacı, yumuşak üslûbu dengeledi. Davutoğlu’nun diyalog zemini arama çabası seçmende karşılık buldu.

AK Parti’den giden oyların dönmesinde Ahmet Davutoğlu etkili oldu mu diyorsunuz?

Burada tam olarak bunu ifade etmek kolaycı bir analiz olabilir ama nedenlerinden biri olduğunu ifade edebiliriz. 7 Haziran seçimlerinden sonra AK Parti gündemi domine eden bir aktör oldu, muhalefet sadece seyretti, kendini anlatamadı. Seçim havası olmaması süreç boyunca siyaset dışı olaylara ilgiyi artırdı. Bu da AK Parti’nin lehine oldu. AK Parti devletin tüm imkânlarını kullandı, doğrudur ama ona bu zemini yine muhalefet verdi. Seçim hükümetine bakan vermeyerek buna yol açan yine muhalefet oldu. CHP koalisyon görüşmelerini sürdürerek elini taşın altına koyuyor görüntüsü verdi ama hükümete bakan vermeyerek stratejik olarak hataya düştü. CHP’nin hesabı AK Parti-HDP hükümeti görüntüsünün verilmesini sağlamaktı ama bu olmadı zira Tuğrul Türkeş ve Yalçın Topçu’nun hükümete girmesiyle bu görüntü olmadı. 

''Seçmen Bahçeli'nin ne yaptığını anlamaya çalıştı ama anlayamadı''

AK Parti’yi hangi kesim yüzde 49’lara taşıdı?

AK Parti’yi iktidardan eden de tekrar iktidara taşıyan da 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’yi cezalandıran seçmen oldu. Bu seçmen 7 Haziran’da sandığa gitmeyerek ceza kesmişti. Bu seçmenler demek ki emanet seçmenler. Koşulsuz, şartsız AK Parti destekçileri değiller. Bu 9-10 puanlık seçmeni diğer muhalefet partileri taşıyamadı. Bu seçmen aynı zamanda muhalefete de beni ikna edemiyorsunuz mesajı verdi. Milliyetçi-muhafazakâr bu seçmen 7 Haziran’dan sonra Devlet Bahçeli’nin ne yapmaya çalıştığını hep anlamaya çalıştı ama anlayamadı. Burada şunu söyleyeyim eğer Meral Akşener, Tuğrul Türkeş gibi seçim hükümetindeki bakanlık teklifini kabul etseydi MHP, 1 Kasım’da baraj sıkıntısı dahi yaşayabilirdi.

''Partili Cumhurbaşkanı onay aldı''

Şu an itibariyle seçmenlerin sandık başına gitme ihtimalinin olduğu tek durum eğer TBMM’de 330 sayısı bulunursa anayasa değişikliği diğer bir deyişle de “Başkanlık sistemi” referandumu görünüyor. Yüzde 49,4’lük AK Parti oy oranı ışığında olası bir referandum sonucuna ilişkin ne dersiniz?

Yüzde 49,4’lük oy oranı aynı zamanda bence partili bir cumhurbaşkanının da onaylandığı anlamını taşıyor. Erdoğan’ın tarafsız olmamasını artık seçmen kabullenmiş durumda. 1 Kasım seçimleri tarafsız cumhurbaşkanlığı tartışmasını bitirdi. Muhalefet bunu temenni edebilir ama AK Parti seçmeninde de “emanet” AK Parti seçmeninde de artık bu bir rahatsızlık değil. Başkanlık sistemi gündeme geldiğinden bu yana yaptığımız tüm araştırmalarda başkanlık sistemine destek en fazla yüzde 35 çıktı. Ortalama destek yüzde 30’lar seviyesinde. Yüzde 65-70 olumsuz reaksiyon var. Bu algının oluşmasında muhalefet liderlerinin ciddi bir katkısı oldu. Bugün HDP’yi ayırırsak MHP ve CHP liderlerinin kendi seçmenlerini ikna yeteneği kalmadı. Seçmenleri gözünde kredibiliteleri yok. Başkanlığı şu anda öncelikli mesele olarak tartışmak AK Parti’ye zarar verebilir. Ancak öncelikli sorunlar ele alıp düze çıkılmasının ardından gelecekte yapılacak bir referanduma muhalefet aynı lider ve kadrolarla girerse bu referandum AK Parti’nin lehine olur. Kendi seçmenini ikna sorunu yaşayan bir muhalefet seçmenini sandığa götüremeyebilir. Tıpkı 7 Haziran’daki AK Parti seçmeni tavrı gibi. Bu durum da olası bir başkanlık referandumunda AK Parti’ye istediği sonucu getirebilir.

Kaynak: Al Jazeera

HABERE YORUM KAT