1. YAZARLAR

  2. Marius Deeb

  3. Lübnan'da Şii Hareketler

Lübnan'da Şii Hareketler

Mart 1990A+A-

Marius Deeb; Washington, Georgetown Üniversitesi Dış İlişkiler Okulu'nda Siyasi ve Çağdaş Orta Doğu Tarihi konusunda ders vermektedir. Yayınlanmış eserleri şunlardır: Party Politics in Egypt; The Wafd Party and Us Rivals 1919-1939 (1979); The Lebanene Civil War (1980) ve (ortak yazar olarak) Libya since the Reveluluion: Aspecls of Social and Political Development (1982)

 

Lübnan'da Şii Müslüman kitleye dayanan iki güçlü örgüt Hizbullah ve Emel arasında belli aralıklarla başlayıp kesilen çatışmalar artık kanıksanır bir hale geldi. Batılı emperyalistlerin Lübnan'daki uzantısı olan Maruniler ve Siyonistlere yöneltilmesi arzulanan silahların Müslümanlar tarafından birbirlerine çevrilmesi tüm Müslümanları üzüyor. Bununla birlikte Hizbullah ve Emel'in örgütsel ve ideolojik yapılan belirgin bir biçimde ortaya konulduğunda kökleri derinlere uzanan bu çatışmanın adeta kaçınılmazlığı ortaya çıkıyor. Marius Deeb, tercümesini sunduğumuz bu makalesinde, Hizbullah ve Emel'i örgütsel ve ideolojik boyutları ile inceliyor. Yazar'ın Batılı bakış açısı ve konuyu çok teknik bir biçimde ele almış olması, konuya yeterince nüfuz edememesi sonucunu doğuruyor.(Dünya ve İslam)


Lübnan'da militan Şii İslami hareketlerin, Emel Hareketi Efvac el-Mukaveme el-Lübnaniyye'nin (Lübnan Direniş Grupları) kısaltılmış şekil ve Hizbullah'la ortaya çıkışı yakın bir geçmişe dayanmaktadır.

EMEL

Bir kimse 1974'de Emel'in İmam Musa Sadr tarafından teşekkül edilmesinin Lübnan'da militan Şii İslam'ın yükselişinin başlangıcı olduğunu savunabilir. Fakat imam Musa Sadr ne militan bir liderdi, ne de amacı militan yönelimli bir örgüt kurmaktı. Asıl amacı, güney Lübnan'da Cebel Emil bölgesinin Şii topluluğuna tahakküm eden Kamil Esad gibi feodal toprak sahiplerinin geleneksel liderliğini zayıflatmaktı. Emel bizatihi Sadr'ın Cebel Emil'deki ulema hiyerarşisinin konumunu köklü yönetici ailelerin aleyhine genişletme ve pekiştirme aracı olacaktı.1

İmam Musa Sadr'ın amacına yaklaşımı bir dereceye kadar ortodoks değildi. Kamil Esad, Tyre'de Haliller, Nebatiye'de Zeyn'ler ve Zehrani'de Useyran gibi geleneksel rakipleriyle uğraşmak zorunda olmasına rağmen, Esad ailesi bir çok nesil boyunca liderlik rollerinde ki üstünlüğü sürdürmüştü. Musa Sadr'ın Kamil Esad'la işi kolay değildi. Sadr, rakip bir Mukatacı kabilesiyle -Himadalar (özelde Sabri Himada)- Kamil Esad'ın konumunu zayıflatmak için işbirliğine girmek gibi geleneksel taktikler kullandıysa da; Filistinli gerillalar, özelde Fetih tarafından eğitilmiş gizli bir milis kuvvetinin kurulması, Sadr'ın iktidar için geleneksel liderlerinkinden farklı bir yol tuttuğunu gösteriyordu. Musa Sadr görünüşte güney Lübnan'ı İsrail saldırılarına karşı savunmak için tam donanımlı bir milis kuvvet oluşturmuştu. Bununla beraber, Musa Sadr'ın Emel lideri olduğu dönem boyunca, milisler diğer siyasi önderlerin milislerinden farklılaştı.

Yüksek Şii İslam Konseyi'nin dini ve idari bölümlerinin üyeleriyle süren iki aylık müzakerelerden sonra İmam Musa Sadr tarafından açıklanan reform programı ve Musa Sadr'ın başkanlığındaki Şii ileri gelenler Asamblesi yapı itibariyle Emel'in radikal ve militan olmaktan uzak olduğu imajını kuvvetlendirdi. Bu tutanaklardan doğan 11 Mayıs 1977 tarihli Şii bildirisi Lübnan'daki Şii topluluk için yalnızca sınırlı laik bir rol biçiyordu. Bildiri kısaca Şii topluluğun Lübnan hükümetinin ana dayanaklarından biri olduğunu belirtiyordu. Şii topluluk Lübnan'ın şu anki sınırlarıyla kati vatan olduğu; egemen, özgür ve bağımsız olduğunu dikkate alarak birleşmiş Lübnan'a dair inancını yenileyecekti. Şii bildirisi Lübnan'ı tabiatı ve kökeniyle bir Arap ülkesi olarak tanımlamaktan çekinmiş, kısaca Lübnan'ın çevresi, gerçeği ve kaderiyle Arap olduğunu ve Arapların kaderini ve özellikle Filistin davasını etkileyebilecek Arap amaçlarına bağlılığını ifade etmeyi tercih etmişti.2 Hizipçi olmayan vurgu, "Lübnan'ın bütün dünyaya açık olması, insanlık davasına hizmet etmesi gerektiği, çünkü bunun onun medeni misyonunun bir parçası olduğu"3 yorumuyla kuvvetleniyordu.

Bildirinin ortaya koyduğu özgül öneriler anayasal meselelerde de ilgiliydi. Bildiri kanun koyucu ve uygulayıcının ayrı olmasını, Meclis Başkanı'nın (geleneksel olarak Şiilere ait) görev süresinin bir yıldan dört yıla uzatılmasını öneriyordu. Ayrıca seçim sisteminin tüm Lübnan'ın tekbir seçim bölgesi olacak şekilde ıslah edilmesi teklif ediliyordu. Bu tür ölçütler İmam Musa Sadr'ın gücünü artırırken, Güney Lübnan'da olsun Baalbek-Hirmil bölgesinde olsun büyük ölçüde yerel ve bölgesel bağlılıklara dayanan geleneksel liderlerin konumunu zayıflatacaktı. Başbakan'ın parlamento tarafından seçilmesi ve "Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar'ın yetkilerinin açıkça tanımlanması"4 ihtiyacı gibi diğer istekler Şii topluluğu liderliğinin bütün üyelerince onaylanıyordu. Bütün bu talepler ne militan ne de radikal karakterdeydi. Ayrıca 1976-78 arasında Emel Lübnan'da ne politik ne de askeri alanda göründü. Görünen o ki, Musa Sadr milis kuvvetini de bu yolda kullanarak sistem içersinde çalışmayı seçmişti. Dolayısıyla, ne Emel bir militan örgüt olarak doğdu, ne de Musa Sadr militan bir örgüt lideri olarak görülmek niyetindeydi.

Sonunda Emel'i Lübnan politik sahnesinde ön plana çıkartan ne idi? 1970'lerin sonralarında Şii toplumunu harekete geçiren ve radikalleştiren başlıca üç olay meydana geldi: (1)İmam'ın Ağustos 1978'de Libya'da ortadan kayboluşu. (2)İsrail'in 1978 ve 1982'de Lübnan'ı işgali. (3)İran'da İslam devriminin gerçekleştirilmesinin ardından bir Şii İslam devletinin kurulması. Bu olay Şii Lübnan Şiilerinin politik bilincini artıracak ve onlara milli sınırları aşan bir kimlik kazandıracaktı.5 Emel'in sadece, Musa Sadr'ın ortadan kaybolmasıyla Lübnan'da ana politik ve askeri güç almaya başlaması paradoksaldır. İmam Musa Sadr'ın ancak Kaddafi rejiminin bitmesiyle aydınlanabilecek ortadan kayboluşu bir sır olarak kalırken, bu olay Emel'in konumunu pekiştirmeye yaradı. Ortadan yok oluşu birçok yönden Şii gaib îmam geleneğini hatırlatıyordu.6 İmam Musa Sadr'ın bilinen kişisel cazibesi ve karizmatik görüntüsü böylece ortadan kayboluşundan sonra Emel için değerli bir vasıf kazandı. Popüler Şii bilinci için Emel, Sadr ve gaib îmam arasındaki bağları kurmak zor değildi. Emel'in 1970'lerin sonlarındaki potansiyeline rağmen, ancak 1980'lerin başında politik ve askeri bir güç olduğu tartışılabilir. Emel'in 1970'lerin sonunda kurucusunun kaybolması ve İran'da İslam Devrimi'nin zaferinden başka ihtiyaç duyduğu şey liderlikte büyük değişiklikti. Bu, Hüseyin Hüseyni (şu anki Meclis Başkanı) 1978-1980 arasında Emel lideri olduğunda gerçekleşmedi. Hüseyni, imam Musa Sadr'ın yolundaydı: Emel'in, Şii ileri gelenlerinin esnek bir aracı olması ve Yüksek Şii İslam Konseyi'nden bağımsız bir örgüt olmaması gerektiğine inanıyordu. 4 Nisan 1981'de Nebih Berri'nin işbaşına gelişi, milislerin Emel'in politik liderliğine karşı zaferini ve ihtiyaç duyulan değişikliği ifade ediyordu.7 Berri geleneksel liderleri vasıflandıran özelliklere sahip değildi. Fransız eğitimi görmüş orta sınıftan bir avukattı ve ne yönetici aileler ile bir akrabalığı, ne de ulema hiyerarşisinde bir yeri vardı. Bu anlamda Emel milis gücünü Lübnan politik sahnesine arasına girmek için araç olarak kullanan bir 'türedi'ydi. Daha sonra göreceğimiz gibi, Emel milis liderliği olmaksızın, kendisi için Emel dışında politik bir taban sağlayacağı başka politik dayanaklara sahip olmadığından ideal bir Suriye bağlısıydı. Halefleri imam Musa Sadr ve Hüseyin Hüseyni'nin tersine, her şeyden önce bir milis lideriydi ve bunun sonucu Mayıs 1984'ten itibaren ki Kabine Bakanlığı'na olduğu kadar, şiddetle bu göreve de sarılıyordu. Ama bu Berri'yi Suriye'deki Esed rejimine daha da bağımlı kılıyordu. Berri'nin Suriye ile bağlantıları eskiye dayanır. Nisan 1980'de, Emel lideri seçildiğinde, Emel'in Aralık 1975'te Kemal Canbolat'ın Lübnan Ulusal Hareketi'ne Suriye panzehiri olarak kurulan Ulusal Cephe (el-Cebhe el-Kavmiyye)'nin oluşumuna temel teşkil ettiği için övünüyordu. Berri Cephe'nin kendi evinde doğduğunu iddia ediyordu.8

Beni 1980'den beri Emel içinde en göze çarpan sima olarak yükselişini Esed'in Lübnan'daki Şii topluluğun işlerine büyük ölçüde karışmasına borçluydu. Esed'in arkadaşı ve dert ortağı9 İmam Musa Sadr Suriye ile sıkı ilişkilerine rağmen, temaslarında Berri'den daha fazla bağımsızdı. Berri'nin Esed'e bağımlılığı, Şii toplumu içerisindeki konumunu sürekli Suriye desteğine borçlu olması gerçeğinden kaynaklanmaktaydı. İki yeni olay Suriye'ye bağımlılığın boyutlarını gösterdi. Nisan 1986'da Beyrut'ta yapılan Emel hareketinin6. Kongresi'nde Berri Emel liderliğine iki yıllık bir süre için bir kez daha seçilmesini ve Politbüro lideri olarak konumunu Lübnan'ın değişik bölgelerini temsil eden 432 delege üzerindeki Suriye baskısına borçluydu. Emel İdari Komitesi'nin kurucu başkanı Hasan Haşim ve daha küçük boyutta da Emel Tyre Şefi Davud Davud 6. Kongre'de Berri'ye rakip olmuştu. Suriye desteği olmaksızın, Berri Emel liderliğini sürdüremezdi. İkinci olay Şubat 1987'de meydana geldi: Velit Canbolat'in Dürzi milisleri ve Lübnan Komünist Partisi (LCP) Batı Beyrut'ta Emel'e karşı ortak bir saldın başlattı ve Res Beyrut askeri mevzilerinde Emel'i büyük ölçüde bozguna uğrattı. Bu gelişme Suriye'nin müdahalesine yol açtı; 7.000 Suriye askeri Emel'i muhtemel bir bozgundan kurtarmak için Batı Beyrut'a gönderildi. Kasım 1986"dan beri Şam'da kalan Berri, 22 Şubat 1987'de Suriye birliklerinin girişinin hemen ardından Batı Beyrut'a döndü. Böylece, Berri'nin Esed rejimine bağımlılığı tekrar gösterilmiş oldu.

Esed rejiminin, Lübnan'daki Şii topluluğun iç işlerine karışmadaki büyük çıkarı iki ana sebepten kaynaklanmaktadır: Birincisi, İran'da Şii İslam Devrimi'nin zaferi, Suriyelileri bölgedeki Irak, Mısır ve Suudi Arabistan gibi büyük rakiplerine karşı İran'la ittifak kurma gerekliliğinin bilincine vardırdı. İran'ın Devrim'den sonra büyüyen etkisinin sonucunda, Orta Doğu'da değişen politik dengeler Lübnan'daki Şii topluluğu da etkiledi. İkincisi, 1979"un sonunda ve 1980'in başlarında, Esed rejimi Kasım 1970'de iktidara gelişinden bu yana en büyük iç tehlike (meydan okuma) ile karşılaşmaya başladı. İç meydan okuma Müslüman Sünni fundamentalistlerin öncülük ettiği bir dizi ayaklanma şeklinde ortaya çıktı ve ilk defa olarak, İslam temelindeki muhalefet Suriye Sünni çoğunluğunun gözlerinde meşruiyetini büyük ölçüde yitirmiş bir Alevi azınlık rejimi olan Esed rejiminin maskesini indirmiş oldu. Esed Suriye'de Sünni muhalefetin şiddetli baskısının Lübnan'da Sünni toplulukta da akis bulabileceğinden endişe duyuyordu. Sünni olmayan güvenilir milis şeklinde bir karşı dengeye ihtiyaç vardı. Bağlı bir milis güç oluşturmak için bağlantı kurabilecek ve hizipçi, politik görünümü Esed rejimine sempatik görünebilecek tek topluluk Şii topluluğuydu, ki Suriye Alevileri onları dindaşları olarak görüyorlardı. Ancak bu bağlamda, Berri'nin Esed rejimiyle ilişkileri uygun bir perspektife konulabilir. Diğer bir deyişle, Emel liderliğinin oluşumu ve Berri'nin bu oluşum içerisindeki konumu Emel'in kendi iç çekişmelerinden çok, Suriye'nin bölgesel ve iç zorunluluklarından dolayı Emel'le 'özel' bir ilişki kurmak istemesinden kaynaklandı.

Toplumsal Temel ve Örgüt

Emel'in toplumsal temeli Lübnan Şii topluluğunun yekpare olmadığını, Güney ve Kuzey Bekaa ve Beyrut -ki örgüt banliyölerde (dış mahallerde) kuvvetlidir- olmak üzere üç bölgeye ayrıldığı gerçeğini yansıtır. Bu üç bölge Şii olmayan bölgeler tarafından -Sünni, Hıristiyan ve Dürzi- bölündüğü için, bazı bölge liderlerinin kendi yerel alanlarında Berri ve vekili Akif Haydar'dan daha kuvvetli olduğu merkezsiz bir yapıdan daha fazlasını beklemek zordur. Emel Politbürosu bir dereceye kadar bölge patronlarının örgütsel yapısını temsil eder. Bölge patronları Emel'in gelişiminde büyük pay sahibidir. Emel'in en güçlü bölge patronlarından biri Kuzey Bekaa'dan Zekeriya Hamza'ydı.10 Politbüro üyeliğini güçlü bölgesel ilişkilerinden dolayı 6. Kongre'den sonra sürdüren Hamza, Emel hareketi için de üst seviyede askeri sorumluluk makamını kaybetti. Aykırı görüşlerine rağmen Hamza'nın Politbüro üyeliğini koruması bölgesel düzeydeki güç temelinin kuvvetinden kaynaklanır. Hamza, gücü Beyrut ve Güney Lübnan'ın bazı bölgeleriyle sınırlı Berri'den kendini bağımsız kılan Baalbek'teki Nasıriye kışlalarındaki üslerini korumaktadır.11 Suriye askeri harekatları Berri'nin mahalli temelli Emel örgütlerinin üzerinde ne ölçüde manevra kabiliyetini belirleyebilirse Berri'nin örgüt içerisine ulusal düzeyde güç temelini o ölçüde pekiştirdiğini daha önce belirtmiştik. Suriye birlikleri yayılım alanlarını Sayda'nın kuzey mahallelerinden öteye genişletebilirse, ancak o zaman Berri'nin Tyre ve Nebatiye'deki yerel patronlar üzerinde büyük güç sahibi olması mümkün olur.

Güney Lübnan'da en önemli yerel lider, bölgesini Berri ile -varsa bile çok az- koordinasyon ile yöneten Tyre Emel patronu Davud Davud'tur. Davud Davud, ne zaman belli bir politika izlese dikkate almak zorunda olduğu İsraillilerle kesin ilişkilere sahiptir. Tyre bölgesinde Hizbullah'ın etkisini tahdit etmeye çalışırken, İran Devrimi'ne sahte bir bağlılık gösterir. Ekim 1987'den beri, Davud Emel idari Komitesi Başkanı'dır. [Davud Davud, Ocak 1989'da İslami güçlerce öldürülmüştür. (Çev)] Bir diğer yerel lider, Nisan 1986'ya kadar Berri'nin baş rakibi olarak değerlendirilen Hasan Haşim'dir.12 Eski bir öğretmendir. Gençliğinden beri İmam Musa Sadr'ı örnek aldı ve daha sonra şu anki Meclis Başkanı Hüseyin Hüseyni'nin himayesine girdi. Haşim, Nebatiye bölgesindeki Mervaniye'dendir ve Ulusal Direniş (el-Mukaveme el-Vataniyye)'e önderlik ettiği Güney Lübnan etkili olduğu bölgedir.13 Emel içinde meşhur diğer simalar şunlardır: Askeri işlerin ve Emel'in 'Düzenli Ordu' (Ceyşe'l-Nizami)'sunun başındaki Akl Hamiye, Kasım 1987'de, görevini devretti. Emel'in güvenlik işleri yönetiminde olan ve Hamiye'nin rakibi ve Berri'ye yakın olarak bilinen Ebu Ali Mustafa Dirani. 1982 Yazı'nda İsrail'in Lübnan'ı işgali sırasında, Dirani orada sözde Hizbullah üyesi olduğu Baalbek'e kaçtı.14 Emel mensubu ulemanın en meşhuru Lübnan'da önde gelen Şii müftü Şeyh Abdulemir Kabalan'dır. Emel'de fazla bir etkisi yoktur, Emel'in ılımlı kanadını temsil eder. Toplumun çıkarları hususunda sonuçsuz bir retoriğe girmeye isteksizdir.

Emel, liderlik rekabetinden olduğu kadar bölgesel bölünmeden de sıkıntı çekmektedir. Büyük ölçüde, Emel hareketinin merkezsiz örgütlenişi, toplumsal olarak bölünmüş Şii topluluğun yapısını yansıtmaktadır.

İdeoloji

Emel'in ideolojik eğilimi kurucusu Musa Sadr'ın devam eden etkisini yansıtan, hareketin dini temelleri üzerine bir vurgu ile özünde reformisttir. Birinci ilke Emel'in beyan edildiği gibi Allah'ın varlığı, O'nun bazı sıfatları, Allah'a inanan nazari ve ameli yönü ve ilahi yasanın ölçüsü olarak insan gibi meselelerle ilgilidir.15 İkinci ilke, dünya ülkelerinin deneyimlerinden faydalanmaktır.16 Hizbullah'ın içe dönük ideolojisinin tersine, bilim ve beşeri faaliyetlerin değişik alanlarına açık olmak için belirli bir istek gösterir. Ayrıca Arapların Orta Çağ'da bilime katkıları zikredilerek Arab mirası, ifade edilir. Tüzük'deki bir diğer boyut da geçmişin örneklik teşkil eden kahraman simaları ve özelde Musa, İsa ve Hz. Muhammed üzerinde durulmasıdır.17 Her ne kadar Hazreti Muhammed'in sahabelerinden önde gelen kimilerine ve Hicr bin Adiy gibi Şii ileri gelenlere atıfta bulunulmasına rağmen anlamlı bir şekilde Hz. Ali ve oğulları Hasan veya Hüseyin'den hiç bahsedilmez. Böylelikle tüzük, Emel hareketinin Şii karakterini geri plana itme eğilimi göstermektedir.

Üçüncü ilke, Lübnan hükümetinin bir mensubu olan vatandaşın (muvatiri) tam özgürlüğüne olan inancı kucaklar. Bu düşünce özgürlüğü, din özgürlüğü, dernek ve sendika kurmak özgürlüğü gibi bir demokratik sistemdeki standart özgürlükleri kapsar. Diğer yandan Emel'in Tüzüğü bireyin ekonomik özgürlüğünü toplumun çıkarları için sınırlamak anlamında "şartlı ekonomik özgürlük" ilkesini getirir. Emel devrimci bir değişim istemektedir. Bu hususta; 'özgür insan dünyayı olduğu gibi kabul etmek ve olumlamak için çalışmaz, ama onun ifsat edilişine baş kaldırır ve Allah'a ibadet için gerçek özgürlüğü gerçekleştirmek amacıyla Yeryüzü'nün zalimlerini reddeder. O imanında, felsefesinde ve siyasi önderliğinde devrimin somutlaşmasıdır.'18 Lübnan Şii geleneksel liderlerine yapılan saldırı açıktır, zira Emel hareketi 'siyasi feodalizm' (el-lkte'l-Siyasi)'i düşmanı olarak seçer. Sol terminolojiden ödünç alınan bu terim, özellikle Şia siyasi önderliği içinde, Lübnan siyasi sisteminin siyasi önderliğe taze kan şırınga etmedeki yetersizliğini tanımlamak için 1970'lerin başında sık sık kullanılıyordu.19 Emel tüzüğüne göre: 'Feodal lordların torunları Lübnan devleti siyasi önderliğini devraldı ve siyasi feodalizm hükümet mevkilerinî ele geçirdi... ve halk üzerindeki tahakkümünü sürdürmede etkin bir rol oynadı.'20 Böylece, Emel'in rolü bu tür siyasi önderlikle uğraşmak ve onu alt etmek oluyordu.

Örgüt, Lübnan'da Şii ulemanın en ünlülerinden İmam Musa Sadr tarafından kurulmuşken, tüzüğünün siyasi hizipçiliğin (el-Taifiye el-Siyasiye) kaldırılmasını istemesi Emel için büyük enteresanlıklardan biridir. Emel geleneksel Şia liderliğini Lübnan idaresinde Şii topluluğu temsilindeki meşruiyetinden mahrum bırakma girişiminde 'din ve hizipçiliğin ayrılması'nı21 istemeye kadar vardırdı işi. Böylece Kamil Esad gibi geleneksel liderlerden gerek ideolojisi gerek pratiğiyle daha dini yönelimli olan Emel, amaçlarına ulaşmak için anti-hizipçi retoriğe başvurmak zorunda kalmıştı.

Emel tüzüğü ekonomiye ilişkin olarak Lübnan'daki sol partilerin 1970'lerin başında ifade ettiği Lübnan ekonomisinin yardımlara dayandığı şeklindeki görüşü tekrar eder. Fabrikaların ya da üretici sektörlerin yokluğuna üzülerek, yerli ve Arap borçlarıyla finanse edilebilecek bir kalkınma planı ön görür. Zira 'açıktır ki, mahrumların seviyesini yükseltmek sahip oldukları ile yetinenlerin (müktefin) zararına yapılmayacaktır.'22 Emel tekel (ihtikar) ve faizi (riba) İmam Ali'den bir alıntıyla Tüzük'te kötü pratikler olarak niteler. Tüzük ayrıca faize dayalı banka sistemine, kar-zarar ortaklığı (mudarebe) olarak tanımlanan alternatif bir bankacılık sistemi önerir. Tüzük ekonomik politikasının temeli olarak 'ilahi mesaj'a müracaat eder.23

Beşinci ve altına ilkeler Emel'in yurtsever ve ulusal karakteri ve dünya Siyonizmi ile ilgilidir. Emel 'ulusal egemenlik ve vatanın toprak bütünlüğüne' bağlılığını kuvvetlice vurgular. Lübnan üzerindeki her türlü dış vekaleti reddeder.24 Emel Lübnan'ı Doğu ve Batı'nın buluşma yeri, kültürel farklılıkta zengin ve hem İslam'ın hem de Hıristiyanlığın etkisinde olarak tanımlar. Tüzük 'uluslaşma sürecinde' örnek alınacak ilk modelin Lübnan olması gerektiğini önererek, Lübnan'ın 'hoş görülü bir yurtseverlik potası'nın ürünü olduğu fikrini ileri sürer.25 Emel Tüzüğünde 'Arap bölgesinde emperyalist varlığın (Siyonist varlık) sona ermesi'ni savunarak anti-emperyalist ve anti-Siyonist olmasına rağmen, herhangi bir kişi veya partiyi 'izole' etmeyi reddedip, ulusal birliğin, ulusal genel çıkarların 'potası'nda bütün halkları içermesi gerektiğine inanır. Emel hizipçi ya da partizan olmayı reddeder ve hizipçi fanatizmden kaçınır.26

HİZBULLAH

Lübnan'da Hizbullah'ın oluşumunun İran'da İslam Devrimi'nin zaferi ve Güney Lübnan'ın İsrail tarafından işgaliyle açık bir bağlantısı vardır. Doğrusu görünürde İsrail'e karşı savaşmak için gelen ve Baalbek şehrini kendilerine üs edinen, Haziran 1982'de 1.000 civarında olan İslam Devrim Muhafızları'nın ulaşmasına kadar Hizbullah Muhammed Hüseyin Fadlullah'ın yazılarında sadece bir fikir olarak vardi. Fadlullah, başlıca siyasi eseri 'İslam ve Gücün Mantığı' (İslam and Logic of Force, Mayıs 1976) adlı kitabının son paragraflarında, eserinin Hizbullah gibi bir örgütün kurulması için bir temel oluşturması ümidini vurguluyordu. En azından 'yeni çalışmalar ve fikirler için yol açmak'27 ümidindeydi. Üç yıl içerisinde İran Devriminin bir Şii İslam Devleti kuracağını ve bunun 1982 Yazı'nda Lübnan'da Hizbullah'ın kurulmasına yol açacağını herhalde kestiremezdi.

Toplumsal Temel ve Örgüt

Hizbullah'ın bazı liderleri 'liderin (Qaid) -Adaletli Hakim- direktifleri doğrultusunda hareket eden harekete hazır insanlar grubu'28 olduğu için Hizbullah'ın 'kelimenin sıradan anlamında bir parti' olduğunu kabul etmemesine rağmen, Hizbullah hem ulusal, hem de yerel düzeyde iyi örgütlenmiştir. Çoğunluğu ulema, geri kalanı askeri yetkililer ya da askeri meselelerle ilgilenen aktif üyelerden oluşan yirmi üyelik bir şura meclisi vardır. Şura meclisinin verdiği kararlar ya tam ittifak ya da çoğunluk oyu ile alınır ve eğer meclis uzlaşmaya varamazsa konu Humeyni'ye sevkedilir. Her biri ideoloji, finans, siyaset, haber alma, askeri sorunlar ve adli meseleler gibi özel konularla uğraşan yedi alt komite vardır. Şura meclisi ve özel komiteler Hizbullah'ın faaliyet gösterdiği Beyrut ve güney banliyöleri, Bekaa ve güney olmak üzere üç bölgeye dağıtılmıştır.

Şüphesiz, Lübnan'da Hizbullah'ın lideri Şeyh Muhammed Hüseyin Fadlullah'tır. Aynatalı bir ulema ailesinden gelmektedir. Fadlullah, Necef'te Ebu Kasım Hoi'nin gözetiminde çalıştı ve Lübnan'a Şii topluluğun geri kalanıyla birlikte Haziran 1976'da Lübnan Cephesinin Hıristiyan milislerince tahliye edildiği Neba gecekondu bölgesine döndü. 1983'le birlikte Fadlullah Şii militanları arasında önde gelen politik ve dini bir sima oldu. Gizli şiddet eylemlerinde Hizbullah'ın kod adı olan İslami Cihad gibi yer altı örgütlerinden faydalandı. 1984'e kadar en meşhur üç Lübnanlı Şii ulemadan biri olmuştu. Hizbullah'ın diğer liderleri, Yüksek Şii İslam Konseyi ikinci Başkanı Şeyh Muhammed Mehdi Şemseddin (Emelle çok yakın ilişkileri bulunan Mehdi Şemseddin'i, Yazar'ın Hizbullah liderleri arasında sayması önemli bir hatadır -çev.)  ve Şii müftü Abdülemin Kabalan'dır. 1985'te Fadlullah Ayetullah oldu. Takipçileri O'na 'efendim' (Mevlana) diyorlardı. Şüphesiz Fadlullah Hizbullah'ın teşkilatçısı olduğu kadar en önde gelen ideologuydu da.29 Yine de Fadlullah, Hizbullah'ın tek lideri veya ideologu değildir. İbrahim Emin, Suphi Tufeyli ve Abbas Müsavi gibi Hizbullah'ın ideolojisini yayan ve örgütün günlük aktivitelerini idare eden kişiler de vardır. Bütün bu liderlerin ulemadan oluşu ve Bekaa'nın Baalbek ve Zahle bölgesinden gelmeleri dikkate değer bir nokta. İbrahim Emin, Zahle bölgesinde bir köy olan Nebi Ayla'dandır. Necef'te ilahiyat okudu ve Hizbullah'ın kurulmasından önce Tahran'da Emel temsilcisiydi; şu an Hizbullah'ın resmi sözcüsüdür. Suphi Tufeyli, Baalbek bölgesinde Brital'dendir. Necef ve Kum'da ilahiyat okudu ve Seyyid Muhammed Bakır es-Sadr'ın öğrencisiydi. Abbas Müsavi, Baalbek bölgesindeki Nabişit'tendir. Necef'te okudu ve O da Bakır es-Sadr'ın öğrencisiydi. Hizbullah'ın ulemadan olmayan tek lideri, genel Hizbullah Ümmeti'nin bir parçası olarak görülen İslami Emel'in lideri Hüseyin Musavi'dir. Hüseyin Müsavi eski bir öğretmen ve Berri'yle Haziran 1982'de ilişkisini kesip Baalbek bölgesinde İslami Emel'i kurana kadar Emel'in resmi sözcüsüydü. Gücü Baalbek ve Zahle ile sınırlıdır.30 Hizbullah'ın etki alanı, Baalbek, Budayır, Brital, Nabişit, Şamistar, Tanının, Nika ve Ali al-Nahri bölgeleridir. Bu bölge Suriye sınırına bitişiktir ve Haziran 1982'den beri İslami İran Devrim Muhafızları'nın yerleşimine şahitlik ediyor. Hizbullah'ın destek bulduğu diğer bölgeler Beyrut'un güney banliyöleri ve Nebatiye, Tyre, Sayda ve Akdiyat bölgelerindeki bazı önemli köy ve kasabalardır.

İdeoloji

Emel'in tersine Hizbullah'ın görünümü ve ideolojisi İran Devrimi'ne yakındır. Emel'in ideolojisinde hareketin Şii karakteri (İmam Ali'den -hareketin Şii karakterini açıklayan- bir kaç alıntıyla) güç bela ortaya çıkarılabilirse, Hizbullah için İran Şii düşüncesinin etkisi açıktır. Hizbullah'ın ilk ideolojik ilkesi, "Hatt-ı imamı takip ederek 'ne Doğu, ne Batı, tek yol İslam' tutumunu izlediği 'emperyalizmin bütün şekillerine' karşı zorunlu cihattır.31 Hizbullah Humeyni'nin İslam aleminin duçar olduğu bütün musibetlerin emperyalistler ve özelde ABD'nin başının altından çıktığı düşüncesini izler. Humeyni'den alıntı yaparsak, Hizbullah 'emperyalist ülkelerin asıl amacının Yüce Kur'an'ı yok etmek ve onu silmek, İslam'ı ve Müslüman ulemayı yok etmek... planlarının İslam ülkelerini geri bırakmak ve eğitimi desteklemek adı altında.., dini okulları sindirmek'32 olduğu görüşündedir. Birinci ilkeyle bağıntılı olarak, bütün Müslümanların politik, ekonomik ve hukuki vahdeti, Humeyni'nin ana amaçlarındandı ve bu İslami bir devlet kurmakla mümkündür. İmam, kökenlerine, ulema, öğrenci, mühendis, doktor, düşünür ya da asker olup olmadıklarına bakmaksızın her kesimden destek almaya çalışarak hedeflerini gerçekleştirmeye koyuldu.33 İmam cazibesiyle kuşatıcı ve evrensel olabilme yeteneğine sahipti. Hizbullah'ın temel ilkelerinden biri de, Hatt-ı İmam'ı takip ederek Müslüman ulemanın, Humeyni tarafından çizilen, politik dönüşümdeki konumudur. Şii ulema İran'ın politik otoriteleri karşısında bağımsızlıklarını korudukları için, onlar yöneticilerin ve zorbaların hareketlerinden sorumlu tutulamazlar. Bu konuda kendilerini destekleyen mazlum kitlelere yakın oldular.34 12 İmam inancı Şii ulemayı zulme ve emperyalizme karşı savaşa daha çok itiyordu. Bu düşünceden Sünni benzerlerinin tersine seçkinci bir Şii ulema fikri çıkarılabilir, imam yöneticilerden ve zorbalardan emir alan ve dini düşünceyi iktidara hadim kılan Sultan'ın Fakihleri olarak nitelediği kişileri ifşa eder.35 Bunun yanında, takva ehli ve dinin tam bilincinde olan insanlar, toplumsal değişimin en önemli vasıtasıdır ve ulema müştereken İslam ümmetinin öncülüğünü teşkil eder.36 İmam'ın Şii ulema telakkisi kitleleri devrimi yapmaya sevkeden Lenin'in öncü partisinden farklı değildir. Gerekli değişikliklerle, Şii ulema, kitleleri zafere ve akabinde İslami yönetimin kurulmasına sevk etmedeki seçkinci rolü oynar. Diğer bir deyişle, Şii ulema halkın ızdıraplarını bilmektedir ve ülkelerinin özgürlüğü ve bağımsızlığı için emperyalistlere karşı savaşımda uzun bir geçmişe sahiptir. Şii ideolojisine özgü olan ve imamın ideolojisinin bir diğer önemli öğesi de, İslam tarihinde bütün zorbalara karşı savaşımın sembolü olan Hüseyin'in şehadetini ölümsüzleştiren İmam'ın 'Hüseyin Makamı' (Minber el-Hüseyni) dediği olgunun önemidir.37 Hüseyin'in şehadeti mustazafların yanında olan ve müstekbirlerden öç almak isteyen bütün çabaların somutlaşmasıydı.

Hizbullah Humeyni'ye dayanarak bazı Arap liderlerince ifade edilen Yüce Kur'an Arapça ve Hz. Muhammed'in de bir Arap olduğu için, Arap olmayanların tersine Arapların İslam'ın standart taşıyıcıları olması gerektiği şeklindeki hakim görüşü bertaraf etmek amacındaydı. Hizbullah İran ve Irak arasındaki sorunun iki hükümet arasındaki bir problem olmayıp, İslam davası için İslami yönetim ve bütün dünya mustazafları için cihat etmekten kaynaklandığı fikrindedir. İslam'da Arapların hiç bir üstünlüğü yoktu ve Arap olanlar ile Arap olmayanlar arasında ayırım yapmanın anlamı İslam ümmeti içinde bölücülük yapmaktır.38

Hizbullah ideolojisinin en anlamlı ilkesi Adil Fakih Yönetimi (Hükümet el-Fakih el-Adil)'dir. Velayet-i Fakih, kendisini biat ya da şura ile sınırladığı için Sünni fıkhında tartışılmadı.39 Sadece Şii fıkhı Velayet-i Fakih'le uğraştı ve Şia fakihleri arasındaki tek ayrılık Fakih'e yönetiminde ne derecede güç verileceği konusundaydı. Humeyni, 1969'da yayımlanan 'İslami Hükümet' adlı eserinde, Velayet-i Fakih'i kapsayan ana öğeleri açıkça tanımlar. İmam Müslümanların bütün kamu işleriyle uğraşmalıdır ve bu anlamda yönetici Fakih Hz. Muhammed ve O'ndan sonra gelen Şii imamlarından farkı olmayacaktır.40 Daha önce Peygamber ve Müminlerin emiri tarafından kullanılan siyasi güçleri kullanan Adil Fakih'i 'dinlemek ve ona itaat etmek insanların görevidir.' Adil Fakih'in bu konum için seçildiği özellikler iki tanedir: Birincisi, İslam fıkhında bilgili olması ve ikincisi, 'ilahi adaleti insanlar arasında yaymak" anlamında adil oluşu.41 Humeyni'nin Velayet-i Fakih konusuna en önemli katkısı "Müslümanların ve İslam'ın korunması ve teminatı' ihtiyacı düşünüldüğünde Allah'ın Şeriatı'nın yeryüzünde yerine getirilmesinin zorunluluğu ve Gaip İmam'ın yokluğunda bir İslami Hükümet kurulmasının kaçınılmazlığına42 olan inancıdır.

Emel'in tersine, ideoloji ve disipline verilen önem dikkate alındığında bir Hizbullah üyesi olmak kolay bir iş değildir. İlk olarak, müstakbel üye davranışlarının gözlendiği ve eğitildiği bir yıldan fazla süren eğitim (tabia) evresini aşmak zorundadır. Üyeliğe kabulden sonraki aşama yeni sorumlulukları getiren, Hizbullah'ın gerçek üyesi (intizam) olmadır.43 Hizbullah'ın Emel'den daha dar bir toplumsal temele sahip oluşu şaşırtıcı değil. Hizbullah'ın örgütlenişi kendisini başarılı gizli eylemler yapmaya muktedir kılan kompleks ve sık dokulu bir yapıyı yansıtır.

Emel ve Hizbullah'ın Suriye ve İran'la Bağları

Daha önce belirttiğimiz gibi, Emel ve Hizbullah'ın halihazırdaki liderliği dış partilerle iyi ilişkilere sahiptir: Emel için Suriye; Hizbullah için İran ve Suriye. Özelde Nebih Berri içinden çıkılmaz şekilde Esed rejimine bağlıdır. 6 Şubat 1984'de Batı Beyrut'un ele geçmesi ile sonuçlanan, 1983-1984 yıllarında Lübnan yönetimine karşı savaşta olsun; Mayıs-Haziran 1985, Nisan-Temmuz 1986 ve Ekim 1986-Şubat 1987'de Emel'i Filistin mülteci kamplarına salarken olsun Esed rejimi Emel'den yararlandı. Bütün bu ihtilaflarda Emelin çıkarları Esed rejimi için ikincildi. Doğrusu, Emel Suriye'nin Lübnan'da bir dizi siyasi amaçlarını gerçekleştirmesini mümkün kılan, Esed'in en önemli vekili olmuştu.

Hizbullah'ın İran'la bağları, İran hem ideolojik donanım, hem de Lübnan'daki destekçilerine maddi yardım sağladığı için göze batacak derecede açıktır. Hizbullah'ın rolü İran ve Suriye'nin çıkarlarıyla birleşiyordu. Hizbullah liderlerinin44 girişiyle Hizbullah'ın en önemli gizli operasyon örgütü olan İslami Cihad, rehine olayıyla dış politika amaçlarına katkıda bulunarak İran ve Suriye çıkarlarına hizmet ediyordu. Suriye'nin Hizbullah'la ihtilaf halinde olduğu zannı Esed rejiminin yanlış bilgilendirme kampanyasının bir parçasıdır. Bu Esed'e Hizbullah'ı durdurma sözde bahanesi ve Batı'nın onayıyla Lübnan'daki birliklerini yayma fırsatı verdi. İslam Devrimi Muhafızlarının Haziran 1982'de Suriye üzerinden Lübnan'a ulaşması Suriye'nin bilgisi dahilindeydi ve İran-Suriye arasında imzalanan askeri bir antlaşmayla uyum içindeydi.45 Suriye bağlamında, rejim için bir tehlike arzeden Sünni İslami hareketler ve Hizbullah dahil hem Lübnan, hem de bir bütün olarak Orta Doğu'da Alevi azınlığa dayalı Esed rejimi için pozitif bir değer teşkil eden Şii İslami hareketler arasında bir ayırım yapılması gerekir.

Sonuç olarak, çeşitli şekillerde bugün Lübnan Şiası'na Emel ve Hizbullah tahakküm etmektedir. Bu tahakküm Suriye'de Esed rejimi ve Humeyni'nin İranı, Lübnan'da iki önemli dış güç olmaya devam ettikçe sürmeye yazgılıdır. Büyük ihtimalle, Lübnan'da Şiiler'in çoğunluğu ne Nebih Berri'nin liderliğinin ve ne de Hizbullah'ın tutkunu, fakat silah namlusu söz konusu olduğunda başka tercihleri yok. Geleneksel Şii liderleri ve yerel ileri gelenler yok olmadı, fakat Lübnan'da ihtilaf azalmadan sürdüğü müddetçe itibarlarını yeniden kazanmaları çok zor. Lübnan Şiası politik olarak daha aktif olunca, liderlerinin giderek Suriye ve İran'ın isteklerine boyun eğmesi manalıdır.

Çev.: Mehmet Demirhan

 

Dipnotlar:

1- en-Nehar, 12 Mayıs 1977.

2- Aynı yerde.

3- Aynı yerde.

4- Aynı yerde.

5- Marius K. Decb, 'Lebanon: prospocts for nationa] rcconciliation in the mid-1980's', Middle East Journal, 38 (2), Bahar 1984, s. 269.

6- Aynı yerde, s. 268.

7- Marius Deeb, Militant İslamic Movements in Lebanon: Origins, Social Basis and Ideology, Occassional Papers Series, Center of Contemporary Arab Studies, Georgetown University, Washington DC, 1986, s. 10.

8- Aynı yerde.

9- Kerim Pakradouni, La Paix Manquee, Le mandal d'Elias Sarkis 1976-1982, Beyrut: Fiches du Monde Arab 1983, s. 106.

10- el-Mesira, 62, 3 Ocak 1987, s. 14; el-Mesira Lübnan güçlerinin haftalık dergisidir.

11- Aynı yerde.

12- Deeb, Militant İslamic Movements in Lebanon, s. 11.

13- el-Mesira, 62, 3 Ocak 1987, s. 14.

14- Aynı yerde, s. 12; el-Vatan el-Arabi, 12-538, 6 Haziran 1987, s. 18-19.

15- Milhaq Harahat Amal, Beirut: Amal Central Information Committee (tarihsiz), s. 14-23.

16- Aynı yerde, s. 27.

17- Aynı yerde, s. 33-34.

18- Aynı yerde, s. 41-42.

19- Marius Deeb, The Lebanese Civil War, Pracger Publisher: New York, 1980, s. 75.

20- Mithaq Harakat Amal, s. 42.

21- Aynı yerde, s. 43.

22- Aynı yerde, s. 48.

23- Aynı yerde, s. 49-50.

24- Aynı yerde, s. 53.

25- Aynı yerde, s. 53-54.

26- Aynı yerde, s. 56, 58.

27- Muhammed Hüseyin Fadlullah, El-İslam ve Mantık el-Kuvve, 2. baskı, Beyrut: el-Muassat el-Camii-ya lil Dirasat vel-Neşr vel-Tevzi, 1981, s. 298.

28- Deeb, Militant İslamic Movements in Lebanon, s. 16.

29- Aynı yerde, s. 14.

30- Aynı yerde, s. 12-13, 15.

31- el-Ahd, 57, 25 Temmuz 1985, s. 8 [el-Ahd, Hizbullah'ın en meşhur gazete yayımdır],

32- Aynı yerde.

33- Aynı yerde.

34- el-Ahd, 59, 8 Ağustos 1985, s. 10.

35- Aynı yerde, s. 11.

36- Aynı yerde, s. 10.

37- el-Ahd, 60, 15 Ağustos 1985, s. 7.

38- el-Ahd, 62, 29 Ağustos 1985, s. 9.

39- el-Ahd, 64, 12 Eylül 1985, s. 8.

40- Aynı yerde.

41- Aynı yerde.

42- Aynı yerde.

43- 'Hizbullah: Hareket-i Askeriyye em Siyasiyye em Diniyye?' eş-Şira, 17 Mart 1987, s. 19-20.

44- Deeb, Militant İslamic Movements in Lebanon, s. 19.

45- Aynı yerde, s. 27; bu, Mayıs 1986'da İran Başbakan yardımcılarından Ali Rıza Muayeri tarafından açıklandı.

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR