1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Nekbe'yi anarken: Avrupa yaptığını düzeltecek mi?
Nekbe'yi anarken: Avrupa yaptığını düzeltecek mi?

Nekbe'yi anarken: Avrupa yaptığını düzeltecek mi?

Kızımın Kudüs'teki hastaneye her gitmesi gerektiğinde İsrail işgal makamlarından askeri izin alması gerekiyor.

29 Mayıs 2025 Perşembe 21:36A+A-

Fareed Taamallah’ın Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.


Bu yıl Nekbe Günü'nde, Nekbe ve İsrail'in Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşı hakkında konuşmak üzere Avrupa'da çeşitli etkinliklere katılmaya davet edildim. Avrupa'yı ilk kez ziyaret etmiyor olsam da, Filistin dışındaki Nekbe Günü etkinliklerine ilk kez katılıyordum. Bu gerçekten eşsiz bir deneyimdi ve içimde çelişkili duygu ve düşünceler uyandırdı.

Öncelikle, İsrail işgal ordusunun vahşetinden, kurşunlarından, göz yaşartıcı bombalarından ve tutuklamalarından korkmadan, barışçıl ve özgür bir ortamda Nekbe anma etkinliğine ilk kez katıldım. Tamamen zıt bir ortamda ve özgürlük, güvenlik ve refahın tadını çıkaran bir kitleyle halkımın soykırımı, baskısı ve açlıktan ölümü hakkında konuşmak ironik hissettirdi. Bu huzurlu yerlerde ve bu insanlarla, Filistin'in güzelliği ve farklı çevresi hakkında, edebiyat, kültür, sanat, folklor ve tarım hakkında - gurur duyduğumuz ve dünyayla paylaşmak istediğimiz şeyler hakkında - konuşmayı çok isterdim. Ne yazık ki hiçbir ses İsrail bombalarının sesinden, Gazze ve Batı Şeria'daki aç ve acı çeken insanların iniltilerinden daha yüksek değil.

İşgal altındaki topraklardan gelen bir Filistinli olarak sınırsız hareket özgürlüğü beni çok şaşırttı. Avrupalıların, özellikle iki dünya savaşı sırasında ülkelerinin yaşadığı trajediler hakkındaki konuşmalarından da ilham aldım. Halkım bu trajedileri yaşamaya devam ederken, bu trajediler fotoğraf arşivlerinde ve müzelerde korunarak geçmişin bir parçası haline geldi.

Seyahat özgürlüğü

Avrupa'da dolaşım özgürlüğü bizleri, özellikle de Filistinlileri ilk şaşırtan şeydir. Avrupa'da herhangi bir yere denetim ya da engelleme olmaksızın seyahat edebilmeniz, işgal altındaki topraklardaki yaşamımızla tam bir tezat oluşturuyor.

Biz Filistinlilerin, yani yerli halkın, İsrail işgal makamları tarafından Yeşil Hat'a gidip gelmemize ve tarihi Filistin'in kalbinde yer alan Kudüs'ü ziyaret etmemize izin verilmiyor. Ayrıca Batı Şeria içinde, bir şehirden diğerine, hatta bir köyden diğerine, kontrol noktalarından, bariyerlerden, duvarlardan ve genellikle kapalı olan kapılardan geçmeden seyahat edemiyoruz. Batı Şeria'nın tepelerinden sadece birkaç kilometre öteden görülebilen Akdeniz, Filistinliler için ulaşılmaz bir hayal.

Geçtiğimiz kasım ayından bu yana Ramallah'ta yaşadığım yerden 50 kilometre uzaklıktaki çiftliğimi ziyaret edemiyorum. Düzinelerce kontrol noktası beni memleketim Kira'dan ayırıyor. Onları geçmek saatler alabiliyor ve bazen başaramıyorum bile. Aynı zamanda, Yahudi yerleşimcilerin işgal altındaki topraklarda, Filistinliler için belirlenmiş yollardan ayrı trafik şeritlerinde neredeyse hiç engellenmeden serbestçe hareket etmelerine izin veriliyor.

Filistin'den diğer ülkelere seyahat etmek Filistinliler için yakındaki Tel Aviv Havaalanı üzerinden mümkün değil. Bunun yerine Ürdün'e seyahat etmek ve İsrail'in kontrolü altındaki kara sınırını geçmek gerekiyor. Bu süreç zaman alıcı, zor ve külfetli prosedürler içeriyor ve kişisel araçların kullanımı yasak.

Geçmişten Gelen Duvarlar

Slovenya ve İtalya ziyaretim sırasında Slovenya-İtalya sınırında bulunan Gorizia şehrini ziyaret ettim. Gorizia iki bölümden oluşuyor: eski İtalyan şehri Gorizia ve bitişiğindeki Sloven şehri Nova Gorica (Yeni Gorizia). İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yetkililer, bir kısmı İtalya'nın diğer kısmı ise eski Yugoslavya'nın kontrolünde olan şehrin iki bölümünü birbirinden ayıran bir duvar inşa etmiştir.

Duvar artık geçmişin bir parçası. 2004 yılında yıkılan duvarın bir kısmı Avrupa'nın acı dolu geçmişinin bir kanıtı olarak kaldı. Şimdi ise her iki ülkeden turistlerin ve çocukların ziyaret ettiği, şehrin tarihindeki bu karanlık dönemi nasıl yaşadığına dair açıklamaları dinledikleri bir turistik cazibe merkezi. Ben bu karanlık geçmişin açıklamasını Avrupa'da dinlerken, bugün İsrail işgali altında yaşıyorum. Apartheid duvarı göz alabildiğine uzanıyor, Kudüs şehrini ve halkını benim yaşadığım komşu şehir Ramallah'tan ayırıyor. İsrail'in Filistin toprakları üzerine inşa ettiği devasa, çirkin beton duvar aileleri birbirinden ayırıyor. Bir Filistinli olarak ben Ramallah'a komşu olan Kudüs'e seyahat edemiyorum ama İsrailliler bunu sorunsuzca yapabiliyor.

Slovenya'nın başkenti Ljubljana'ya yaptığım ziyaret, Slovenlerin, şehrin Naziler tarafından işgali sırasında Almanya ve İtalya tarafından Ljubljana'nın etrafına inşa edilen duvarın bulunduğu alanı taklit eden bir yolda yürüdükleri yıllık etkinliğe denk geldi. Sloven ailelerin, çirkin bir ırkçı duvarın çirkin hatırasını anan güzel bir yol boyunca sessizce ve barışçıl bir şekilde yürüdüklerini gördüm.

Çocuklarım da dâhil olmak üzere halkım bu acı gerçekle yaşamaya devam ediyor. Kızımın Kudüs'teki hastaneye her gitmesi gerektiğinde İsrail işgal makamlarından askeri izin alması gerekiyor. Bazen bu izin reddediliyor, çoğu durumda da “güvenlik gerekçesiyle” duvarı geçmem yasaklandığı için ona hastaneye kadar eşlik etmem engelleniyor.

Partizan - Yugoslav direniş hareketi

Ziyaretim sırasında, İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan ve Alman işgalcilere karşı direnen devrimci Partizan hareketini yücelten birçok halk şarkısı dinledim. Sloven halkı bugün Partizan'ın şarkılarını ve hikâyelerini, işgale karşı direnişi, kurtuluş ve kurtuluş arayışı nedeniyle gurur ve hayranlıkla izliyor ve üyelerini kahramanlar, şehitler ve özgürlük savaşçıları olarak görüyor.

Bu devrimci şarkıları duyduğumda, Filistin devriminin şarkılarını hatırladım ve “Fedai” ya da şehitlerin hikâyesinin Filistin folkloruna nasıl girdiğini ve devrim ve ayaklanma hikâyelerinin nasıl popüler mirasımızın bir parçası haline geldiğini hatırladım. Filistin kurtuluş hareketi terörist bir hareket olarak görülüyor; sadece İsrail'de değil, Avrupa'da ve diğer birçok Batı ülkesinde de şeytanlaştırılıyor ve yasaklanıyor.

Sosyal medya platformları bile direnişi yücelten ya da öven herhangi bir şarkı, fotoğraf ya da paylaşımı terörizme teşvik olarak değerlendirerek yasaklıyor. İsrail, Filistin vatandaşlarını Facebook veya Instagram'daki bir paylaşım nedeniyle sık sık tutuklarken, Telegram ve TikTok kullananlar da zulme uğruyor ve bazen kontrol noktalarında tutuklanıyor.

Avrupa: Halk Dayanışması ve Resmi Suç Ortaklığı

Ziyaretim sırasında Avrupa halkının Filistin'le dayanışmasının boyutunu ve öğrenciler, öğretmenler, işçiler ve sanatçılar arasında haklı davamıza duyulan sempatiyi hissettim. Gittiğim her yerde Filistin broşürleri, sloganları ve bayrakları gördüm.

Bu popüler sempati ve gösteriler henüz hükümetlerin İsrail işgalini destekleyen politikalarını kökten değiştirmeleri için gerekli baskı düzeyine ulaşmadı. Avusturya ve Almanya gibi bazı Avrupa ülkeleri İsrail işgaline sınırsız destek vermeye ve antisemitizmle mücadele bahanesiyle Filistin yanlısı gösterileri engellemeye ya da bastırmaya devam ediyor.

Ancak bu gösteriler ve hareketler Slovenya, İspanya ve İrlanda gibi ülkelerde de etkisini göstermeye başlamıştır.

Eve dönüş gerçeği

Avrupa'da birkaç gün geçirdikten sonra, bir kez daha İsrail kontrol noktalarından ve bariyerlerinden geçerek, hızla artan yerleşimlerin ve aşırı şiddet yanlısı yerleşimcilerin yakınından geçerek eve döndüm. Son günlerde Batı Şeria'da, özellikle de Bruqin, Kafr ad-Dik, Sinjil ve Turmusayya gibi komşu köylerde barbar yerleşimci saldırılarında belirgin bir artış yaşandı.

Gazze'deki açlık ve soykırım politikası zirveye ulaştı; insanlar ya açlıktan ya füzelerden ya da ilaçsızlıktan ölüyor. Birçok Avrupa ülkesi Gazze'de gerçek bir kıtlık yaşanması karşısında sessiz kalmayacaklarını ilan ederek İsrail ile ortaklık ve işbirliğini durdurma tehdidinde bulundu. Avrupa, İsrail Devleti'nin kurulmasında, desteklenmesinde, silah ve siyasi koruma sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Artık bunu durdurmanın, hatalarını düzeltmenin ve tarihin doğru tarafında yer almanın zamanı gelmiştir.

İsrail'e karşı küresel protestoların kritik bir noktaya ulaştığına ve birçok ülkenin politikalarında İsrail'e karşı daha fazla boykot, elden çıkarma ve yaptırım yönünde radikal bir değişime tanık olacağımıza inanıyorum. Bu, soykırımın durdurulmasına ve işgalin sona erdirilmesine yardımcı olacaktır. Çocuklarımın benim yaşadığımdan daha iyi bir gerçeklikte yaşamalarını sağlayacak, böylece soykırım ve baskı geçmişin bir parçası haline gelecek ve çocuklarım benim asla sahip olamadığım özgürlük ve barışı deneyimleyecektir.

 

*Fareed Taamallah, Ramallah'ta yaşayan Filistinli bir gazeteci, çiftçi, siyasi ve çevre aktivistidir.

HABERE YORUM KAT