1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. İsveç'ten Gazze'ye: Bir aile buluşması ve ardından gelen felaket
İsveç'ten Gazze'ye: Bir aile buluşması ve ardından gelen felaket

İsveç'ten Gazze'ye: Bir aile buluşması ve ardından gelen felaket

Kuzenlerim teyzemle birlikte Gazze'yi ilk kez ziyaret ettiğinde, neşeli buluşmamız savaşın patlak vermesiyle kısa sürede bir kâbusa dönüştü.

02 Mayıs 2025 Cuma 19:10A+A-

Mariam Mushtaha’nın We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Beş teyzem var ve bunlardan biri olan Eman'ın kalbimde özel bir yeri var. Ben dört yaşındayken evlendi ve kısa bir süre sonra İsveçli eşiyle birlikte yeni hayatlarına başlamak için Stockholm'e taşındılar. Orada Samera ve Retal adında iki güzel kızları oldu.

Eman Teyze, kızlarına anavatanları Filistin'i göstermenin ve onlara kuzenleri ve teyzeleriyle tanışma fırsatı sunmanın zamanının geldiğine karar verdi.

Oraya vardıklarında Samera ve Retal nihayet kuzenleriyle tanışacakları için çok mutluydular ve kız kardeşler de uzun bir ayrılıktan sonra birbirlerini görecekleri için heyecanlıydılar. Büyükanne ve büyükbabalarımızın evinde birlikte kahkahalar atarak ve anılar biriktirerek neşeli bir gün geçirdik.

Ne yazık ki bu buluşma 7 Ekim 2023'te Gazze Savaşı'nın patlak vermesinden sadece birkaç gün önce gerçekleşti ve aniden acı verici bir trajedinin içine itildik. Akrabalarımız İsveç vatandaşı olsa da, yaşananlar, savaş karşısında hiçbir pasaportun onları olacaklardan koruyamayacağının acımasız bir hatırlatıcısıydı.

Tel Al-Hava'dan El-Şucaiye’ye

Tel Al-Hava, konumu nedeniyle İsrail savaş stratejisi için çok önemliydi. İsrail güçleri bölge sakinlerini terörize etmek ve bölgeyi terk etmeye zorlamak için çeşitli taktikler kullandı. Planları bölgeyi tamamen boşaltmak, Netzarim'i kolayca işgal etmelerine ve kuzey ile güney arasında bir bölünme dayatmalarına izin vermekti. Komşularımızın çoğu kaçmak zorunda kaldı, ancak biz durum daha da kötüleşene kadar kalmaya karar verdik ve kalmanın kesin ölüm anlamına geldiğini anladık.

İki seçeneğimiz vardı: ya güneye gidip Mısır'a açılan Refah sınır kapısının açılmasını bekleyecektik ya da kuzeyde kalacaktık. Savaşın yakında biteceğini umarak kuzeyde kalmayı seçtik. Ancak İsrail saldırıları giderek yaklaştığında evimizi terk etmek zorunda kaldık. Dışarı adımımı attığımda kalbimi derin bir keder kapladı. Bu ayrılığın uzun süreceğini ve dönüşümüzün yakın olmayacağını hissediyordum.

Evimize en yakın sığınak olan El-Kuddüs Hastanesi'ne doğru yola çıktık. İki gün boyunca kaosun ortasında orada kaldık ve sonunda güvende olmayı umduğumuz El-Şucaiye’deki büyükannem ve büyükbabamın evine doğru yola çıktık.

Bombaların altında kahkahalar

Evleri çok küçüktü, evlerin birbirine yakın olduğu ve yerinden edilmiş insanlarla dolu eski bir mahallede yer alıyordu. Yirmi dört kişi küçücük bir alanda yaşıyorduk ama yine de birlikte unutulmaz anılar yaşadık. Her sabah kahvaltı için toplanır, kahkahalarımızı ve hikâyelerimizi paylaşırdık. Ancak patlama sesleri sık sık birlikteliğimizi böler, yemeğimizi bitirmemizi zorlaştırırdı.

Aramızda kuzenlerim de vardı: Samera ve kız kardeşi Retal, ayrıca Lian ve kız kardeşi Sara. Oyuncak bebeklerle oynarlar, evi enerji ve mutlulukla doldururlardı. Ama ne zaman bir hava saldırısı duyulsa, hemen annelerine koşup teselli ararlardı.

Büyük saldırı

9 Kasım gecesi patlamalar durmadı ve zihinlerimiz huzur bulamadı. Çocuklar dışarıda olup biten her şeyden habersiz uykuya teslim oldular. Ertesi sabah saat 8 sularında ben hala uyumaya devam etmişim. Kalktığımda Samera yatakta yatıyordu ve Retal, Lian'ın yanında, yerde oynuyordu. Korkunun ortasında, gecenin sertliğini geride bırakırken masum kahkahaları bir huzur anına dönüştü.

Sonra bir anda her şey karanlığa gömüldü. Hava o kadar tozluydu ki gözlerimi açmakta zorlandım. Kendimi kapana kısılmış, hareket edemez halde buldum. İşte o zaman evin saldırıya uğradığını anladım.

Kurtarma girişimleri çığlıklara karıştı

Ev küçüktü ve bazılarımız saldırıdan yara almadan kurtuldu, ancak kuzenlerim ve benim bulunduğumuz oda en fazla hasarı aldı ve hepimiz yaralandık ve enkaz altında kaldık. Annem ve teyzelerim kızlarının enkaz altında kaldığını fark ettiklerinde çaresizlik içinde çığlık attılar. Çığlıklar havada yankılandı, korku ve çaresizlikle doluydu.

Komşular yardıma koştu, ağır enkaz bloklarını kaldırdılar. Onlar bizi kurtarmak için yorulmadan çalışırken zaman uzuyor gibiydi. Bir süre sonra bizi dışarı çıkarmayı başardılar. Ama Retal... o hâlâ kapana kısılmıştı. Sesi artık duyulmuyordu ve nefes alış verişi zayıflamıştı, zar zor duyuluyordu.

Birkaç denemeden sonra ve komşuların yardımıyla nihayet Retal'i çıkarmayı başardılar. Kanı her yerdeydi, yere ve enkaza bulaşmıştı. Annesi Eman az önce tanık olduğu şeyi tam olarak kavrayamamış bir halde sessizce duruyordu.

Parçalanmış bir aile

Retal hastaneye yetiştirildi, ancak ilk seçenek olan El-Ahli Arap Hastanesi, 17 Ekim'de bahçesinin bombalanmasının ardından hizmet dışı kaldı. Geriye kalan tek seçenek El-Şifa Hastanesi'ydi ve o da zaten hastalarla dolup taşıyordu. Eman Teyze hastanede Retal'in yanında kalırken diğer kızı Samera bizimle kaldı. Yakında döneceklerine ve durumun iyileşeceğine inanıyorlardı.

Bu umut, yıkıcı haberi aldığımızda paramparça oldu: El-Şifa Hastanesi İsrail ordusu tarafından kuşatılmıştı ve hastaneye ulaşmak imkansız hale gelmişti.

Oradaki insanlar saldırı altında ağır koşullara katlanmak zorunda kaldı. Dışarıda İsrail İşgal Güçleri varken, binalar arasında hareket etmek ve hatta pencereden dışarı bakmak bile onları yakındaki çatılarda konuşlanmış keskin nişancılar için kolay bir hedef haline getirebilirdi. Sürekli korku çok boğucuydu ve en küçük bir hareket bile hayatlarına mal olabilirdi.

Gün geçtikçe yiyecek giderek azalıyordu. Yaraları nedeniyle zaten zayıflamış ve acı içinde olan Retal, kendini erişte ve konserve yiyeceklere bel bağlarken buldu, iyileşmek için ihtiyaç duyduğu besleyici yemekleri yiyemiyordu.

Ateş altında tahliye

Retal, aynı acı gerçeği paylaşan binlerce çocuktan biriydi: yemek yok, uyku yok ve huzur yok. Bu mücadelelerin üzerine, İsrail ordusu 15 Kasım'da El-Şifa Hastanesi'ne bir baskın düzenledi ve binaya girdi. Birçok kişi tutuklandı ve diğerleri ayrım gözetilmeksizin öldürüldü.

Ancak bu Siyonist askerler için yeterli değildi, bu yüzden tüm hastalara hastaneyi derhal terk etmelerini emrettiler. Bazıları tahliye edilebildi, ancak Retal gibi kritik durumda olan diğerleri özel ekipman olmadan ayrılamadı. Ambulanslar mümkün olduğunca çok sayıda hastayı tahliye etmek için yorulmadan çalıştı.

Retal ve annesi de tahliye edilenler arasındaydı ve Han Yunus'taki Gazze Avrupa Hastanesi'ne nakledildiler. Kuzeydeki tüm hastaneler yıkıldığı ya da çalışamaz hale geldiği ve güneye kaçmak tek seçenek olduğu için bu hareket çok önemliydi.

Mısır'a Yolculuk

Şimdi, Retal ve annesi kendilerini Retal'in kuzeyde bizimle kalan kız kardeşi Samera'dan ayrı buldular. Ne yazık ki vedalaşma şansları bile olmadı. Kader onları savaşın dehşetini her biri farklı yerlerde ve koşullarda olmak üzere tekrar tekrar yaşamaya zorladı.

Refah'ın işgalinden önce, Retal'in operasyonu için Gazze'den Mısır'a gitmeyi başardılar. Eman Teyzem bizi her aradığında, “İkinci parçamı Gazze'de bıraktım” derdi, yani ikinci kızı Samera'yı. Onu geride bırakmanın acısına rağmen teyzemin başka seçeneği yoktu. İleri tıbbi bakım olmadan Retal'in hayatta kalması söz konusu değildi.

Samera yaklaşık altı ay bizimle kaldı. Henüz 12 yaşında olmasına rağmen, gücü ve sabrı bizi hayrete düşürdü. Her dua edişinde onu secdede, gözlerinde yaşlarla Allah'tan onu ailesine kavuşturmasını isterken görüyordum.

Ramazan ayında Samera, genç yaşına rağmen cesurca güneye gitmeye ve Gazze'yi tek başına terk etmeye karar verdi. Netzarim koridorunu başarıyla geçti ve güvenli bir şekilde güneye ulaştı. Bu şanslı bir kaçıştı: Onun ayrılışından bir gün sonra El-Şifa Hastanesi'ne yapılan ikinci baskın hiç kimsenin güneye gitmesine izin vermedi.

Beklenen kavuşma

Aile uzun ve acı dolu bir ayrılığın ardından Mısır'da yeniden bir araya geldi. İsveç'e dönmeden önce Retal'in ameliyatı için bir süre orada kaldılar. Gazzeli doktorlar en kötü koşullarda bile Retal'e yardım etmek için ellerinden geleni yapmışlardı. Retal, “Melek gibiydiler,” diyor. Ancak kuzenimin yaralanması o kadar ağır ve karmaşıktı ki İsveçli doktorlar bile acısını dindirmekten ve yaralanmanın şiddetini azaltmaktan başka bir şey yapamadı; kimse onu iyileştiremedi.

Katlandıkları tüm zorluklara rağmen Retal'in gülümsemesi solmadı ve teyzemin sabrı tükenmedi. Bir zamanlar savaşın dehşetini yaşamışlar, ancak koşulları ne olursa olsun tüm Filistinliler gibi, baskı karşısında güçlü ve kararlılar. Anavatanlarını özgür, Siyonist işgalin her izinden kurtulmuş görmek için her türlü mücadeleye hazırlar.

Şimdi, Retal ve Samera okullarına geri döndüler ve Eman teyzem bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ona güzelliğin ve umudun sembolü olarak Yasmeen adını verdi; daha iyi bir gelecek ve özellikle de en trajik deneyimin üstesinden gelen Retal için tam bir iyileşme umudu.

 

* Mariam Mushtaha, Gazze İslam Üniversitesi'nde İngilizce çeviri bölümünde ikinci sınıf öğrencisi. Savaşın zorluklarına rağmen, deneyimlerini ifade etmek, gerçekliği belgelemek ve anlatılmamış hikâyeleri paylaşmak için bir araç olarak kullanarak yazmaya karşı derin bir tutku geliştirdi. Sözcükleri aracılığıyla çevresindekilerin direncini, acılarını ve umutlarını yakalamaya çalışıyor. Mariam, bu tür denemeler aracılığıyla yazma becerilerini geliştirmeye kendini adamıştır. Profesyonel bir yazar ve Gazze halkının sesi olmak istiyor.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum