
İsrail'in Suriye'ye karşı devam eden saldırganlığının hedefleri
Yeni Suriye rejimi işgalci İsrail tarafından artık bir düşman olarak görülüyor ve İsrail yeni yöneticilerinden korkuyor.
Aziz Mustafa’nın MEMO’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.
İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırgan operasyonları havadan ve karadan devam etmekte ve Suriye yönetiminin iç meselelerle meşgul olduğu bir dönemde yeni gerçeklikler dayatmaktadır. Bu da İsrail'in Suriye'ye yönelik yaklaşımının sadece askeri saldırılardan ibaret olmadığını, daha ziyade Ekim 2023'te Gazze'ye yönelik saldırısının başlangıcında ilan ettiği gibi Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeyi hedeflediğini gösteriyor.
İsrail'in Suriye'ye yönelik devam eden saldırıları, başta sınırların yeniden çizilmesi ve Esed'in devrilmesinden bu yana İsrail'in işgal ettiği bölgelerde askeri varlığını sürdürmesi olmak üzere çeşitli amaçlara hizmet ediyor. İsrail ayrıca, ülkedeki yabancı varlığının geleceğine ilişkin tartışmaların bir parçası olarak, Suriye topraklarına yönelik saldırıları konusunda Washington ile mutabakat sağlamaya çalışıyor.
Bir diğer kilit hedef ise İsrail'in 7 Ekim'de Hamas'ın sınır ötesi saldırısını engellemedeki başarısızlığından ders çıkarması ve böyle bir senaryonun Suriye cephesinde tekrarlanmamasını sağlama çabasıdır. Suriye ordusunun savaş kabiliyetlerinin kalıntılarını hedef alarak Suriye'nin İsrail'e düşman güçler için bir ileri üs haline gelmesini önlemek, Suriye'den Lübnan'a silah kaçakçılığını sona erdirmek ve Türkiye'nin Suriye'de artan etkisine karşı koymak bu hedefler arasında yer alıyor. İsrail'in en büyük ve en önemli bölgesel düşmanı olan Türkiye, İsrail'in saldırganlığını sürekli olarak kınıyor ve olası çatışmalara karşı uyarılarda bulunuyor, zira Ankara Suriye'yi giderek daha fazla stratejik arka bahçesi olarak görüyor.
İsrail'in Suriye'ye son müdahalesi, Şam'ın güneydoğusundaki “Jaramana'daki Dürzileri koruma” bahanesiyle askeri bir tehdit şeklinde geldi. Bu hamle İsrail'in, İsrail'e düşman İslamcı unsurlardan oluştuğunu iddia ettiği Suriye'nin yeni yönetimine ilişkin endişelerini yansıtıyor. Mevcut belirsizlik ortamında İsrail'in kuzey sınırlarındaki tehditler daha belirgin hale geliyor.
İsrail'in Suriye'ye yönelik son eylemleri stratejik bölgeleri kontrol etme arzusunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum henüz erken aşamalarda ve Suriye güçleriyle doğrudan çatışmalar henüz yaşanmamış olsa da, İsrail'in Suriye topraklarında bir askeri operasyona hazırlanmasıyla birlikte bu tür çatışmalar kaçınılmaz hale gelebilir.
İsrail'in Suriye'ye artan müdahalesi bölgesel güç mücadelesinde yeni bir döneme işaret ediyor. Türkiye, Suriye'yi ulusal güvenliğinin bir arka bahçesi olarak görerek sınırlarını güvence altına almaya çalışırken, İsrail silahlı İslamcı gruplarla ilgili endişeleri bahane ederek nüfuzunu sınırlarının ötesine taşıyor. Bu durum, Suriye'nin Dürzi nüfusunu korumaya yönelik son iddiasını, özellikle de Esed'in devrilmesinin ardından İran'ın çatışmadan dışlanmasının ardından, Suriye üzerinde tırmanan İsrail-Türkiye rekabetinde önemli bir kilometre taşı haline getiriyor.
İsrail'in en endişe verici senaryolarından biri -ki giderek daha makul görünüyor- Türk askeri güçlerinin Suriye'de bulunması. İsrail'e göre bu bir “felaket” olacak, tampon bölgeleri, Hermon Dağı'nın zirvesini önleyici bir şekilde işgal etmesine ve kontrolünü Suriye topraklarına doğru genişletmesine yol açacak, ayrıca başta Kuneytra, Dera ve Süveyda olmak üzere Suriye'nin güneyinin tamamen silahsızlandırılmasını talep edecektir.
İsrail'in kayda değer bir ifşası, başbakanın askeri sekreterinin Rusya'nın Suriye'deki üslerinden aceleyle çekilmemesini talep etmek üzere Moskova'ya gönderilmesidir; zira İsrail'in Rusya'nın varlığını Türkiye'nin etkisine tercih ettiği bildirilmektedir.
İsrail'in Suriye'ye yönelik agresif eylemleri, kuzey komşusundaki son gelişmelere yönelik çelişkili tutumlarından kaynaklanıyor. Birçok İsrailli başlangıçta Esed'in düşüşünü Tel Aviv için bir zafer olarak görürken - Lübnan'da Hizbullah'ı zayıflatmak, Gazze'de Hamas'ı vurmak ve İran'ın etkisini azaltmak - İsrail değerlendirmeleri hızla değişti. Yeni Suriye rejimi artık bir düşman olarak görülüyor ve İsrail yeni yöneticilerinden korkuyor.
Esed ve rejiminin Suriyeli muhalifler tarafından birkaç gün içinde hızla devrilmesi Tel Aviv'de büyük bir kaygı yarattı. Bu durum, üç gün içinde Suriye'nin hava ve deniz askeri kabiliyetlerinden geriye kalanları ve önemli askeri araştırma merkezlerini yok eden geniş çaplı önleyici saldırılara yol açtı. İsrail bu saldırıları Esed'in gizli kimyasal silah stoklarını ortadan kaldırma çabaları olarak gerekçelendirdi. Buna ek olarak İsrail, Golan Tepeleri'nin önemli bir bölümünü işgal etti ve 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması'nı geçersiz ilan ederek yeni Suriye'ye karşı fiilen savaş ilan ettiğinin sinyallerini verdi.
İsrailli yetkililer Suriye'deki yeni İslamcı siyasi güçler ile Hamas arasındaki ideolojik benzerliklerden açıkça endişe duyuyor. Her ne kadar Suriye'nin yeni lideri Ahmed El-Şara 'El-Colani' Hamas'tan daha radikal bir Selefi-cihatçı geçmişe sahip olsa da İsrail'in bu hareketle yaşadığı deneyim acı bir ders oldu.
Esed'in düşüşü İsrail'in kuzey sınırı boyunca daha fazla istikrarsızlık korkusunu artırırken, İsrail aynı zamanda bunu bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirmek için bir fırsat olarak görüyor. Ancak İsrail karşıtı güçlerin Suriye'de iktidarı konsolide etme ihtimali, durumu daha da karmaşık hale getiren önemli bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
HABERE YORUM KAT