
İsrail, Han Yunus'u ezerken Filistinlilere nefes aldırmıyor
Tükenmiş siviller günlerini bir geçici barınaktan diğerine koşarak geçirirken, Gazze'deki savaş korkunç yeni bir aşamaya girdi.
Ahmed Abu Artema’nın MEE’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
İsrail ordusu geçen hafta sosyal medyada Arapça bir duyuru yayınlayarak “benzeri görülmemiş bir saldırı” öncesinde Gazze'nin Han Yunus bölgesini terk etmelerini emretti.
Filistinlilere batıya, el-Mevasi'ye doğru kaçmalarını emreden açıklamada, Han Yunus'un bundan böyle “tehlikeli bir savaş bölgesi” olarak kabul edileceği belirtildi.
Emrin yanında Han Yunus'un çoğu kırmızıyla gölgelenmiş mahallelerini gösteren bir harita ve Mevasi “insani bölge ”sini işaret eden bir ok yer alıyordu.
Uyarının yayınlanmasından dakikalar sonra sokaklar amaçsızca dolaşan on binlerce insanla doldu. Arkadaşım gazeteci Saleh al-Natour, o gün tanık olduklarını tarif etmenin zor olduğunu söyledi.
Natour bana “Acı ve zulmün bir kez daha insan suretinde bu şehirde yürüdüğünü gördüm” dedi. “Doğudan batıya doğru gruplar halinde kaçıyorlardı, sonsuz bir insan seli gibi; bitkin, zayıf bedenler yırtık paçavralar gibi sendeliyor, etrafı saran yıkımın tozuyla kaplanıyordu.”
“İnsanların ne söyleyeceklerini ya da nereye gideceklerini bilmeden sokaklarda başıboş dolaştıklarını gördüm” diye ekledi. “Aç ve susuz bir şekilde su aradılar. Yorgunluk ve korkudan sokaklarda yığılıp kaldılar.”
Natour, İsrail savaş uçakları üzerlerinde uçarken birçok insanın “dar alanlara sıkıştığını” söyledi: “İnsanlar tepelerinde uçaklar varken sokaklarda koşuşturuyor.”
Sokaklar ızdıraptan doluydu
Videoya kaydedilen bir sahnede, engelli bir çocuk için tekerlekli sandalye iten genç bir adam görülüyor. Boynunda küçük bir çanta, sırtında başka bir çanta ve elinde içinde iki somun ekmek bulunan plastik bir poşet taşıyordu.
Daha önceki bir İsrail saldırısı nedeniyle tahrip olmuş bir yolun ortasında ve kızgın güneşin altında genç adamın gücü tükendi. Tekerlekli sandalyeyi itmeyi bıraktı ve yolun ortasına oturdu.
Yanında, Gazze'deki Filistinli kadınların kıyafet değiştirmeye vakit bulamadıklarında genellikle çabucak giydikleri türden bir namaz elbisesi giyen bir kadın vardı. Elinde bir battaniye tutan kadın genç adama -belki de oğlu ya da kardeşi- yaklaştı ve elini uzatarak kalkmasına yardım etmeye çalıştı.
Hıçkırıkları arasında nefes nefese kalmış, sözleri gözyaşlarına karışmıştı: “Biz ölüyoruz. Bizi öldürselerdi daha merhametli olurdu. Bittik, tükendik. Biz hayvan değiliz. Biz insanız.”
Bir başka sahnede, hasta bir kadın bir yığın battaniyeyle örtülü bir hastane yatağında yatıyordu. Bacaklarından biri yatağın kenarından sarkıyordu ve dört kişi tarafından molozlarla dolu paramparça bir yol boyunca çekilerek tehlike bölgesinden uzaklaştırılmaya çalışılıyordu.
Gazeteci Iman Baroud yaşanan trajedinin boyutlarının kelimelerin ifade edebileceğinden çok daha büyük olduğunu söyledi:
“Sokaklarda tanık olduğum dehşet yüzünden kendimi hasta hissediyorum - bunu tarif edemem,” dedi. “Yürümekten bitap düşmüş, ana yolun kenarlarında, malları çoktan boşalmış satıcı tezgâhlarının içinde uyumaya karar vermiş anneleri ve kız kardeşleri gördükçe içim parçalanıyor.”
Baroud, “Kırılgan, ince, aç bedenleri kaldırımda uzanırken, başlarını annelerinin kucağına yaslamış, dinlenmeyi değil eziyeti çağrıştıran bir şekilde uyuyan çocukların görüntüsü” dedi.
Bu savaşın her aşamasını yaşamış biri olarak, son dehşetin Gazze halkının daha önce tanık olduğu hiçbir şeye benzemediğini de sözlerine ekledi.
“Sokaklar ıstırapla boğulmuş, gözyaşlarıyla tıkanmış durumda” dedi. “Kimse kimsenin yorgunluğunu görmüyor - herkes kendi yükünü ve üzüntüsünü sırtında taşıyor ve yoluna devam ediyor.”
* Ahmed Abu Artema, Filistinli bir gazeteci ve barış aktivistidir. 1984'te Refah'ta doğan Abu Artema, Al Ramla köyünden bir mültecidir. “Organize Kaos” adlı kitabın yazarıdır.








HABERE YORUM KAT