1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. "İslam medeniyet tarihinde şehir olgusu"
"İslam medeniyet tarihinde şehir olgusu"

"İslam medeniyet tarihinde şehir olgusu"

Özgür-Der Muş temsilciliği tarafından düzenlenen aylık seminer dizisinde, Dr. Furkan Çelebi "İslam Medeniyet Tarihinde Şehir Olgusu" başlıklı kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi.

07 Aralık 2025 Pazar 18:02A+A-

Dr. Furkan Çelebi, konuşmasına, şehirlerin yalnızca fiziki binalardan ibaret olmadığını, aynı zamanda akide, dünya görüşü ve değerler sistemi ile doğrudan ilgili olduğunu vurgulayarak başladı. Konuşmacı, insan ile mekân arasında karşılıklı ve interaktif bir ilişki bulunduğuna dikkat çekerek, "İnsanlar şehri inşa ederler ancak şehirler de aynı zamanda içinde yaşayan insanları değiştirip dönüştürürler" dedi. Bu çerçevede, her şehrin bağlı olduğu medeniyet tasavvuru ile kurulduğunu ve günümüz İslâm şehirlerinin geldiği noktanın, Müslümanların değerler ve öncelikler sistemindeki değişimle doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti.

Konuşmanın merkezi, İslam şehrinin ilk prototipi olan Yesrib’den Medine’ye dönüşüm süreci ve bu dönüşümün temel yapı taşları üzerine kuruldu. Hz. Peygamber’in attığı adımlarla Yesrib’in sıfırdan bir şehir devletine dönüştürüldüğünü belirten konuşmacı, bu modelin üç temel unsurunun altını çizdi: Mescid, Dârü’l-İmâre ve Pazar. Hayat görüşlerinin merkezine Tevhidi alan Müslümanların, şehirlerinin merkezine de Mescidi konumlandırdığını aktardı. Ulu Camiinin, Deyyân’ın (Allah'ın) evi olarak şehrin kalbi mahiyetinde olduğunu ve yolların oraya çıktığını vurguladı. Mescidin hemen yanındaki Dârü’l-İmâre (yönetim merkezi) birlikteliği, din ve dünya arasındaki sıkı ilişkinin bir tezahürü iken, Pazar'ın (Sûk) varlığı ise ticari hayatın ibadetlere öncelik verecek ve adil rekabeti sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini hatırlatan bir ahlakî denge unsuru olarak ele alındı.

Konuşmacı, merkez bölgenin aksine, yerleşim yerlerinin (İskân Bölgeleri) ise temel olarak mahremiyet anlayışı doğrultusunda şekillendiğini belirtti. Özellikle avlulu ev formu, yüksek duvarlar ve Batılı araştırmacıların "plansızlık" eleştirisine konu olan çıkmaz sokak uygulamalarının, İslami mahremiyet algısının ve komşu haklarının korunmasına yönelik bilinçli tasarımlar olduğunu ifade etti. Ayrıca İslâm şehirlerinin vahdet içinde kesreti (birlik içinde çeşitliliği) barındıran yapısına değinerek, Medine Vesikası örneğinde olduğu gibi mahalle sisteminin, farklılıkları (din, dil, ırk) koruma altına aldığını ve modern Batı şehirlerinin aksine tektipleştirmeyi reddettiğini söyledi.

Sonuç olarak, konuşmacı bugünün İslâm şehirlerinin yaşadığı kimlik krizine odaklandı. Şehirlerin artık merkezine kapitalizmi sembolize eden AVM’lerin yerleşmesiyle, teosentrik (din merkezli) modelin yerini ekonomi merkezli bir modelin aldığını kaydetti. Konuşmacı, bu fiziksel değişimin Müslümanların değer ve önceliklerinin değişmesiyle başladığını vurguladı: Müslümanlar Batılı değerleri benimsedikleri oranda Batı tarzı şehirler inşa etmekte, bu şehirler de onları daha fazla Batılılaştırmaktadır. Bu durumun, öncelikle problemin fark edilmesi ve ideal İslâm şehri tasavvuru üzerine nitelikli fikir teatilerinin yoğunlaştırılması ile çözülebileceği mesajıyla sunumunu tamamladı.

mus-20251207-01.jpg

mus-20251207-02.jpg

HABERE YORUM KAT