1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Güneş Britanya İmparatorluğu'nun üzerinde asla batmaz
Güneş Britanya İmparatorluğu'nun üzerinde asla batmaz

Güneş Britanya İmparatorluğu'nun üzerinde asla batmaz

İngiltere'nin sömürge ülkeleri olan Myanmar, Hong Kong ve Hindistan'daki liderler, İngiltere İmparatorluğu'nun baskıcı ve totaliter yasalarını uygularken eski sömürgeci efendilerini suçlamakta da herhangi bir beis görmüyorlar.

19 Nisan 2021 Pazartesi 17:10A+A-

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Timothy Mclaughlin / The Atlantic

Geçen ayın sonlarında, Myanmar'ın cuntasının lideri Min Aung Hlaing, ordunun "tarih yıllıklarına kazınmış muazzam prestijini" anlatmak için büyük bir geçit töreni düzenledi. Ülkenin darbesine karşı bir ayaklanma çıkmasın diye uğraşan yüzlerce asker, şafak vakti düzenli bir şekilde yürütüldü. Yanlarında kara duman saçan zırhlı araçlar gümbürdeyerek ilerlemeye çalışıyordu. Tıpkı eski günlerdeki İngiltere askerleri gibi. 

Myanmar’ın senelik ‘Silahlı Kuvvetler Günü' kutlanırken darbeci General Min Aung Hlaing, askeri kurumun "görkemli geçmişi"nin yükselen hikayesini anlattı. Ülkenin yakın tarihinin birçok yeniden anlatımında olduğu gibi, eski sömürge efendisinin suçlarına ve ordunun "İngiliz Emperyalistlerini yok etme" biçimine özellikle dikkat çekildi.

"Kimi yasaların sömürgeci devletler tarafından "sömürgelerini ve sömürge konularını kontrol etmek ve güvence altına almak için oluşturulduğu biliniyor."

Aslında, Myanmar (Burma olarak da bilinir) 1948'de bağımsızlığını kazanmış gibi görünebilir ancak ülkenin neredeyse tüm problemleri -gerçek veya algılanan- hala İngilizlerin bir eseri olarak görülüyor.

Yine de bu küçümseme biçimi ve suçlamalar, İngiltere'nin geride bıraktığı zahmetli yasaları ortadan kaldırmak için yeterli değil: Birbirini izleyen Burma hükümetleri, o yasaları eleştirmenlerini susturmak ve muhalefetlerini bastırmak için kullanmaktan hoşlandılar. Min Aung Hlaing de onlardan farklı olmadığını kanıtladı.

Min Aung Hlaing hükümetin lideri olan ve 1 Şubat darbesinden bu yana tutuklu bulunan Aung San Suu Kyi'yi ‘Resmi Sırlar Yasası’ uyarınca suçladı. Yasa 1923'ten kalmaydı. Ve yasa gizli sayılan belgelere izinsiz girmek ve bunlara sahip olmak da dahil olmak üzere çok sayıda suçu kapsayanları cezalandırmayı ifade ediyordu. Darbeci General devirdiği Suu Kyi’ye karşı 14 yıl hapis cezası verdirecek bu yasayı kullanmaktan çekinmedi.

Asya'nın her yerinde, Myanmar, Hindistan ve Hong Kong gibi yerlerde, milliyetçi retoriği benimseyen ve eski sömürge efendilerinden şikâyet eden liderler, bu ‘yabancı efendiler tarafından tasarlanan yasaları’ kendi halklarına karşı uygulamakta herhangi bir sorun görmüyorlar.

İngiliz imparatorluğunun bu kalıcı hatıraları; acımasız, aşırı geniş ve belirsiz bir şekilde ifade edilmiş yasalar ile çevrili bir dünya oluşturmuş durumda. Ancak bunlar, modern hukukun güçlü silahları olarak var edildiği için varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. Aslında, bazı hükümetler onları yürürlükten kaldırmak yerine ince ayarlar yapıyor veya yeni kurallarla birleştirerek daha da sorunlu düzenlemeler yapıyorlar.

‘Herhangi bir hükümet, bu tür yasaların kendileri için siyasi olarak uygun olduğunda onu kullanabilmek ve muhalifleri susturmak için kalmasını istiyor’ böylelikle de ülkenin kolonyal yasal mirası devam ettirilmiş oluyor. Bu yasalar, ifade özgürlüğü üzerinde ürpertici bir etkiye sebep olduğu gibi otoriterlerin baş düşmanlarını imhada da çok işe yarıyorlar.

Asya'daki demokratik ve yarı-demokratik postkolonyal hükümetler, Myanmar'ın Resmi Sırlar Yasası, Hindistan ve Hong Kong'daki kışkırtıcı yasalar ve bir dizi diğer sömürge dönemi düzenlemeleri de dahil olmak üzere bu tür yasaları on yıllardır kaldırmaktan veya önemli ölçüde reforme etmekten kaçındı.

1997'de, İngiltere Hong Kong'u Çin'e geri vermeden aylar önce, İngilizler, diğer birçok kolonide olduğu gibi Hong Kong'a da hukukun üstünlüğünün bereketlerini getirdiklerini iddia ettiler. İngilizler aslında kişisel özgürlükleri ve bireysel hakları ihmal ederken, hukuk ve düzeni vurgulayan ve örf ile adetleri de kapsayan bir hukuk geleneği oluşturdular. Amaçları bireysel yolları sistematik ve bütüncül bir yol ile kapatmak mıydı bilinmez ama işe yaradığı kesin.

Myanmar'da, meşruiyet çabası içinde kendisine ‘Devlet İdare Konseyi’ adını veren ordu, bu modası geçmiş yasaları liberal bir şekilde kullandı. Suu Kyi'nin davası en çok ilgiyi çekmiş olsa da cunta, devlet televizyonu ve radyosu aracılığıyla gazetecileri, aktivistleri, modelleri ve sağlık çalışanlarını hedef alan yeni tutuklama emirlerini neredeyse her gece duyurmakla meşgul. Bu tutuklamalar da ülkenin 1861 ceza yasasının uzun süredir devam eden bir bölümü altında gerçekleştiriliyor. Aktivistler ve hak grupları, yasaların konuşmayı dahi neredeyse suç sayan yasalar nedeniyle tutuklanıyor. Ordu ayrıca, iktidarı ele geçirmesinin ardından yasanın bir kısmını değiştirerek darbenin veya askeri hükümetin meşruiyetini sorgulayanların cezalandırılmasını mümkün kılan bir düzenlemeyi yürürlüğe koydu.

Darbeciler, cuntalarının güçlü görünmesini istedikleri için baskı yolu ile ünlü isimlere cuntanın ne kadar korkulması gereken bir yapı olduğunu söylettiriyor. Kimi ünlüler sosyal medya hesapları üzerinden cuntacılar için, “İnsanların onlardan korkmasını, güçlü olduklarını hissettirmelerini istiyorlar" diyerek tepkilerini dile getiriyorlar. Yine insanların cuntacılara ve yöntemlerine dair tepkisi şu sözlerde netlik kazanıyor,

“Korkutmak için "aptal" yasaları, iletişim kesintilerini ve keyfi cinayetleri kullanarak eski taktiklere başvuruyorlar. Ancak 21. yüzyılda yaşıyoruz; Bizi kolayca korkutamazlar.”

2012'den Şubat'a kadar sınırlı demokrasi döneminde seçilmiş olanlar da dahil olmak üzere Myanmar'ın geçmiş hükümetlerinden hiçbiri, Resmi Sırlar Yasası veya benzeri yasaları önemli ölçüde değiştirmek veya kaldırmak için ciddi çaba sarf etmedi. Yasalardaki keyfilikleri ve yasanın getirdiği yönetimsel kolaylıkları kendi lehlerine kullandılar.

2018'de iki Reuters gazetecisi, bir grup Rohingyalı erkeğin katliamını haber yaptıkları için Resmi Sırlar Yasası'nı ihlal etmekle suçlandı. “Hukukun üstünlüğü” nden kaçındığı haller neredeyse tüm kamuya açık konuşmalarında en az bir kez yakalanan Suu Kyi, hapishaneleri hem alenen hem de özel olarak savundu.

Birleşik Krallık'taki Roehampton Üniversitesi'nde hukuk öğretim görevlisi olan Daniel Aguirre, “Resmi Sırlar Yasası gibi yasaların sömürgeci devletler tarafından "sömürgelerini ve sömürge konularını kontrol etmek ve güvence altına almak için oluşturulduğunu söylüyor. Sömürgeci ekonomik sömürü için istikrarını bu yolla sağlıyor.” diyor.

Aguirre, bu yasaların bağımsızlıktan bu yana birbirini izleyen hükümetler tarafından sürdürüldüğünü, insan hakları ve özgürlükler üzerinde istikrar ve sükunete değer veren bir yönetimi yansıttığı düşünüldüğü için tercih edildiğini söylüyor.

Hong Kong mahkemelerinde de İngiltere ve Pekin arasındaki tartışmalar eski kalıntı yasaların sorgulanması gerektiğini açığa çıkardı. Hong Kong’da kışkırtıcı davalar yeniden ortaya çıktı bu süreçte. İngiltere'nin bu tarz suç isnad eden yasaları kaldırmasından sadece on yıl sonra bile bu yasalara benzer yasaların aynı etkiyi doğurduğu ortaya çıktı.

2009'da bir İngiliz yetkili, yasanın "ifade özgürlüğünü sınırlayan yasaların bugün olduğu gibi değil de geçmişten geldiğini” söyledi. Benzer yasaların hala uygulandığı diğer ülkelerin de aynı şeyi yaparak yasaları kaldırmaları gerektiğini ifade etti.

Hong Kong da protestolar başlamadan önce bile, Lam'ın hükümeti, bölgenin Çin'e iade edilmesinden bu yana bir ilk olan: 2018'deki sınır dışı ettirdiği bir siyasi grubun geri gelmesini önlemek için ve diğer gruplara gözdağı vermek için ‘1911 tarihli bir kamu güvenliği yönetmeliğini’ kullandı. Hong Kong yönetimi yıllar sonra bile hedeflerine ulaşmak için geçmişe geri dönmekten usanmadı. Daha yakın zamanlarda, şehrin yetkilileri, güvenliği sağlama kisvesi altında muhalefeti ortadan kaldırmayı amaçlayan yeni yasalarla devir öncesi yasaları birleştirdiler.

"Yerel medyaya göre hükümet, tarihini gözden geçirmeye çalışırken, şehir müzelerinde de sömürgecilikten söz ediyor."

Bir yandan sömürgeciliğe atıf yapılırken öte yandan polis gücü saflarında görev yapan İngiliz subaylarla ilgili bir sorunu yok hükümetin. Her zaman kendi düşük popülariteleri ve kötü yönetim sicilleri için suçlanacak hedefler arayan Pekin yanlısı figürler, sömürgeciliğin sorumlu olduğunu savunurken kendi sömürgeci tavırlarını da açıklayamıyorlar.

Hong Kong'da ulusal kimlik eksikliği nedeniyle genel bir problem bulunsa da sömürgeciliği bir sopa olarak kullanan ve sürekli olarak Britanya'nın karışmasını kınayan Pekin yetkililerinin İngilizlerden farkını Hong Konglular söyleyecek.

Hong Kong’un en büyük ön-demokrasi partisinin bir üyesi ve avukatı olan Senia Ng, sorunun sadece bu tür yasaların varlığını sürdürmesi olmadığını hükümetin bunları kullanma biçimi olduğunu söylüyor. Ng, "Hükümet, Hong Kong’un sömürge kökenlerinden kurtulmaya çalışıyor, ancak yararlı bulduklarında yine de kullanıyor" diyor.

Benzer hareketler, Hindistan’da da görülüyor. Şubat ayında isyanla suçlanan 22 yaşındaki iklim aktivisti Disha Ravi, Başbakan Narendra Modi’nin Hindu milliyetçi hükümetinin hedefi oldu. Özgürlüğünün bastırılmasına yeniden dikkat çeken aktivist Ravi'ye yöneltilen suçlamalar ise, çiftçilerin tarım yasalarını protesto etmelerine yardımcı olmak için bir belge derlemesi ve paylaşması olarak gösteriliyor.

Avukat ve yazar Sinha, Hindistan'da isyan yasalarının kullanımının "düpedüz baskıcı" ve "kesinlikle ikiyüzlü" olduğunu söylüyor. Başka yerlerde olduğu gibi, "İngilizlerin muhalefeti ele alma şeklini yansıtıyor" diye de ekliyor.

Kaynak: The Atlantic

HABERE YORUM KAT