1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Enkaz altında önceki hayatlarımızı arıyoruz
Enkaz altında önceki hayatlarımızı arıyoruz

Enkaz altında önceki hayatlarımızı arıyoruz

Annem sadece iki tepsi, bir süzgeç, bir başörtüsü ve en sevdiği Kur'an-ı Kerim'i buldu. Kur’an yırtılmıştı ama onu ve diğer eşyaları bulduğu için çok mutluydu.

01 Temmuz 2025 Salı 19:32A+A-

Sahar Al-ijla’nın wrmea’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Savaşın ilk dokuz ayı boyunca sekiz kişilik ailem evimizle ilgili hiçbir haber alamadı. İsrail ordusunun, Gazze'nin İsrail sınırına yakın tehlikeli doğu bölgesindeki diğer pek çok evi yıktığı gibi burayı da yıkıp yıkmadığına dair hiçbir fikrimiz yoktu. Haziran 2024'te, ordu bölgeden çekildikten sonra, bir arkadaşımız eve ulaşabildi ve bize evin kısmen yıkıldığını ve soyulduğunu ama hala ayakta olduğunu söyledi. En azından geri dönebileceğimiz bir odamız olduğu için mutluyduk.

Ancak bu sevincimiz uzun sürmedi çünkü İsrail güçleri Temmuz ayında tüm mahalleyi bombalayarak evimizi tamamen enkaza çevirdi. Şikâyet etmedik; kaderimize razı olduk çünkü Allah'ın bunu telafi edeceğine ve bizi daha iyi şeylerle tazmin edeceğine inanıyoruz.

Evimizden geriye hiçbir şey kalmadığından emin olmamıza rağmen - enkazın fotoğraflarını görmüştük - evimize karşı acil ve yenilenmiş bir özlem duyduk. Onu ve içinde yaşadığımız hayatı çok özlemiştik. Bu yüzden ateşkes ilan edildikten sonra eve dönme ve kalıntıları ziyaret etme arzumuza karşı koyamadık.

Annem, babam, kız kardeşim, en küçük erkek kardeşim ve ben Gazze'ye girmek için yaklaşık altı saat araba kuyruğunda beklerken, üç erkek kardeşim Gazze'nin güneyinden kuzeyine yürüdü - yaklaşık 18 kilometre veya 11 mil -.

Nihayet şehre girebildiğimizde, yol boyunca uzanan moloz yığınları ve yıkım nedeniyle evimize ulaşmak zor oldu. Ama sonunda başardık. İlk başta evimin kalıntılarını tanımam biraz zaman aldı. Ama bir kez bulduğumda, hiçbir belirgin özelliği olmayan dağınık bir taş yığını olmasına rağmen, titreyen dudaklarımın “Evim, güzel evim!” demesine engel olamadım. Çok sevdiğim evimin korkunç görüntüsü kalbimi sızlattı. Annem, babam, kız ve erkek kardeşlerim solgun ve kalbi kırık yüzlerle suskun bir şekilde bakıyorlardı. Öylece durduk, ağlamaklı gözlerimizi evle birbirimiz arasında gezdirdik, sanki sözsüz bir destek bekliyormuşuz gibi birbirimizin tepkilerini izledik.

Yüzlerindeki şok ve üzüntü belirtilerini görebiliyordum, özellikle de annem ve babam, ama onlar sürekli “Elhamdülillah” diyorlardı. Gözyaşlarımı kontrol edemiyordum. Etrafta dolaşıp her noktaya dokundukça ve o noktalarda ve köşelerde geçirdiğim anları hatırladıkça bir süre hıçkıra hıçkıra ağladım.

Yorulmuştuk ve saatlerce yürüdükten sonra dinlenmek ve uyumak için bir yere ihtiyacımız vardı, ancak şoku atlattıktan sonra enkazın içine daldık. Kayaların arasındaki küçük boşluklara ve deliklere yöneldik ve gözlerimizin görebildiği ve ellerimizin ulaşabildiği her şeyi çıkardık. Kayıp kişisel eşyalarımızı arıyor ve onları tek parça halinde bulmayı umuyorduk. Sanki eski hayatlarımızı ve anılarımızı arıyorduk. Molozların ve hasarlı yapıların üzerimize çökme tehlikesine rağmen çıplak ellerimizle aradık.

Her aile üyesi arama sürecine katıldı. Hasarlı tavan ile zemin arasındaki 1 metreden (3 fit) daha az yükseklikteki küçük noktada durduk ve taşları, demirleri ve yolumuza çıkan her şeyi hareket ettirdik.

Kıyafet gibi kişisel eşyalar arıyorduk. Ancak bireysel ilgi alanlarımıza göre farklı şeyler de aradık. Annem en sevdiği mutfak araç ve gereçlerini; babam evin resmi belgelerini, diğer önemli evrakları ve elektrikli aletleri; kardeşlerim Mahmud, Muhammed ve Mümin ise odalarından bir şeyler arıyorlardı. Halen lisede okuyan kız kardeşim Şahd kitaplarını ve dersleri için gerekli olan hesap makinesini bulmaya çalışıyordu; en küçük kardeşim Ahmed okul çantasını, bisikletini ve oyuncaklarını istiyordu. Ben de en sevdiğim başörtülerimi, makyaj malzemelerimi, üniversite kitaplarımı ve kâğıtlarımı arıyordum. Dürüst olmak gerekirse, sahip olduğum her şeyi arıyordum.

Ne zaman birimiz molozların arasında bir eşya bulsa, sanki hayatımızda ilk kez görüyormuşuz gibi şaşırıyor ve seviniyorduk; ayrıca bu eşyaların acımasız bombardımandan kurtulmuş olmasından gurur duyuyor ve hayret ediyorduk.

Annem sadece iki tepsi, bir süzgeç, bir başörtüsü ve en sevdiği Kur'an-ı Kerim'i buldu. Kur’an yırtılmıştı ama onu ve diğer eşyaları bulduğu için çok mutluydu. Bu arada babam da artık yırtık pırtık olan bazı gömleklerini buldu; onları saklamak istediğini, çünkü ona eski güzel günleri hatırlattıklarını söyledi. Kız kardeşim Şahd, ihtiyacı olan hesap makinesini ve tek bir kitabı bulduğu için şanslıydı.

Kardeşlerim hasarlı ve tamamen kırık buzdolabını, dondurucuyu, televizyon ekranını ve sahip olduğumuz tüm mobilyaları çıkarmayı başardılar. Kırık mobilyaları yemek pişirmek ve ısınmak için ateş yakmak amacıyla kullanmaya karar verdiler. Ayrıca odunların bir kısmını molozların yanına bir çadır kurmak için kullandılar. 10 yaşındaki Ahmed, ironik bir şekilde tüm oyuncakları arasında en nefret ettiği Sünger Bob bebeğini buldu; artık onun için değerli hale geldi ve oynaması için yeğenime hediye etti. Ahmed onun mahvolmuş kıyafetlerini ve yok olan diğer her şeyi görünce sordu: “Biz yanlış bir şey yapmadığımız halde neden evimize bunu yaptılar?”

Savaştan önce giydiğim eski, yıpranmış başörtümü ve bir ayakkabımı bulduğumda çok heyecanlandım. En sevdiğim rujumu sapasağlam bulduğumda çok şaşırdım ama dikip suladığım aloe vera ağacımı ölü bulduğumda üzüldüm.

Bulduğumuz ve şimdi elimizde tuttuğumuz şeyler beklediğimizden tamamen farklıydı. Diğer insanlar için aptalca ve değersiz görünebilirler ama bizim için dünyalara bedeldirler. Onlar hayatımızın bir parçası, daha mutlu anlarımızın hatıraları. Huzurlu olduğumuz zamanlarda hayatımızın nasıl olduğunu bize hatırlatıyorlar.

 

* Sahar Al-ijla, Gazze, Filistin'den 26 yaşında, kendine özgü, neşeli, çalışkan, hırslı ve duyarlı yapısıyla tanınan bir genç. Duygularını yazmaya kanalize ediyor, bunu sık sık ve her zaman eğitimini aldığı dil olan İngilizce ile yapıyor.

HABERE YORUM KAT