
Ben Gazze'de bir anne ve gazeteciyim
İslam İmad el-Zaanun, Gazze'deki soykırım sırasında, kızının doğumu sonrası muhabir olarak görev yaptığı kişisel hikâyesini paylaşıyor.
İslam İmad El-Zaanun’un TheNewArab’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Ateşkes devam etmekte zorlanırken ve Gazze enkaz halinde dururken, hayatta kaldığımız soykırımın yankıları her zamankinden daha güçlü duruyor.
Yerinden edilme ve patlama sesleri arasında doğum yapmış bir gazeteci ve yeni bir anne olarak, hiçbir şey beni yaşadıklarıma hazırlayamazdı.
İsrail'in 15 ayı aşkın süredir devam eden saldırıları üzerine düşündüğümde, Gazze'deki en tehlikeli iki işi yaptığımı fark ediyorum: gazetecilik ve annelik. Ancak benim hikâyem, yardım ve desteğin Gazze Şeridi'ne girmesine izin verilmediği için en yüksek risklerle karşı karşıya kalan sayısız kadının hikâyesidir.
7 Ekim'den önce, doğuma hazırlanırken kızımı dünyaya getireceğim anı bekliyordum. Şimdi hamileliğimi ve kızımın doğumunu düşündüğümde, hiç kimsenin katlanmak zorunda kalmaması gereken dehşet ve zorlukları hatırlıyorum.
Doğuma haftalar kala, sahada muhabir olarak çalışmaya devam ederken, hem doğmamış çocuğumu hem de kendi hayatımı neredeyse kaybediyordum. Zaten iki kez sezaryen ameliyatı geçirdiğim için doğumdaki herhangi bir gecikmenin bizi tehlikeye atabileceğini biliyordum, ancak buna rağmen dünyaya soykırımın gerçeklerini göstermekten vazgeçemiyordum.
Bir katliamın haberini bitirir bitirmez bir diğeri gerçekleşiyor, çocuklarım ve doğmamış bebeğim konusunda kendimi rahatlatmama fırsat kalmıyordu. Ancak işten sonra iki çocuğumu kucaklamak için eve her koştuğumda, annesine göbek bağıyla bağlıyken bir İsrail hava saldırısında hayatını kaybeden bebeğin üzücü görüntüsü sürekli aklıma geliyordu.
Hatırı sayılır sayıdaki yaralıları barındırmanın imkânsızlığı nedeniyle hastanelerin katlara yayılmış yaralılarla dolu olması da sürekli endişelendiğim bir şeydi. Gerçekten de soykırım sırasında hastanelerde anne adayları için yer bulmak çok zordu ve tedavi/tıbbi operasyon bir an önce yapılmak zorundaydı, bu da çoğu zaman yetersiz olduğu anlamına geliyordu.
Doktorlar ellerinden gelenin en iyisini yaptılar, ancak odalar ve yataklar yaralananlar ve ölenlerle dolup taştı.
Hamileliğimin dokuzuncu ayında nihayet muayene olabildiğimde o kadar çok kilo kaybetmiştim ki başka bir hastaneye sevk edilmem gerekti. Hiçbir güvenlikleri olmadan ve neredeyse hiçbir ekipman, kaynak ve bakım olmadan doğum yapmak zorunda kalarak kaderlerini bekleyen binlerce kadını düşündüm.
Yüksek riskli bir hamilelik geçirdiğim için, bebeğimin doğacağı gün benim için en önemli şey boş bir ameliyathanenin olmasıydı - ancak uzun bir kuyrukta olduğum için bu bir lüks olacaktı.
Ben sıramı beklerken, hastanenin yakınındaki bir binaya bomba ihbarı yapıldı. Tüm sağlık personeli hastaları diğer bölümlere nakletmek için acele ettiler. Birkaç saat sonra bir hemşire beni yürüyerek ameliyathaneye götürdü.
Ameliyat masasına tek başıma çıktığımda kapılar kapandı ve sağlık ekibi beni spinal anestezi için hazırlamaya başladı. Bunun isteğe bağlı olmadığı söylendi. Sonra, etkisini göstermeye başladığında, ışıklar ve klima aniden söndü.
Doktorların, “Sterilizasyon artık gerekli değil” dediklerini duydum, ben orada korku içinde yatarken, ölümün kokusunu hatırlıyordum. Çocuklarımın ve hala içimde olan bebeğimin düşüncesi bana cesaret verdi. Doktordan ameliyata devam etmesini istedim. Kesme işi telefon fenerleri kullanılarak yapıldı.
Güzel kızım Judy; bir soykırımın içinde, patlama sesleri, stres, korku ve ameliyatın sonunda yaşamla ölüm arasında bir yerde olan bir anne olarak doğdu. Ondan sonra kâbus, yerinden edilme ve evsizlikle devam etti. Hiçbir şeyimiz yoktu, giysilerimiz bile.
Gazetecileri öldürmek
Doğumdan sonraki iki ay içinde ben de işe dönmek zorunda kaldım. Savaş nedeniyle hızla artan yaşam masraflarını karşılayabilmek için ve eşim de işini kaybettiği için başka bir haber kanalında ek iş yapmak zorunda kaldım.
Bir kez daha yerimden edilirken, Gazze'deki yıkımın boyutlarını daha net gördüğümü hissettim. Bir noktada, İsrail'in saldırısından önce ziyaret ettiğim ancak artık tanıyamadığım bir bölgede duruyordum. Ayakta duran tek bir ev ya da eski haliyle bir sokak görmedim; sanki hayalet bir kasabadan geçiyormuşum gibi hissettim.
İşte o anda dünyanın beni bütünüyle yutmasını istedim. Zihnimin tanık olduğu şeyin ağırlığı dayanılmazdı. Kalbim paramparça oldu ve nefesim daraldı ama çocuklarımı güvende tutmaya odaklanmak zorundaydım.
Daha da kötüsü, gazetecilerin hedef alınması İsrail'in en yaygın stratejilerinden biri ve Gazze'de şehit edilenlerin sayısı yakın tarihte herhangi bir savaşta en yüksek sayıya ulaştı. Ölü sayısı 160 Filistinliyi aştı ve onlarcası da yaralandı. Bu nedenle çevremizdeki insanlar bize yakın olmaktan korkuyordu. Birileri medyada çalıştığımı öğrendiğinde, - güvenlik gerekçesiyle - benim ailemden ayrılmam gerektiğini söylediler.
Zorla yerinden edildiğim aylar boyunca çocuklarımın iyiliği için gazeteci olduğumu gizlemek zorunda kaldım, böylece yaşayabilecekleri sıcak bir yer bulabileceklerdi.
Şimdi, ateşkes anlaşmasının ardından bile, yine yerinden edilmiş durumdayız. Geleceğin ne getireceği konusunda endişeliyim.
İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı boyunca korkunç koşullar ve aşırı baskı altında çalıştım ve savaş yeniden başlarsa yine aynısını yapacağım. Dünyada böyle bir soykırımı kesintisiz olarak bu kadar uzun süre haber yapan bir gazeteci olduğuna inanmıyorum. Dünyanın bizim karşı karşıya kaldığımızdan daha acımasız bir soykırıma tanıklık ettiğini de sanmıyorum.
Keşke güzel evim, bahçem, ağaçlar, hatta bebeğimin yeni kıyafetleri ve yaşlanma deneyimlerim gibi var olan ve keyif aldığım şeyler hakkında yazabilseydim - ama hepsi hava saldırılarıyla yok edildi.
Bombardımanlar yavaşlasa ve insansız hava araçları tepemizde olmasa bile, kitlesel yerinden edilme, acı ve endişe her yanımızı sarmış durumda. Bize, acı gerçekliğimiz tarafından tüketildiğimiz için yavaş yavaş kaybolan soluk anılardan başka bir şey bırakmadılar.
Her gün, dünyaya yeni bir hayat getirirken bile, hayatta kalmak için mücadele ederken güvenlik, barınak ve gıda güvencesi arıyoruz.
*İslam İmad El-Zaanun, Gazze Haber'den bir gazeteci ve Gazze'deki Filistin Yayın Kurumu ve Filistin TV'de muhabirdir.
HABERE YORUM KAT