1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ahmet Taşgetiren’in utanç verici “ortak değer” arayışı
Ahmet Taşgetiren’in utanç verici “ortak değer” arayışı

Ahmet Taşgetiren’in utanç verici “ortak değer” arayışı

Voleybol etrafında yaşanan tartışmalar muhafazakar savrulmaları gözler önüne serdi.

06 Eylül 2023 Çarşamba 17:30A+A-

HAKSÖZ HABER

İnsanı belli bir değerler kümesi içerisinde eşref-i mahlukat kılan şeyin ne olduğu Müslümanlar için bellidir. Müslüman olmayanlardan bazılarının ise insan fıtratından kaynaklı haysiyetli bir yaşam sürme arayışı söz konusudur. Modernlik insanın fıtratını tarumar edince Müslümanları da Müslüman olmayanları da etkileyen onur ve ahlak dışı bir süreci yaşıyoruz.

Müslümanlar için Rablerine teslimiyetle başlayan süreç aynı zamanda çok büyük bir tercih anlamına geliyor. İnsanlar Müslüman olmak için önce bir başka şeyi reddederek yola çıkıyorlar. “La” kelamının inceliği de buradan kaynaklanıyor. “La” demek kimden olup kimden olmadığının da beyanı demek oluyor aslında…

Bu noktadan sonra ise Müslümanlar hukuk üzerinden kendileri gibi olmayanlarla ilişki kuruyorlar. Müslümanlardan değil diye kimse zulüm görmüyor. Kimse ile Müslümanlara savaş açmadıkça onların değerlerine sövüp saymadıkça mücadele edilmiyor. Ancak bu durum da Müslüman olan ve olmayan ayrımını ortadan kaldırmıyor!

Bugün kimilerine fazlasıyla "sekter" gelen bu yaklaşım aslında insan fıtratına tam anlamıyla uygun. İnsan arasındaki farklılıkları bilen ve bu farklılıkları hukuk merkezli olarak inşa etmeye çaba gösteren “öteki” ile ilişkisi onu tanımakla başlayan hukuk ile devam eden bir anlayış…

Aradaki farklar ortadan kaldırıldığında ise ortaya çıkan şey bugün yaşadığımız ne olduğu belli olmayan kaotik bir çıkmazdan ibaret oluyor. Müslümanlarla değil de başkalarıyla birlikte olanlar içinse aradaki farklar buharlaştıkça değerler de buharlaşıyor. Geriye ise tıpkı bugünkü kaotik durum gibi bir Müslüman için utanç verici “ortak değer” vurgusu kalıyor.

Ahmet Taşgetiren, Karar’da kaleme aldığı yazısında Voleybol Milli Takımı etrafında başlayan tartışmaları değerlendirirken konuyu epey bir ıskalamış. Türkiye’deki “kamplaşmaya” dikkat çekeyim derken açıkça ahlaki zafiyet içeren ve insanı eşref-i mahlukattan esfel-i safiline düşüren rezillikleri normalleştirmiş:

Filenin Sultanları… Avrupa Şampiyonu oldu. Söke söke dense yeri… Türkiye olarak “Bu başarıya çok ihtiyacımız vardı” denilen zamanda şampiyon oldular. Ekranda cıvıl cıvıl görüntüler. Her yerde bayrak rengi… Sevinç ekrandan taşıp evlere doldu. Nasıl sevinmezsiniz!

Ama gelin görün ki… Filenin Sultanları da epey bir zamandır kamplaşma sürecinin malzemesi durumunda… Kıyafetleri tartışıldı, bazılarının “yaşam tarzı tercihleri” tartışıldı, başarılarının ideolojik anlamda sahiplenilmesi tartışıldı, onlardan bir muhalif damar türetilmek istendi vs…

Ne yapmalı, ne etmeli, onlara mı demeli, “Bu başarılarınızı kaptırmayın siyasetin kamp ahlakına” diye… Genç insanların üzerine mi yüklemeli, ülkeyi her gün biraz daha enfekte eden ve bütün değerleri tartışmalı hale getiren bu kamplaştırma damarını tedavi etmek?

Türkiye gibi bir ülkede “kamplaşma” meselesini konuşmak o kadar komik ki! Yıllardır dile getirilen bu meseleyi siyasi iktidar üzerinden okumak kadar indirgemeci bir yaklaşım olamaz. Türkiye’nin kuruluşu hatta Osmanlı’nın yıkılışından bu yana gelen süreçleri atlayarak “Erdoğan toplumu kamplaştırıyor” eleştirisi yapmak mantık dışı bir tespitten başka bir şey değil…

Erdoğan’ın da içinde yetiştiği bir ülkede devleti kuran aklın önce devleti sonra toplumu büyük bir gerilime tabi tutarak belli bir ideoloji etrafında örgütlemeye çalışması Türkiye’nin kuruluşunda zaten kamplaştırılmış bir toplum inşa edildiği anlamına geliyor. Bu kamplaşmayı dindar-muhafazakarlar oluşturmadı. Zaten vardı ve bu Anayasa ve müfredat olduktan sonra da uzun yıllar var olmaya devam edecek. Bizce bu ikisinin değiştirilmesi dahi Türkiye toplumundaki derin ayrımı ortadan kaldırmaya yetmez ancak bunu tartışmak başlı başına bir yazı konusu...

Taşgetiren bu hususları göz ardı ederek oluşturduğu yazısının devamında ise suni bir “ortak değer” vurgusu ile kendisi adına üzüntü verici bu yazıyı sonlandırıyor:

Hiçbir başarı son andaki smaçla gelmiyor… O yükselişi sağlamak için bedenine, aklına, zekana, birlikte iş yapma duygularına, takımdaşlığa… en azından spor ahlakına emek vereceksin. (Bu maçta bizim takımımızda 41 sayı ile yıldızlaşan Küba asıllı Melissa Vargas’ın 12 yaşında başlayan voleybol yolculuğu ve eğitimi burada ilginç ve önemli bir örnek.)

Filenin Sultanlarını kutluyorum.

Ülkenin bu başarıya ihtiyacı olduğunu, Belçika’daki karşılaşmaya gelerek yürekleri patlayıncaya kadar coşku katan Türk seyircilerin tavrı da, meydanlarda Belçika’da savaşanları yürekleri dolusunca alkışlayanların tavrı da ortaya koyuyor.

Ülkeyi yönetenlere mesajı şu olmalı bu hadisenin: Ülkenin ortak başarılarını birlikte kutlayabilecek, ortak değerlerine birlikte sahip çıkılacak bir iklim inşa edin.

Müslümanların değerleriyle çatışan bir ortak değeri kabul etmiyoruz diye bize deli gömleği mi giydireceksiniz? Sünneti seniyyeden neşet eden İslam ahlakının tartışmasız kaideleri ve örnekliği ortada dururken lafı eğip bükmek kimseye yakışmıyor!

Teşhirciliği, sapkınlığı normalmiş gibi gösterme hastalığına yakalanmak çok ciddi bir kopuşun işaretidir. Ahmet Taşgetiren’i ahlaksızlığı “ortak değer” gibi gösterenlerden bilmezdik. Biz bu ortak değere “La” diyoruz!

HABERE YORUM KAT

21 Yorum