1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Yermük Çatışması ve Perde Arkası
Yermük Çatışması ve Perde Arkası

Yermük Çatışması ve Perde Arkası

Suriye'den Ahmet Y. kardeşimiz 6 haziran'da Yermük'te meydana gelen çatışmaların perde arkasını yorumluyor.

19 Haziran 2011 Pazar 00:33A+A-

Ahmet Y. / Suriye

6 Haziran'da Muhayyem Yermük'te (Şam'da Filistinli mültecilerin yaşadığı mahallenin adı) yaşanan çatışma hiç kuşkusuz herkesi üzmüştür. 14 masum genç Halk Cephesi Genel Komutanlığı'nın kurşunlarıyla can vermiş, 50'ye yakın insan da yaralanmıştır. İnsanı dehşete düşüren, nasıl ve niçin olabilir dedirten bu olayın arkasında kuşkusuz bazı hesapların olduğu ortadadır. Bu sebeple İslami Cihad Hareketi'nin Lübnan sorumlusu Ebu İmad Rıfai, Hizbullah'ın televizyonu Menar kanalına yaptığı açıklamada "Hiç kimse gençlerimizi kendi siyasi çıkarları için kullanmasın!" dedi. 5 Haziran'da Golan Tepelerinde ve 6 Haziran'da Yermük'te yaşanan katliamlara en çok sevinen ise Suriye yönetimidir. Olayın baş müsebbibi de muhakkak kendisidir.

 

5 Haziran Öncesi Hazırlık

 

15 Mayıs'ta Golan'da yaşanan katliamdan sonra Suriye yönetimi 5 Haziran 1967 Savaşını anmak için Filistinlilerin Golan'a yürümesi için teşvikte bulunmuştur. Filistinli gruplar son güne kadar hazırlıklarını sürdürdüler. 4 Haziran Cumartesi günü Filistinli gruplardan hareket saatlerini bildirmelerini beklerken telefonla bana ulaşan arkadaşım "Yarınki yürüyüşe katılma, Halk Cephesi (Lideri Mahir et-Tahir) ve Halk Cephesi Genel Komutanlık (Lideri Ahmed Cibril) grupları hariç bütün Filistinli gruplar yarınki yürüyüşe katılmama kararı aldı. Gidenlerin olduğunu duyarsan da onlara iştirak etme!" dedi. 5 Haziran'da İsrail'in büyük bir katliam yapacağı bilinen bir gerçekti, buna rağmen hazırlıklarını sürdürüyorlardı. Esasında bu yürüyüşün büyük bir oyun olduğu apaçıktı. Görüştüğüm birçok kişiye söylememe rağmen onlar hazırlıklarını sürdürmüşlerdi. Böyle kararlı bir şekilde hazırlık yapılan bir yürüyüş bir gecede iptal edilmişti. Olayın gerçek yüzü daha sonra ortaya çıkacaktı.

 

5 Haziran'da Neler Oldu?

 

Hamas veya İslami Cihad üyeleriyle yaptığım görüşmede bütün grupların 4 Haziran'da aldıkları karara uyduklarını öğrendim. Hatta sabaha kadar ev ev dolaşıp gençleri programa katılmamaları için ikna etmeye çalışmışlardı. İptal kararı ise şu gerekçe ile alınmıştı: Yürüyüşü organize eden Suriye ordusunun eski subayı ve Halk Cephesi Genel Komutanlık grubu lideri Ahmed Cibril ve Halk Cephesi'nden Mahir et-Tahir ile Filistinli gruplar Cumartesi günü bir araya geliyor. Toplantıda Filistinli gruplara Suriye yönetimi yanında yer almalarını sağlamaları halinde Suriye yönetiminin kendilerine yapılan yardım miktarını artırma vaadi konuşuluyor. Direniş grupları da böyle bir şeye razı olmayarak programdan çekiliyorlar. Ahmed Cibril ve Halk Cephesi ise Golan'a tek başlarına gideceklerini söyleyerek toplantıdan ayrılıyorlar.

 

5 Haziran sabahı erken saatlerde grup Golan sınırına gidiyor. Orada Kudüs radyosuna bağlanan Halk Cephesi lideri Mahir et-Tahir "Ey şehit olmayı isteyen Filistinli gençler! Biz burada yalnızız, siz neredesiniz?" açıklaması yapıyor ve radyodan bunu duyan bir grup genç Golan'a gitmek için harekete geçiyor. Suriye yönetimi de o anda Yermük'te otobüsleri hazır bulunduruyor. Gençler şehit olmak için Golan sınırına gidiyorlar. Giden insanların yüzde 70'i 20 yaş ve altı gençler. En küçüğü ise 15 yaşındaki Mahmut Savan. Yermük'te dolaşan otobüsleri gören insanlar Filistinli gruplara haber verince onlar da ailelerle birlikte gençleri geri getirmek için Mecdel-Şems ve Kuneytra'ya doğru hareket ediyorlar. Mecdel-Şems'te olan arkadaşlarımın ifadesine göre kendileri gençleri almak için gittiklerinde İsrail askerlerinin sınırdan yaklaşık 500 m. içeri girdiklerini hatta çukur/siper kazmış olduklarını görüyorlar. Gençlerden kimisinin o çukurlara düştükten sonra işgalci İsrail askerlerinin onları şehit ettiklerini gözleriyle görüyorlar. Kuneytra'da da İsrail askerlerinin daha sınıra yaklaşmamış gençlerin üzerine ateş açarak birçok insanı katlettiğini orada olan arkadaşlar anlattılar. Sınıra gidip gençleri almaya çalıştıkları zaman ise gençlerin "Bırakın bizleri, bizler Filistin için can vermeye geldik, ölmeden dönmeyeceğiz!" diyerek kendilerine direndiklerini ve sınırı aşmaya çalıştıklarını ifade ettiler.

 

6 Haziran'da şehit cenazeleri Şam'a geldikten sonra bütün Filistinli gruplar cenaze namazına iştirak etti. Ahmet Cibril ve Halk Cephesi komutanları konuşmalarında kendilerini yalnız bırakan bütün Filistinli grupları eleştirdi. Halk arasında bazı gençler de hem Suriye yönetimi aleyhine hem de Filistinli gruplar aleyhine slogan atarak onların istifasını istediler. Mezarlıkta ise Mahir et-Tahir Filistinlilere bu liderlerden (Filistinli direniş gruplarının liderlerinden kasıtla) kurtulma çağrısı yaptı. Bunu duyan ve olayı yaşayan Filistinliler ise çocuklarını bile bile ölüme gönderen bu insanların böyle hareket etmelerine kızarak olayın faili olarak gördükleri ve cenaze merasiminden erken ayrılarak bürosuna geçen Ahmet Cibril'i öldürmek için Halk Cephesi Genel Komutanlık merkezine saldırdılar. Orada bulunan birkaç kişiyi öldürdüler ve büronun 1. katını yaktılar. Ahmet Cibril'in kurtarılarak emniyetli bir yere götürülmesine rağmen Halk Cephesi Genel Komutanlık üyeleri merkez binasının tepesinden halkın üzerine ateş açarak 14 kişiyi daha katlettiler. Olayların büyümesinden korkan Filistinli gruplar halktan Halk Cephesi Genel Komutanlık grubuna karşı bir şey yapılmamasını ve olayın sonlandırılmasını istediler.

 

Buraya kadar anlattıklarım şahitlerin ve olayın içerisindekilerin bana anlattıkları. Olayın nasıl geliştiği sorusuna cevap bulduktan sonra "Niçin böyle bir şey yapıldı?" sorusu kafamızda kalıyor.

 

Aslında bu sorunun cevabı da çok basit: Suriye'deki halk hareketleri!

 

Suriye'de halk hareketleri başladıktan sonra herkes gözlerini âlimlere ve Filistinlilere çevirdi. Çünkü onların duruşları halk için ve yönetim için önemliydi. Âlimlerin konumu belli olduktan sonra sıra Filistinlilere gelmişti. Yönetim Filistinlileri yanına çekmek için daha önce de çeşitli oyunlar oynadı. Mesela Hamas bürosunun karşısındaki Hacerül Esved'de Suriye polisi Hamas tişörtleri giyip Rahman Camii'ni basarak 4 kişiyi öldürdü. Radyolarda Hamas yetkililerinin açıkça ihanet içerisinde oldukları belirtilerek yönetimi desteklemeleri çağrısında bulunuldu. Ancak bütün bunlara rağmen Filistinliler olaylarda tarafsız kalacaklarını ifade ettiler. Tarafsızlığın bir nevi halka destek olduğunun farkında olan yönetim başka çareler aramaya başladı. Filistinlilerin Golan'a gitme istekleri Suriye yönetimine büyük bir fırsat verdi. Çünkü Suriye yönetimi bu yolla hem İsrail'e mesaj verecekti hem de Suriye halkına. İsrail'e verilecek mesaj "Bizler gidersek bakın yıllardır sakin olan sınırınız karışır." Bunu Rami Mahluf da "İsrail'in istikrarı Suriye'nin istikrarına bağlıdır." diyerek açıkça ifade etmişti. Halka verilecek mesaj ise "Ey halk, bizler direnişi destekliyoruz! Bizi İsrail karşısında zor duruma düşürmeyin"di. Bunun için de Suriye yönetimi 40 yıldır Suriyelilerin bile girmesi yasak olan Golan sınırını Filistinlilere açtı. Ancak 15 Mayıs'ta 4 kişinin ölümü Suriye yönetimi için yetersizdi. Daha çok kan akmalıydı. 5 Haziran'daki yürüyüşte ise İsrail ve Suriye daha hazırlıklıydı. Suriye askerleri sınırı boşaltırken İsrail askerleri Suriye'nin topraklarını işgal edip cephe/siper bile hazırlamıştı. Üstelik 15 Mayıs'ta plastik mermi kullanan ve bacak altına ateş eden İsrail askeri gitmiş, halkın üzerine gerçek mermi sıkan ve öldürmek için göğüs ve yukarısını hedef alan İsrail askeri gelmişti. Suriye askerleri ve tankları Hama'da, Humus'ta, Cisr Şuğur'da Suriyelileri öldürmekle meşgulken elbette ki İsrail sınırını da ellerinde atacak taşlarından başka bir silahı olmayan Filistinliler koruyacaktı.

 

Filistinliler bu oyunun farkındaydı. Ancak 15 Mayıs'ta Lübnan, Ürdün ve Mısır'da yapılan eylemden geri durmak istemediklerinden kararlılık gösterdiler ve eyleme katıldılar. 5 Haziran konusunda ise Filistinlilerin anlattıklarına göre İsrail'e Suriye sınırı dâhil diğer tüm bölgelerden eş zamanlı giriş yaparak işgalcileri oyalayacaklar; Gazze, Batı Şeria ve Lübnan'dan füze saldırısı yapacak direnişçilere mevki ve zaman kazandıracaklardı. Bunun için Cumartesi akşamına kadar tıbbi ve askerî hazırlıklarını yapmışlardı. Belki de Suriye yönetiminin üzerlerindeki baskıyı azaltmayı da amaçlıyorlardı.

 

Ancak gelinen noktaya bakıldığında kimsenin hesaplarının tutmadığı görüldü. İsrail katliam yaptı ama Suriye yönetimi Filistinleri yanına çekemedi, aksine Filistinli mülteciler çocuklarını göz göre göre ölüme götüren yönetime kızgınlar ve Halk Cephesi Genel Komutanlık grubunun binasına ve liderine saldırarak da bir nevi direniş gruplarına mesaj gönderdiler. İsrail'e karşı kullanılması gereken silahların Filistinlilere karşı kullanılması Halk Cephesi ve Halk Cephesi Genel Komutanlığı'nın kendi içerisinde de tepkilere neden oldu ve bölünmeleri beraberinde getirdi. Her iki örgüte bağlı önemli insanların yaşanan olaylara tepki koyarak toplantılara katılmadığı ve hareket liderleriyle görüşmediği haberleri geliyor.

 

Suriye Olaylarındaki Filistinlilerin Konumu

 

Hiç kuşkusuz Suriye'de yaşanan katliama hiç kimse sessiz kalamaz. Suriye'deki yönetime muhalif direniş hareketine bilfiil katılmasa ve tarafsız durmaya çalışsa da şu ana kadar Filistinlilerden öldürülenler hariç 200'e yakın şahıs kayıp ve bunlardan haber alınamıyor, ölü veya sağ olup olmadıkları bilinmiyor.

 

Bir görüşme esnasında konuştuğum bir Filistinli mülteci El Cezire'de öldürülen bir çocuğun cesedini gördüğü zaman gözyaşlarını tutamayarak "Bizim bir devletimiz yok. Devleti olmayan bir halk nasıl zulümlere ses çıkarabilir. Bizler Irak'tan, Kuveyt'ten, Ürdün'den kovulduk. Kâfirlerin dahi çalışabildiği Haliç ülkelerine bizim girişimiz yasak. Suriye'den de kovulursak nereye gideriz. Irak'tan kovulan Filistinler halen Holl'da (Şam'ın dış mahallelerinden Harasta mıntıkasında bir bölge) çadırlarda yaşıyorlar. Bu sebeple ses çıkaramıyoruz." dedi.

 

Golan'da yaralanan yaşlı bir amca ise "Ben İsrail'de defalarca içeri girdim, yaşım almış başını gidiyor. Şu ana kadar İsrail askerinin bir Filistinliye tecavüz ettiğini duymadım. Kendi halkına tankla savaş açtığını da görmedim. Bunlar zalimlikte ileri gitmiş insanlar; Türkiye ailemi mülteci olarak kabul edecekse ben şimdi sokağa çıkayım." dedi.

 

Filistinli mülteciler Suriye hakkında buna benzer şeyler düşünüyorlar. Direniş grupları baskı altında olduklarından ciddi anlamda ses çıkaramazsa da Filistinli mültecilerin kalpleri Suriye yönetimine karşı kendileri gibi ağır silahlara, tanklara, helikopterlere, uçaklara sadece taşlarıyla ve özgürlük sloganlarıyla direnen kardeşleri ile beraber.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum