
Aileyi ayakta tutan manevî direkler
Süleyman Gülek, ailenin yalnızca biyolojik bir birliktelik değil, sevgi, saygı, sabır, paylaşma, inanç ve sağlıklı iletişim gibi manevî değerlerle ayakta duran kutsal bir yapı olduğunu vurguluyor.
Süleyman Gülek /Yeni Akit
Aileyi ayakta tutan manevî direkler
Toplumun en küçük ama en güçlü yapı taşı olan aile, yalnızca kan bağıyla bir araya gelmiş bireylerden ibaret değildir. Aile; sevginin mayalandığı, fedakârlığın öğrenildiği, sabrın sınandığı ve paylaşmanın anlam kazandığı kutsal bir mekândır. Modern dünyanın getirdiği hızlı tüketim kültürü, dijitalleşmenin yalnızlaştırıcı etkileri ve bireysel hırslar, aile kurumunu derinden sarsmaktadır. İşte tam da bu noktada, aileyi ayakta tutan manevî değerler, bir binanın kolonları gibi devreye girer ve yıkılmayı engeller.
1. Sevgi ve Merhamet: Ailenin Nefes Almasını Sağlayan Oksijen
Sevgi, aile binasının temelidir. Ancak bu sevgi, geçici bir duygu değil, kökleri derinlerde olan bir bağlılıktır. Eşler arasındaki sevgi, çocuklara aktarıldığında bir mirasa dönüşür. Merhamet ise bu sevginin pratikteki yansımasıdır. Bir annenin yorgunluğuna rağmen çocuğuna sarılması, bir babanın iş stresine rağmen ailesine gülümsemesi, merhametin somut örnekleridir. “Sevgi, ailenin dilidir; merhamet ise o dilin özüdür.”
2. Saygı: Aile İçindeki Denge Unsuru
Saygı, tek yönlü bir nehir değildir; karşılıklı akar. Eşlerin birbirine, ebeveynlerin çocuklarına, çocukların ebeveynlerine ve kardeşlerin birbirlerine duyduğu saygı, aile içindeki hiyerarşiyi sağlıklı kılar. Örneğin, bir çocuk babasının annesine nasıl saygı gösterdiğini gördüğünde, bu davranışı içselleştirir. “Saygı, ailenin temel kuralıdır..”
3. Sabır ve Hoşgörü: Ailenin Çatışma Çözüm Mekanizması
Aile içindeki farklı karakterler, bazen çatışmalara yol açabilir. Sabır, bu çatışmaları yönetmenin anahtarıdır. Örneğin, ergenlik dönemindeki bir çocuğun asi tavırlarına sabırla yaklaşan ebeveyn, onun bu geçici sürecini anlamaya çalışır. Hoşgörü ise kusurları görmezden gelmek değil, onları anlayışla karşılamaktır. “Sabır aileyi birleştirir, hoşgörü ise iyileştirir.”
4. Paylaşma ve Dayanışma: “Biz” Bilincinin İnşası
Aile, bireylerin yalnızca mutluluklarını değil, acılarını da paylaştığı yerdir. Maddî sıkıntılar, hastalıklar veya kayıplar karşısında birlikte hareket etmek, aile bağlarını güçlendirir. Örneğin, bir aile üyesinin işsiz kalması durumunda diğerlerinin maddî-manevî destek olması, dayanışma ruhunu pekiştirir. “Paylaşılmayan sevinç yarım, paylaşılmayan acı iki kat olur.”
5. İnanç ve Değerler: Ailenin Pusulası
Ortak inanç ve değerler, aile üyelerine bir amaç ve yön verir. Dini inançlar, ahlaki ilkeler veya kültürel gelenekler, ailenin kimliğini oluşturur. Örneğin, dürüstlüğün önemsendiği bir ailede yetişen çocuk, hayatı boyunca bu değeri taşır. İslâm dininin, manevî değerlerin yaşatıldığı bir aile ortamı, bireylerin hayata karşı daha dirençli ve umutlu olmasını sağlar. Dinî inanç ve ahlak, aileye bir amaç ve yön verir. “Değerler, ailenin kökleridir; ne kadar derinse, o kadar ayakta kalır.”
6. İletişim ve Samimiyet: Ailenin Can Damarı
Sağlıklı iletişim, aile içindeki sorunların büyümeden çözülmesini sağlar. Duyguların açıkça ifade edildiği, dinleme kültürünün olduğu ailelerde güven duygusu gelişir. Örneğin, akşam yemeklerinde bir araya gelip günün değerlendirilmesi, basit ama etkili bir iletişim yöntemidir. “Konuşulmayan her şey, ailede bir duvar örer.”
Sonuç: Manevî Direkler Olmazsa Olmazdır
Günümüzde aileler, maddî refahın artmasına rağmen manevî boşluklar yaşayabiliyor. Oysa bir evi “yuva” yapan, içindeki sevgi, saygı ve diğer manevî değerlerdir. Bu değerler, nesilden nesile aktarıldığında toplum da sağlam temeller üzerinde yükselir. “Aile, manevî direkleri sağlam olunca fırtınalara dayanır; yoksa en küçük rüzgârda sallanır.”
İletişim ve samimiyet, tüm bu manevî direkleri bir arada tutan bağlayıcı unsurdur. Açık ve dürüst iletişim, sorunların büyümeden çözülmesine imkân tanır. Samimi bir aile ortamında bireyler kendilerini güvende hisseder, duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade, iletişim eğitimi aile terapilerinin temelini oluşturur. Samimiyet eksikliği, yalanlar edebilir. İletişim, sadece konuşmak değil, etkin dinlemeyi de içerir.
Örneğin, aile yemeklerinde günün olaylarını paylaşmak, bağları güçlendirir. Teknolojinin etkisiyle artan dijital iletişim, yüz yüze samimiyeti tehdit etse de, bilinçli kullanım fayda sağlar. Kültürel olarak, bazı toplumlarda iletişim dolaylıdır, ancak samimiyet her zaman evrenseldir. Bu unsur, diğer direkleri destekler; örneğin, sevgiyi ifade etmek için iletişim şarttır.
Özetle; aileyi ayakta tutan manevî direkler sevgi, saygı, sabır, hoşgörü, paylaşma, dayanışma, inanç, ibadet, ahlak ve sağlıklı iletişimdir. Bu değerlerin ihmal edildiği bir aile yapısında maddî imkânlar ne kadar güçlü olursa olsun, huzurun kalıcı olması zordur. Aile, manevî temeller üzerinde yükseldiğinde hem bireyler hem de toplum için sağlam bir gelecek inşa edilmiş olur.
Günümüzde, bu değerleri korumak için aile eğitim programları, danışmanlık hizmetleri ve toplumsal farkındalık çalışmaları önem kazanmaktadır. Her birey, kendi ailesinde bu direkleri güçlendirerek, daha sağlıklı bir toplumun temelini atabilir.





HABERE YORUM KAT