1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Yağmur korkuya dönüştüğünde
Yağmur korkuya dönüştüğünde

Yağmur korkuya dönüştüğünde

Eskiden soğuk ve yağışlı havayı severdim. Şimdi ise sevdiğim her şeyi yok ediyor ve sadece üzüntü getiriyor.

25 Aralık 2025 Perşembe 21:13A+A-

Mariam Mushtaha’nın WANN’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


7 Ekim 2023'ten önce, kış her zaman en sevdiğim mevsim olmuştu. Her yıl heyecanla kışın gelmesini beklerdim. Hava değişmeye başladığında, annem benden dolabımı yeniden düzenlememi, yazlık kıyafetlerimi kaldırıp kışlık kıyafetlerimi çıkarmamı isterdi. Çoğu kişi için yorucu ve sıkıcı bir iş olan bu görevi ben sabırsızlıkla bekler ve gerçekten bundan zevk alırdım. Podcast veya müzik açıp kıyafetlerimi yavaşça katlayarak bu işin tadını çıkarırdım.

Sonra annem ve kız kardeşimle birlikte yeni pijamalar ve kalın battaniyeler almaya alışverişe giderdim: Hava değişip yağmurlar başladığında kışın başlangıcını simgeleyen heyecan verici hazırlıklar.

Arkadaşlarımın çoğu ıslanmamak veya üşümemek için okulu asarken, ben onlara katılamazdım. Yağmurda yürümek bana tarif edilemez bir mutluluk verirdi. Bu, eve hasta dönmek anlamına gelse bile, asla kaçırmak istemediğim bir deneyimdi.

Geceleri perdelerimi kapatır, kalın kırmızı battaniyeme sarılır ve sıcak çikolata veya çay ile yatağıma oturur, film veya dizi izlerdim.

Gazze'de savaş patlak verdiğinde, kışa ve yağmura olan sevgim azaldı. Her türlü hava koşulunda eşyalarımızı toplayıp kaçmak son derece zordur, ama şiddetli yağmurda bu daha da zorlaşır. Kardeşim bir keresinde arabayı yüklerken battaniyesini yağmur suyuyla dolmuş yere düşürdü ve ben onun çaresizliğini gördüm, çünkü ıslak ve ağır olan battaniyeyi taşımaktan başka seçeneği yoktu, çünkü battaniye olmadan kendini örtecek hiçbir şeyi kalmazdı.

Savaşın ilk aylarında, Gazze Şehrinde yerinden edilme sürecinde çadırlarda yaşamaktan kaçınarak evlerde, okullarda ve hastanelerde barınak bulmayı başardık.

Ancak 2025 yılının Ağustos ayında İsrail kabinesi, benim memleketim olan Gazze Şehrini işgal etme kararını açıkladı. İsrail, Gazze Şehrini boşaltma planının ilk aşamasında, aşırı kalabalık binaları tehdit ederek insanları dışarı çıkarmaya başladı. Çoğu binayı yıkmasının ardından, başka bir stratejiye geçti: geri kalanları zorla çıkarmak için büyük miktarda patlayıcı yüklü “robtos” araçları gönderdi. İsrail'in yıkıcı saldırısı bizi şehri terk etmeye zorladı. Hedefimiz Han Yunus'un El-Mevasi bölgesi idi. Ve ilk kez, çadırda yaşamaktan başka seçeneğimiz yoktu. 18 Eylül 2025, ilk günümüz oldu.

Savaştan önce, “çadır” kelimesini duyduğumda aklıma kamp yapmak gelirdi. Bir çadırın benim evim olacağını hiç hayal etmemiştim. Çadırda yaşamak fiziksel ve psikolojik bir işkence. Kaçmak zorunda olduğumuz çok şey var: böcekler, kemirgenler, gündüzleri kavurucu ve boğucu sıcaklık, geceleri dondurucu soğuk.

Yakında daha da dayanılmaz bir şeyle karşı karşıya kalacağımızı hiç tahmin etmemiştik. 13 Kasım'da Gazze Şeridi'ni şiddetli bir fırtına vurdu. Bekleniyordu ama çadırlarda yaşadığımız için buna hazırlanamadık; uygun koruma önlemlerini alacak imkânımız yoktu.

Çadırın içinde korkarak, şiddetli yağmurdan saklanmaya çalıştık, ancak rüzgâr çok şiddetliydi ve çadırdaki her şeyi yere devirdi. Dışarıda, çadırın içine sığmayan eşyaları koyduğumuz masa devrildi; bardaklarımız ve tabaklarımız kırıldı. Yağmur daha da şiddetlendi ve çadırdan su sızmaya başladı. Giysilerimiz sırılsıklam oldu.

Ancak en büyük acı, sahip olduğumuz az sayıdaki eşyamızın – yataklarımız, giysilerimiz ve bazı kitaplarım – her zaman sevdiğim bir şey tarafından yok edilmesini görmekti. Bir gün, huzur, rahatlık ve umut kaynağım olan yağmurun, korktuğum bir şey haline geleceğini hiç düşünmemiştim. Şimdi ise sevdiğim her şeyi yok ediyor ve sadece keder ve hüzün getiriyor.

Kış hızla yaklaşıyor. Son fırtına bizi zaten savunmasız ve çaresiz bıraktı. Gazze'deki yerinden edilmiş insanlar için üçüncü kışın tüm şiddetine nasıl dayanacağız? Bu acımasız koşullara nasıl katlanacağız?

Ateşkes ilan edildiğinde, doğup büyüdüğümüz ve hayatımızı kurduğumuz Gazze Şehrine dönmeyi ummuştuk, ancak evimiz savaşın acımasızlığıyla paramparça oldu. Evimiz artık sadece enkaz. Ev kiralamak artık karşılanamaz hale geldi. Ev sahipleri çoğu insanın karşılayamayacağı yüksek fiyatlar istiyor. Temel hizmetlerin olmadığı yanmış ve hasar görmüş evler bile ayda 1.000 dolar veya daha fazla tutuyor, bu yüzden Han Yunus'ta yerinden edilmiş olarak kalıyoruz; bir çadırda.

Kış yaklaştıkça, çektiğimiz acı da derinleşiyor. Su geçirmez çadırlar ve brandalar sınırlı sayıda ve pahalı. Fiyatları, sınır geçişlerinin açık olup olmadığına bağlı olarak her gün değişiyor. İçeri giren az sayıdaki malzeme genellikle hırsızlar tarafından çalınıyor ve daha sonra fahiş fiyatlarla satılıyor.

Benim hikâyem binlerce hikâyeden sadece biri. Çadırda yaşayan her Gazze ailesi kışa korku içinde hazırlanıyor, çünkü kendilerini soğuktan koruyacak hiçbir şeyleri kalmadı.

Bu, yerinden edilmiş olarak geçireceğimiz üçüncü kış, evsiz geçireceğimiz üçüncü kış, dünyanın sessizliğine karşı mücadele ettiğimiz üçüncü kış olacak. Gazze bir kez daha kendini hazırlarken, duvarlar, güvenlik ve adalet olmadan geçireceğimiz son kış olmasını umut ediyoruz.

Son not: 11 Aralık'ta, daha şiddetli bir fırtına Gazze Şeridi'ni vurdu ve savunmasızlığımızı daha da artırdı. Yağmur iki gün boyunca durmadı.

Kampımızdaki birçok çadırın şiddetli rüzgârlar nedeniyle tahrip olduğunu ve tamamen kullanılamaz hale geldiğini gördüm. Bu sefer, çadırlara sadece su sızmakla kalmadı, çadırlar su altında kaldı.

Kampımda birçok aile barınaksız kaldı. Bazı aileler kamptan ayrılıp akrabalarının yanına sığındı. Diğerleri ise nereye gideceklerini bulana kadar komşularının çadırlarına sıkışıp kaldı. Ayrıca, günümüzde yeni bir çadırın maliyeti herkesin karşılayabileceği bir şey olmadığı için, insanlar brandalar ve kumaş parçalarından geçici barınaklar inşa ettiklerini gördüm.

Ailem rüzgârda bir brandayı kaybetti ve çadırın kendisini de neredeyse kaybediyorduk. Daha fazla koruma sağlamak için brandalar ekleyerek onarım yapmaya çalıştık, ancak bunların yaklaşan fırtınalara dayanıp dayanmayacağından emin değiliz.

 

* Mariam Mushtaha, Gazze İslam Üniversitesi'nde İngilizce çeviri bölümünde okuyan bir öğrencidir. Savaşın zorluklarına rağmen, yazmaya derin bir tutku duymuş ve bunu deneyimlerini ifade etmek, gerçekliği belgelemek ve anlatılmamış hikâyeleri paylaşmak için bir araç olarak kullanmıştır. Kelimeleriyle, çevresindeki insanların dayanıklılığını, acılarını ve umutlarını yakalamaya çalışmaktadır. Mariam, bu tür denemelerle yazma becerilerini geliştirmeye kendini adamıştır. Profesyonel bir yazar ve Gazze halkının sesi olmayı hayal etmektedir.

HABERE YORUM KAT