1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Toplumsal travma ya da terör
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Toplumsal travma ya da terör

06 Mayıs 2009 Çarşamba 04:05A+A-

Bunun cehaletle, husumetle, terörle açıklanabilmesi mümkün değil. Nedeni ne olursa olsun bu tam bir toplumsal travma halidir. Şiddetin herkesi boğmaya başlaması halidir. Bu, ölümün, kanın, kan dökmenin sıradanlaşmasının neticesidir. Güneydoğu'yu kan çanağına döndürenler toplumun geldiği halden mutlu mudur bilemem.

Mardin'deki olay, kim olursa olsun sivil dünyayı silahla, ölümle bu kadar hemdem etmenin nasıl tamiri mümkün olmayan tahribatlara yol açacağının çok somut bir örneği. Güneydoğu'nun kan ve acıyla imtihanı maalesef devam ediyor. Zaten ne zaman şiddetin durması gündeme gelse cinayetler, eylemler art arda geliyor.

Dün Milliyet gazetesinde Hasan Cemal'in Murat Karayılan ile yapılan görüşmesi yayınlandı. Karayılan'ın söyledikleri bir hayli ilginçti. "Artık kan dökülsün istemiyoruz. Öncelik silahların susmasıdır. Diyalogla işe başlayalım, silah bırakma ise bundan sonraki aşama olabilir.'' diyor. Karayılan, diyaloğun ilk adresi olarak İmralı'yı gösteriyor. Bunun kabul edilmemesi halinde ikinci adresin kendileri olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Bizi de kabul etmiyorlarsa siyasal olarak seçilmiş iradedir (Yani DTP). Bu da olmuyorsa akil adamlardan ortak bir komisyon kurulur.''

Karayılan'ın söyledikleri hakikaten ilginç! Bu sözler öncelikle; PKK'nın silahlı mücadele etmek istemediğini çok açık dille ifade etmesi açısından önemli. İkincisi, anlaşmak için de dayatmaya varan bir ön şartı yok. Özetle, 'İmranlı'yı tanımıyorsanız beni, beni tanımıyorsanız DTP'yi, DTP'yi tanımıyorsanız da bir akil adamlar komisyonunu muhatap alın.' diyor. Asıl önemlisi de 10 askerin şehit edilmesi konusuna sahip çıkmıyor. Bu olaydan üzüntü duyduğunu ifade ediyor. İnce bir diplomasiyle, 'bunu başka birileri yaptı' demiyor ama onu demeye getiriyor.

10 erin şehit edilmesine bir soru işareti koyuyor. Tıpkı Mayıs 1993 tarihindeki 33 erin şehit edilmesi olayı gibi. O katliamı bir daha hatırlamakta yarar var. PKK o dönemde de eylemsizlik kararı almıştı ve devletin çıkaracağı affı bekliyordu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in üzerinde çalıştığı bir projeyle dağdakiler ovaya indirilecekti. Ama sanki gizli bir el devreye girdi. Önce Jandarma Genel Komutanı, uçağının düşmesi sonucu şehit oldu. Sonra Turgut Özal vefat etti. Ama bu barış sürecinin bitmesine asıl öldürücü darbe 33 erin şehit edilmesiyle vuruldu.

Bugün de PKK aylar önce eylem yapmama kararı aldı. Terör örgütü, silah bırakmak istediğini en yetkili ağızlarıyla dillendiriyor. 'İmralı'yı muhatap almıyorsanız beni muhatap alın. Hiçbirini almıyorsanız bir akil adamlar komisyonu kurun onlarla bu meseleyi çözün.' diyor. Bunların söylendiği bir süreçte, tam da Genelkurmay Başkanı'nın basın toplantısı yaptığı günün sabahında, 10 er şehit ediliyor. Söz konusu Genelkurmay Başkanı 'Türkiyelilik' açılımı yapan birisi olunca olayın vahameti daha da ortaya çıkıyor.

Dün Murat Karayılan'ın sözlerinden anlaşılıyor ki, 10 erin şehit edilmesi, 33 erin şehit edilmesi gibi... PKK adına ama PKK'nın kontrolünün dışında! Barış sürecinin gelişmemesi için bazı güç odakları tarafından organize edilmiş bir eylem... Ancak bu defa oyun açığa çıkmış gibi görünüyor. Bu coğrafyada cinayetin su içmek, maç seyretmek, oyun oynamak kadar sıradan bir iş olmaktan çıkması lazım. Bu toplumsal travmayı atlatmak çok uzun yıllarımızı alacak olsa da bugünden başlamak lazım ruhlarımızın tamirine. Silah tüccarları kendi köylerinde, kasabalarında denesinler bu silahların nasıl kullanılacağını. Ama 'biraz da onların anaları ağlasın, biraz da onların yüreğine kor düşsün' demeyiz hiçbir zaman...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT