1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Soykırımda yeni bir kelime dağarcığı nasıl ortaya çıkıyor?
Soykırımda yeni bir kelime dağarcığı nasıl ortaya çıkıyor?

Soykırımda yeni bir kelime dağarcığı nasıl ortaya çıkıyor?

Gerçeküstü bir gerçeklikte yaşıyoruz ve buna uygun yeni bir “Gazzavi” kelime dağarcığı var. Bu tür kelimeleri her gün duyacağımızı ve hatta kullanacağımızı kim hayal edebilirdi ki?

11 Temmuz 2025 Cuma 23:48A+A-

Yousef Alnono’nun Electronic Intifada’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Geçen yıl Mayıs ayında rengim attı. Tüm vücudumdan ter damlıyordu ve daha önceki hiçbir hastalıkta olmadığım kadar bitkin düşmüştüm. Bırakın yataktan kalkmayı, yataktayken bile vücudumu hareket ettiremiyordum.

Bunun grip olduğunu ve geçeceğini düşündüm. Gazze Şehri'nin batısındaki el-Nasr mahallesindeki evimize hapsolmuştum. O sırada mahalleye ilk dönenlerden biriydik ve sokaklar boştu.

Telefonumun şarjı sık sık bitiyordu - telefon şarj etmek evden çıkıp bir şarj istasyonuna gitmeyi gerektiren bir iş - ve yeterli şarjım olsa bile internet sık sık kesiliyordu. Sıkılmıştım ve savaşın bittiğine ve üniversite mezuniyetinin nasıl olacağına dair çeşitli düşüncelere dalmıştım.

Sonra durumum daha da kötüleşti.

Cildim daha yoğun bir sarıya dönüştü, gözbebeklerim bile parlak sarı bir parıltı yaydı. Bu dönüşüm bana gerçeküstü geliyordu ve bunun ben olduğumu kabullenemiyordum.

Al Ahli Arab Hastanesi'ndeki doktor bana sarılık olduğumu ve tedavisinin daha iyi beslenmek, özellikle de tatlı yemek olduğunu söyledi. Yiyecek bulmakta zorlandığımız bir kıtlıkta ne biçim bir reçete.

Sonunda vücuduma biraz enerji geri döndüğünde yataktan kalkabildim. El Nasr caddesinde yürümek için dışarı çıktım ve her yere yayılmış farklı ürünler satan tezgâhlarla ne kadar çok hareket olduğuna şaşırdım. Ne kadar zamandır dışarıdaydım? Görünüşe göre birçok insan mahalleye geri dönmüştü.

Yine de tüm gözler üzerimdeydi ve hastalıklı halime aval aval bakıyorlardı. Görünüşümün bu kadar çok bakış çekmesine şaşırmıştım. Gerçekten o kadar kötü müydü? Sonra bir sesin bana seslendiğini duydum: “Bay Lemona, riygan görünüyorsunuz.”

Gülerek ona döndüm ve “Evet, o benim” dedim.

Bu soykırım başlamadan önce “riygan” kelimesini duymamıştım ama İngilizcede sarılık gibi bir anlama geliyor. Bu kelime dağarcığımıza girmeye başlayan pek çok “yeni” kelimeden sadece biri - artık kendimizi içinde bulduğumuz pek çok inanılmaz durumu karşılamak için kullanmamız gereken kelimeler.

Gerçeküstü bir gerçeklikte yaşıyoruz ve buna uygun yeni bir “Gazzavi” kelime dağarcığı var.

Bu tür kelimeleri her gün duyacağımızı ve hatta kullanacağımızı kim hayal edebilirdi ki?

Jetlerin korkunç sesleri

Gazze savaştan önce de sessiz bir yer değildi ama insanlar “al-zanana” ya da insansız hava araçlarının rahatsız edici seslerine alıştı. Ancak tepemizde uçan savaş uçaklarının gökyüzünü yaran kükremelerine ve tiz çığlıklarına alışacağımızı sanmıyorum.

Aralık 2024'te arkadaşım Mahmud'la birlikte ateş yakmak için odun kesiyorduk. Mahmud'u uzun zamandır tanımıyordum. Yakındaki al-Karama bölgesinden göç ettirilmişti. Evi bir İsrail saldırısı sonucu yıkıldığı için bizim mahalledeki teyzesinin evinde kalmak zorunda kalmıştı. Kısa bir süre sonra onu biraz daha yakından tanıdım ve arkadaş olduk.

Biz odun keserken yakınlarda bir grup çocuk oynuyordu ve sonra hepimiz jetin ani ve korkunç çığlık sesini duyduk. Başımızı örttük ve bir füze saldırısı beklentisiyle yere eğildik.

Çocuklar dehşete kapılmıştı ve küçük bedenleri korkudan titriyordu. Onlar da bize doğru gelen bir füze olduğunu düşündüler ve çığlık atmaya başladılar. Çocukları sakinleştirmeye çalıştım. Onlara bunun bir füze olmadığını, insanların kafasını karıştırmak ve korku yaymak için yere çok yaklaşan bir F-16 olduğunu söyledim.

Mahmud çocuklara şöyle dedi: "Korkmayın. Uçak şahat."

O güne kadar “şahat” fiilini sadece bir arabanın gıcırdayarak durması bağlamında duymuştum. Bir araba yüksek hızda giderken aniden yavaşladığında olduğu gibi. Bunu takip eden yüksek ses, şahat'tan geliyor.

Şimdi bu kelimeyi farklı bir şekilde anlıyorum.

Ne zaman gökyüzünü yaran bir uçak sesi duysam, kendimi sakinleştirmek için “şahat, şahat” diyorum.

Ölümcül bir hava saldırısı

Mucizevî bir şekilde ölümden kurtulduğum 8 Mart 2024 gününü asla unutmayacağım.

Gazze'de bizim için çok zor bir dönemdi. Kıtlık yayılıyordu ve havadan yardımlar yeni başlıyordu.

Annemin haberi olmadan risk almaya ve yardımın bırakılacağı yere gitmeye karar verdim. Yardımların bırakılacağı yer Gazze Şehri'ndeki El Makusi Kuleleri yakınlarındaydı. Benim oraya ulaşmam yarım saatimi aldı ama diğerleri için muhtemelen saatler sürmüştür.

İnsanların toplandığını gördüm ve atılmayı beklemek için onlara katıldım. Yaklaşan bir uçağın gürültüsünü duyana kadar sadece birkaç dakika geçmişti. Büyük bir yolcu uçağına benziyordu ve alçaktan uçuyordu.

Manzara inanılmazdı. Bu büyük uçağın bu kadar alçaktan uçtuğunu görmek gerçeküstüydü. İnsanlar pilotun onları görebilmesi ve bize yardım atabilmesi için ellerini sallamaya başladı. Gözlerim uçakta olduğu için ne olduğunu fark etmedim ve birinin “Janahat, janahat” diye bağırdığını duydum.

Biz “janah” fiilini meyletmek anlamında kullanıyoruz. Kur'an suresinde olduğu gibi, "Ve eğer onlar [janahu] barışa meylederlerse, sen de ona meylet ve Allah'a güven. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir. Her şeyi bilendir." Janah ismi basitçe “kanat” anlamına da gelebilir ve fiil formu da “bir şeye kanat vermek” anlamına gelebilir.

Ancak o anda fiil barışa doğru bir eğilim anlamına gelmiyordu; janah, yardım paketlerini bıraktığında uçağın gökyüzünde eğilmesine atıfta bulunuyordu. Uçak yüksek bir açıyla yükseldi ve ardından paraşütler takılı halde paketleri bıraktı.

Ama ters giden bir şeyler vardı. Yardım paketi neden bu kadar yüksek bir hızla dönüyordu? Paraşütü olmadığını ya da paraşütün açılmadığını ve yere düşeceğini gördüm. Etrafıma bakındım ve şok oldum. Herkes kaçmış ve kendini korumak için saklanıyordu.

Nereye gideceğimi bilemedim ve aniden ilk paket büyük bir gürültüyle düştü ve her yere toz yayıldı. Ben o paketten kaçmaya çalışırken ikincisi bir eşeğin üzerine düştü ve onu öldürdü. Sahibi canını kurtarmak için koşarken onu bırakmak zorunda kalmıştı.

Tüm bunlar göz açıp kapayıncaya kadar oldu. Her tarafın kan içinde olduğunu görünce şok oldum. İlk paletin düştüğü yere doğru ilerledim ve içinden bir kutu hurma çıkardım.

Sonra insanlar bir şeyler alabilmek umuduyla hızla kutuya doğru koşmaya başladı. Şok içinde eve gittim.

Ama o kelime aklımdan çıkmadı: Janahat, janahat. Eğer bu kelimeyi bir daha duyarsam, hiç düşünmeden koşmaya başlayacağım.

 

*Yousef Alnono, Gazze Şeridi'nde yaşayan bir gazeteci ve yazardır.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum