1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Son vedayı yazıyorum
Son vedayı yazıyorum

Son vedayı yazıyorum

Çocukluk arkadaşlarım bir gün arayla şehit oldular. İnsanlık nerede? Küresel vicdan nerede?

31 Aralık 2025 Çarşamba 23:19A+A-

Ahmed Mushtaha’nın We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti


Savaşın başlangıcından bu yana; iki yıl boyunca korku, yıkım, açlık ve kuşatma içinde yaşadık.

Hava saldırıları ve bombardımanlar şiddetlendiğinde ve mahallemiz Tel El-Hawa için tahliye emri geldiğinde, biz de oradan ayrıldık. Kimse kalmadı.

Elimizden geldiğince her şeyi yanımıza aldık, ama çocukluğumuzun ve basit anılarımızın tanığı olan köşeleri geride bıraktık. Sokaklarda kahkahalarımız kaldı.

Ayrılmamızdan bir yıl sonra, bombardıman geri döndü ve geriye kalanları da aldı.

Mahalle, patlayıcılar ve ağır füzelerle tamamen yıkıldı, tüm evlerimiz ve sokaklarımız enkaza dönüştü.

Bir yıl sonra, enkazı görmek ve evlerimizi incelemek için mahalleye geri döndük.

Evlerimizden geriye taş ve demir enkazından başka hiçbir şey kalmamıştı.

Savaştan iki yıl sonra beni şok eden bir haber geldi: Fevzi Judi şehit olmuştu.

O benim çocukluk arkadaşım, komşum ve oyun arkadaşımdı. Her zaman ortalığı kahkaha ve enerjiyle doldururdu.

Her sabah onunla birlikte okula gittiğimiz günleri hatırladım. Birlikte camiye gittiğimiz günleri düşündüm.

Fevzi, yıkım, savaş ve kuşatma ortasında geçimini sağlamak ve parlak bir gelecek kurmak için bir dikiş makinesi satın almıştı.

Tel El-Hawa Mahallesi’ne yapılan son saldırıda Fevzi, füzelerin alevlerinden, uçakların ve tankların gürültüsünden kaçarak sığınağını terk etti ve dikiş makinesini geride bıraktı. Fevzi, bir gün sonra, 3 Ekim 2025'te dikiş makinesini almak için geri döndü, ancak sığınağına ulaşamadan işgal uçakları onu bir füzeyle hedef aldı. Evet, vücudunu parçalara ayıran bir füze!

Arkadaşım Fevzi, bir füzeyle öldürülmek için ne yaptı? Ve bedeni param parça olmak için ne yaptı? Suçu neydi? O sadece 21 yaşındaydı.

Fevzi gitti, ama hatırası benimle kalacak. Ruhuyla gitti, ama onu ve kahkahasını yıkılmış sokağımızın her köşesinde ve her sokağında görmeye devam edeceğim. Şehit olmadan önce, onu sığınağında veya sokakta görmeye devam ediyordum. Küçük umut dolu şeyler hakkında konuşuyorduk: savaşın sonu ve çadırlar yerine taştan yapılmış bir evde yaşamak. Elveda, Fevzi.

Fevzi'nin şehit olduğu haberi geldikten sadece bir gün sonra ikinci haber geldi: Fevaz El Wahidi şehit olmuştu. Fevaz, tüm yaşıtlarımızın sürekli desteği, arkadaşı, komşusu ve okul arkadaşıydı.

Her gün onu evinin bahçesindeki zeytin ağaçlarının altında bizi çay içmeye çağırdığını hatırlıyorum. Onu okula çağırdığım zamanları, mahallemizin yollarında, sokaklarında ve ara sokaklarında yürüdüğümüz zamanları hatırlıyorum. 19 yaşından büyük olmayan Fevaz'ın çocuksu bir yüzü vardı.

İsrail işgal güçleri Tel El-Hawa'ya kara saldırısı düzenlediğinde Sabra mahallesinde şehit düştü. Son saldırıda Fevaz evini terk edip Tel El-Hawa'ya komşu Sabra mahallesine kaçtı. İşgal uçakları, Fevzi'yi hedef aldıkları gibi onu da bir füzeyle hedef aldı. Fevaz'ın ayakları ve göğsü ciddi şekilde yaralandı. Fevaz, kurtarma ve ambulans ekipleri gelip onu kurtarana kadar yerde kanlar içinde kaldı. Fevaz'ın yaraları ciddiydi.

Ancak Fevaz hastaneye gitmedi. Kurtarma ekibi onu doğrudan evine geri götürdü. İşgal güçleri hastaneleri hedef aldığı ve bu kadar ağır yaralı birini tedavi etmek için gerekli tıbbi ekipman ve sarf malzemeleri olmadığı için Fevaz'ı hastaneye götürmediler. Hedef alınarak yaralandıktan bir hafta sonra, 4 Ekim'de şehit oldu.

İnsanlık nerede? Küresel vicdan nerede? Adaletsiz işgal, hastanelerin ve sağlık sistemlerinin eksikliği nedeniyle ölümle mücadele etmeye devam ediyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler ve vatandaşlar, uluslararası insani hukukun parçalanmasına nasıl izin verebilirler? Tüm şehrimiz, tüm topraklarımız, tek bir işleyen hastane ve tıbbi hizmet olmadan başa çıkmaya ve yaşamaya çalışıyor. İnsanlığın tüm bunları işgalin tutumu yüzünden kabul ettiğini mi düşünmeliyiz? İşgal, şehirdeki, bölgedeki her Filistinliyi kelimenin tam anlamıyla ölüme mahkûm ettiği için mi?

Fevaz, çocukluk arkadaşlarımdan şehit olan ikinci kişiydi, ama varlığı, sesi hâlâ benimle, hâlâ zihnimde, kahkahası hâlâ orada, beni asla terk etmiyorlar. Hoşça kal, Fevaz.

Sevgili arkadaşlarım bu dünyadan ayrıldılar, ama anıları beni hiç terk etmedi. Küçük yaşlarda birlikte büyüdüğümüz oyun arkadaşları silinemez. İşgalle yüzleşmemiş, soykırımla mücadele etmeyen diğerleri gibi, ben de hayatımın geri kalanında okulda teneffüslerde oyun arkadaşlarımı hayal edeceğim.

Yine de, şimdi tüm mahalle, enkaz ve bizi çevreleyen karanlık, onların kahkahaları, sesleri ve varlıkları olmadan sessiz kalıyor gibi hissediyorum.

Bugün, anıların, geri dönüşlerin görüntülerini taşıyarak enkazın arasında yürüyorum.

Sokaklarda oynadığımızı, hayatlarımız ve küçük hayallerimiz hakkında uzun uzun konuştuğumuzu, patlamalar ve yıkım arasındaki boşluğu gülümsemelerle doldurmaya çalıştığımızı, son ana kadar hiç durmayan gülümsemelerle hatırlıyorum. Her öğleden sonra futbol oynadığımızı hatırlıyorum.

Fevzi ve Fevaz sadece şehitler listesindeki isimler değil. Onlar gerçek. Hikâyeleri dürüst hayatlar, (çoğu kişi tarafından bilinmeyen) dostluklar, şeytani bir hüküm altında yaşamaya çalışan hayaller ve sadece bedenleri parçalanmış ruhlardan oluşuyor.

Bu sözleri onları anmak, hatırlamak, Fevzi ve Fevaz'ı yaşadığımız dünyaya haykırmak için yazıyorum. Onları sevdim ve onlar asla sayılar arasında birer sayı olmayacaklar. Onlar benden alındı, ama kalbim onların tamamen alınmasına izin vermeyecek.

Tel El-Hawa'da, evimizde hiçbir şey kalmadı. Fevzi ve Fevaz'da yoklar. Evler ve ağaçlar da yok oldu.

Hepsi götürüldü, ama biz burada kalarak işgalcileri, haksız hükümleri ve yıkımları için yüzlerce kez lanetliyoruz.

Son kez Fevaz ve Fevzi'ye veda ediyorum, görüşürüz.

Bu hikâyeyi, birlikte büyüyen çocuklar arasındaki bağ hakkında, var oldukları, oldukları için hedef alınan ve öldürülen iki genç adam hakkında yazdım. Ancak, Fevaz ve Fevzi İsrail işgali tarafından öldürülen tek kişiler değiller. 60.000'den fazla kişi öldürüldü, 10.000 kişi hala kayıp ve 100.000'den fazla kişi yaralarıyla hayatta kalmaya çalışıyor.

Hissetmemiş olsanız da, muhtemelen biliyorsunuzdur, Gazze Şeridi'nin çoğu - hastaneler, okullar, camiler, yollar, restoranlar, işyerleri ve evler - yıkıldı. Benim topraklarımın yıkıntı alanlarına dönüştüğünü görmüşsünüzdür.

Bizim sorduğumuz soru şu: İşgalcileri bu alçakça ve kötü eylemlerinden sorumlu tutacak kimse olacak mı, yoksa eylemlerinin sonucu caydırıcı bir yaptırım ve ceza olmaksızın yanlarına mı kalacak?

İnsanlık için ayağa kalkmaya istekli ve ayakta kalan tek halk biz miyiz?

 

* Ahmed Mushtaha; Gazze'de yaşıyor. Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nde mobil uygulama tasarımı ve programlama alanında lisans eğitimine devam ediyor.

Ahmed, Peace Education Group'ta Cambridge İngilizce dil programının beş seviyesini tamamladı. 2007 yılında, Gazze'yi siyasi olarak kontrol altına almak için yürütülen savaş sırasında liseden mezun oldu. Gazze'de büyük değişimlerin yaşandığı bu dönemde genç bir yetişkin olarak mezun olması, onu şekillendirdi ve şu anki akademik yolunu seçmesine neden oldu.

Ahmed, öğrenmeyi farklı bir gelecek inşa etmenin kapısı, teknolojiyi ise kuşatmanın gerçekliğinden uzak, güvenli bir dünya yaratabileceği bir alan olarak görüyor. “Yerlerin hatırasını korumak ve unutulmaya karşı direnmek için yazıyorum” diyor. “Kelimenin yanı sıra bilginin de Filistin'in hikâyesini koruyabileceğine ve Gazze'nin sesini dünyaya duyurabileceğine inanıyorum.” diye ekliyor.

HABERE YORUM KAT