1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ‘Reyhanlı Patlaması’ ve N. Şerif’in Dönüşü
‘Reyhanlı Patlaması’ ve N. Şerif’in Dönüşü

‘Reyhanlı Patlaması’ ve N. Şerif’in Dönüşü

Tayyîb Erdoğan'ı eleştirenler Suriye konusunda hışımlı tavrından çok, Suriye konusuna bu kadar derinlemesine dalmış olmasından rahatsızlar..

13 Mayıs 2013 Pazartesi 21:10A+A-

Selahaddin E. Çakırgil

Suriye Buhranı’nda ‘Reyhanlı Patlaması’ ve Pakistan’da Newaz Şerif’in dönüşü..

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs günü öğle vakti korkunç iki patlama, sadece Türkiye gündemini değil, Ortadoğu gündemini de derinden etkiledi..

Reyhanlı, Haleb-Antakya yolu üzerinde, Antakya’ya 40, Haleb’e 50  ve Suriye sınırına da sadece 10-15 km. kadar mesafede bulunan bir yerleşim merkezi..

Bazı arabalara yerleştirilmiş güçlü patlayıcıların patlatılması sonunda 50 insan, hayatını  kaybetmiş, yüzlercesi de yaralanmış olup, bunlardan 20 kadarının durumu da ağır..

Küçücük Reyhanlı ilçesi bir savaş alanına dönmüş, başta şehrin Belediye binası olmak üzere, yüzlerce ev ve işyeri korkunç şekilde tahrib edilmiş bulunmaktadır.

Bu saldırı kelimenin tam mânâsıyla bir terör eylemidir. Çünkü, saldırıya uğrayan taraf silahlı bir grup değil, tam tersine, savunmasız sivil, insanlar, hattâ kadın ve çocuklar olup, hedefi de, genel bir korku ve paranoya havasıyla geniş kitleleri sindirmek netice almaktır. Elbette, bu hadisenin Suriye’de iki yılı aşkın zamandır devam eden ve bu zamana kadar 100 bine yakın insanın ölümüne müncer olan büyük buhrandan ayrı olduğu düşünülemez.. Üstelik de bu küçücük şehirde bile, canını kurtarmak için Suriye’den kaçıp buraya sığınan 25 binden fazla kadın, çoluk- çocuk, aileler, sivil kitleler bulunmaktadır.

İnsanların haftalık ev ihtiyaçlarını karşılamak üzere, daha yoğun şekilde şehir merkezinde bulunduğu bir Cumartesi gününde meydana gelen bu patlamanın alıp götürdüğü insanların büyük bir kısmının gencecik insanlardan ve çocuklardan oluşması, ayrı bir facia..

Ama, daha da acı, tehlikeli ve utanç verici olanı, bu patlamayı bahane ederek, patlamanın şokuyla hareket ettirilmeleri daha bir kolaylaşan, bir kısım zayıf iradeli, bu gibi hadiselerde sebeb-sonuç ilişkisinin mantıkî bir bağının olup olmadığını bile düşünemeyen çılgın insanları, bu şehirde ‘sığınmacı’ olarak barınmakta olan 25 bin kadar Suriyeli mağdur, mazlûm insanların üzerine saldırtmaları ve o zavallı insanların canlarını kurtarmak için açık alanlara, tarlalara kaçışmaları sahnesidir.

Başbakan Tayyîb Erdoğan’ın bu saldırı sonrasında, ‘Gerilim politikalarına tevessül etmemek ve Suriye’deki kanlı buhranın içine çekmek isteyen entrikalara da gelmemek gerek.. Büyük devletler bu gibi durumlarda sabırla, teennî ile hareket eder ve gerektiği zaman, gerekli cevabı da verirler..’  şeklindeki sözleri, o hassas anda söylenmesi gereken soğukkanlı tavır olarak takdirle karşılanmalıdır.

Ama, bu noktada, Tayyîb Erdoğan’ın Suriye konusuna, son birbuçuk yıl boyunca, çok hışımlı ve bodoslamadan daldığına dair iddialarda bulunanlar da yok değil..

Ne var ki, bu sözleri söyleyenlerin çoğu, Tayyîb Erdoğan’ın, hışımlı tavrından çok, Suriye konusuna  bu kadar derinlemesine dalmış olmasından rahatsızlar.. Halbuki, onbinlerce insan öldürülürken, üstelik, o yangının, 910 km. sınırının bu tarafına da yansıması ihtimali olduğundan,  T.C. rejimi, bu konuya ne kadar ilgisiz kalabilirdi ve konuya sadece ticarî menfaatlerin korunması, iyi komşuluk ilişkilerinin korunması ve  iç siyasetlere karışmamak ilkesi açısından bakılabilir miydi?

Nitekim, bu noktada, Tayyîb Erdoğan 12 Mayıs günü yaptığı konuşmada, ‘Eğer o katliâm ve cinayetler karşısında, o çocukların, sivil-savunmasız insanların canavarca katledilmeleri karşısında hiç bir şey yapamayacaksam, ben bu Başbakanlık ünvanını hemen burada bırakır, çeker giderim..’ diyecek kadar duygu yüklü bir tavır takınmış ve ‘Ben, Kıyamet’te, Rabbimin, ‘Türkiye Başbakanı olarak, Suriye’deki o mazlumlar için ne yapmıştın?’ şeklindeki sorusuna vereceğim cevabı düşünürüm..’ diyerek, gerçekte, başbakanı olduğu laik rejimin malûm çerçevesi dışında çok farklı bir söylem geliştirmiştir..

Bu sözler onun, bu konudaki tavrının doğruluk veya yanlışlığını hangi ölçüye göre belirlemek gerektiği kriterini, ölçüsünü de vermektedir.

Yazının Devamı…

 

HABERE YORUM KAT