1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Öymen sürç-i lisan etmedi
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Öymen sürç-i lisan etmedi

18 Kasım 2009 Çarşamba 00:26A+A-

Onur Öymen'in geçen hafta Meclis'te Dersim katliamı ile ilgili söylediği sözlerin bir sürç-i lisan olmadığı, inandığı düşüncelerin dışa vurumu olduğu iyice anlaşıldı.

Bilindiği gibi Öymen'in asıl mesleği diplomasi. Yani, kullandığı cümleleri beş kere tartıp söyleme, mesajlarını satır aralarına saklayarak ifade etme geleneğinden geliyor. Öyle ağzına ne gelirse söylemek, bir kere Öymen'in diplomat kimliğine ters. Nitekim Öymen daha sonra yaptığı açıklamalarda hiç geri adım atmadı ve kendini savunurken "Atatürk böyle yaptı. Sıkıyorsa ona bir şey söyleyin'' anlamına gelen cümleler kurdu.

Bu dogmatik zihin yapısı sadece Onur Öymen'de olsa bu da bir yere kadar tolere edilebilir. 'Her toplumda bir Jirinovski çıkar' deyip olayı anlaşılır kılabilirsiniz. Ancak bu böyle de değil. Tam da CHP'nin problemlere bakış açısını yansıtması bakımından çok önemli sözler. Öymen aslında demokratik açılımla ilgili CHP'nin takındığı tavrı cümlelere döküyor. Bu ifadeler sadece bir diplomatın sözleri olsa, suçu birine yükler problemi çözersiniz ama öyle değil.

CHP ve Genel Başkanı Deniz Baykal da aslında bundan daha farklı şeyler söylemiyor. "Bu sorun demokratik açılımla falan çözülmez, uçaklar bombalarını Güneydoğu'ya bırakır, ölen ölür, kalanlar da haddini bilerek yola gelir" demeye getiriyor. Onur Öymen'in dillendirdiği CHP anlayışına göre devletin hep bir demir eli vardır ve herkes o eli öpmek zorundadır. Bu, 1937'de de böyleydi, bugün de böyledir.

Altında Albay Dursun Çiçek'in imzasının olduğu 'Kirli Belge'de çok da tartışılmayan bir ayrıntı var. Kamuoyunda her ne kadar 'AK Parti'yi ve Gülen'i bitirme planı' olarak bilinse de bu belgedeki önemli bir ayrıntının üzerinde çok durulmadı. Bu planda Alevi-Sünni çatışmasının çıkarılması önemli detaylardan birisi olarak ifade ediliyordu. Yani eylem planıyla Türkiye'nin temcit pilavının yeniden sofraya sunulması hedeflenmişti.

Hatırlayın; 12 Eylül darbesi için ihtiyaç olan ülkedeki kargaşa, Alevi-Sünni kavgası çıkartılarak oluşturulmuştu. Bugün hâlâ faili meçhul olarak duran Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Malatya olaylarında yüzlerce Alevi ve Sünni hayatını kaybetti. 12 Eylül darbesi en çok Alevi-Sünni kavgası körüklenerek kotarıldı. Ancak Aleviler üzerinde oynanan oyunlar 12 Eylül'le bitmedi tabii ki. Ne zaman ülkede bir karışıklığa ihtiyaç duyulsa benzer senaryolar tekrar edildi. Bu senaryolarda en çok mağdur olanlar ise yine Aleviler oldu. 3 Temmuz 1993 tarihindeki Madımak provokasyonunda çok canlar yakıldı. Daha sonra Ergenekon iddianamesine de giren Gazi Mahallesi'nde Alevilere ait üç kahvehane tarandı. Çıkan olaylarda çoğu Alevi onlarca vatandaşımız hayatını kaybetti.

Son yılların en kaygı verici gelişmesi ise Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ile Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Kazım Genç'e yönelik suikastın son anda önlenmesiydi. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan eski Özel Hareket Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in evinde yapılan aramalarda ele geçirilen suikast krokileri, bunu çok açık bir şekilde ortaya koymuştu. Hasılı; Aleviler, bu ülkedeki güçlerin en mağdur ettiği kesimlerin başında geliyor. Ama Aleviler hâlâ CHP'nin en önemli oy deposu. Hâlâ Ergenekon davasına uzaktan bakmayı tercih ediyorlar. Zamanı geldiğinde de Öymen'in ağzından CHP'nin, yani statükonun onlara aslında nasıl baktığının cevabını alıyorlar.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT