1. YAZARLAR

  2. Nihat Bulut

  3. Venezüella'dan ABD'ye Geçit Yok!

Venezüella'dan ABD'ye Geçit Yok!

Mayıs 2002A+A-

ABD hegomanyasının tüm dünya halklarını küresel ölçekte kuşattığı, muhalif duruşlara savaş açtığı günlerde Venezüella'ya da yayanlar egemen sisteme karşıtlık sergileyen insanlar için bir moral, bir umut olarak cuntaya karşı çıktı. Venezüella'da 11 Nisan darbesi ve 45 saat içinde gerçekleşen karşı darbeyi sağlıklı anlayabilmek için Venezüella ve darbenin kendisine karşı yapıldığı devlet başkanı Hugo Chavez'in kişiliğine yakından bakmamız gerekmektedir.

Chavez 1992 yılında hava indirme birlikleri albayı iken tabansız darbe girişiminde bulundu ve tutuklandı, iki yıl tutuklu kalan Chavez aftan yararlanarak serbest kaldığında hedefine ulaşmak için demokratik yolları kullanmaya karar vererek 5, Cumhuriyet Hareketi adında bir parti kurdu. 1998'de yapılan seçimleri ezici bir farkla kazanan Chavez'in toplumsal desteği %80'lere kadar çıktı. Chavez, Latin Amerika'yı İspanyol sömürüsünden kurtarmak için uzun yıllar mücadele eden ve kısmen de başarılı olan Simon Bolivar'dan ilham almakta. Venezüella dünyanın en zengin petrol yataklarına sahipti ve yine dünyanın en fazla petrol ihraç eden ülkeleri sıralamasında dördüncü sırada yer almaktaydı. Buna rağmen ülke ekonomik güç­lüklere içinde kıvranmaktaydı. Chavez bu çelişkinin petrol gelirlerinin yolsuzluklarla siyasetçilere gitmesinden kaynaklandığını düşünüyor. Halkın çoğunluğu sefalet içinde yaşarken, küçük azınlığın sefahat yaşadığı bu sistemi değiştirmek istiyordu. İşbaşına geldiğinde bu yönde adımlar attı. Tamamen başarılı olmasa da yoksulluğu azaltmaya yönelik sosyal programlar uygulamaya çalıştı. Politika ve programları, ülkedeki zengin azınlığın çıkarlarına ve ABD çıkarlarına tehdit yöneltmekteydi.

Başkent Carakas'ta bulunan ABD askeri misyonunu "soğuk savaş artığı" olarak niteleyerek ülkeyi terketmesini istedi.

Latin Amerika ülkeleri arasında ABD'yi içermeyen ekonomik bir oluşuma giderek serbest ticaret bölgesi oluşturulmasını önerdi. Latin Amerika petrolünün ABD ekonomik egemenliğinden kurtarmak için önerilerde bulundu.

ABD Latin Amerika'da uyuşturucuyla mücadele için bu ülkelere uzman adı altında ajanlar yerleştiriyor ve hava sahalarına "keşif uçuşlarında bulunuyordu. Chavez ABD uçaklarının toprakları üzerindeki keşif uçuşlarına izin vermedi.

Küba ile ilişkilerini yoğunlaştırarak, bu ülkeye ucuz petrol vermeye başladı.

Petrol üretimini artırmayı redederek OPEC kotalarını çiğnemedi. Tersine petrol fiyatlarının yükseltilmesinden yana tavır aldı. Böylece büyük petrol şirketlerinin de sevimsiz adamı oldu. Öyle ki Chavez'e darbe yapıldığında Dow Jones ajansında müteaddit defalar uluslararası petrol şirketlerinin sevinçli yorumlan yayınlandı. Şirket yöneticileri Venezüella'nın OPEC fiyat kotalarını, üretim sınırlarını sabote edeceğini umduklarını söylüyorlardı.

ABD'nin başköşeye not ettiği diğer "hataların" bazıları ise şunlardı.

11 Eylül olayları sonrasında ABD'nin Afganistan saldırısını terörizm olarak nitelendirdi. ABD bombardımanında ölen Afgan çocuklarının fotoğraflarını basına dağıtarak bunun hiç bir şekilde olumlanamayacağını ifade etti. ABD yönetimi bunun üzerine Venezüella büyükelçisini geri çağırdı.

Ülkedeki Arap asıllılarla ilgili olarak CIA'nın istediği bilgi ve belgeleri vermeyi reddetti.

ABD'nin dışladığı Küba, Irak, Iran ve Libya ile ilişkilere girdi. Körfez krizinde Irak'ı ziyaret eden Fransa eski devlet başkanı Miterand'dan sonra Saddam'la görüşen ilk devlet başkanıydı. Chavez 2000 Ağustos ayında Bağdat'a giderek Saddam Hüseyin'le yüzyüze görüştü.

Tüm bu "sevimsiz" politika ve programlar ABD'yi Venezüella'da farklı arayışlara itti. Venezüella halkının Chavez'in politikalarını beğenmediği, başlardaki %50'lik halk desteğini eridiğini ve artık popülaritesi olmayan bir lider olduğunu yaygınlaştırmaya çalıştılar.

Chavez, ABD'nin tüm petrolünün %15'ini sağladığı Venezüella devlet şirketi olan PDVSA'nın yönetiminde değişikliğe gidip yeni atamalar yaptığında petrol şirketi atamaları protesto için üretimi yarı yarıya kıstı. Ülkede Chavez karşıtı gösteriler yapılmaya başlandı. Gerisi malum askeri bir darbe gerçekleşti. Darbenin mimarlarından Efrain Vasguez ve Ramihez Poveda Amerikalar Okulu (School of Americas-SOA)nda eğitim görmüşlerdi. Bu okul ABD'nin Georgia eyaletinde olup Latin Amerika'lı subay ve polis şeflerinin eğitilip ülkelerine gönderildiği bir yerdi. Okulun mezunlarından bazıları; Panama diktatörü Manuel Noriega, Ekvador diktatörü Guellermo Rodrigez, Peru'dan Juan Valesco, Bolivya diktatörü Guido Vildoso, Honduras diktatörü Juan Melgor Castro, Guetemala'dan Jose Efrain Montt'tur.

Darbeciler, Venezüella'nın en büyük ticaret odasının başkanı Pedro Carmona'yı geçici devlet başkanı olarak tayin ettiler. Medya, darbecilerin yalanlarını yayınladı; Chavez'in istifa ettiği, kabinesini dağıttığı, ... gibi.

ABD Venezüella'daki yönetim değişikliğini hemen kabul etti. Darbe lafını ağzına almadan yaşananları "hükümet değişikliği" olarak niteleyerek, "Chavez koltuğunu Venezüella halkının verdiği mesajın bir sonucu olarak kaybetmiştir. Krizi Chavez hükümeti provoke etmiştir" şeklinde açıklamada bulundu.

Fakat darbeden sonraki 48 saat darbecilerin planlarının tahmin ettikleri gibi kusursuz olmadığını ortaya çıkardı. Venezüella halkı ülkelerinin bir muz cumhuriyeti olmadığını ispat edercesine darbeye karşı çıktı. Halkın darbeye geçit vermek istemeyen karşıt duruşu ordu içindeki farklı sesleri de harekete geçmeye zorladı ve 14 Nisan'da Chavez'in koltuğuna dönüşünü sağlayan karşı darbe geldi.

11 Nisan darbecileri iki temel yanlış yapmışlardı. Birincisi, darbelerin toplumun her kesiminden tam desteğe sahip olduğunu zannederek darbeci koalisyonun diğer bazı üyelerini ikinci plana ittiler. Yeni geçici hükümete sadece kendi adamlarını yerleştirdiler. Kendini Chavez'e muhalefetin ana aktörlerinden biri olarak gören sendika federasyonu CTV ve hemen hem tüm ılımlı muhalefet partileri "demokratik" kabinesinden dışlandılar.

Geçici kabine Venezüella toplumunun en muhafazakar ve sağcı üyelerinden oluştu. Bu yanlış generallerin muhalefetin dışlanmış kesimlerinin baskısıyla yeni rejime karşı protestolarına yol açtı.

İkinci yanlış; Chavez'in halk içinde ve orduda hiçbir popülaritesinin olmadığı şeklindeki inanıştı. Küba ve Kolombiyalı gerillalar FARC'ın dışında hiç kimsenin Chavez'in gitmesine üzülmeyeceği zannedilmişti. İlk şok ve darbenin Chavez'i destekleyenler arasında yol açtığı moral çöküntüsünün peşinden şehrin neredeyse yarısını oluşturan Caracas'ın kenar mahallelerinin geniş çaplı gösterileri ve eylemleri ortaya çıktı. Caracas'ın tüm banliyöleri 13 ve 14 Nisan'da ayaktaydı. Polisin müdahale ettiği bu gösterilerde 30-40 kişi öldürüldü. Öğle vakitlerinde cep telefonlarıyla kulaktan kulağa Miaflores başkanlık sarayı önünde Chavez yanlısı büyük bir gösteri yapılacağı yayıldı. Öğleden sonra saat 6 civarında yaklaşık yüzbin kişi başkanlık sarayının önünde toplanmıştı. Aynı saatlerde Chavez'in birliği olan hava indirme birliği Chavez'e bağlılığını ilan ederek başkanlık sarayını ele geçirdi. Chavez'e desteğin artmakta olduğunu gören diğer askeri birlikler de birbiri ardına Chavez'in yanında yer almaya başladı.

Sonuçta ordu içindeki geçici rejime olan destek eridi ve geçici başkan Casmora istifa etmek zorunda kaldı. 14 Nisan gece yansında Chavez'in serbest bırakıldığı ve başkanlığa tekrar getirildiği açıklandı. Sabaha karşı 4 sularında Chavez devlet televizyonunda gözüktüğünde geri döneceğine inandığını ancak bunun bu kadar çabuk gerçekleşeceğini tahmin etmediğini belirten bir espri yaptı. Umduğu gibi dinlenecek ve şiir yazacak bir vakit bile bulamamıştı.

Astında başarısızlığa uğrayan Venezüella'daki darbecilerin ötesinde ABD idi. Kendini dünyanın jandarması gören ABD Venezüella'da geriletilmişti.

Çıkarlarına en ufak bir halel geldiğinde şiddet de dahil her türlü yolu kullanarak müdahale eden ABD hegemonyası tarihinde aldığı ender başarısızlıklardan birini hem de arka bahçesinde almıştı. Karşı darbe sonrasında ABD yetkililerinin açıklamaları ise tam bir erkekliğe leke sürdürtmeme tavrının bir yansımasıdır: "Chavez'e bir şans daha verdik, umarız bunu iyi kullanır". Kuyruğu dik tutmaya çalışma tavrından başka şekilde izahı zor olan bu açıklama şu yalın gerçekliği örtbas edemez: ABD kadiri mutlak değildir. ABD başarısı diye bir şey varsa bu muhaliflerinin başarısızlığından beslenmektedir. Onurlu bir direnişle Amerikan saldırganlığı püskürtülebilir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR