1. YAZARLAR

  2. Mustafa İslamoğlu

  3. İsrail'de 'sivil' tanımına uygun birini bulmak neredeyse imkansızdır!

Mustafa İslamoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

İsrail'de 'sivil' tanımına uygun birini bulmak neredeyse imkansızdır!

Mayıs 2002A+A-

İştişhadi Eylemleri Nasıl Yorumlamalı?

1- Söz konusu eylemleri gerek yöntem, gerekse de siyasi sonuçları açısından değerlendirdiğinizde meşru, haklı ve etkili eylemler olarak görüyor musunuz?

2- Bu eylemlerin faillerinin siyonistlerce "terörist" olarak nitelenmelerine karşın, kimi kesimlerde ise "çaresiz insanlar" şeklinde acıma ile karışık bir sahiplenme/sempati duygusu ile karşılandıkları görülüyor. Genelde İslami çevrelerin, bu eylemlerin faillerine ilişkin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

1) Söz konusu eylemler İslam'a yabancı kamuoyunda, adlandırıldığı gibi birer "intihar" değil, birer "istişhad" eylemidir ve İslami açıdan meşrudur. Şöyle ki: İstişhad, "şehadete davetiye çıkarmak", "kendi kendini şehid etmek" anlamına gelir. Yani "şahid olacağını bile bile, ölüme gitmektir".

İntihar İslam'da cezayı, şehadet ise ödülü getiren bir eylemdir. İstişhad ise, ödülü getiren şehadet eyleminin, en zor olanıdır.

Peki, mukaddeslerini canları pahasına savunan Filistinli gençlerin bu eylemlerini, şu ayetle nasıl telif edebiliriz

"Kendi kendinizi öz ellerinizle tehlikeye atmayınız." (2/195)

Bu ayet, daha o zamandan yanlış anlaşılmış ayetlerden biridir.

Bu ayetin tefsiri sadedinde Tirmizi ve Ebu Davud'un naklettikleri şu olaya bakın:

Emevi hanedanı döneminde Abdurrahman b. Velid komutasında bir İslam ordusu Konstantiniyye (İstanbul) üzerine bir sefer düzenledi. Sahabeden hayatta olanlar ve onlardan biri olan Ebu Eyyüb el-Ensari de ordudaydı. İşte bu savaş sırasında müslüman ordusundan bir kahraman kaleye sırtını dayamış olan Rum ordusuna karşı tek başına taarruza geçti. Bu sonucu mutlak ölüm olan bir saldırıydı. Ve tabi ki o zat şehid oldu. Bu durumu gören müslümanlar içerisinden kimileri bu ayeti okuyarak "Vah vah! Kendisini elleriyle tehlikeye attı!" dediler. Orada olan Ebu Eyyub el-Ensari, bu yanlışa anında müdahale ederek dedi ki: "Ey müslümanlar, bu ayet biz Ensar hakkında indi. Allah, Rasulüne fethi ve zaferi ihsan ettiği zaman, biz artık işimize gücümüze bakıp, malımız melalimizle uğraşalım demiştik. Allah işte o zaman bu ayeti indirdi, "kendini tehlikeye atmak" demek, mal sevdasıyla cihadı/mücadeleyi terk etmektir." (Tüm tefsirler)

Bizans surları önünde kendini feda eden ilk nesle mensup o müslümanla, İstişhad operasyonlarında can veren Filistinli gençler arasında hiçbir fark yok.

Bu eylemleri, silahla, helikopterle, uçakla, tankla, topla bir yere ateş etmekten ayıran temel özellik; birincisinin insanoğlunun yapacağı en büyük fedakarlık olan "canını verme, ölüme gönüllü gitme", diğerlerinin de sadece "can alma, öldürme" olmasıdır. Ahlaksızlık, soysuzluk, kirlilik ve gayr-ı meşruluk elbette "ölme öldür" mantığının ürünü olan ikincilerdir.

İstişhad eylemlerinin dinen sorgulanması gereken ikinci boyutu, hedef gözetilmemesidir. Bir kere, dişine kadar tepeden tırnağa silahlanmış askeri bir güç olan İsrail'de "sivil" tanımına uygun birini bulmak neredeyse imkansızdır. 7'den 70'e asker bir toplumdur İsrail toplumu. 65 yaşına kadar askerlikle yükümlüdür herkes ve rejim bir "sürekli seferberlik" rejimidir. Hepsinden öte, İsrail vatandaşlarının tümü, başkalarına ait toprakları zorla, güç kullanarak ellerinden gasbetmek suçunu işledikleri için "işgalci" konumundadırlar. İslam hukukunda, biri gelip toprağınıza, mülkünüze tecavüz ederse, buna karşı mülkünüzü ele geçirdiğiniz her tür araç ve imkanla savunmak "meşru müdafaa" cümlesinden, hatta "görev" sayılmıştır. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, din adamları savaşta HEDEF SEÇİLMEZLER. Fakat, şu da bir gerçek ki her savaşta "telef" ve "zayiat" olur ve bu da savaşların korkutucu ve soğuk yüzüdür.

2) İstişhad eylemlerinin faillerini "terörist" olarak niteleyenler Siyonistler ve onların emellerine hizmet edenlerdir. Türk-Yunan savaşı sırasında, yine Fransa'nın Güney Anadolu'yu işgali sırasında onlara karşı savaşan "milli kuvvetler" için de Batı gazeteleri aynı nitelemeyi kullanmışlardı: Teröristler... Bu yöntemin kendisi, semantik bir terördür. Kavramların içini boşaltarak işinize geldiği gibi doldurup onları muhaliflerinizi "suçlamak", "mahkum etmek" ve "imaj bozmak" için kullanmak... İşte bu da terörün bir başka boyutudur. İsrail'i yöneten yöneticilerin hemen tamamı ya Yahudi sorunu batılılar tarafından Müslüman doğuya ihraç edilmeden önce Irgun, Haganah gibi acımasız terör örgütlerinde çetebaşılık yapıp katliamlara imza atmış birer tescilli terörist, ya da Şaron gibi sonradan katliam yapmış eli kanlı birer savaş suçlusudurlar. Bu tür insanların eline dünyanın en ağır silahlarını tutuşturduğunuzda ne olacağını varın siz hesap edin. Filistin Halkının verdiği gerçek kurtuluş savaşını en çok anlaması gerekenler, tarihlerinde saldırgan, sömürgeci ve zorba güçlere karşı kurtuluş savaşı vermiş olan toplumlardır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR