1. YAZARLAR

  2. Bülent Şahin Erdeğer

  3. Vahyi Mesajı Anlamada Kur’an’ın Kur’an’la Tefsirinin Önceliği

Bülent Şahin Erdeğer

Yazarın Tüm Yazıları >

Vahyi Mesajı Anlamada Kur’an’ın Kur’an’la Tefsirinin Önceliği

Ocak 2004A+A-

Kur'ân'ın /Hayatın Anlamına Çağrı

Her Müslüman'ın Kur'ân üzerinde düşünme sorumluluğu bir ibadettir.1 Bu sorumluluğu, ibadeti ertelemek, görmezlikten gelmek, başka insanlara havale etmek gibi kaçamaklar beraberinde taklitçiliği, fikri donukluğu, çöküşü getirecektir. Rabbimizin "Kalplerinde kilitler mi var? Neden Kur'ân'ı araştırmıyorlar?"2 sorusuyla muhatap kılınan ekseri kalabalıklardan sıyrılıp insanlar içinden çıkartılmış hayırlı bir ümmet olmalı, bizlere en güzel örnek Resulullah Muhammed (a) ve seçkin arkadaşları gibi yeniden bir Kur'ân nesli inşâ etmeliyiz. İşte bu silkiniş ve ayağa kalkışın ilk adımı İslami bilinci uyandırmakta yatmaktadır.3 Yapılacak her Kur'ân dersinin amacı Fadlullah'ın da belirttiği gibi "İslami diriliş hareketini sarsılması ve saptırılmasına asla izin verilmemesi gereken değişmez kurallara dayandırmak için Kur'ân'a dayalı bir diriliş hareketi oluşturmak olmalıdır. Çünkü bizim Kur'ân kültürünün, hem düşünce planında hem de pratik eylem sahasında yapılacak inkılapçı İslami çalışmaların temel ilkesini oluşturduğunun bilincinde olmamız gerekir. Zira Kur'ân-ı Kerim'in, akidevi İslami dirilişte "önünden ve arkasından her hangi bir şaibenin ulaşamayacağı biricik kitabı"4 temsil ettiğini biliyoruz."5

Hiç kuşkusuz İslam aklı Kur'ân ile düzenlendiği, Kur'ân ile sürekli bir kontrol ve zindelik yakaladığı zaman asr-ı saadet döneminde olduğu gibi yeniden eski zindeliğini kazanacak, bu dünyada ve öteki dünyadaki mutluluğumuzun somut göstergesi olacaktır. Bu uyanış ve öze dönüş hamlesi, Kur'ân ülkesinde bitmek tükenmek bilmeyen bir heyecanla yapacağımız seyahatlerle yaşam bulacaktır. Beynini, kalbini, vicdanını başkalarına kiraya vermeden, yerlerin göklerin kabul edemediği ama kendisine bahşedilen emanetin değerini bilen, Allah'ın kendisini muhatap aldığını unutmayıp kendi kendine taklitçilik, pasiflik, müritlik gibi prangalarla haksızlık etmeyen, iradeli, varolan, akleden insandır Kur'ân mesajının muhatabı.

Kur'ân tefsirinin kaynakları arasında ilk sırayı şüphesiz, yine Kur'ân'ın kendisi alır. Kur'ân'ın Kur'ân'la tefsiri, başka bir ifadeyle Kur'ân'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması gerçeği, İslam'ın başlangıcından beri bilinen ve yeri geldikçe âlimlerce önemi vurgulanan bir husustur. Peygamber(s) de bu tür tefsirin ilk örneklerini vermiş ve bu örnekleriyle, Kur'ân'ı, yine Kur'ân'la anlamanın gereğine işaret etmiştir.6 Hatta Kur'ân'ı anlama yolunda atılan birer adım mahiyetinde yazılan beşerî tefsirler de Kur'ân ile muhatap arasında bir engel olmamalıdırlar. Tefsir, Müslümanların bozulma ve dağılma sürecinden sonra Kur'ân'ın mesajıyla muhatapları arasına konulan engelleri aşmasına yardımcı olacak eserler olmalıdır. Eğer beşerî tefsir, rahmanî tefsirin önünde bir engelse en azından onun anlaşılmasını zorlaştırıyorsa terk edilmelidir. Bu tavrı eserleriyle okuyucu üzerinde dinî bir otorite kurmak yerine ahlakî, kulluk bilincini tefsir tarihinde gösteren âlimlerden örnek olarak Şah Veliyullah Dehlevî ve Seyyid Kutub'u anabiliriz. Dehlevî'ye göre "iki kaynak içerisinde sünnet, asıl itibariyle Kur'ân'dan istinbat edilmiştir. Daha doğrusu İslâmî hükümlerde delil olarak kullanılan sünnet Kur'ân'dan istinbat edilen sünnettir. Böylece İslâm'ın temelinin teke ircâ edilmesi lazımdır ki o da Kur'ân'dır. Toplumun bütün katmanlarını Kur'ân'la tanıştırmak zorunluluğu vardır... O takdirde Kur'ân'ı anlamak için yapılması gereken hacimli tefsirlere dalmak değil bizzat Kur'ân'ın kendisini okumaktır.7 Dehlevî'nin meâlen aktardığımız ve Kur'ân usûlünü yansıtan bu görüşlerini "el-Fevz'ûl Kebir fî Usûli't Tefsir" isimli tefsir usûlü eserinde belirtmesi manidârdır. Aynı sorumlu tavrı Seyyid Kutub Fî Zilâl'il Kur'ân tefsirinin Râd Sûresi önsözünde gösterir. Allah'ın kulu olmayı Din adına beşerî bir otorite olmaya tercih eden Kutub, ilk Kur'ân neslini anlattıktan sonra şöyle der:

"Bize gelince bugün, falan ve filanın kâinat, hayat ve değer anlayışına göre şekil veriyoruz kendimize. O bağlandığımız falanca da filanca da fâni birer beşer evlâdı olan fânilerden başka bir şey değiller .... Bu "Fi Zilali'l-Kur'an" eserimizin kurallarını, asıl hedefleri bizim kaleme aldığımız şu kitabı okumak olmasın. Onu sadece kendilerini biraz daha Kur'ân'a yaklaştırması için okusunlar. Sonra doğrudan doğruya Kur'ân'a yaklaşsınlar ve onun gerçeklerine uzanarak benim yazdıklarımı bir kenara atsınlar... Ama şunu da unutmasınlar ki, hayatlarını bu Kur'ân uğrunda vermedikçe, onun buyruklarını hayatlarında tahakkuk ettirmek için kendilerini fedâ etmeyi göze almadıkça ve içinde bulundukları cahiliye cemiyetiyle Kur'ân adına ve Kur'ân sancağı altında amansız savaşlara girişmedikçe onun konularını bütünüyle anlayamazlar..."8

Kur'ân'ın Kendi Tefsirinin Boyutları

Kur'ân'ın Kur'ân ile tefsiri birden fazla boyut taşımaktadır. Rabbimizin ayetlerinin apaçıklığı

1.    Ayetin tek başına kendini açıklaması

2.    Ayetin öncesindeki ve sonrasındaki ayetlerle (sibak ve siyak) açıklanması

3.    Ayetin sure bütünlüğünde açıklanması

4.    Ayetin içinde bulundurduğu "anahtar kavramla" Kur'ân bütünlüğünde açıklanması şeklinde dört farklı boyutta kendini göstermektedir.

Kur'ân'ı anlama girişimimizin ilk basamağı onu Rabbimizin müfessirliğiyle anlamaya çalışmak olmalıdır. Ancak Allah'ın tefsirinden sonra Kur'ân'ı anlamak için diğer veriler dikkate alınabilir. Hele iletilmiş olmayan üretilmiş olan insanî anlama çabaları niteliğindeki tefsir, hadis, örf, dilbilim gibi ilimler mutlaka Allah'ın müfessirliğinin belirleyiciliğinde yardımcı kaynaklar olarak kabul edilmelidir. Yardımcı kaynaklar ret yada kabul edilebilir bir konuma oturtulmalıdırlar. Kur'ân bizlere bu prensibini çok net bir şekilde hatırlatmaktadır. Kendi kendisinin tefsiri olduğunu "Onların sana getirdiği her misale karşı mutlaka biz sana gerçeği ve en güzel tefsiri getiririz." (Furkân 25/33)9 beyanıyla dile getiren Kur'ân öğüt almak isteyen muttakiler için hayatın tüm alanları ile ilgili genel bir perspektif verecek yeterli verilere sahip olduğunu da belirtmektedir:

"...Sana kitabı her şeyi açıklayan ve Müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak indirdik" (Nahl 16/89)10 Son İlahi mesajın bu konudaki en önemli vurgularından birisi de Kur'ân üzerinde iman etsin etmesin tüm muhataplarını incelemeye, araştırmaya teşvik etmesi ve vahy-i ilahînin bir bütünlük içinde olduğunun farkına varılmasını sağlamaktır. "Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Eğer Allah'tan başka tarafından (indirilmiş/sunulmuş) olsaydı, onda birbirini tutmaz çok şey bulurlardı" (Nisa 4/82)11

Yukarıda üzerinde durulan hususlardan dolayı Kur'ân, kendi dışındaki birbirinden farklı fikirlerde ve yerlerde konumlanan geleneksel yada modern bazı siyasal, dinsel, kişisel güçlerin "Kur'ân'ın herkesçe anlaşılamaz olduğu" iddialarını tutarlı ve haklı yaklaşımlar olarak değerlendirmemekte, keskin bir şekilde vahiy metninin apaçık anlaşılır olduğu ve bu sebepten dolayı herkesin sorumlu olduğunu belirtmektedir: "Kendilerine apaçık deliller (beyyinat) geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilaf edenler gibi olmayın. İşte onlar (evet) onlar için büyük bir azap vardır." (Al-i İmran 3/105)12 Geçmişte siyasal çekişmelerin ve bu sorunların yansımaları olarak üretilen teorik tartışmaların argümanları olarak kullanılan ayet parçaları birbirleriyle olan bağlarıyla değil beşeri tezlerle bağlantı kurularak sunulan kurgularla anlaşılmaya daha doğru ifadeyle "kullanılmaya" çalışılmıştır. Emevî zulmüyle oluşan kutuplaşmalar/tepkisellikler ve beraberinde hortlatılan cahilî kültürün günümüze kadar farklı renklerde Kur'ân metnini istismar etmesi ya da son dönemde egemenliğini ilan eden modern dayatmaların etkisiyle metnin aslında herkesçe farklı anlaşılacağı dolayısıyla Kur'ân anlam haddlerinin belirsiz olduğu söylemi farklı sebeplerle de olsa aynı sonuca, hakikatin mutlaklığından uzaklaşıp te'vilin istismarına hizmet etmektedirler.13 Kur'ân'da geçen bir ifadenin te'vili (sonucu) için Kur'ân'ın kendisinde aranmayıp aklî karînelere başvurulacak olursa, Kur'ân'ın ahkam ve ibadetlerle ilgili diğer ifadeleri de aklî karînelerle pekala tevil edilmeye başlanır.14 Oysa "Beyyinat" böylesi kurguların gerçek yüzlerini basit bir incelemeyle açığa çıkartacak doğasıyla Kur'ân'ın korunmuşluğunun da bir yönünü bizlere öğretmektedir. Akletmenin dilimize tam çevriminin anlamlar ya da işaretleri arasında bağ kurmak olduğunu göz önüne aldığımızda Kur'ân üzerinde akletmenin ayetleri arasında bağlantılar kurma cehdi olduğunu ve bu ibadet sayesinde diğer eylemlerimizin sahih düzleme oturacağını belirtmek isteriz. Kur'ân'ın kendi anlam örgüsünün parçacı şekilde okunduğunda aralarında çelişki varmış gibi gözüken ayetlerin doğru anlaşılmasına yol açabileceğini belirtmek gerekir. Hatta bir deyişle "Böyle düzenli bir yorum, Kurân'ın eğer varsa herhangi bir Kur'ân (metin) dışı kanıtla uyumlu olduğunu ortaya çıkarabilir."15 Bu da Kur'ân'ın sünnetle, tarihle vs. birikimlerle karşılaştırılmasına bu bilgilerin denetlenmesine ve Vahyin anlaşılmasına sağlıklı bir kapı açmış olur.

Kur'ân'ın muhatabının yapacağı her bağ kurma çabasının isabet etmesi beklenemez.16 Ancak Kitab'ın ehli olma tecrübesini kazananlar ayetleri tertilen sürekli ve programlı şekilde okuduklarında kendiliğinden ayetler arasındaki Rabbani tefsire aşîna olacaklardır. Bu aşînalık durumunu bir dili pratik yaparak öğrenen ve zamanla dilin içindeki deyim, mecaz, gerçek anlam imâ gibi farklı yönlerini kullanarak konuştuğu dilde ustalaşan bir kimsenin seviyesinin yükselmesine benzetebiliriz. Zikir'in yani programlı olarak anlama amaçlı talim olunan ilahi vahyin17 ehli olanlar Kur'ân'la yeni tanışanları da Kur'ân'ın bütünlüğüyle irşad edeceklerdir.18 Bu irşâdı da önceden dili öğrenmiş bir kimsenin yeni başlayan birine yardımcı olmasına benzetebiliriz. Kur'ân'ın anlam olarak kendi kendine oluşturduğu bu koruma kuşağının dışında kalanlar ya da bu anlam bütünlüğü çerçevesinde her türlü beşeri bilgi sorgulanmaya tabi tutulmalıdır. Başka bir deyişle "Kur'ân'daki konu bütünlüğüyle ve ayetlerle çelişen rivayet veya hükümler geçersiz sayılmalıdır. Bu tür rivayet ve hükümler, değişik beyan ve tefsirlerle ve senet zincirindeki sağlamlık gerekçe gösterilerek savunulmamalıdır. Kur'ân bütünlüğüyle çelişen her türlü rivayet ve anlayış terk edilmelidir. Bu ölçünün zayıflamaya başladığı, İslam tarihinin ilk dönemlerinden bu yana, rivayet ekolünün güç kazanmasıyla taklit yaygınlaşmış ve kitlelerin Kur'ân ile doğrudan temas kurmaları adeta engellenmiştir."19

Kur'ân'ın Kur'ân'la tefsiri elbette metnin içinde sıkışıp kalan akademik bir çalışma değildir. İç bütünlükle elde edilen perspektifin hayatla olan bağlantısı kurulmadıkça Kur'ân'ın kendini tefsirinin de bir anlamı yoktur. Kur'ân'ın kendi dışındaki gelişmelere, sosyal, siyasal ve doğal göstergelere dikkat çekmesini yeminlerde sıklıkla müşâhede etmekteyiz. Anlam bütünlüğünün kavranması için yapılan akletmenin kimi zaman tepkiselliklerin ürünü olarak Kur'ân'ın atıflarda bulunduğu Kur'ân'ın sünnetle, mâruf örfle, önceki dinî geleneklerle vb. dış kaynaklarla tefsirinin yok sayılmasının yanlışlığına da dikkat çekmek gerekir. Bu tür bir Kur'ân'ı anlama çabası olumluluklarıyla beraber 'eksik' kalacak bir çabadır.20 Kur'ân'ın iç bütünlüğünün yakalanması karşılıklı olarak Kur'ân'ın beşeri birikimleri daha iyi anlayabilmemiz ve mütevatir Kur'ânî Resûl uygulamaları (sünnet), bu uygulamalardan izler taşıyan rivayetler (hadis), tarih, sosyoloji, bilim vs. sorgulanabilir bilgilerle Kur'ân'ı daha iyi anlayabilmemizin yolunu açar.21 Hûlî'nin Kur'ân etrafında yapılan ve Kur'ân'ın içinde yapılan araştırmalar olarak tasniflediği22 incelemeler sonucunda bütünlüğü yakalanmamış bir metnin belirleyiciliğinden bahsedilemez. Dolayısıyla İlâhi buyruğun beşeri birikime tâbi olmaması ama aynı zamanda bu birikimden metni daha iyi anlamak için sağlıklı şekilde faydalanılması için Kur'ân bütünlüğünün sağlanması şarttır. Bu da Sadr'ın deyişiyle, "konu ile işe girişip Kur'ân'da işi neticelendirmektir. Birinci prensip budur. İkinci prensip ise, tek bir konuyla alakalı bir öbek ayeti seçip onların anlamları arasında birleştirme/tevhid eylemine girişmeyi ifade eder. Amaç, söz konusu edilen konuyla ilgili köklü, kapsamlı bir Kur'ân düşüncesine ulaşmaktır."23 Kur'ân'ın muhatapları Kitabı tanırken anahtar olarak dört ayet-i kerimeyi göz önünde bulundurmalıdırlar:

1. Tefsir:

"Onların sana getirdiği her misale karşı mutlaka biz sana gerçeği ve en güzel tefsiri getiririz." (Furkân 25/33)

2. Araştırma:

"Kur'ân'ı iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde bir çok ihtilaf bulacaklardı." (Nisâ 4/82)

3. Bütünlük:

"Gerçek Yönetici olan ALLAH çok yücedir. Sana vahyi tamamlanmadan önce Kuran'ı (anlamak için) acele etme ve, "Rabbim, bilgimi arttır," de." (Ta-hâ 20/114)

4. Detaylandırılmış Açıklama:

"Bilgiyle detaylandırdığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir kitabı onlara getirdik." (Ar'af 7/52)24

İlk ayet, ilahi mesajın gerçek ve birbirini tefsir edip iç bütünlükte açıklayıcı olduğuna dikkati çekmekte, ikinci ayet ise Kur'ân'ın iç bütünlüğünün incelenmesine davet niteliğinde olup, çelişkisiz ve birbirini bütünleyen özelliğine vurgu yapmaktadır. Üçüncü ayet ise Kur'ân okuyucusuna Kur'ân'ı anlamak için aceleci olmamasını, ayetleri parçacı anlamaya değil her ayeti Kur'ân bütünlüğünde anlamaya çalışmasını öğütler. Ayrıca Kur'ân muhatabının unutmaması gereken en önemli noktalardan birisi de Vahyi mesajının nitelik olarak nüzul sürecinde "Sözlü bir duyuru, sesli bir metin" olduğu gerçeğidir. "Kur'ân'ın çeşitli bölümlerinin, indirildiği dönemde küçük risaleler halinde yayınlanmak üzere değil, ihtiyaca göre apaçık hitabeler halinde sunulmak üzere gönderilmiş olduğu da unutulmamalıdır."25 Dolayısıyla farklı zaman dilimlerinde farklı olaylar vesilesiyle inzal olunan ayetlerin daha sonra mushaflaşarak yazılı metin haline gelmesi ve sözlü aktarımların yazı formunda da çelişkisiz, iç bağlantılı tek bir metinmişçesine bütünlüklü bir eser durumda olması Kur'ân'ın "Allah Sözü" olduğunun ve mucizeviliğinin en bariz kanıtlarından biridir.

Hangi insan böylesine birbiriyle bağlantısız farklı olaylar arasında serpiştirilerek not alınmış farklı duyuruların yazıya geçirilmiş bir bütün olarak bu denli tutarlı bir iç ahenge sahip bir eser ortaya koyabilir? Hem de bu eserin yazımında bir çok savaş, göç gibi meşakkatli olayın satır aralarında meydana geldiğini, dönemin siyasal, sosyal olaylarından bahsedip26, varoluşun anlamını sorgulamaktan, kıssaların anlatılmasına, Kıyamet ve ahiret sahnelerinden, dinler tarihindeki sorunlara cevaplara kadar bir çok farklı konuyu içerdiğini göz önüne almalıyız. Öyle ki insan aklını muazzam bir secde bilincine kavuşturan kainat hakkındaki yanılmaz bilgilerle tüm bu bütünlük Kur'ân'ın nedenli önemli bir çağrı olduğunun ve başka bir mucizeye de artık ihtiyaç kalmadığının göstergesidir.27

Kur'ân'a dikkatlice bakmayan bir göz onu dağınık bir metin olarak görebilir. Oysa dikkatlice incelenmeye başlandığında Kur'ân metninin iç içe geçmiş birbirini tefsir eden muazzam bir sanat eseri olduğu gözlemlenecektir. Kur'ân'ın bir insan elinden çıkması aklen imkansız bu yapısı, onun hem tek bir kalemden aynı zaman diliminde tasarlandığı izlenimi vermekte hem de farklı sorunlara farklı zaman dilimlerinde farklı cevaplar verdiği görülmektedir. Bu özelliklere şahit olan kişiye Kur'ân'ın neden çağları aşan bir meydan okuma yaptığını da anlaşılır kılmaktadır.28 Ayrıca sadece ayetlerin birebir birleriyle olan bağları değil, surelerdeki konu pasajlarının birbirleriyle olan ilişkileri, hurûf-u mukattanın, sure başlarındaki bazı kalıp giriş cümlelerinin farklı nüzul ortamlarından ortak bir hedefe doğru düzenli bir kompozisyon olarak oluşturdukları ahenk, her sûrenin son bölümünün bir sonraki sûre ilk bölümüyle olan devamlılık ilişkisi gibi bir çok farklı "anlam icâz"ları muhatabına doğruyla yanlış ayır edebilecek Kur'ân'ın yegane güvenilir ölçüt olduğunu göstermektedir.29

Türkçe'de Kur'ân'ın Kur'ân ile açıklanma gayretlerine genellikle son dönem ürünü meal ve tefsirlerde rastlayabilmekteyiz. Özellikle Elmalılı tefsirinin bu alanda dilimizde önemli bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra, Suat Yıldırım, Şaban Piriş, M.Esed ve M.Hamidullah'ın meallerindeki dipnotlar Kur'ân ayetleri arasında irtibat kuran kısmi tefsirler olarak görülebilirler. Ayrıca Abdulali Bazergan'ın "Bir Ayetin Bir Başka Suredeki Tefsiri"30, M.A.S Abdulhaleem'in "Rahman Suresi Üzerine bir Çalışma: Bağlam ve İç İlişkiler"31 başlıklı makaleleri örnek gösterilebilirler.

Dipnotlar:

1- Ayetler-Kur'ân, Düşünmek, Anlamak ve Öğüt Almak içindir: 2/219, 242, 266; 3/191; 5/18; 6/50; 7/176, 184; 10/24; 13/3; 16/11, 44, 69; 17/41; 23/68; 28/51; 29/63; 30/8, 21, 21; 34/46; 38/29; 39/42; 41/52; 43/3; 45/13; 46/10; 47/24; 59/21

2- Muhammed 47/24

3- İnşâ'nın teorisi için bakınız: "Yoldaki İşaretler" Şehid Seyyid Kutub, Arslan Yay. İst. 1998

4- Fussilet 41/42

5- "Min Vahyi'l Kur'ân: Tefsir Dersleri" M. Huseyn Fadlullah, Çev.M.Yolcu, 1.Cild, Akademi Yay., İst.1989, s.8

6- "Kur'ân'ın Bütünlüğü Üzerine: Kur'ân'ın Kur'ân'la Tefsiri" Hâlis Albayrak, Şule Yay. 3.Baskı İst. 1996 s.11

7- "Hind-alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri" Abdülhamit Birışık, İnsan Yay, İst.2001, s.55

8- "Fî Zilâl'il Kur'ân: Kur'ân'ın Gölgesinde" Râd Suresi Önsözü'den 8.Cild, Şehid Seyyid Kutub, Çev. E.Saraç, İ.Şengüler,B.Karlığa Çağrı Yay. İst.1990, s.498-499

9- Ayrıca bakınız Karia Suresi (101), Hümeze Suresi (104), Beled 90/11-20

10- Ayrıca bkz. Maide 5/3, Enam 6/38, Yusuf 12/111, Nahl 16/89, Kehf 18/54, Rum 30/8

11- Ayrıca bkz. A'raf 7/203, Yunus 10/15, Hud 11/35, İsra 17/86-87

12- Ayrıca Beyyine 98/1-8, Bakara 2/213, Rum 30/9, Hadid 57/25, Tegabün 64/6

13- Kurgu ve gerçek arasındaki mücadelenin seyri için bknz. "Yorum ve Aşırı Yorum" Umberto Eco, Can Yay., "Kur'ân ve Aşırı Yorum" Mustafa Öztürk, Kitâbiyât Yay. Ank.2003, "Siyasal Tefsirin Oluşum Süreci" İsmail Çalışkan, Ankara Okulu Yay., Ank. 2003, "Kimin Tarihi? Hangi Hermenotik?" Recep Alpyağıl, Ağaç Yay. İst. 2003, "Kur'ân'ı Çok Anlamlı Okuma Sorunu Ya da Hakikatin Tekliğinden Korkup Çokluğun Batıllığına Sığınmak" Fethi Kılınç, Haksöz, Aralık 1998, Sayı:93

14- "Kur'ân'ın Anlaşılmasında İki Mesele" M.Sait Şimşek, Yöneliş Yay. 3.Baskı, İst.1997, s.65

15- bknz. "Musa ve Firavun: Çıkış Kitabı" M.Bucaille, L. Fatoohi, S.Al-Dargazelli, Gelenek Yay. İst.2002 s.67

16- İsabetsiz bağ kurma çabası olarak örnek: "Kur'ân'da Ölçü ve Ahenk" Abdurrezzak Nevfel, İnkılâb Yay. İst.1988, Nevfel Ayetlerin tekrar adetleriyle anlam ahengini birbiriyle irtibatlandırmaya çalışırken bariz zorlamalara gitmiştir.

17- Bknz. Sâd 38/88, Ta-ha 20/99-100; Enbiya 21/10, 50

18- Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun: Nahl 16/43; Enbiya 21/7

19- "İslami Kimlik: İlkeler ve Hareket" Toplu Çalışma, Ekin Yay. 1996

20- Bu tür olumlu ama eksik, ve de bu eksikliğin sonucu olarak bir çok zaaflar ve yanlışlıklar taşıyan çabalar için Ehl-i Kur'ân ekolü güzel bir örnektir. Bknz. A.g.e Abdülhamit Birışık, İnsan Yay, İst.2001, s.323-390, "Kur'âniyyûn Ekolü-Temsilcileri, Tefsirleri Ve Tefsirdeki Yöntemi" Arş. Gör. Şahin Güven, E. Ü. Sosyal B.Ens., http://www.kurannesli.org/ehlikuran.htm

21- Bu dengeyi gözeten müfessirlere Ebu'l Kelâm Azad ve Emin Ahsen Islahî örnek verilebilir. Azad ve Islahî'nin Türkiye'de yeterince tanınmamış olmaları önemli bir eksikliktir. Mevdudî'nin Tefhimul Kur'ân'ın 2.cildinden sonra Islahî'nin "Tedebbür-i Kur'ân" tefsirinden etkilenerek yazdığını kendisinin ifade etmesine dikkat çekmek gerekir. Islah çizgisinin dengeli temsilcileri olan Azad'ın "Tercümanu'l Kur'ân" ve Islahî'nin "Tedebbür-i Kur'ân" tefsirlerinin Urduca'dan Türkçe'ye aktarılmasını ümit ediyoruz. Bu iki tefsir için bknz. A.g.e, Abdülhamit Birışık, İnsan Yay, İst.2001, s.247-274

22- "Kur'ân Tefsirinde Yeni Bir Metod" Emin el-Hûlî, Çev.Mevlüt Güngör, Kur'ân Kitaplığı, İst.1995, s.76

23- "Kur'ân Okulu" Şehid Muhammed Baqır es-Sadr, Bir Yay. İst.1987, 2.baskı Fecr Yay. 1997 s.26

24- Kur'an, detaylandırılmıştır, açıklayıcıdır: 2/118, 221-222; 3/138; 6/97-98,114,119,126; 7/32,52; 10/37; 11/1; 12/1,111; 13/2; 15/1; 16/89; 17/41, 89; 18/54; 22/16; 24/34, 46; 28/2; 30/28; 38/67-68, 88; 41/2-4; 44/2; 65/11

25- "Kur'ân Dili ve Retoriği" Mustafa Öztürk, Kitabiyat Yay. Ank. 2002, s.17

26- Kur'ân tabiri caizse tozun toprağa karıştığı çetin bir mücadele içinde şekillenmiştir. Bu mücadeleyi Kur'ân ve sünneti içiçe incelemek için bknz. "Kur'ân'a göre Hz. Muhammed'in Hayatı" İzzed Derveze, 3Cild, 3.Baskı Ekin Yay. İst.1998

27- İsra 17/59-90, Şuara 26/4, Ankebut 29/51-52, Bakara 2/23-24, Yunus 10/38, Hud 11/13, Rad 13/31, Ta-Ha 20/133, Enbiya 21/5-10

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR