1. YAZARLAR

  2. Abdulaziz Tantik

  3. Türk–İsrail İlişkilerinin Geleceği

Türk–İsrail İlişkilerinin Geleceği

Haziran 2004A+A-

Özgün İrade Dergisi adına

Türk-İsrail ilişkilerinin geleceği hakkında konuşabilmek için her iki ülkenin olmazsa olmazları hakkında bir fikre sahip olmak gerekir.  Devletin beka'sına dönük beklentilerin ne olduğunu kavramadan bir yorum getirmek doğru olmaz sanırım. Gelecek ile ilgili politikaları, her iki ülkenin kendi varlık sebebini bağlı gördüğü politik adımlar belirleyecektir. Bu politik adımlar, sizi karşı karşıya getirebileceği gibi, yan yana da getirebilir. Anlaşıldığı kadarıyla politik adımlar; reel politik manevraları öncelediği zaman düşmanlık veya dostluklar geçici olma özelliği taşırlar. Bu politik durumu kavrayarak ancak bir politik gelecek tasarımı konuşulabilir. 

Türk devletinin bekasını sağlayan politik adımlar ne olabilir? Cumhuriyetin kurulu olduğu  varlık zemini reel politiktir. Şartların ve ortamın gelişimine göre sürekli politik manevralarla yeni Türk devletini koruma ve muhafaza etme refleksi ön plandadır. Türk dış politikası bu argüman olmadan anlaşılamaz.

İsrail devleti ise, varlık zeminini ideolojik ve bölgenin içinde olacağı  kaostan alır. İdeolojiktir: çünkü, dini bir temele dayalı dogmalar üzerinden politika yapmaktadır. Politikalarını değiştirme imkanı yoktur. Dini reddetme ile politikaları değiştirme aynı anlama gelmektedir. İsrail politikaları bu bağlamı görmeden değerlendirilemez. Ayrıca varlığını sürdürebilmesi için de bölgenin sürekli bir karmaşa ve çatışma zemininde tutulması gerekir. Bölgenin bütünlüğü, İsrail'in yok oluşunun başlangıcını oluşturur.

Bu değerlendirmelerden sonra Türk-İsrail ilişkilerinin geleceği konuşulabilir. Politik çatışmanın mihveri Kürt politikasıdır. İsrail, Kürt kartını doğru kullanarak, bölgedeki İran, Irak, Suriye ve Türkiye üzerine bir baskı aracı ve bölgedeki politikaları şekillendirme imkanı olarak değerlendirmek istiyor. Kuzey Irak'taki İsrail politikasının bir başka veçhesi de artık genelde bilinen bir yorum olarak Arz-ı Mev'ud dini argümanlı politikasıdır. Bir taraftan reel politik durum olarak bölge devletlerini baskı altında tutacak Kürt kartı, diğer taraftan ise, Dicle-Fırat arası toprakların kendisine ait olduğu iddiası; bu durumda İsrail'in özellikle Avrupa ve Amerika'daki yandaşlarının politik belirleyiciliğinden istifade ederek bölgede politikaları kendi inisiyatifinde geliştirmek istiyor.

Bu bağlamda İsrail'in nasıl bir çatışma politikasını yürürlüğe koyduğunu anlamak ve gelişebilecek politikaları kavramak için aşağıdaki noktalar önemli ipuçları verecektir:

1-                Ekonomik havzaların geleceği ve bu havzalarda çatışmacı zeminin yaratılması.

2-                Bölgesel rol oynama ihtimali taşıyan devletler üzerinde farklı nedenlerle de olsa periyodik olarak komplike sorunlar üretilmesi (Sudan örneği tazeliğini koruyor).

3-                Özel politikaların yürürlüğe konulması için bölgedeki farklı etnik ve dinsel yapıların bu doğrultuda kanalize edilmesi.

Türkiye politikalarını belirleyen ise, bölgedeki barış ortamının sürdürülmesini sağlayan politikaların öncelenmesidir. Zira bölgede meydana gelebilecek her türlü hareketlilik otomatik olarak Türkiye'yi etkileyecektir. Ortadoğu ve Balkanlardaki gelişmeler göz önüne alındığında  ekonomik ve siyasi açıdan Türkiye'nin sürekli olarak etkilendiği görülecektir.

Türk-İsrail politikalarının geleceği, bu zemin üzerine yorumlandığında çatışma kaçınılmaz bir durum arz etmekte, düşük ve ağır ölçekli yoğunluğun oranı politik zeminin durumuna bağlı görünmekte. Dolayısıyla politikaların geleceği, her iki devletin elindeki politik kozları nasıl kullanacaklarıyla doğru orantılı ve bölge devletlerini kendi politik görüşlerine çekebilme hünerlerine bağlı. İsrail politik duruşu itibarıyla Türk devletinin bekasına dönük bir tehlike arz ediyor. Bu tehlike politika geliştirenlerin gündemine girdikçe çatışma kalıcılık kazanacaktır. Ve bu çatışma Ortadoğu ile ilgili, Avrupa ile ilgili politik sorunlarla ilişkili olarak sürekli gündeme taşınacaktır. Dini inancından kaynaklı bir politik argümana sahip İsrail devletinin politik tarzını değiştirmesini beklemek safdillik olur. O zaman çatışma kaçınılmaz olacaktır. Türkiye nerede bir politik gelişim sağlamaya başlayacaksa, gizli veya aşikar İsrail politik manevralarla engellemeye çalışacaktır. İsrail'in politik gelişimi ise her zaman Türk devleti için bir sorun teşkil edecektir. Kuzey Iraktaki son gelişmeler üzerine Türk politikacıları, özellikle de hükümet kanadı sert açıklamalar yaptılar. Bu açıklamalar üzerine İsrail yönetiminde olanlar da karşı suçlamalara başladılar. Türk–İsrail politikaları inişli-çıkışlı, düşük yoğunluklu veya şiddetli çatışmalar şeklinde devam edecektir. Ne zaman ki Türkiye deki politikalar İsrail eksenine taşınır, o zaman çatışma durabilir. Başka türlüsü mümkün değildir.

Böylece, Türk-İsrail politikaları, çatışma zemini üzerine oturacaktır. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Her iki devlet de kendi varlıklarını korumak zorunda olduğuna göre bu doğal görülmelidir. Önemli olan bu durumun farkında olarak politikaları öngörebilmektir.  Politik adımların bu öngörüye göre şekillendiğinin adımları kendini hissettiriyor. Er geç politika yapımcıları bu durumun farkında olacaklardır. Ve çatışma politikaları yoğunluğunu artırarak sürdürecektir. Veya teslim politikalarına geri dönülecektir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR