1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. İsrail Zindanları Filistinlilerin Uğrak Yerleri

İsrail Zindanları Filistinlilerin Uğrak Yerleri

Haziran 2004A+A-

İsrail işgal devletinin Filistin halkına yönelik zulmünün önemli bir boyutunu da insanların zindanlara doldurulması ve onlara orada yapılan insanlık dışı muameleler oluşturmaktadır. Bu zulümden nasip alanlar sadece hâlen zindanda tutulan sekiz bin civarındaki Filistinli değildir. İsrail işgal devleti bu konuda herhangi bir insani ölçü ve ahlâki değer tanımadığından çoğu zaman yıldırma amaçlı tutuklamalar da yaparak Filistinlilere eziyet etmektedir. Bundan dolayı hâlen Filistin'de yaşayanların en az üçte biri İsrail zindanlarına girmiş ve belli bir süre orada tutulmuştur. İşgal devletinin hukuki ölçülere itibar etmemesi sebebiyle bu insanların bazıları çocuk yaşta, bazıları da yetmiş yaşlarından sonra zindana girmişlerdir. Hâlen zindanda tutulanların önemli bir kısmını da çocuk tutsaklar oluşturmaktadır.

İsrail işgal devletinin tutuklama ve zindanlara doldurma konusunda başvurduğu uygulamalar herhangi bir hukuki temele dayanmamaktadır. Bu yüzden işgal devletinin zindanlarında tutulan Filistinlilerin "mahkûm" olarak değerlendirilmesi kesinlikle hatalıdır. Bu insanların, meşru olmayan bir işgalin sürdürülmesi için yürütülen insanlık dışı bir savaşta hürriyetlerine el konulan tutsaklar olarak değerlendirilmeleri gerekir. Kaldı ki, hâlen İsrail zindanlarında tutulan tutsakların birçoğu hukuki dayanaklardan yoksun Siyonist devlet yasalarına göre bile yargılanmış değildir.

Yargıyı Devre Dışı Bırakan "İdari Tutukluluk" Garibesi

İsrail yasalarına göre bile yargılanmadan ve haklarında herhangi bir mahkeme kararı verilmeksizin tutulanlar "idari tutuklu" olarak nitelenmektedir. İşgal devletinin sadece Filistinlilere uyguladığı özel bir yasaya göre iç istihbarat örgütünün isteği doğrultusunda, tutuklananlardan istenenlere "idari tutuklu" sıfatı verilerek belli bir süre mahkeme önüne çıkarılmaksızın zindanda tutulmaları mümkün olmaktadır. Yasanın koyduğu azami sürenin dolması durumunda ise iç istihbarat örgütü Shin-Bet bu sürenin uzatılmasını talep edebilmekte ve mahkemenin de uzatması mümkün olmaktadır. Bu uzatma işleminin tekrarına ise herhangi bir sınır getirilmiyor. Bu yüzden işgal devletinin zindanlarında hâlen "idari tutuklu" sıfatıyla tutulan binlerce Filistinli bulunmaktadır. Bunlardan bazıları söz konusu süre uzatma işlemlerinin tekrarı sebebiyle yıllardan bu yana zindandadır. İşgal devleti bu uygulamayla bir yandan kendi yasalarına göre bile "mahkûm" edemeyeceği Filistinlilerin istenildiği kadar zindanda tutulmalarına imkân vermekte, bir yandan da mahkemelerine meşguliyet çıkarmaksızın sadece iç istihbarat örgütünün kararıyla insanların hürriyetlerinin ellerinden alınmasına zemin oluşturmaktadır. Bu itibarla işgal devleti adaleti değil zulmü uygulayan kendi yargısını bile Filistinlilerin zindanlarında bekletilmesi konusunda devre dışı bırakmakta böylece o insanları sınır konulmamış, sonunun nasıl geleceği belirsiz bir haksızlığa maruz bırakmaktadır.

İşkenceyi "Yasal" Hale Getiren Tek Ülke

İsrail işgal devleti kuruluşundan bugüne bir çıban başı olduğu gibi hiçbir hukuki değere ve ahlâki ölçüye itibar etmemesiyle de eşi görülmemiş bir garibe özelliği taşımaktadır. Bundan dolayıdır ki, birçok konuda benzeri olmayan uygulamaların sahibidir. Onu dünyadaki diğer devletlerden farklı kılan önemli özelliklerinden birisi de, işgal altında tuttuğu topraklarda yaşayan Filistinlilere "sorgulama" esnasında işkence yapılmasını "yasal" hale getirmesidir. İşkencenin yasallaştırılması sebebiyle bugüne kadar İsrail zindanlarında birçok Filistinli işkenceyle hayatını kaybetti. Betselim başta olmak üzere bazı İsrail insan hakları kuruluşlarının işkencenin yasal olmaktan çıkarılması için İsrail Yüksek Mahkemesi'ne yaptıkları müracaatlar da reddedildi. Red kararında aynı kuruluşların gerek görürlerse bazı işkence uygulamalarının yasaklanması için müracaatta bulunabilecekleri ifade ediliyordu. Bu ifade yasanın işkence uygulamalarına ve metotlarına da herhangi bir sınırlama getirmediğini ortaya koyuyordu. Sadece birinci intifada döneminde kırktan fazla Filistinlinin işkence yüzünden hayatını kaybetmesi de herhalde işgal devletinin iç istihbarat ve sorgulama örgütü Shin-Bet'e bu konuda sınırsız yetki verilmesinden ileri geliyordu. Ne yazık ki, bu sınırsız yetki hâlen devam ettiği halde kendilerini sözde insan hakları bekçisi olarak ilan eden devletlerin bu insanlık dışı uygulamaya sessiz kaldığını görüyoruz.

Cezaevleri mi Esir Kampları mı?

İşgal devletinin Filistinli tutsaklara yönelik insanlık dışı uygulamaları sadece sorgulama merhalesindeki işkencelerden ibaret kalmıyor. İşkence ve insanlık dışı uygulama zindanlarda da devam ediyor. Bu yüzden İsrail'in zindanlarını alelade bir cezaevi veya hapishane olarak nitelemek hatalıdır. Buraları ancak esir kampları olarak nitelemek yerinde olabilir. Fakat tutsakların kitleler halinde tutuldukları alelade esir kamplarının bir benzeri olduğunu söylemek de mümkün olamaz. ABD'nin Guantanamo esir kampındaki insanlık dışı şartları oluştururken belki İsrail işgal devletinin bilgilerinden ve geliştirmiş olduğu metotlardan yararlanmış olduğunu söylemek mümkün olabilir. Bu itibarla Filistinli tutsakların Ebu Gureyb gerçeği gibi Guantanamo gerçeğini de yıllardan beridir yaşadıklarını söyleyebiliriz.

Zindanlardaki Aşağılama ve İğrenç Muameleler

Filistinli tutsakların İsrail zindanlarında maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamalar, birçok hukuk organizasyonunun ve insan hakları kuruluşunun raporlarına geçmiştir. Bizim o raporlarda yer alan bilgileri aktarmamız durumunda sözü iyice uzatmamız gerekir. Sadece bazı örnekler sunarak fikir vermek istiyoruz.

Tutsakların maruz kaldığı en iğrenç uygulamalardan biri her sabah çırıl çıplak edilerek sayıma ve aramaya tabi tutulmalarıdır. İşgalciler bununla yetinmeyerek sayım ve arama esnasında hakaret içeren sözler sarf ederek ve aşağılayıcı muamelelerle psikolojik işkence yapmaktadırlar. Sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyanların bu hizmeti almaları engellenmekte veya zorlaştırılmaktadır. Tedavi için hastaneye kaldırılanların da çoğu zaman ayakları ranza kenarına bağlanarak aşağılayıcı ve eziyet edici muamele yapılmaktadır. Tutsakların yakınlarıyla görüşmeleri bir hayli zorlaştırılmıştır. Verilen gıda maddeleri çoğu zaman yenilemeyecek nitelikte olmaktadır.

Çok Yönlü Tecride Maruz Bırakılan Tutsaklar

Türkiye'de F tipi olarak bilinen tecridi İsrail işgal devleti yıllardan beri uygulamaktadır. Bilindiği üzere tecrit başlı başına bir psikolojik işkencedir. İsrail işgal devleti çok yönlü tecride başvurarak bu uygulamanın işkence etkisinin daha da fazla olmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu amaçla, tecride maruz bırakılan tutsakların haberleşme araçlarından yararlanmaları engelleniyor. Dünyadaki gelişmelerden haberdar olamamaları için basın yayın organlarından yararlanmaları ya tamamen engelleniyor veya iyice zorlaştırılıyor. Aile fertlerinin ziyaretleri zorlaştırılıyor ve eş, çocuk, anne–baba dışındaki yakınların ziyaretleri tamamen engelleniyor.

Çocuk ve Kadın Tutsaklar da Perişan

İşgal devletinin zindanlarındaki Filistinli tutsakların önemli bir kısmını da çocuklar ve kadınlar oluşturmaktadır. Ne yazık ki işgalcilerin insanlık dışı uygulamaları kadın ve çocuk tutsakları da kapsamaktadır. Dolayısıyla onların bedensel olarak tahammül güçleri daha zayıf olduğundan söz konusu uygulamalardan daha fazla etkilenmektedirler. Bazı kadınlar emzikli bebek sahibi olduklarından bebeklerini de zindana alarak onları zindanın loş ve sağlıksız ortamında büyütmek zorunda kalıyorlar.

İnsan hakları kuruluşlarının Filistinli tutsaklarla ilgili raporlarında verilen bilgilere göre, İsrail zindanlarındaki çocuklar kötü muamelelerin yanı sıra zaman zaman tehditlere de maruz kalıyorlar. Bütün bu kötü muameleler ve tehditler çocukların psikolojik yönden olumsuz etkilenmelerine ve bazı ruhsal bozukluklar yaşamalarına sebep olmaktadır.

İnsanlık Dışı Uygulamaların Hepsi Bu Kadar mı?

Filistinli tutsakların maruz kaldığı kötü muamelelerin hepsi bu kadar değil. Biz burada sadece bazı örnekleri sunabildik. Bu örnekler o insanların maruz kaldığı kötü muamelelerin çok az bir kısmını oluşturduğu halde genel üzerinde yeterince fikir vermekte ve Siyonist işgalin hukuk tanımazlıkta ne kadar ileri gittiğini gözler önüne sermektedir.

Tutsakların İstekleri ve İnsanlığa Yönelttikleri Çağrı

Filistinli tutsakların açlık grevine başvurma ihtiyacı duymalarının sebebi en başta seslerini bütün dünya kamuoyuna duyurmak ve maruz kaldıkları muamelelerden haberdar olunmasını sağlamaktır. Çünkü uluslararası kuruluşların ve dünya kamuoyunun duyarsız kalması işgalci Siyonistlerin daha da cüretkâr olmalarına yol açmaktadır.

Tutsaklar durumlarının iyileştirilmesi, maruz kaldıkları kötü muamelelerin sona ermesi ve hakları olan hürriyetleri ellerine verilmese bile, içinde bulundukları zindanlarda insanca yaşamalarına izin verilmesi için talep listelerini sundular. Sürdürdükleri açlık grevinin işgalcileri insafa getireceği beklentisi içinde değiller elbette. Fakat bu eylemin en azından dünyanın dikkatini üzerlerine çekmesi ve bu ilginin işgalcileri bazı şeyleri kabullenmeye zorlaması beklentisi içindeler. İnsani değerlere ve hukuka saygılı herkesin o insanların bu beklentilerine ilgi göstermesi ve onların umutlarını boşa çıkarmaması gerekir.

Dünya Filistinli Tutsaklara Hep Duyarsız mı Kalacak?

Başta BM olmak üzere muhtelif uluslararası kuruluşlar genelde Filistin halkının maruz kaldığı zulüm ve haksızlıklara duyarsız kaldıkları gibi Filistinli tutsakların ızdırapları, onlara uygulanan insanlık dışı muameleler karşısında da duyarsız kaldılar. En basitinden BM Çocuk Hakları Sözleşmesi bile işgalci Siyonistlerin zindanlarında tutulan ve onların iğrenç muamelelerine maruz kalan Filistinli çocuklar için devreye sokulmadı. Bu duyarsızlık dediğimiz gibi işgal devletini daha da cesaretlendirdi. Bu duyarsızlığın artık sona ermesi, Filistinli tutsakların yalnız olmadıklarının gösterilmesi, işgalcilere de dur denilmesi gerekmektedir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR