1. YAZARLAR

  2. Basil Kudat

  3. Suriye’nin İsrail Karşıtlığı Gerçekçi mi?

Suriye’nin İsrail Karşıtlığı Gerçekçi mi?

Nisan 2012A+A-

Suriye rejimine karşı başlatılan ve şu ana kadar yaklaşık 10.000 muhalifin öldürüldüğü isyanın birinci yıldönümünden iki gün sonra Suriye’nin başkenti Şam’da polis merkezini ve askerî istihbarat bürosunu hedef alan iki bombanın patlaması sonucu 27 kişi can verdi.

Beşşar Esed hükümeti, teröristleri, rejimi bombayla yıkmaya çalışmakla suçladı. Bu bombalamalar Aralık ayından bu yana güvenlik ya da diğer sektörleri hedef alan dördüncü saldırılardı. Hiçbir grup saldırıyı üstlenmedi. Rejim ve muhalefet karşılıklı olarak birbirlerini suçladılar. Rejim, bombalamaların muhalefet ve onların yurtdışındaki destekçileri tarafından gerçekleştirildiğini iddia ederken, muhalefet de bombalamaların rejim tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürdü.

Muhalefete göre bombalamaların amacı el-Kaide ve benzer grupların Suriye’de var oldukları mesajını vermekti. Böylelikle uluslararası toplumun teröristlere kalkan olarak rejime destek vermesi umulmuştu.

Suriye hükümeti, daha önce “terörist grupları” Arap ve yabancı desteğiyle Suriye güvenliğini hedef almakla suçlamıştı. Suriye hükümeti ayrıca el-Kaide’yi ülkede gerçekleşen bombalamaların ardında olmakla suçlamıştı. Hükümet diğer Arap devletlerini, ABD’yi ve İsrail’i de ülkeye para ve silah göndermekle suçladı. Humus, Şam ve Der’a’da İsrail silahları ele geçirdiğini bildirdi. Suriye televizyonu ayrıca protestocuların kontrolü altındaki bölgelerde İsrail parası ele geçirildiği iddiasını içeren görüntüler de yayınladı!

Suriye rejimi, ilk günlerinden beri intifadanın, ABD, Avrupa, İsrail ve Arap devletlerinin Suriye’nin öncülük ettiği “Direniş Cephesi”ne kurulan komplonun bir uzantısı olduğunu ileri sürdü. Rejim, ayrıca Esed’in görevinden ayrılması yönündeki istekleri Arap kimliğine bir saldırı olarak tanımladı. Suriye rejimi yıllar boyunca ülkeyi itiraz ve direniş yurdu olarak lanse etti. İsrail’in ülkenin baş düşmanı olduğu vurgusunu yaptı. Rejim, iç reformları ülkenin asıl önceliğinin İsrail ve Siyonizm olduğu iddiasıyla sürekli erteledi. Bu süre zarfınca İran ve Lübnanlı Şii grubu Hizbullah ile ittifak yapmaya devam etti.

Bütün bunlara karşılık Suriye muhalefeti, İsrail ve Suriye arasında 40 yılı aşkın süredir bir barışın mevcut olduğuna ve iki ülke arasındaki sınırın oldukça sakin ve dengeli olduğuna dikkat çekmekte.

Geçen ayın sonlarında, Türk kaynakları, Suriye rejiminin muhalefetin İsrail’le işbirliği yaptığı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyledi. Türk kaynakları, Suriye üzerinde uçan insansız İsrail uçaklarının büyük olasılıkla protestocular aleyhinde casusluk yaptığını ve Suriye rejimine karşı savaşan Özgür Suriye Ordusunun hareketlerini fotoğrafladığını söyledi. Aynı kaynaklar, İsrail’in Şam’a istihbarat desteği sağlayarak Suriye rejimi ile işbirliği yaptığının anlaşıldığını iddia etmekteler. Yine aynı kaynaklara göre Rusya da İsrail’de üretilen uçaklarla rejime destek vermekte.

ABD kaynaklarından sızan bilgiler de bu varsayımlarla benzerlik gösteriyor. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Barack Obama arasında yapılan toplantıda, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın ABD’den alternatifsizlik korkusuyla Esed’in üzerindeki baskıyı hafifletmesini istediği söyleniyor. İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Amos Gilad, Esed’in devrilmesinin İsrail için felaket olacağını belirtiyor ve Ortadoğu’da Mısır, Ürdün ve Suriye’deki İhvan-ı Müslimin hareketinin önderliğinde bir İslam imparatorluğunun kurulacağı uyarısında bulunuyor.

Esed’in kuzeni Suriyeli iş adamı Rami Mahluf’un yaptığı açıklamalarla Gilad’ın açıklamaları benzerlik gösteriyor. Mahluf, New York Times’a verdiği röportajda Suriye’de bir iç savaş ve ölümüne mücadele olduğu uyarısında bulunuyor.

Mahluf, gönderdiği mesajda İsrail’in güvenliği ve istikrarının Suriye’nin güvenliği ve istikrarına bağlı olduğunu belirtiyor. Gözlemciler bu mesajın Suriye rejiminin İsrail’le arasındaki sınır statüsünü kabul ettiğini ve İsrail işgali altındaki Golan Tepeleriyle ilgili hak iddia etmeyeceği anlamına geldiğini belirtiyorlar.

İsrail’in Kralı Esed” başlığıyla İsrail’deki Haaretz gazetesinde yayınlanan bir raporda Suriye rejiminin İsrail karşıtlığının yalnızca bir söylem olduğu ve bu söylemin Suriye rejimi tarafından halkın özgürlük ve reform taleplerine karşılık bir sigorta olarak kullanıldığı belirtilmekte.

Suriye tarafından dövüşken sesler yükselmesine rağmen, 1973’ten bu yana İsrail-Suriye sınırında tek bir silahın dahi ateşlenmediği raporda belirtilmektedir. Birçok İsraillinin, Esed’in iktidarda kalması için duacı olduğu yine aynı raporda ifade edilmektedir. İsrailliler, onu diğer alternatiflere karşılık tercih etmektedir.

Muhalif, 17 Nisan Demokratik Değişim Hareketinin sözcüsü Haldun el-Esved’e göre ABD’nin Suriye’ye yönelik çeşitli politikaları mevcuttur ve bu politikaların en öne çıkanı da İsrail’in güvenliğidir. Sözcü, konuşmasının devamında bu konuyla ilgili şunları beyan etmekte: “ABD’deki İsrail lobisinin Suriye konusunda henüz ortak bir kanaati yoktur. Fakat onlar daha çok Esed rejiminin yıkılmasının sonuçları ve yerine kimin geçeceği ile ilgililer. İsrail ve ABD, Esed rejiminin eninde sonunda devrileceğini biliyor fakat onlar İsrail’in egemenliğini devam ettirecek daha iyi bir seçenek bulmuş değiller. Temkinli bir bekleyiş içerisindeler.

Suriye rejiminin iddialarının aksine Şam ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler 18 yıl önce Madrid Konferansında başlamış ve günümüze kadar devam etmiştir. Her iki ülkenin büyükelçileri 1994 yılında Washington’da görüşmelere başlamışlar ve o yıl ve devam eden yıllarda her iki ülkenin ordu şefleri arasında toplantılar gerçekleşmiştir. Suriye, 1995 yılında İsrail’le görüşmeleri ön koşulsuz olarak yeniden başlatmıştır. Bu görüşmelerde Velid el-Muallim üst düzey Suriyeli görüşmeci olarak görev almıştır. Üç yıl sonra Ehud Barak ve Suriye Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara arasındaki görüşmeler yeniden başlamış ve bu ikili o yıl ve takip eden yılda defalarca bir araya gelmişlerdir.

İki taraf arasındaki gizli görüşmeler 2007 yılında da gerçekleşmiş ve görüşmeler bir yıl sonra Türkiye’nin arabuluculuğuyla İstanbul’da devam etmiştir. Sonrasında Suriye ABD’nin desteğinde İsrail’le doğrudan görüşmelere hazır olduğunu ilan etmiştir. Fakat İsrail’in 2009 yılında Gazze’ye karşı başlattığı savaş yüzünden görüşmeler kesilmiştir.

Geçen yirmi yıl boyunca, Suriye rejimiyle bağlantılı akademisyenler ve İsrailli akademisyenler arasında gayri resmi toplantılar düzenlenmiştir. Önceki İsrail Başbakanı Ehud Olmert ve Esed arasında Arap ve Avrupalı arabulucular vasıtasıyla mesajlaşmaların olduğu yönünde raporlar mevcuttur. Suriye rejimi aynı anda İran, Hizbullah ve Hamas ile olan bağlarını da güçlendirmiştir. Gözlemciler, Suriye’nin bölgedeki direnişe destek olma arzusundan ziyade dünya sahnesinde avantajlı bir konuma sahip olmak için bu tutumları takındığı görüşündedirler. Suriye, yaptığı bu ittifaklara rağmen İsrail’in ne 2006 yılında Hizbullah’a karşı başlattığı savaşta ne de 2009 yılında Gazze’ye yaptığı saldırıda İsrail’e karşı harekete geçmiştir.

Ahram Weekly / 22-28 Mart 2012

Çev: Murat Yürükoğulları

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR