1. YAZARLAR

  2. Haşim Ay

  3. Suriye İntifadası ve Kürtler

Suriye İntifadası ve Kürtler

Nisan 2012A+A-

18 Mart 2012 tarihi itibariyle Suriye İntifadası birinci yılına girmiş oldu. Başladığı günden bu yana ne katliamlar ve ne de direniş yoğunluğu açısından bir düşüş yaşamayan intifadada Suriyeli Kürtlerin konumu hâlâ da merak konusu. Konuya dair muhtelif zaman ve zeminlerde yazılanlara karşın yine de genel olarak Suriye’deki örgütlü Kürt muhalefetinin intifada karşısındaki konumuna dair derli toplu, bütünsel çalışmalar neredeyse yok gibi.

Son zamanlarda, özellikle de Kürt Geleceği Partisi (ŞEPEL) lideri Mişel Temo’nun öldürülmesine müteakip Kürt muhalefeti içerisinde intifadaya karşı edinilen yaklaşım(lar)ın daha bir somutluk kazanmaya başladığı görülmektedir. Söz konusu hareketin Avrupa’daki diaspora merkezinden yapılan ve Türkiye basınında da yankı bulan bildirisinin ise doğrusal olarak Kürt muhalefeti içerisinde intifadaya nasıl yaklaşıldığı ile ilgili olarak önemli somut bir belge niteliğine haiz olduğu kabul edilebilir.

Suriye’de Kürt Ulusal Hareketinin Şekillenişi ve Genel Gelişim Seyri

Suriye’de örgütlü Kürt muhalif akımların intifadaya karşı konumlarını doğru saptamak ve anlamak öncelikle bu sosyo-politik dinamiği kısa da olsa ele almayı gerektirmektedir.

Genel olarak çok dilli ve çok dinli bir mozaiğe sahip olan modern Suriye’de Kürtlerin konumunu özetle üç aşamada irdeleyebiliriz:

Birinci Aşama: Hz. Ömer’in hilafetinden Osmanlı’nın çözülüşüne kadar ki süreçleri içeren bu aşamada Kürtlerin modern Suriye’nin de dâhil olduğu Bilad-i Şam’ın sosyal ve siyasal yapısı içerisindeki yerinin uluslaşma dönemindekine benzer sorunlu bir tablo arz ettiği savı -sınırlı çaptaki bir kısım romantik milliyetçinin iddiasının aksine- olgusal açıdan kanıtlanamaz. Kürt tarihi alanında eser vermiş hemen tüm araştırmacıların da kabul ettiği üzere bir edebiyat dili olarak Kürtçenin en çok olgunlaştığı ve Kürt nüfus arasında etnik homojenleşme düzeyinin üst seviyeye çıktığı en verimli dönem, İslam egemenliği olarak kabul edilen bu dönem olmuştur.

Öte yandan bu dönemler boyunca İslam coğrafyasında oluşan siyasal ve kültürel yapılarda da katkıları bulunan Müslüman Kürtler, ta Eyyubiler döneminden bu yana İslam ümmetinin toplumsal muhayyilesinde ayrıcalıklı bir yer edinmişlerdir. Eyyubilerin Şam’ın göbeğinde inşa ettiği yapılar da onların bakiyesi olan Milli vb. muhtelif Müslüman Kürt aşiretleri de bugünkü Suriye’nin merkezî bölgelerinde hayatiyetlerini sürdürmektedirler. Suriyeli Kürtler bu dönemde Selahaddin-i Eyyubi, İbn Teymiyye vb. öncü şahsiyetleri aralarından çıkarabilmişlerdir.

Hakeza Suriye’deki Kürt nüfusun toplamı içerisinde az bir yer tutan Kürt kökenli Ezidi, Hıristiyan vb. gayrimüslim unsurlar da bu dönemde zımmi hukuku çerçevesinde kendilerine yer edinebilmişlerdir. Söz konusu dönemler boyunca Suriyeli Kürtlerin genelini oluşturan Müslümanlar da anasır-ı İslamiyyeden kabul edilmiş ve bürokratik mekanizmanın tüm kademelerinde söz sahibi olmuşlardır.

İkinci Aşama: Osmanlı’nın yıkılışından Suriye’nin Fransız emperyalizminden ayrılarak bağımsız bir ulus-devlet haline geldiği 1946 yılına kadarki zaman dilimini kapsayan bu dönemde Suriye sosyo-politik yapısı içerisinde Kürtlerin konumu alabildiğine karmaşık bir durum arz etmektedir.

Ümmet coğrafyasının bir yandan emperyalist işgale ve diğer yandan da birbirini besleyen ulusçu didişmelere sahne olduğu bu dönemde çizilen ulusal sınırlar içerisinde Suriye Kürtleri karmaşık tutumlar geliştirmişlerdir. Bu ortamdan kısa vadede kazançlı çıkanlar, örgütlü seküler Kürt yapıları olmuşlardır. Keza Frenk işgalinin hâkim olduğu bu dönem, seküler-laik temelde oluşan “Kürt Rönesansı”nın da miladı olarak kabul edilmektedir. Söz konusu dönem boyunca Osmanlı bakiyesi Anadolu’da oluşturulan ulusçu Kemalist diktatörlüğe kıyasla Suriye’deki emperyal vasatta alabildiğine yayılma imkânı bulan laik Kürt ulusçuluğu, özellikle de yapısal ve kültürel olarak sağlam bir altyapı oluşturmayı başarmıştır. Suriye’de Arap ulusçuluğunu dengelemek ve TC’nin Suriye sınırlarında kalan bazı bölgelere dönük iddialarını püskürtmek için dönemin Fransız emperyalizminin kültürel temelde oluşmaya başlayan ve sonrasında örgütlü-organik bir harekete dönüşen Kürt ulusçuluğunu desteklediği gerçeği, Suriye Kürtleri konusunda kapsamlı bir eserin yazarı olan ve Kürt ulusçularınca da takdirle karşılanan Harriet Montgomery tarafından da kabul edilmektedir.1

“Modern Kürt Rönesansı”nda kurucu değere sahip Kamuran-Celadet Bedirxan kardeşler, Cegerxwîn, Osman Sebri vb. simalar bu dönemde Suriye-Lübnan’da şekillenen laik Kürt ulusal hareketinin öne çıkan portreleridir. Asırlarca ümmetin diğer unsurlarıyla Müslüman Kürt medreseleri arasında var olan Arapça alfabe birliği bu dönemde Celadet Bedirxan tarafından bozulmuş ve Batılılaşmaya dönük atılan sembolik bir adım olarak Latin alfabesine geçilmiştir. Yine bu kadro tarafından çıkarılan Ronahî, Hawar vb. ekol olmayı başarmış dergilerde Latin alfabesi kullanımı yürürlüğe konulurken öte yandan da söz konusu ekol yazınsal ve fikrî olarak o dönemin Türkiye ve Irak Kürdistanındaki Kürt siyasal entelijansiyası üzerinde etkili olmuştur. Diğer yandan Hawar ekolünün mücadele platformu olarak kurulan Xoybûn örgütü de yine 1. ve 2. uluslararası emperyalist bölüşüm savaşları döneminde Kürdistan’ın hemen tüm parçalarında tıpkı İttihatçıların kurduğu Karakol vb. yapılar gibi aktif eylem halinde olmuş, direniş hareketlerini desteklemiş ve sözcülüğünü yaptığı laik-ulusçu paradigmanın da Kürt seçkinleri arasında yaygınlaşmasında belirleyici rol oynamıştır.

Fransız emperyalizminden Arap milliyetçiliğini dengelemek için onay alarak kurulan ve işgal altında bulunan bölgelerde iç karışıklık çıkarmamak üzere sözleşme yapan Xoybûn hareketinin faaliyetleri yer yer Arap milliyetçilerin tepkisine maruz kalmamak için kısıtlanmışsa da genel olarak açık-örtük desteğe mazhar olmuştur. Nitekim aynı dönemde Suriye bağımsızlık hareketine karşı Suriye’deki muhtelif etnisitelerden bir kısım Nusayri, Hıristiyan, Dürzî ve Ezidi unsuru destekleyen Fransızlar, aynı amaca binaen bir grup gayrimüslim Suriyeli Kürt aşiretlerinin yükselttiği özerklik talebine de bir süreliğine göz kırpmışlardır. Ne var ki 1939’dan itibaren girilen küresel koşullar laik Türkiye’yi Fransız ve İngiliz emperyalizmi nezdinde önemli kılmış ve bunun da etkisiyle Fransızlar Suriye’den çekilince Kürtlerin statüsünü boşluğa bırakmışlardır.2 Sonuç olarak bu dönemde sergilenen siyasetler Arap milliyetçiliğini kışkırtırken öte yandan da Suriye Araplarının genel olarak toplumsal muhayyilesinde Kürt ulusal hareketi ile ilgili olarak şüphe ve güvensizlik oluşturmaktan başka işe yaramamıştır.

Üçüncü Aşama: Genel olarak Suriye’nin modern bir ulus-devlet şeklinde ortaya çıktığı 1946’dan başlatılıp hem baba hem de oğul Esed’i içerecek biçimde 18 Mart 2011 intifadasına kadarki süreçlerin toplamını kapsayan bu dönem, Kürtler açısından birkaç alt döneme ayrılarak incelenebilir.

1946-1963 arasında gerçekleşen 21 askerî darbesiyle bu dönem Suriye’si tam bir darbeler çöplüğüne dönüşmüştür. Yeni Suriye’yi kurmak için Arapçılık retoriğinin öne çıktığı bu geçiş döneminde sistem istikrar ararken, Arapçılık retoriğinden dışlanan Kürt etnisitesi de kendisini oluşturma çalışmalarıyla meşgul olmuştur. 1963’teki Baas darbesi ise muhalefetin tümünün yanında kendini oluşturma arifesinde olan Kürt ulusal hareketini de bir daha toparlanmamak üzere hırpalamıştır. Baas içindeki Nusayri kökenlilerin liderliğini yapan Hafız Esed’in gerçekleştirdiği 1970 darbesi ve sonrası ise bu olguyu daha bir pekiştirmenin ötesine gidememiştir.

Fransız işgalinden boşalan zemini bir türlü dolduramayan ve bu nedenle de bağımsızlığın ilan edildiği 1946 yılından 1963’teki Baas darbesine değin tam 17 yıl boyunca sistemi oturtamayan muhtelif iktidar seçkinleri birbirlerine darbe yaparak tasfiye yolunu seçmişlerdir. Suriye’nin bağımsızlık ilanından sonra halkın genelinin devleti meşru görmemesi ve hatta küçülmüş modern Suriye devleti projesinin bizzat kendisini emperyalizmin bir uzantısı şeklinde algılaması ve yine Arap ulusu düşüncesinin devlet üstü yapısının bir Suriye ulusu fikrini aşması da istikrarın sağlanmasını zorlaştırmıştır.

Farklı din ve etnisitelerden oluşan toplumu modern Suriye ulusal sınırları içerisinde bir arada tutmayı başaramayan emperyalizm sonrası siyasal seçkinleri, en nihayetinde dönemin popüler ideolojilerinden olan Nasırizm’e umut bağlayarak Arap milliyetçiliği temelinde toplumu seferberlik psikolojisine sokmaya çalışmışlardır. Mısır’la birleşerek kısa süreli Birleşik Arap Cumhuriyeti denemesini de beraberinde getiren bu yönelim başarısızlıkla sonuçlanmış ve yerini Baas diktatörlüğüne bırakmıştır.

Öte yandan Baas Partisi’nin de sahiplendiği anti-emperyalizm ve anti-Siyonizm temelinde yükselen Arap ulusçuluğu retoriği genel kitle ve seçkinler arasında rağbet bulurken başta Kürtler olmak üzere, kadim Suriye’de yerleşik birçok farklı etnisitenin tehdit potansiyeli olarak algılanmasını pekiştirmiştir. Fransız işgali döneminde gerek bir kısım Kürt ulusçusu öbeklerin gerekse de gayrimüslim dinsel ve etnik unsurlar arasındaki birtakım siyasal seçkinin tutumları da çoğunluğu oluşturan Sünni Arapları ve milliyetçi Arap unsurları güven bunalımına sokmuştur.

Irak Kürdistanındaki IKDP’nin etkisiyle sözde bağımsızlık döneminde ilk Kürt siyasal partisi 1957 yılında bir tür IKDP’nin uzantısı olarak SKDP (Suriye Kürdistanı Demokrat Partisi, el-Parti) adıyla kuruldu. Kurulacak yeni sistemde Kürtlerin temsil ve eğitim hakkını savunmayı amaçlayan el-Parti, özel anlamda da toplumda oluşan Kürt karşıtı hissiyat ile mücadele etmeyi amaçlıyordu.3 Ne var ki ne Baas darbesi döneminde ve ne de önceki dönemlerde Kürt muhalefetinin hak arayışına karşı iktidar seçkinlerinin tahammülü vardı. Kürt muhalefetine karşı sürek avı siyasal bürokrasi bağlamında ilk olarak da yine bir Kürt olduğu kabul edilen Edip el-Şişekli tarafından başlatılmıştır. Bir başka Kürt kökenli askerî bürokrat olan ve 1949’da darbeyle iktidara gelen General Hüsni Zaim’i bir darbe teşebbüsüyle tasfiye ederek gücü eline geçiren Edip el-Şişekli, önce sıkıyönetim ilan etti ve sonra 1953 Eylülünde modern Suriye’nin ilk anayasasını yürürlüğe koydu. Yeni anayasada Kürtlerin konumu inkâr ve imha politikasını resmileştirmekten öteye gidememiştir. Şişekli adeta Kürtlüğünü örtmek kaygısıyla hareket etmiş ve Kürtlere karşı yapılagelen baskıları resmileştirme yolunu seçmiştir.

Arap ulusçuluğu uğruna Kürtleri ötekileştiren Kürt karşıtı retorik, Birleşik Arap Cumhuriyeti (1958-1961) döneminde retorikten çıkıp somut bir uygulamaya dönüşmüştür. Kürt ulusal hareketinin Siyonizm ve Batı emperyalizmi ile ilişkilendirilmesi ve Kürtlerin hain ve ayrılıkçı olarak betimlenmesi yaklaşımı bu dönemde resmi bir siyaset halini alarak Suriye’nin sonraki tarihine değin uzamıştır. Birleşik Arap Cumhuriyeti yönetiminde Kürtlere ve komünistlere karşı bir harekât seferberliği başlatılmıştı. Suriye devleti 1960 yılında “büyük harekât” adıyla bilinen ve Kürtlere karşı uygulamaya konulan bu harekât dâhilinde SKDP’nin (el-Parti) başını çektiği yeni yeni filizlenen Kürt siyasi hareketine karşı bir çökertme harekâtına girişti. Partinin yüzlerce üyesi, destekçisi ve 36 parti yöneticisi tutuklandı. Bu olaydan sonra ayrılıkçı algılanma biçimini gidermek için bir iyi niyet çabası olarak el-Parti, “Kurdistan”  uzantısını “Kurd” olarak değiştirerek “Suriye Kürt Demokrat Partisi” adını aldı. Ve yine bu olaylardan sonra Suriye’de hiçbir Kürt partisi adında “Kürdistan” uzantısına yer vermemiştir. Nasır’ın başını çektiği Birleşik Arap Cumhuriyeti döneminde Suriye’de Kürtlere karşı icra edilen siyasetin en kanlısı, 30 Kasım 1960 yılında gerçekleştirilen Amûdê katliamıdır. Söz konusu tarihte el-Haseki bölgesinde yer alan bir Kürt kasabasındaki bir sinemada çoğunu gençlerin oluşturduğu salonda 280 kişinin yanarak can vermesine sebep olunmuştur. Hâkim kanaate göre bu yangını tutuşturan failler rejim güçleriydiler.

Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin 28 Eylül 1961 tarihinde bir başka darbe sonucunda yıkılarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kurulduğu dönemde de Kürtlere karşı cari uygulamalar değişmedi. Tersine bu olgu Kürtlerde korunan umutları da alıp götürdü. Çünkü kurulan yeni devlet daha isim düzeyinde Arapçılığı merkeze alacağını yansıtmış ve dolayısıyla kadim Suriye’nin öteki unsurlarını isim düzeyinde sembolik olarak inkâr yoluna gitmişti. 1961 yılında Irak rejimine karşı Molla Mustafa Barzani ya da IKDP önderliğinde gerçekleşen geniş çaplı ayaklanma da Suriye’deki yeni rejim tarafından Kürtlerin daha bir baskı altına alınmasında etkili olmuştur. Bu bağlamda Kürtler “Cezire’nin Arap karakterini koruma”ya ve “Kürt tehdidi ile mücadele etmeye” çağıran yepyeni bir harekât ile karşılaşırken hükümet, 1962 yılında el-Haseki’de bir nüfus sayımı yaparak Kürtlerin çoğunluğu teşkil ettiği bölgelerin Araplaştırılması uygulamalarına start vermiştir.4

Gelecek arayışlarının yoğunlaştığı bu dönem Suriye’sinde kök salan komünizm ve Arap milliyetçiliği bir kıyıya itilmiş azınlıklar ve sosyal gruplar için mümbit siyasal hareketlilik kaynaklarına dönüştüler. Bu grup ve azınlıklar Suriye Komünist Partisi (SKP), Baas Partisi ve Sosyalist Birlik Partisi tarafından temsil edilmeye başlandılar. Radikal ve sistem karşıtı olan Baas Partisi de Suriye’nin sorunlarına ideolojik bir çözüm iddiasıyla bu dönemde gelişmeye başlamış ve 1963 yılında gerçekleştirdiği darbeyle iktidara oturarak modern Suriye tarihinde yeni bir sayfa açmıştır.5

Birinci Baas iktidarı dönemini oluşturan 1963-1970 arası dönemde Kürtlerin durumunda olumlu anlamda bir değişim gözlenmedi. Tam tersine durumun Kürtlerin aleyhine daha bir kötüleşmeye başladığını gösteren gelişmeler yaşandı.

Baas rejiminin Kürtlere dönük yaklaşımını ortaya koymak için 1963 tarihli “Cezire Bölgesinin Ulusal, Sosyal ve Siyasal Özelliklerine Dair İnceleme” isimli raporun içeriğini özetlemek yeter de artar bile. Baas Partisi adına el-Haseki’nin iç güvenliğinden sorumlu kişi olan Teğmen Muhammed Talib Hilal’ın kaleme aldığı raporda Kürtler, herhangi bir uygarlıkları, dilleri ve etnik kökenleri olmayan “vahşi dağlılar” şeklinde nitelendirilmişlerdir. Yine anti-Siyonizm temelinde Kürtlerin Yahudilerle özdeşleştirildiği raporda Suriye Kürtlerinin amaçlarına dair hayali iddialara yer verildikten sonra Kürtler “Suriye’ye karşı en büyük tehdit” olarak nitelendirilmekte ve “Kürt tehdidi” ile mücadele etmek için 12 maddelik bir eylem planına yer verilmektedir.6

Her ne kadar bu plan hiçbir zaman resmi bir devlet politikası olarak benimsenmese de bu maddelerden her biri 49 yıllık Baas diktatörlüğünün Kürtlere karşı icra ettiği fiilî politikalarda karşılığını fazlasıyla bulmuştur.

Baas rejiminin ikinci dönemi olan baba Esed döneminde Kürtlerin konumu ve durumu da özetle 1963 yılında yürürlüğe sokulan eylem planının farklı dozajlarda uygulanmasından ibaret olmuştur. Yine de sürece ışık tutmak açısından 1982 tarihli Hama katliamını anımsatmakta yarar var. Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadığı bir şehir olan Hama’da İhvan-ı Müslimin hareketinin askerî kolu niteliğindeki Suriye İslam Cephesi ve üyelerine karşı girişilen kıyımın sonucu olan Hama katliamını gerçekleştirmekle rejim bir yandan İslami hareketi, öte yandan da bu harekete ev sahipliği yapan Müslüman Kürtleri cezalandırmıştır. İslami Cephe’nin liderliğini yapan çağdaş öncü şahsiyetlerden Said Havva’nın da Kürt kökenli olduğu bilinmektedir.

Baas rejiminin üçüncü dönemini oluşturan oğul Esed’in Temmuz-2000’de başlayan iktidarı döneminde Kürt ulusal hareketinin durumu ise oluşan yeni şartlar karşısında bir kendini yenileme dönemini ifade etmektedir. Aslında oğul Esed döneminin en azından başlangıç aşamasında hemen tüm muhalefette iyimserlik havası yarattığı dikkate alınırsa bu dönemin hem Kürtler hem de diğer muhalefet öbekleri için bir tür “yer altından yer üstüne çıkma” sürecini ifade ettiği söylenebilir.

Oğul Esed göreve başlarken yaptığı konuşmada, amacının hükümetle muhalif güçleri kaynaştırmak7 ve Suriyeli eylemciler ve onları destekleyenlere eşi benzeri görülmemiş bir toplanma özgürlüğü vermek olduğunu söylemiştir. Nitekim Esed’in verdiği sözlerin sınanması bir süre sonra gerçekleşmiş ve muhalifler için kendini ifade etme alanı oluşmuştur. 2000 yılı yazında ortaya çıkan sivil toplum hareketi, “Şam Baharı” olarak nitelendirilen bu demokratik reformlar sürecini desteklemiştir.

Suriye’deki bu durumdan cesaret alarak sahaya inen Kürt muhalefeti de örgütlenmeye başlamış ve bu cümleden olarak el-Parti’ye ek olarak Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Kürt Geleceği Partisi isminde iki parti daha kurulmuştur. Hakeza Kamışlı’da kurulan Celadet Bedirxan Kültür Derneği (2001) örneğinde de görüleceği gibi yine bu dönemden itibaren Kürt muhalefeti tarafından vakıf-derneklerin de kuruluşuna başlanmıştır. Bu dönemde Baas rejiminin Kürtlere dönük siyasi jestlerinin bir diğeri de Beşşar Esed’in Eylül 2002’de el-Haseki bölgesine yaptığı ziyaret olmuştur. Yine Mayıs 2004’te de Esed’in Suriye halkına seslenerek Kürt toplumundan ve onların kadim Suriye devletinin tarihine yaptığı katkılardan söz ettiği görülmektedir.

Buraya kadar anlatılan oğul Esed’in siyasi jestlerinin göstermelik olduğu 2003 yılı sonlarından itibaren görülmeye başlanmış ve 2004 yılının başlarından itibaren muhalif Kürt partilerine dönük baskılar yoğunlaşmıştır. Bu gelişmeler, sonraki süreçlerde Kürt muhalefeti tarafından Baas’ın “eski” ve “yeni” muhafızlarının uluslararası konjonktürün de zorlamasıyla sistemi yenileyerek bekasını sağlama çabası şeklinde değerlendirilmiş ve oğul Esed’in tıpkı baba Esed gibi pragmatist olduğu belirtilerek tek farkının da Avrupa’da okumuş olması olduğu söylenmiştir.8

Oğul Esed rejimi reform vaatleriyle bir ileri bir geri adım atarken Suriye muhalefetinin gün geçtikçe umutları tükenmeye, beklentileri boşa çıkmaya başlamıştır. Irak Kürdistanında Kürtlerin elde ettiği statünün Suriye’yi etkileme potansiyelinden çekinen rejim, Kürt muhalefetine yönelik baskılarını tekrar artırarak oğul Esed döneminden itibaren kurulan Kürt partilerinin ve derneklerin tümünü yasaklamıştır. Mart 2004’teki bir futbol maçında Kürt seyircilere karşı ırkçı unsurların giriştiği provokatif saldırı ve rejim güçlerinin de olaya müdahale etmek adı altında yaptığı katliam oğul Esed dönemindeki Baas iktidarı ile Kürt ulusal hareketi arasındaki gerilimi doruğa çıkararak duygusal kopuş yaşayan kitleleri sokağa indirmiştir. 12 Mart 2004’te başlayan ve bir hafta süren “Qamişlo Serhildanı”nda muhalefet sokağa inerek Baas diktatörlüğüne karşı bir protesto süreci başlatmıştır.9

Suriye’nin Günü ve Geleceğinde Kürtlerin Stratejik Önemi

Geleneksel Kürt coğrafyasının bütünü içerisinde en küçük ve nüfus yoğunluğu itibariyle de en düşük birimi oluşturan Suriye Kürdistanı, Suriye’nin genel nüfusu içerisinde ikinci büyük etnik topluluğu oluşturmaktadır. Bu sosyal dinamik yarım asrı aşkın sorunlu yapısıyla Suriye’nin dünü ve bugününü etkilediği gibi, yarınını da geniş oranda etkileme potansiyeline sahiptir. Uzun zamana yayılan inkâr ve imha politikası sonucunda mevcut düzene karşı duygusal kopuşu yaşayan bu dinamik nüfus, her an patlamaya hazır bir bomba hükmündedir. Dolayısıyla Suriye Kürtleri, olanca ezilmişlikleriyle beraber son kertede Suriye’deki yerleşik düzenin de intifadanın geleceği açısından da takınacakları tavır ve tutum itibariyle kilit rolünü oynayabilecek dinamik bir özne pozisyonunda. Kürt dinamiğinin bu stratejik önemi ise hem mevcut iktidar ve hem de muhalefet tarafından bilinen bir durumdur.

Ülkede devrim ve karşı devrim sancılarının yoğunlaştığı son süreçte Baas iktidarının ilk etapta “Kürtleri tanıyacağız!” beyanı bunun resmi göstergelerinden birini oluştururken, öte yandan havuca uzanmaya tenezzül etmeyen Kürtleri ise sopa göstererek terbiye etmeye çalıştığı açıktır. Dünyaca ünlü Suriyeli Kürtçe edebiyat uzmanı ve aynı zamanda Mişel Temo’nun yakın arkadaşı olan Helîm Yûsif’ın da tespit ettiği gibi10 Temo’nun öldürülmesi bu amaca mebnidir.

Diğer yandan Baas iktidarının basına sızan perde gerisi kirli planlarından bir bölümü olan PKK ve bölgedeki uzantısı olarak kabul edilen PYD ile ittifak da iktidarın intifadanın bastırılması, en azından bölge illerine sıçramasının engellenmesi noktasında Kürt unsurun stratejik öneminin farkındalığı içerisinde hareket etmekte olduğunun göstergesidir.

Konuya muhalifler açısından baktığımızda da aynı farkındalıktan söz etmek mümkündür. 9 Mart 2012 Cumasının Suriye genelinde “Kürt İntifadasına Vefa Cuması” olarak ilan edilmesi örneğinde görülebileceği gibi intifada güçleri de aynı farkındalık içerisinde hareket etmektedirler. 2001’den bu yana toparlanma ve yeniden yapılanma çabası içerisinde olan İhvan’ın da Kürt sorununda adalet ve kardeşlikten yana bir çözüm perspektifine sahip olduğu bilinmektedir.

Kürt Muhalefetinin Bugünkü Durumu ve İntifadadaki Konumu

Bugün Suriye siyasal ve toplumsal yapısı içerisinde Kürt muhalefetini oluşturan örgütlerin sayısı, programları ve faaliyetleri ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Bunun başlıca nedeni ise OHAL koşulları altında yaşanılması ve açık faaliyet yürütmenin yasak olmasıdır. İllegal karakterli olan muhalefet odakları hakkındaki bilgi kaynakları ister istemez kendileriyle bağlantılı web siteleri ve özellikle de Avrupa ya da diasporadaki mensuplarının anlatımlarıyla sınırlıdır. Nitekim konu hakkında alan çalışması yapan Montgomery de bunu itiraf etmektedir.11

Gelinen noktada Suriye Kürt ulusal hareketi çok parçalı bir nitelik arz etmektedir. İç çekişmeler ve ayrışmalar temelinde çeşitlenen bu hareketi oluşturan toplam 14 partiden söz edilmekte. Bu irili ufaklı partiler arasında gerek süreklilik gerekse de nicelik olarak en büyüklerinin de el-Parti, PYD ve Kürt Geleceği Partisi (ŞEPEL) olduğu kabul edilmekte iken, geriye kalanların ise bu ana partilerden kopan unsurlarca kurulan marjinal oluşumlar olduğu anlaşılmaktadır.12 İlk üç parti ana eğilimleri oluştururken diğerleri bunların bünyesinde faaliyet göstermektedir. Söz konusu üç parti arasında ise rekabet söz konusudur. Suriye Kürt ulusal hareketinin bu üç parti veya yönelişini ana hatlarıyla şu şekilde özetleyebiliriz:

Düzene Karşı Tutumları Açısından: Bu partilerin tümü söylem düzeyinde cari sisteme karşı olduklarını söylemektedirler. Gelecek perspektifi itibariyle özerklik veya federasyon eğilimine sahip olan partiler, buna dönük olarak kamuoyu oluşturma çalışmalarında bulunmakta. Oğul Esed’in iktidarının başlangıcından 2004 yılına kadar düzenle bu bağlamda ilişkiler kuran söz konusu partiler, buna karşı gelişen baskılar üzerine tek cepheden protesto gösterilerine girişmişlerdir. Bu yüzden olacak ki, Suriye menşeli bazı Kürt partileri kendilerinin yaktığı intifada ateşinin 2004’ten beri sürmekte olduğunu söylemektedirler.

İdeolojik Algıları Açısından: İdeolojik anlamda farklı yönelişlere sahip olan partiler arasında sosyalist, liberal ve milliyetçi olarak kategorize edilebilecek üç ana eğilim bulunmaktadır. Bazen de bu eğilimler arasında gelgitler yaşanabilmektedir. Yapılar üzerinden somutlaştırdığımızda el-Parti liberal-milliyetçi bir perspektife sahip iken, PYD sosyalizan-milliyetçi bir tutum, Kürt Geleceği Partisi ise saf sosyalizan eğilimler taşımakta. Bunlardan sonuncusu enternasyonal bir algıya sahip olup Kürt sorununun çözüm yolunun bir bütün olarak Suriye’deki vesayet sisteminin tasfiyesinden geçtiğini düşünmekte ve dolayısıyla Suriye’deki diğer muhalif kesimlerle birlikte hareket edilmesi gerektiği fikrine sahip bulunmaktadır. Buna karşılık el-Parti Irak Kürdistanındaki IKDP’ye yakın iken PYD ise gelecek tasavvuru ve ilişki ağını PKK’nin programı doğrultusunda düzenlemektedir. Yine bu bağlamda yöntemsel farklılıklar taşıyan partiler arasında ilgi çekici bir benzerlik olarak laiklikte ısrar onları aynı ideolojik zeminde buluşturmaktadır. Keza Nevzat Çiçek’in de dediği gibi13 Suriye’deki Kürt partilerinin hiçbirinin mayasında İslam yoktur. Tümü laik-seküler bir perspektif ve gelecek algısına sahip bulunmaktadırlar.

Anti-Emperyalizm ve Anti-Siyonizm Retoriği: Belki de Suriye toplumunun sosyo-psikolojisine bağlı olarak partilerin tümü en azından ilke düzeyinde anti-emperyalist ve anti-Siyonist bir retoriğe sahipler. Tek farkla ki onlar -özellikle de PYD-, TC ve İran’ı da emperyalizm konsepti altında değerlendirmekte ve dolayısıyla bunun kabulünü muhalefetin önüne bir tür tutarlılık ölçüsü olarak koymaktalar.

Ulusal Birlik Vurgusu: Suriye Kürdistanındaki Kürt partilerle alakalı olarak gerek mensupları ve gerekse de araştırmacılar düzeyinde altı çizilen tespitlerden biri, sürekli bölünme vurgusudur. Diğer tüm ulusal tandanslı hareketlerde olduğu gibi Suriye Kürt ulusal hareketi için de ulusal birlik yokluğu en temel sorun addedilmektedir. Birliğin en azından temel konularda neden sağlanamadığı sorusuna ise hemen her kesim kendi zaviyesinden cevap vermekte, diğerine karşı suçlayıcı bir dil kullanmaktadır. Bu durumun ise düzenin elini güçlendirdiği ve muhalefet potansiyeli ile baş etmek için şartlara göre birini yekdiğerine kırdırdığı söylenmektedir.

Suriye’deki hâkim üç akımın 18 Mart İntifadasına karşı yaklaşımlarına gelecek olursak; öncelikle yazının başında da belirttiğimiz hususu tekrarlamakta fayda var: Suriyeli Kürt partilerin intifadaya karşı yaklaşımlarını olgusal temelde bütünsel olarak tanımlamanın zorlukları bulunmakta. Ancak bir yıllık süreçte öne çıkan parça düzeyindeki beyanat ve gelişmeleri bir araya getirdiğimizde yaklaşık tespitlerde bulunma imkânımız olabilir.

Bu bağlamda Suriye’deki Kürt siyasetini tekelinde bulunduran üç ana partinin intifadaya yaklaşımlarını şu şekilde özetleyebiliriz:

ENKS / El-Parti:

İntifada sürecinde Kürt partileri arasında birlikte siyaset geliştirme çabaları hız kazandı. Özellikle de Barzani’nin yönlendirici etkisinden söz edilen bu buluşmaların arka planında PKK-Barzani ikilisinin Suriye Kürt siyaseti eksenindeki rekabetinden söz edildi. Bu bağlamda Barzani’nin teşvikiyle el-Parti (ya da Suriye KDP’si), Kürtlerden oluşan ulusal blok çağrılarında bulunarak 26.10.2011 tarihinde Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi (ENKS) isimli bir platform kurdu. El-Parti’nin amacı, Suriye’deki Kürt siyasi partilerinin tamamını tek çatı altında toplamak ve gerek intifada süreci gerekse de sonrasına dönük olarak ortak bir siyaset geliştirmekti.14 Yani görüldüğü gibi ENKS doğrudan doğruya intifadayla bağlantılı olarak kurulan bir yapılanma.

ENKS’nin çağrılarına diğer iki büyük oluşum olan PYD ve ŞEPEL tarafından olumlu yanıt verilmedi ancak bunların dışındaki irili ufaklı 11 partinin tamamı katılma kararı aldılar.15

PYD ve ŞEPEL ile de çeşitli zamanlarda Irak Kürdistanında bir araya gelen ENKS, birlik çalışmalarında ısrar etti ancak PYD, PKK’nin de gizli yönlendirmesinden kaynaklı olarak platforma katılmayı reddetti. ŞEPEL ise intifadaya yaklaşımı ve Suriye muhalefeti ile ilişkileri dolayısıyla platforma katılmamıştır.

İntifada sürecine aktif katılımdan uzak duran ENKS/el-Parti, intifadadan daha çok olası bir rejim değişikliği sonrasında Kürtlerin Suriye’deki konumunun nasıl olacağıyla ilgilidir. Bu bağlamda Tunus’taki Suriye’nin Dostları toplantısına temsilcilik düzeyinde katılan hareket, Suriye Milli Meclisi genel sekreteri Muhammed Galyun’un “Yeni Suriye’de Kürtleri tanıyacağız.” yönlü beyanlarını yetersiz bulmuştur.

ENKS ve SMM (Suriye Milli Meclisi) bölgesel temsilcileri son olarak 23-24 Mart 2012 tarihleri arasında Erbil’de bir araya gelmişlerdir. Kürt basınına yansıdığı kadarıyla ENKS, Baas sonrası Suriye’sinde “Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı”nın diğer sosyal, siyasal ve kültürel haklarla birlikte anayasal güvenceye alınmasını, federatif sistemin kurulmasını ve Kürtlerin statüsünün hukuki olarak “azınlık”lar içerisinde değil, “kurucu unsur” olarak tanımlanmasını talep etmiş ve kurulacak yeni idari yapının seküler-laik olmasını şart koşmuştur.16

El-Parti üzerinde yönlendirici etkisi olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Washington Temsilcisi ve Irak Cumhurbaşkanının oğlu Kubat Talabani de ENKS ile yakın temas halinde olduklarını belirterek, ENKS’nin Suriye’deki “sivil savaş”a taraf olmadığını ve ayaklanmaya katılmakta isteksiz olduklarını kaydetmiştir. Öte yandan İran’ın Erbil Konsolosu Seyyid Azim Hüseyni de Rûdaw’ın kendisiyle yaptığı bir söyleşi de hem Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin ve hem de Suriyeli Kürtleri temsilen ENKS’nin Suriye olaylarına karşı tutumlarından memnun olduklarını ifade etmiştir.17

Daha çok el-Parti etrafında şekillenen ve Barzani’ye yaslanan bu yaklaşımı özetle “temkinlilik” kavramı altında değerlendirmek mümkündür. Ancak bu sözde “temkinli” duruşun ne kadar tutarlı ve adil olduğu tartışmalı bir husus. Öte yandan yıllardır Baas diktatörlüğünden mustarip olup Suriye toplumu ve muhalefetini teslimiyetle eleştiren bir hareketin şartlar oluşup kitleler meydana inmişken bundan uzak durmasının tutarlılık açısından ciddi bir sıkıntı arz ettiği aşikârdır. Anlaşılan “temkinlilik” adına ortaya konulan tutum, oportünizmden başka bir şey değil! İntifadaya dönük konum ve sorumluluğunu gözden geçirmeden sonrasına dönük siyaset belirlemeye kalkışan bu fırsatçı yaklaşım bazı irili ufaklı oluşumlarla birlik oluşturup ENKS adıyla bir kurum oluşturmuş ve bu kurumu ise Suriye Kürtlerinin tümüne indirgeme hayalciliği içerisinde hareket etme kolaycılığını seçmiştir. Ancak ENKS yine de bünyesinde bulunan partilerin genç unsurlarının intifadaya katılımlarını durdurmayı başaramamıştır.

PYD:

Gerek Suriye’deki Kürt partileri ve gerekse de genel kamuoyu tarafından “Suriye PKK’si” olarak tanımlanan bu hareket, Suriye Kürdistanının ikinci büyük partisidir. PYD’nin intifadaya karşı yaklaşımı ve genel anlamda Suriye politikası PKK’nin doğrusal yönlendirmesi altında olup hareketin kendisi de bu durumu sahiplenmektedir.18 Suriye İntifadasıyla ilgili olarak PYD’nin çeşitli zamanlarda kendisine yakın kaynaklarda yayınlanan duyuru-bildiriler incelendiğinde hareketin Suriye’deki duruma açıklık getirmede karmaşa yaşadığı ve kendi tutumunu açıklamaya zorlandığı rahatlıkla görülebilir. PYD, intifadaya neden katılmadığı eleştirilerini kimsenin kendilerini bu konuda suçlamaya hakkı olmadığı, keza kendilerinin 12 Mart 2004’ten bu yana zaten intifada halinde oldukları savı ile cevaplamaktadır. Yine hareket Suriye Milli Meclisini AK Parti Hükümetinin taşeronluğunu yapmakla suçlamakta ve bu oluşum içerisinde yer alan Kürtleri ihanet ve aldatılmışlıkla suçlamaktadır. Yine hareket Suriyeli Kürt partilerinin özellikle de genç unsurların intifadaya katılımlarını ve SMM’yi tahfif etmektedir.19

Öte yandan PKK önderliğinin Kürtlere en insanlık dışı uygulamaları reva görmeyi sistemleştiren Baas rejimi tarafından yıllarca desteklenmesi çelişkisine açıklama getirmeyen PYD’nin intifadanın arifesinde PKK’nin “demokratik özerklik” söylemini Suriye’de hayata geçirmeye kalkışması, tabanını “Halk Savunma Güçleri” adı altında silahlandırması, başına buyruk “Halk Mahkemeleri” kurması vb. yönelimlerini hem ENKS bileşenleri hem de Geleceğin Partisi ciddi bir tehdit unsuru olarak görmekte ve bu gidişatı Suriye Kürdistanında bir iç çatışma riski olarak yorumlamaktadırlar. Hatta Kürt Geleceği Partisi’ne göre PYD’nin bu politikaları bilfiil Baas rejimi tarafından Suriye’deki Kürt muhalefetine karşı bir tehdit olarak desteklenmektedir.20

ŞEPEL / Kürt Geleceği Partisi:

Mişel Temo’nun liderliğini yaptığı bu hareket, Suriye Kürtleri arasında hızla yayılan ve aynı şekilde Suriye muhalefetiyle de uzun soluklu istişari birlikteliği olan bir partidir. Enternasyonal bir sol programa sahip olan ŞEPEL, Kürt sorununun çözümüne uzanan yolun bir bütün olarak Suriye’de hâkim Baas vesayetinin tasfiyesinden geçtiğini düşünmekte ve bunun da ancak Suriye muhalefeti ile ortak mücadele birlikteliği yoluyla başarılabileceğini savunmaktadır. Taban düzeyinde bölgenin en önemli üçüncü partisi olan ŞEPEL’in lideri Mişel Temo, gerek PYD dışındaki Kürt muhalefeti gerekse de genel anlamda Suriye muhalefeti tarafından bilinen ve kendisine güvenilen bir şahsiyet. Ne var ki Temo, hâkim kanaate göre Suriye muhalefeti ile ilişkilerinden rahatsız olan PYD güçleri ile Baas’ın ortak bir operasyonuyla öldürülmüştür.21 Yine ŞEPEL’in bir diğer yöneticisi olan Ciwan Mihemed Qetne’nin de 25 Mart’ta kaçırıldıktan kısa süre sonra ölü olarak bulunması olayında da hareket PYD’nin parmağı olduğunu düşünmektedir. Qetne, aynı zamanda Mişel Temo’nun yeğeniydi.22

ŞEPEL, hem taban hem de yönetim düzeyinde Kürt bölgelerinde intifadada aktif rol oynamaktadır. Yine bölge halkının intifadaya katılımının PYD tarafından engellenmeye çalışıldığını savunan hareket, PYD’nin Suriye Kürdistanında PKK’nin de desteğiyle tek hâkim güç olma çabasında olduğunu söylemektedir.23

Sonuç Yerine

Kürdü Arabı, Müslümanı gayrimüslimiyle yarım asırdır Baas diktatörlüğünün vesayeti altında ezilen bütün Suriye halkı için 18 Mart 2011 İntifadası istikrarlı bir özgürlük girişimi olarak sürmektedir. İnşallah zafere yaklaşan intifadaya karşı Suriyeli Kürt siyasi hareketlerinin yaklaşımının aynı olmadığı anlaşılmaktadır. Yine de el-Parti/ENKS’nin oportünist yaklaşımı ve PYD’nin direnişe katılımı engelleme çabalarına rağmen ŞEPEL hareketi ve etki alanındaki kitlelerin intifada sürecine katılımı yoğunlaşmaktadır.

Öte yandan Suriye’deki Kürt ulusal hareketi açısından konuya baktığımız bu incelemenin kapsamını zorunlu olarak dar tuttuk. Ancak gerek Nakşibendî Haznevi tarikatı ve gerekse de öteden beri İslami hareket saflarında yer alan ve intifadaya olumlu bakan Kürt kökenli Müslüman kitlelerin ve öbeklerin var olduğunu da belirtmeliyiz. Nitekim onlar, Hama katliamında da ağır bedel ödemişlerdir.

Yarım asrı aşkın süredir Suriye’de sistematik bir baskı ve zulüm politikasına maruz bırakılan Suriye Kürtlerinin intifadaya aktif katılma tutumunu geliştirme ve inşallah yeni Suriye’yi diğer muhalefet kanatlarıyla birlikte kurmalarının Suriye Kürtlerinin de Kürt ulusal hareketinin de ve daha genelde bir bütün olarak bölge halkları için de tutarlı tek yol olduğunu düşünmekteyiz.

Rabbimizden dileğimiz, mustaz’af Suriye Kürtlerinin de daha aktif katılımıyla birlikte Suriye halkının özgürlük ve adalet intifadasının bir an önce zaferle sonuçlanmasıdır.

 

Dipnotlar:

1- Harriet Montgomery, Suriye Kürtleri-İnkâr Edilen Halk, sf. 43-44, Avesta Yay.

2- Harriet Montgomery, A.g.e., sf. 42-46.

3- Harriet Montgomery, A.g.e., sf. 52-53.

4- Harriet Montgomery, A.g.e., sf. 53-56.

5- Harriet Montgomery, A.g.e., sf. 48-51.

6- Harriet Montgomery, A.g.e., sf. 56-61.

7- Esed’in bu konuşmasına Suriye Enformasyon Bakanlığının web sitesinden ulaşılabilir: http://moi-syria.com

8- Harriet Montgomery, A.g.e., sf. 66-70.

9- Kapsamlı bilgi için: www.serhildanaqamislo.com

10- Helîm Yûsif, “Mişel Temo”, www.diyarname.com

11- Harriet Montgomery, A.g.e., Giriş kısmı

12-

13- Nevzat Çiçek, “Suriye Kürt Partileri”, Milat Gazetesi, 01.03.2012

14- Hozan Robar, “Kongreya Niştimanî ya Kurd li Sûriyê”, Rûdaw Gazetesi, 26.03.2012

15- Bu partiler ve programları özetle şöyledir:

“1. Kürt Demokratik İlerleme Partisi: İlerici Parti adıyla da bilinen partinin başında 1965’ten beri Abdülhamid Hacı Derviş bulunmaktadır. Parti, Kürtleri, Suriye ulusal yapısının bir parçası olarak görmekte ve Kürtlerin kültürel, sosyal ve siyasi haklarını gerçekleştirme amacını gütmektedir.

2. Kürt Demokrat Vatansever Partisi: 1998 yılından beri Tahir Sadun Sifuk’un liderliğini yaptığı parti aynı zamanda Vatansever Parti olarak da bilinmektedir.

3. Kürt Demokratik Eşitlik Partisi: 1992’den beri Aziz Davud’un liderliğini yürüttüğü parti aynı zamanda Eşitlik Partisi olarak da bilinmektedir.

4. Kürt Özgürlük Partisi: 2011 yılında kurulmuş olup liderliğini Mustafa Hıdır Oso yürütmektedir.

5. Kürt Sol Partisi: 1998 yılında kurulduğundan beri liderliğini Muhammed Musa yürütmektedir. Parti Kürtlerin Suriye’deki nüfus oranına göre yasama, yürütme ve yargı kurumlarında temsil edilmesi gerektiğini savunmaktadır.

6. Kürt Demokratik Birlik Partisi: İsmail Umar’ın 2010’da ölümünden beri yeni bir lideri yoktur. 1993’ten beri parti genel sekreterliğini Muhiddin Ali yürütmektedir. Parti diğerlerine oranla daha geniş desteğe sahiptir.

7. Kürt Birlik Partisi: 2010’dan beri liderliğini İsmail Hami yürütmektedir. Kısaca Yekiti Partisi olarak bilinen Kürt Birlik Partisi Kürtlere yaşadıkları bölgelerde kendi kendini idare hakkını talep etmektedir. Yine Sol Parti gibi Kürtlerin toplam nüfustaki oranına göre yasama, yürütme ve yargı kurumlarında temsil edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Parti, Suriye’deki en geniş tabana sahip Kürt partilerinden birisidir.

8. Suriyeli Kürt Demokrasi Partisi: Cemal Muhammed Baki’nin 1997 yılından beri liderliğini yürüttüğü partidir.

9. Suriye Kürt Demokrasi Partisi: Nasruddin İbrahim’in 1997’den beri liderliğini yürüttüğü parti Kürtlerin sosyal, siyasi ve kültürel haklarının sağlanması amacını taşımaktadır.

10. Kürt Demokrasi Partisi: Abdurrahman Aluji’nin 2004’ten beri liderliğini yürüttüğü partidir.

11. Suriyeli Kürt Demokratik Uzlaşma Partisi: Demokratik Birlik Partisi’nden 2004’ten ayrılarak kurulan partinin liderliğini Fevzi Aziz İbrahim yürütmektedir.” Nevzat Çiçek, “Suriye Kürt Partileri”, Milat Gazetesi, 01.03.2012. Ayrıca bkz: Harriet Montgomery, A.g.e., sf.  215-217.

16- Sîrwan H. Berko, “Çima Encûmena Kurdî û Encûmena Sûrî li Hev Nakin?”, Rûdaw, 25.03.2012. Ayrıca ENKS lideri Ebdilhekîm Beşar da Rûdaw gazetesinin 24 Mart’ta kendisiyle yaptığı mülakatta görüşmenin mahiyetini ve taleplerini teyit etmiş ve dolayısıyla söz konusu taleplerinin SMM nezdinde yeterli bir netliğe kavuşmadığını söylemiştir. Bkz: “Ebdilhekîm Beşar: Em tevlî Civata Niştimanî ya Sûriyê Nabin!”, Rûdaw, 24.03.2012.

17- Hêvîdar Ehmed’in yaptığı röportaj: “Seyyid Azim Huseyni, Helwesta Herêma Kurdistanê Li Hember Opozisyona Sûriyê Diruste”, Rûdaw, 25.03.2012.

18- Bkz: 12.03.2012 tarihli nüshasında Rûdaw’ın PYD yöneticilerinden Aldar Xelîl ile yaptığı röportaj.

19- PYD’nin konuya yaklaşımının ayrıntıları için resmi sitesi olan http://www.pydrojava.net adresindeki Duyurular kısmına bakılabilir.

20- Sîrwan H. Berko, “PYD Dixwaze Hêza Xwe ya Leşkerî Xurtir Bike”, Rûdaw, 26.03.2012

21- Temo’nun hayatı ve siyasal mücadele seyri ile ilgili olarak kapsamlı bir çalışma için bkz: Helîm Yûsif, “Mişel Temo”, http://diyarname.com/niviskar.asp?Idx=885

22- “Li Dirbêsiyê çalakvanek kurd hat kuştin”, Rûdaw, 25.03.2012

23- Örnek olarak hareketin Avrupa kolunun yaptığı açıklama için bkz: “Suriyeli Kürtler: PYD Kürtlerin Yeni Diktatörü mü?”, www.haksozhaber.net

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR