1. YAZARLAR

  2. Hüseyin Kansu

  3. Şeyh Ahmed Yasin

Şeyh Ahmed Yasin

Ocak 2004A+A-

Bu suikast, "yaşama hakkı"na bir saldırıdır,

Bu suikast, uluslararası hukukun ihlalidir,

Bu suikast, barışa atılmış bir bombadır,

Bu suikast, bir insan hakları ihlalidir,

Bu suikast, bir insanlık suçudur,

Bu suikast, bir devlet terörüdür.

22 Mart 2004 Pazartesi günü, Filistin'in manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin, sabah namazından sonra tekerlekli sandalyesinde camiden evine dönerken İsrail helikopterlerinin ateşlediği füze ile katledildi. Düşüncesi, inancı ve görüşleri ne olursa olsun, yaşlı, felçli bir liderin öldürülüş biçimi, insanlık tarihinde insani değerler açısından kara bir leke olmuştur. Bunun insanlık tarihinin en korkunç, gayri insani ve gayri ahlaki cinayetlerinden biri olduğunu insan hakları, uluslararası hukuk ve teamülleri çerçevesinde birkaç noktada analiz etmek istiyorum.

Birincisi, insan hakları gibi evrensel hukuk normları ile olaya baktığımızda, bu suikast bir insan hakları ihlalini teşkil etmektedir. En temel ve başta gelen insan haklarından biri insanın "yaşama hakkı"dır. İsrail devlet güçleri, bizzat devletin başındaki Şaron tarafından yürütülen bir suikast ile namazdan evine tekerlekli sandalyesinde giden bir insanın "yaşama hakkı"na son vermiştir.

İkincisi, bu olay, ilkel çağlar ve ortaçağ dahil tarih boyunca bir başbakanın yönettiği ve bakanlar kurulu kararı ile planlanan ilk suikasttır. Bunun yanında bir devletin bir insana planladığı ender suikastlardan biridir. Devletin görevi insanların güvenliğini sağlamaktır. Ceza verecekse ancak suçlunun suçu, bağımsız mahkemelerce ispatlandığı zaman uluslararası ve iç hukukun gerektirdiği şekilde verilir. Devlet bu prosedürün dışına çıktığı an, kendisi suç işlemiş olur. Bu çerçevede, bu suikast doğal hukuk normları ve uluslararası hukuk kurallarının ihlalidir. Bu temel hukuk normlarını ihlal eden İsrail devleti, bir insanlık suçu işlemiştir.

Üçüncüsü, bir devlet eğer suikast yaparsa devlet olmaktan çıkar, terörist bir örgüte dönüşür. Çünkü terörizm tanımına göre, silahla insanları korkutarak emellerine ulaşmaya çalışan her türlü faaliyet terörizmdir. Bunu bir devlet yaparsa devlet terörü olur, bir örgüt yaparsa örgütsel terör olur. İsrail bu suikast ile bütün diplomasi kuralları, insan hakları, uluslararası hukuk ve insani değerleri ihlal etmenin yanında, çok açık bir devlet terörü örneğini vermiş olmaktadır.

Dördüncüsü, uluslararası hukukun yerine getirilmesinden, barış, düzen ve istikrarından tarih boyunca sorumlu olan devletler büyük devletler olmuşlardır. Bugün bu konumda bulunanlar, başta ABD olmak üzere AB ülkeleri, Rusya, Çin ve Japonya ne yazık ki bu olay karşısında susmayı tercih etmişlerdir. Bahanelerle Afganistan ve Irak'ı yerle bir eden ABD, İsrail'e bir kınama mesajını bile fazla görmektedir. Son 50 yılda BM tarafından kabul edilen onlarca kararnameye uymayarak "uluslararası hukuku" hiçe sayan İsrail devletini, hep ABD korumuş ve kollamıştır. Uluslararası politika, tarihin hiçbir döneminde bu kadar kirlenmemiş, bu kadar taraflı olmamış ve bu kadar insanlık dışı ve gayri ahlaki olmamıştır.

Son olarak, bu füze, sadece Ortadoğu barış sürecine atılmış bir füze değildir. Bütün dünya barışına atılmış bir darbedir. Sorumluların gerekirse uluslararası mahkemelerde "insanlık suçu"ndan yargılanması için bütün İslam ülkeleri yoğun bir diplomatik atağa geçmeli ve bütün dünyayı harekete geçirmelidir. Demokratik ve hukuki yollar kullanılarak terörü bahane edip terör eylemlerini yapanlara gerekli ders verilmelidir.

Bu suikastı yapanları lanetliyoruz. Filistin halkı başta olmak üzere bütün Müslümanları başı sağ olsun diyorum.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR