1. YAZARLAR

  2. Salih Özdoğru

  3. Sapanca MGV'den "Gençleri Askere Gönderme Programı"

Sapanca MGV'den "Gençleri Askere Gönderme Programı"

Aralık 1995A+A-

Sakarya ili Sapanca ilçesinde yaklaşık iki yıldır faaliyet göstermekte olup, bu iki yılın son bir yılında futbol karşılaşmaları dışında hemen hiçbir ciddi faaliyet göstermeyen ve başkanının ifadesiyle "rakipsiz olarak büyüyen"(!) MGV Sapanca Şubesi, 8 Kasım 1995 tarihinde 1975/4 tertip erleri Silahlı Kuvvetler'e gönül rahatlığı içerisinde gönderebilmek, bu konudaki boşluğu doldurmuş olmak (!) ve bir faaliyet yapmış olmak için bir program tertip etti.

Bizlerin imanlarını ve amellerini Allah nazarında sahih kılacak olan, o iman ve amellerin Allah'ın emrine uygun olup olmamasıdır. Başarıyı Allah'tan değil de kullardan bekleyen bir takım zavallılar, bağlısı oldukları teşkilatı bir kenara bıraksak dahi, kendi içlerindeki doğrulanmış, doğruluğu Kur'an'la tescillenmiş ilkeleri terk ederek topuklarının üzerinde geri dönmüşler. Faaliyet olsun da çamurdan olsun; ilkesiz, niteliksiz de olsa büyüme mantığı doğrultusunda Allah adına yaptıklarını iddia ettikleri şey, tağutu kabullenme/benimseme/özümseme ve hatta onu övme/methetme boyutunda zillete bürünmüştür.

Öncelikle açılışta okunan Kur'an-ı Kerimin mealini vermemekle sayın Başkan, hafızın sesini diğer seslerden ayırmakta yardımcı olacak anlamı yakalama fırsatını programı izleyenlerden esirgemiştir. Oysa kendisinin bu tür bir yetkisi bulunmamaktadır. Sonrasında alkışlar arasında kürsüye gelen Başkan, önce MGV Sapanca Şubesi'nin kısa tarihini verdi.

Sonrasında ise geçimini müslümanlardan sağlayan bir hocanın refakatinde salona giren SA.Ü. İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapan Salih Köse beyefendinin yaptığı konuşmanın özeti şöyle: "Askerlik, dinimizin emridir. Mehmetçik ismini Muhammed'den almıştır. Onların ismi Muhammediyyundur (Küçük Muhammedler). Ocakları da Peygamber Ocağı diye adlandırılmıştır".

Şimdi sormak lazım, burada ismi geçen Muhammed hangi Muhammeddir ve Peygamber ocağı denen ocak hangi peygamberin ocağıdır?

Öğretim üyesi beyefendi bununla da kalmadı, bir TV kanalında, mayına basan askerin gösterdiği hal ve hareket şeklini sahabelerdeki anlayışa benzetti. Bir Avrupalının bunu anlayamayacağını, o askerin aşkının şehadet aşkı olduğunu kelimelere döktü.

Şöyle sürdürdü konuşmasını: "Şehidlik çok ulvi bir mertebedir. Şehidler çok tatlı kokar. Biz bunu ordumuzun mensuplarından duyuyoruz. Misk gibi kokar onlar". Ardından ilk Emniyet Genel Müdürü'nün Ebu Eyyub el-Ensari olduğunu açıklayan konuşmacımız, "Bütün gücünüzle gücünüzü hazırlayın, bağlanıp beslenen atlar besleyin" şeklinde bir ayet meali okudu ve "görüyorsunuz, atlar hâlâ emniyet hizmetlerinde kullanılıyor" dedi. Okumuş olduğu ayetin "kara, hava, deniz ve lojistik açıdan kuvvetli olun" şeklinde yorumunu da eksik etmedi ve bütün bu hazırlıkların kime karşı olacağını dalabil ki belirtti. "Düşmana karşı". Hangi düşman mı?:

"Cennet kılıçların gölgesi altındadır. Şu Yunan'a karşı koymak İçin orduyu beslemek zorundasınız. Müslüman Türk ordusu mutlaka karada, havada, denizde muzaffer olacaktır. Biz Türk milleti olarak asker bir milletiz. Askerliğimizi Menemen'de yaptık elhamdülillah. Askerde her ne kadar bir takım olumsuz olaylar olsa da kişisel, münferit olaylardır bunlar. Bir kere askerlik; disiplini, anlayışı ve otoriteyi öğretiyor. Bu görev çok büyük faydalar sağlayacaktır. Hem maddi, hem manevi..."

En verimli olacakları, istikbale ait duygu ve düşüncelerinin netleşmeye başlayacağı bir çağda bu ülke insanının çocuklarını ellerinden alıp, hiçbir ahlak tanımaksızın "komutana itaatı, dolayısıyla Silahlı Kuvvetler'e itaat, Genelkurmay'a itaat, geceleyin evlerinden alınan insanları ıssız bir dağ başında öldürmeye itaat, onbinlerce insanı evinden, barkından, köyünden sürmeye itaat, köyleri yakmaya itaat, Allah'ın hüküm koyma yetkisini kalleşçe alanlara itaat, Allah lafzına dahi tahammül edemeyip "burada Allah yok" demeye itaat mantığını vereceksin sonra da ben Sapanca'daki gençleri İslami usullere göre askere gönderiyorum diyeceksin. Bu tutarsızlık tarihte zulümleri, hainlikleri tescillenmiş; adları küfrün elebaşları listelerinde en ön sıralarda yer almışlarda dahi bu kadar belirgin bir hal almaz.

Gecenin en olumlu görüntüsü sunuculuk görevini üstlenen İbrahim Gülden'di. Olayı fazlaca dallandırıp budaklandırmadan, verilmesi gerekeni asgari seviyede verdi. Böyle hiçbir İslami endişe taşımayan, sebep-sonuç ilişkisi incelendiğinde İslami bir unsur barındırmayan bir gecede belki ancak İbrahim Gülden'in sergilediği tutum, olumlu karşılanabilecektir.

"Allah ancak sizi, din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa, işte zalimler onlardır". (60/9) Bu ayet-i kerimenin bakış açısı ile bakıldığı zaman, muhterem öğretim görevlisinin "Askerliğimizi Menemen'de yaptık elhamdülillah", "bir kere askerlik, disiplini, anlayışı ve otoriteyi öğretiyor. Bu çok büyük faydalar sağlayacaktır. Hem maddi, hem manevi...", "şu Yunan'a karşı koymak için orduyu beslemek zorundasınız", "(Mayına basan) o askerin aşkı şehadet aşkıydı" sözlerini hangi anlamda alıp hangi dine hizmet için söylendiği noktasında nasıl bir sınıflama yapacağız? Haydi bu muhterem beyefendinin bir takım özürleri (!) olduğunu kabul edelim, peki o muhtereme refiklik eden öğretmeni, böyle bir işbirlikçi programı tertip etme talihsizliğinde boğulmaya mahkum rakipsiz (!) MGV Sapanca Şubesi Başkanı ve elemanlarına hangi hukuku uygulayacağız?

Allah her şeyin en doğrusunu bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir...

SAPANCA

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR