1. YAZARLAR

  2. Fethi Şikaki

  3. Düşmanın zilleti altındaki rahattan, cihad altındaki meşakkat daha şereflidir

Düşmanın zilleti altındaki rahattan, cihad altındaki meşakkat daha şereflidir

Aralık 1995A+A-

Bu röportaj, Fethi Şikaki'nin şehid edilmesinden onbeş gün önce gerçekleştirilmiştir.

Hamas ile İslami Cihad Hareketi (İCH) arasında çıkış noktası açısından fikri benzerliklere rağmen, bu iki hareket bir takım siyasi tavırlarda ayrılıyorlar. Bu konuda yorumunuz nedir?

Filistin'deki İslami Cihad Hareketi (İCH) savaşan İslami ve siyasi bir harekettir. Bağımsız bir Filistin hareketidir. Hareket kendisini Filistin çerçevesi ve İslami hareket fikri içerisinde yenilikçi bir hareket olarak görmektedir. İCH ortaya çıkmadan önce Filistin sorununa (sunulan) laik ve ulusal çözümler vardı ve hareketimiz bu soruna İslami bir metodla yaklaştı. İCH'ni oluşturan Filistinli İslamcı gençlerin çoğunun şu iki hareketin gelişimini izlediklerini söyleyebilirim: Laik ulusal bir hareket Filistin'in kurtuluşundan bahsediyor ve İslam'a sırtını dönüyordu. İslami akım ise İslam'a bağlılıktan ve İslami devletin varlığının zorunluluğundan bahsediyor. Fakat Filistin meselesini erteliyordu. İCH bu sorunları çözmek, bu iki akımın boşluklarını doldurmak ve Filistin'deki cihad şiarını yükseltmek için kuruldu.

Kaynak ve ideoloji olarak İslam! Araç olarak Cihad! Kurtuluş için hedef olarak Filistin! İşte bu, ideolojimizin genel çerçevesidir. Biz Filistin sorununa İslami cevap veriyoruz ki, ortada belirlenmiş İslami bir cevaptan bahsetmek mümkün değildir. Aynı zamanda İslam fikri içerisinde ve İslami hareket içerisinde tecdid ve İslami hareketi Filistin konusuna yaklaştırmamız söz konusudur. İşte bu cihad fikri, mücadele aşamalarından sonraki bir aşamada değil, kuruluşundan beri cihadı benimseyen İCH'nin kuruluş ideolojisinin merkezinde yer almaktadır. Varlığının gerekçesi de budur.

Sizinle Hamas arasındaki ihtilafların tabiatım ne ile açıklıyorsunuz?

Hamas'la İCH arasındaki ihtilafların tabiatı her grubun kendi kökünde yatmaktadır. İCH 1980-81 yılında kuruldu. Kuruluşunun gerekçesi İslam bayrağı altında Filistin'deki cihad meselesinin ele alınmasıdır. O anda Hamas henüz kurulmamıştı. Mevcut olan İhvan-ı Müslimin hareketiydi. Bakış açısı olarak dahili ve harici ya da sübjektif ve objektif şartlar oluşuncaya kadar Filistin'de cihad meselesinin ertelenmesini savunuyordu. İhvan'ın bu konuda onayı olmaksızın biz cihad yönünü tercih ettik. İhtilafların özünü oluşturan da bu idi. Sonra İCH İhvan-ı Müslimin'in taşıdığı bazı geleneksel İslami görüşlere ters düşen tecdid fikrine sahipti.

Fakat 1987 yılı sonunda Hamas hareketinin kurulması ve İntifada kıyamıyla iki taraf arasında yakınlaşma ve siyasi görüşmeler gerçekleşmeye başladı. Böylece faaliyetlerimiz benzeşmeye ve izlediğimiz yol aynılaşmaya yöneldi. Fakat örgütsel meseleler askıda kaldı ve hala biz bazı temel sorunlar etrafında ihtilaf içerisindeyiz. Fakat siyasi bütünlüğün devamı ve siyasi tutum birliğiyle, geleceğin daha güvenli ilişkiler taşıyacağına, belki de hareketlerin birliğine götüreceğine inanıyorum. Fakat siyasi ihtilaflar çıkarsa (bu ilişkiler) dostluk meselesini geçmeyecektir ve beklenilen birlik sürecine girilemeyecektir.

Fakat Hamas 7 ay önceki bir beyanında İCH'nin varlığının Filistin'deki İslami hareket için bir zorunluluk olmadığını açıkladı.

Ben böyle bir söz işitmedim ve Hamas hareketindeki herhangi bir yetkili kaynaktan böyle bir sözün sadır olacağına da inanmıyorum.

Hamas'ın Oslo Antlaşması ile alakalı konularda İslami Cihad'dan daha pragmatist gözüktüğünü düşünmüyor musunuz?

Ben sürekli Hamas'ın büyük bir hareket olduğunu söylüyorum. Hamas, Filistin'de İhvan-ı Müslimin'in bir uzantısıdır. Bölgede ve dünyada çok yönlü ilişkilere ve onlarca yıldır işgal altındaki topraklarda farklı teşkilatlara sahiptir. Bu tarihin, bu ilişkilerin, bu teşkilatların ve bu büyüklüğün onun davranış ve gidişatına yansıması gerekir. Bütün gruplar içerisinde başarılı ve daha gerçekçi grubun Hamas olduğu da görülmektedir.

Filistin yönetimiyle Hamas arasındaki görüşmelerle ilgili İCH'nin tavrı nedir?

Hamas, yönetimle görüşmelerinin olduğunu gizlemiyor. Fakat onun (görüşmeler nedeniyle) önemli ilkelerinden feragat ettiğini söylememiz için şu ana kadar resmi herhangi bir şey yoktur. Hamas'ın Oslo Antlaşması'na muhalefetten ya da Oslo ittifakını düşürme çağrısından veya silahlı mücadele fikrinden vazgeçeceğine dair açık bir şey de yoktur. Bu konuda söylenenlerin tümü tahmin ve beklentilerdir. Şahsen ben bu tahminlerin doğruluğunu resmi bir şekilde görmeden teyid edemiyorum.

Hamas'ın siyasi parti kurma fikrini nasıl görüyorsunuz?

Daha önce de söylediğim gibi Hamas, Filistin davasına hizmet etmiş büyük bir İslami harekettir. İnanıyorum ki, Hamas, etraflı görüşmelerden sonra maslahatını ve birliğini korumak için hareketin siyasi parti kurmasının daha uygun olacağını gördü. Biz şimdi parti fikri etrafında farklı düşünüyoruz. İCH şimdi parti kurmak istemiyor. Çünkü parti için ulusal egemenliğin gerekliliğine ve bunun da şu anda mevcut olmadığına inanıyor. Siyasi kapasitesinin olduğu intibaını vermek istemiyor. Hem siyasi bir örgüt olarak kalmakta, hem de savaşmakta ısrar ediyor. İCH şu durumda siyasi partinin varlığını gayrı ciddi buluyor. Hamas'taki kardeşlerimiz ise farklı görüşteler. Biz onların bakış açılarına saygılıyız. Ve bu görüşe açıktan itiraz etmeyeceğiz. Bizi ilgilendiren Hamas'ın askeri operasyonlarına devam edip etmemesidir. Eğer cihad operasyonlarına devam ederse partinin kurulması özde, temel bir sorun teşkil etmeyecektir.

İCH yönelişleri ve düşünceleri farklı, muhalif on grup içerisinde bulunuyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Öncelikle biz Filistin'in İslami Cihad ideolojisinin ve fikrinin merkezinde bulunduğunu, Filistin'in sadece coğrafi, ulusal veya siyasi bir konu değil, öncelikle ideolojik bir konu olduğunu ve toplumsal, askeri ve sivil mücadele gibi bir çok mücadele aşamalarından oluşan çözülmesi zor bir konu olduğunu kabul ediyoruz. Aynı zamanda biz, farklı özellikleriyle (mücadeleye) katılan bu tarafların Filistin'in kurtuluşunu hedeflediği müddetçe ümmetten ayrılmaz parçalar olduğuna inanıyoruz. Ayrıca biz ideolojik ve düşünsel boyutunu gözönüne almadan Filistin halkının enerjisini İsrail'le olan savaşımında toplamasının gerekliliğine inanıyoruz. İster kabul etsin, isterse etmesin biz kendisini laik olarak tanımlayan örgütlerin son tahlilde İslami savaşımda yer aldığını kabul etmiyoruz.

İCH'nin Kudüs sorunu hakkında tutumu nedir?

Biz Filistin sorununa getirilecek herhangi bir cüz'i çözümü reddediyoruz. Bu bizim cüz'i sorunları benimsemediğimiz anlamına gelmez. Cihadımız ve mücadelemiz daima bir bütünlük arzediyor. Biz küçük yerleşimcilere kuvvetle karşı durabiliriz veya Kudüs'ün yahudileştirilmesini önlemek için mücadeleye katılabiliriz. Gerek yerleşimciler sorunu, gerek Kudüs sorunu, gerekse tutuklular sorunu olsun, hepsi cüz'i sorunlardır. Biz bu sorunları kabul ediyoruz. Fakat bu sorunların çözümünü kapsamlı mücadelemize ve cihadımıza bağlıyoruz. Bu da Doğu Kudüs'ün bizim, Batı Kudüs'ün İsrail'in olduğunu kabul edebileceğimiz anlamına gelmez. Bütün Kudüs Filistin'in başkentidir.

İCH'nin gerek adaylığını koyarak, gerekse (birilerini) seçerek seçimlere katılma ihtimali var mı?

Hayır. Özerk yönetim seçimleri yok saydığımız Oslo Antlaşmasını yürürlüğe koyacak yapıyı oluşturmaya dayanıyor. Ayrıca Oslo ittifakına direnmeyi ilan etmek, seçimlere iştirak etme seçeneğiyle çelişir. Biz tavrımızı belirledik. Konumumuz yönetime katılmama noktasında gayet açıktır.

İCH, Filistin toprakları üzerinde kurulması gereken devletin ne tür bir devlet olmasını öngörüyor?

Biz savaşımımızın Filistin'in kurtuluşu için olduğuna inanıyoruz. Bu savaşım zordur ve uzun bir süreç gerektirmektedir. Filistin kuvvetinin İslam ve Arap desteğiyle birleşmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz. Fakat herkes bizim İslami devlet kurmak ve şeriat hükümleri için çalıştığımızı biliyor. Bunun yanında dost ve müttefiklerimize karşı bu konudaki tavrımızı henüz belirlemedik. Çünkü biz bu savaşımın uzun olduğunu, onlarca sene sürebileceğini biliyoruz.

Filistin'in kurtuluş yolunu nasıl görüyorsunuz?

Bizim görüşümüze göre Filistin'in kurtuluşu, ümmetin, sadece Filistin'i değil, bütün Arap bölgesini hedefleyen İsrail-Batı ittifakına karşı koyması, birlik olması ve gücünün bir bölümünü bu uğurda harcamasıyla tamamlanacak bir stratejidir. Bu belirttiğimizin olmaması durumunda ise tek bir cephede güçlerin toplanmasına ve böylece düşmanla aramızdaki güç dengesinin bozulmamasını sağlayacak bir oluşuma çağırıyoruz.

Hamas'ın da içinde bulunduğu bazı İslami güçler barışı -Madrid'de üzerinde anlaşılanlar dışında- reddetmiyorlar. İCH barışçı çözümden veya (barış için) siyasi girişimlerden yana mı?

Ben şahsen Hamas'ın barışçı çözümden yana olduğunu işitmedim. Biz gerçek barışın hakkın sahibine dönmesi ve bölgenin Siyonist yapının kuruluşundan önceki tabii halini alması olduğuna inanıyoruz. Çünkü Siyonist yapı, kuruluş fikrinden beri bölgede istikrarsızlık kaynağıdır. Bölgede mevcut olduğu müddetçe kontrolü eline geçirmek için uğraşacaktır. İsrail'in varlığıyla barış mümkün değildir.

Sizinle özerk yönetim arasında herhangi bir karşılaşma veya görüşme gerçekleşti mi?

Özerk yönetim kurulmadan önce Oslo grubuyla buluşmamızda konumumuzu belirledik. Çünkü orada tamamen birbiriyle çelişik iki farklı program vardı ve siyasi görüşmeler faydasızdı. Biz farklı iki konumda idik fakat bir coğrafyada yaşıyorduk. Bundan dolayı çatışma gerçekleştirmeme kararı aldık. Bu Çatışmaları ve tıkanıklıkları incelemek için açık görüşmeler gerçekleştirmeye hazırdık. Bu meyanda yönetimle birçok görüşmeler gerçekleşti. Fakat biz bu görüşmelerimizi siyasi görüşmeler olarak nitelendirmiyoruz.

Suriye ile İsrail arasında barış antlaşması imzalanması durumunda geleceğinizi nasıl görüyorsunuz?

Görüşüme göre bu soru sadece İCH'nin geleceğini değil, bütün bölgenin akibetini ilgilendiren bir olgu. Bu tür bir antlaşmanın bölge üzerinde büyük bir etkisinin olacağı şüphesizdir. Çünkü Suriye, zincirin düğümlenmiş bir halkasıdır. Bu nedenle bu düğümün çözülmesi tamamlanırsa, bölge üzerinde etkili olacaktır. Yalnız ben hala bu düğümün çözülmesinin kolay olmadığını zannediyorum. Çünkü iki taraf arasında karşılıklı şartlar ve çözülmesi zor durumlar var. Bundan dolayı bu antlaşmayı gerçekleştirmek bazılarının zannettikleri gibi acil değil.

Her halükarda İCH Filistin'de kurulan bir harekettir. Esas kuvvetlerimiz Filistin'dedir. Suriye'deki varlığımız sembolik ve sınırlıdır. Sonra ağırlığımız da azdır. Diğer herhangi bir yere hareket etmemiz kolaydır. Bizi ilgilendiren, hareketin Filistin içerisinde sağlıklı bir şekilde ayakta kalmasıdır.

İCH'nin destek kaynakları ve sizi finanse edenler kimlerdir?

Esas kaynaklar kendimize, halkın desteğine ve şartsız dostluğuna güvendir. Arap ve İslam ülkelerinden gelen birçok yardımlar da vardır. Fakat ihtiyaçlarımız büyük değildir ve Filistinli grupların tarihinde olduğu gibi büyük yardımlar gerektirecek büyük araçlar da yoktur. İran'ın İntifada'dan beri şehid ailelerine ve yaralılara yönelik insani yardımları vardır. Maddi veya askeri yardımları yoktur.

Bugünlerde askeri operasyonların çoğalmasının nedeni nedir?

Bu konuda siyasi ve psikolojik yorumlar vardır. Filistinliler Oslo Anlaşmasını daha önceden planlanmış, Filistin davasını neredeyse tıkayacak bir etken olarak görüyorlar. Buna bağlı olarak muhalifler ve mücahidler Filistin davasına karşı (düzenlenen) Oslo Antlaşması komplosu karşısında güçlerini birleştirmenin zorunluluğunu görüyorlar. Ben askeri operasyonların artmasını bu bağlamda değerlendiriyorum. Filistinliler, Filistin'in %80'inin kendilerinin olmadığını ve %20'sinin geleceğinin belirsiz olduğunu hissettiklerinde kendilerini ölüme sunuyorlar ve şehadeti seçiyorlar. Ölüm onlar için her şeyden daha iyidir.

Filistin muhalefeti görevini nasıl yerine getiriyor?

Genel şekliyle zayıf bir muhalefet yapmaktadır. Fakat sembolik de olsa varlığı zaruridir. Ve ortada bütün grupların tek tek girişimleri ve çabaları vardır.

Genel olarak Filistin muhalefetinin askeri ve siyasi zeminde gerileyişini nasıl açıklıyorsunuz?

Muhalefet genel olarak Amerika'nın dünyada tek kutup haline gelmesinden, güçler dengesindeki ve Filistin'in durumundaki bozulmalardan kaynaklanan zaafiyetten sıkıntı çekiyor. Bu zaaf yalnız muhalefete has değildir. Onun zayıflığı uluslararası baskılardan kaynaklanmaktadır. Çünkü biz Filistin tarihinde bölgesel ve uluslararası destekçisi olmayan ilk hareketiz. Karşı taraf da (Arafat) bölgesel ve uluslararası destekçileri olduğu halde zayıftır. Ben ortada bürokrasiden ve otoriterlikten kaynaklanan içsel hastalıklar ve dahili sorunların varlığını inkar etmiyorum. Fakat muhalefetteki bu gerileyişi yalnız bunlarla da açıklamıyorum. Muhalefetin sesi var olacaktır. Görülen odur ki, gruplar gerek tek, gerek ikili ilişkilerde olsun, etkili bir şekilde çalışmaya devam etmektedirler. Sembolik de olsa muhalefetin sesi devam ediyor.

Öyleyse muhalefetin genel zaafları ve Oslo Antlaşması'nın fiili bir durum haline gelmesi çerçevesinde çözümü (alternatifi) nasıl görüyorsunuz?

Bizden her şey alındı. Bizden her şey gasbedildi. Onlar bizim işgali ve gasbı kabullenmemizi istiyorlar ve bize alternatifimizin olmadığını söylüyorlar. Ben de onların alternatif sormalarının hakları olmadığını söylüyorum. Ancak hürriyet elde ettikten sonra alternatif sorma hakları olabilir. Bizim işitmemiz için bu soruyu devamlı tekrarlayanların bu soruyu sorma hakları ancak kölelik ve devamlı tavizler öngören Oslo Antlaşması'na karşı bir alternatif sunduktan sonra doğabilir.

Bunun için biz, önümüzde işgale karşı direnişin devamı, cihad projesi, sebat ve direniş seçeneklerinin olduğunu söylüyoruz. Çünkü güçler dengesi böyle kalmaz. Değişim yaşam kanunudur. Fakat şart, kimliğin kaybolması yerine, sebat ve direniştir. Biz direnişin ve cihadın devam etmesi gerektiğini söylüyoruz ve yine biz, düşmanın zilleti altındaki rahattan, cihad altındaki meşakkat daha şereflidir diyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR