1. YAZARLAR

  2. Fatma Tunç Yaşar

  3. Rusya’nın İKÖ’ye Üyelik Başvurusu

Fatma Tunç Yaşar

Yazarın Tüm Yazıları >

Rusya’nın İKÖ’ye Üyelik Başvurusu

Eylül 2003A+A-

Rusya'nın Dakka'daki büyükelçiliğinden yapılan açıklamada, 20 milyondan fazla Müslüman'ın yaşadığı Rusya'nın, 57 üyeli İKÖ'ye üye olmak istediği yönündeki talebinin Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından örgüte iletildiği belirtildi. Putin, Rusya'da yaşayan Müslümanların sayısının birçok İslam ülkesinin nüfusundan fazla olduğuna işaret ederek, taleplerinin yerinde olduğunu ifade etti. (07.08.2003)

11 Eylül saldırılarının ardından "rakipsiz aktör" olarak beliren ABD'ye karşı Rusya, BMGK'daki konumunu, gittikçe stratejik önemi artan "yakın çevre"sindeki üstünlüğünü, Afganistan ve Irak'a yönelik saldırıların ardından başta İslam dünyasında olmak üzere artan ABD karşıtlığı sayesinde elde ettiği konumunu bölgesel ve küresel ittifaklar ile güçlendirmeye çalışmaktadır. ABD'nin, hegemonyasını güçlendirerek dünyayı kuşatma altına alma çabası ve buna karşılık ABD karşıtı muhalefetin yükselişi ile yeni dünya düzeni şekillenirken, Rusya da bu yeni düzendeki yeri ve rolünü belirlemek için harekete geçti. Dış politikasını güvenliği merkeze alarak yeniden belirleyen Rusya, bölgesel ittifaklar ile güvenliğini sağlamayı hedeflerken, büyük güç odakları ile de ilişkilerini geliştirerek bölgesel güç olmanın avantajlarını kullanmaya çalışmaktadır. Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile doğu ve güneydoğusunda kısmen bölgesel güvenliğini sağlamayı başaran Rusya, AB yakınlaşması sayesinde batısını da sağlama almıştır. Coğrafi güvenliğin ötesinde uluslararası alanda da, tek süper güç olma gayretindeki ABD'yle hesaplaşmaya hazırlanan Rusya, önümüzdeki yıllarda daha fazla tırmanacak olan hegemonik çekişmede rakibinin karşısında yalnız kalmamak için güçlü bir destek sağlamayı amaçlamaktadır. Soğuk Savaş döneminde 'komünizmi çevreleme anlayışı' çerçevesinde başlatılan yeşil kuşak teorisinin adeta rövanşını alırcasına kendisini kuşatan bu çevre ile ilişkilerini geliştirerek potansiyel tehdit unsurlarını yok etmeyi başarmıştır. Tıpkı 120 yıl önce savunmasız Almanya'nın Kıta Avrupası'nda güvenliğini sağlamak amacıyla yaptığı anlaşmalara benzer şekilde, karışık ittifaklar zinciri ile kendisini çepeçevre kuşatan bir güvenlik çemberi oluşturmaya çalışan Rusya'nın, topraklarında yaşayan 20 milyondan fazla Müslümanı ve dünyada bir buçuk milyar nüfusa sahip İslam alemini yok sayması elbette düşünülemezdi. Rusya'nın, İslam Konferansı Örgütü'ne (İKÖ) gözlemci üyelik başvurusu bu yönde atılan bir adım olarak değerlendirilmelidir.

ŞİÖ ve Gelişen Rusya-Çin İlişkileri

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından ortaya çıkan yeni dünya düzeninin giderek ABD merkezli tek kutuplu bir hegemon güce dönüşmesi ve bu gücün 11 Eylül saldırılarının ardından pekişmesi, alternatif güç arayışlarını tetikledi. AB'nin yükselişinden sonra, bir diğer güç merkezi de Çin'in Şangay şehrinde oluşturuldu. Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın katılımı ile oluşturulan ve "Şangay Beşlisi" olarak nitelendirilen örgütün amacı sınır anlaşmazlıklarını çözüme kavuşturmak ve İslami akımlara karşı işbirliği yapmaktı. 15 Haziran 2001'de Özbekistan'ın da gruba katılması ile genişleyen örgüt, 11 Eylül saldırılarının ardından "güvenlik" ve "ekonomi" konularını öncelikleri arasına aldı. Buna göre Şangay ülkeleri arasında "Terörizm, Aşırılık ve Ayrılıkçılığa Karşı Mücadele Anlaşması" imzalandı. Buradaki "terör" ve "aşırılık" ifadeleri ile Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'ı rahatsız eden İslami akımlar kastedilmekteydi. "Ayrılıkçılık" ifadesi ile ise, Çin'den ayrılmak isteyen Doğu Türkistan ve Rusya ile savaşan Çeçenistan gibi cumhuriyetlerin talepleri ifade edilmekte ve buna karşı tedbir alınmaktaydı. Haziran 2002'de yapılan ŞİÖ toplantısında da Putin, örgütün "küresel anti-terörist sisteme önemli katkıda bulunacağını" ifade ederek bu amacı yineledi.

Şangay ülkeleri arasında gelişen işbirliğinin yanı sıra, son zamanlarda ŞİÖ'nün en büyük iki devleti Rusya ve Çin arasındaki yakınlaşma dikkati çekmektedir.1 Uzun vadede birbirine ciddi rakip olmaya aday bu iki ülke, Soğuk Savaş sonrasındaki "Geçiş Dönemi"nde özellikle ABD'ye karşı ekonomik ve siyasi bir güç oluşturma niyetinde gözükmektedirler. Putin'in bir Çin gazetesine verdiği demeçte yer alan "Rusya ve Çin, Çin'den Rusya'ya ve Atlantik'e doğru istikrar ekseni oluşturulmasına yardım edebilirse, bu oluşumun Doğu ve Batı'da bölgesel kurumlara sahip olacağı ve aynı düşünce etrafında birleşerek çok kutuplu bir dünya yaratacağı"2 ifadesi karşılıklı çıkar ilişkileri olmakla beraber, esas olarak 'çok kutuplu bir dünya düzeni' amacı doğrultusunda gelişen Rusya-Çin ilişkilerine işaret etmektedir.

Rusya-AB Yakınlaşması

AB-Rusya ilişkileri Gorbaçov'un Glasnost ve Perestroyka politikaları sonrasında yeni bir çerçevede gelişmeye başladı. 1994'te Korfu'da imzalanıp 1997'de yürürlüğe giren Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması'yla AB ile Rusya arasında stratejik işbirliği oluşturuldu. İşbirliği anlaşmasının ardından, AB ve Rusya birbirlerini, ABD ve Çin örneğinde olduğu gibi "en imtiyazlı ulus" ilan ettiler. 1999 yılındaki Köln zirvesinde de AB, ilk defa üçüncü bir ülke (Rusya) için "Ortak Strateji" oluşturdu.3 Bu stratejinin nihai hedefi, "Rusya'yı müşterek Avrupa ekonomik ve sosyal alanına entegre etmek" olarak açıklandı.Tüm bunlar AB ve Rusya arasında ileri derecede bir ortaklığın doğmak üzere olduğunun işaretlerini vermektedir. Öte yandan, AB ve Rusya, yerel ekonomik ve güvenlik çıkarlarının yanında, ABD hegemonyasına karşı olmaları noktasında da birleşmektedirler.4 Bu da Rusya-AB ortaklığının sadece ekonomik alanla sınırlı kalmayacağını göstermektedir.

Rusya'nın İKÖ Üyeliği

1969 yılında Kudüs'te Al-Aksa Mescidi'nin yakılmasının İslam dünyasında uyandırdığı tepki üzerine 24 ülkenin katılımıyla kurulan İKÖ'nün amacı, üye devletler arasında dayanışmayı geliştirmek, ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel ve diğer alanlarda işbirliğini güçlendirmek, Filistin halkının mücadelesi için sağlanan desteği koordine etmek, haklarını tekrar kazanması ve topraklarını kurtarması için Filistin halkına yardım etmek olarak belirlenmişti. 1970 yılında Cidde'de Genel Sekreterliği oluşturulan örgüt, 1 Şubat 1974 tarihinde de BM tarafından tescil edilerek uluslararası bir örgüt hüviyeti kazandı.

İKÖ, BM'ye benzer bir yapıyı İslam dünyasına uyarlama projesi olarak ortaya çıkmıştı. İKÖ, başlangıçta belirlenen amaçlarını gerçekleştirmede oldukça başarısızdı. Kurulma hedefi olan Filistin sorununa pratik çözüm bulma noktasında yetersiz kaldı. İKÖ'nün İslam ülkeleri arasında ticareti canlandırması bekleniyordu, ancak sadece %10'luk bir gelişme kaydedildi ki, bu, mevcut potansiyel düşünüldüğünde oldukça düşük bir oran olarak kalmaktadır. Bununla birlikte İKÖ, BM ve Bağlantısızlar Hareketi'nden sonra dünyada en büyük üçüncü örgüt olarak yerini korudu.

11 Eylül sonrasında ortaya çıkan yeni dünya düzeninde, ABD'nin uluslararası müdahaleciliğine karşı çıkan AB, Rusya, Çin gibi güçlerin "ABD karşıtlığı" ortak paydasından hareketle geliştirdikleri yeni platformda, Müslümanları temsil eden İKÖ ayrı bir önem kazandı. ABD'ye karşı İslam dünyası ile yakın ilişkilere girme isteği, birçok ülkeyi harekete geçirdi. Yine Fransa'nın ve Almanya'nın İslam dünyasıyla yakınlaşmak için yoğun diplomasi girişimleri, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine karşı çıkan Almanya'nın ılımlı açıklamalar yapması ve Türkiye'ye övgüler yağdırması, 11 Eylül sonrası değişen dünya düzeninde ortaya çıkan güç mücadelelerinin birer yansıması oldu. Rusya'nın İKÖ'ye gözlemci üyelik başvurusu ve Müslüman ülkelerden destek istemesi de bu bağlamda değerlendirilebilir.

ABD'nin Afganistan'a müdahalesi ve Irak'ı işgali ile Müslümanları hedef alması sonucu başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm dünyada ivme kazanan ABD karşıtlığı ve İKÖ üyesi ülkelerden bazılarının nüfusunun önemli oranda Müslüman olmayan gruplardan oluşması Rusya'ya gözlemci üyelik girişimi konusunda cesaret vermiş olabilir. Ancak, 20 milyon Müslüman nüfusa sahip Rusya'da Müslümanların azınlık olarak yaşadığı ve Rus yönetiminin de bu azınlıkla ilişkilerinin pek de iç açıcı olmadığı unutulmamalıdır. Ayrıca "kendi kaderini tayin hakkını" kullanmak isteyen Çeçen Müslümanların, ABD'nin 11 Eylül sonrasında geliştirdiği söylem doğrultusunda "terörist" olarak damgalanması da gözden kaçırılmaması gereken bir durum.

Lobi Faaliyetleri

Dünya'da önemli oranda Müslüman nüfus barındıran çok sayıda ülke olmasına rağmen, neden Rusya'nın İKÖ'ye başvurduğu sorusuna Rus tarafı, "Rusya'da yaşayan Müslümanların göçmen olmadıkları, Müslümanların yaşadıkları toprakların onların anavatanı" olduğu argümanını geliştirmiştir. Putin'e göre, "Rusya'da yaşayan Müslümanlar kendilerini İslam dünyasının bir parçası olarak hissetmek için her türlü hakka sahiptirler."5 Putin var gücüyle savaştığı ve halen bitiremediği Çeçenleri ya da bir zamanlar katliamlara maruz bıraktığı veya sürgün ettiği Kafkas halklarını da bu Müslümanlar arasına dahil ediyor mu acaba?

Geçmişi geçmişte bırakarak, tarihte kendisi için yeni ve temiz bir sayfa açtığını ima etmeye çalışan Rusya, İKÖ'ye kabul edilmek için farklı kozlar oynamaktadır. Şüphesiz bunlardan en önemlisi İKÖ'nün kurulma nedenini teşkil eden "Filistin Sorunu". Rus liderler, İKÖ'ye kabul edilmeleri durumunda, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak Rusya'nın, İKÖ'nün uluslararası ve bölgesel meselelerde sesini duyurmak için önemli bir rol üstleneceğini ifade etmektedirler. Aynı zamanda Quartet adı verilen dörtlüde (ABD, BM, AB ve Rusya) yer alan Rusya, "Yol Haritası"nın uygulanmasına destek vereceğini ifade etmektedir.6 Ancak ABD'nin başat rol oynadığı sorunda, Rusya'nın karşı tavır geliştirmesi mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki, yarım asırdan fazla bir süredir devam eden bir sorunu çözmek için Rusya'nın girişimleri tek başına yeterli olmayacaktır.

Öte yandan, Rusya'nın örgüte üye olması durumunda, Çeçenistan konusunda İKÖ tarafından alınan ve büyük ihtimalle Rusya'nın aleyhine olacak kararlara ne denli uyacağı merak konusudur. İslam ülkelerinde lobi faaliyetlerini sürdüren Rusya'ya bu durumun açıklandığı tahmin edilmektedir.

İKÖ Üyeleri Rusya'nın Başvurusunu Nasıl Değerlendiriyor?

Rusya'da yaşayan Müslümanların sayısının birçok İslam ülkesinin nüfusundan fazla olduğu gerekçesine dayanılarak yapılan başvuru, örgüte üye ülkeler tarafından farklı algılamalara ve yorumlamalara neden oldu. Ortak bir tavır ortaya koyamamadan ziyade, ülkelerin farklı siyasal öncüllerinden ve stratejik konumlarından kaynaklanan bu durum, bir anlamda Rusya'nın lehine oldu. Rusya'nın İKÖ üyeliğine destek veren ve Malezya'nın başını çektiği ülkelerin, Pakistan'ın öncülük ettiği karşıt gruba baskın gelmesi, başta Rusya olmak üzere dünya kamuoyunda olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. Rusya'nın Müslümanlar ile barışması olarak değerlendirilen bu durum, aslında Rusya'nın Çeçenler'e karşı yürüttüğü savaş gözönünde bulundurulduğunda hiç de masum görünmüyor.

Rusya'nın İKÖ'ye üyelik teklifini Malezya'ya ileten Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, göreve geldiğinde ilk icraatı Çeçenistan'da savaşa girmek olmuştu. Grozni'nin yerle bir edilmesi, sivillerin ve savaş tutuklularının toplu olarak öldürülmesi ve işkenceler, kamu mekanlarının sürekli bombalanması ve top ateşine tutulması, toplu tutuklamalar ve gizli tutuklama kampları, yüz binlerce sığınmacı, yani II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın hiçbir yerinde eşi görülmemiş bir gaddarlık katalogu ortaya koyan Putin'in "uluslararası terörizme karşı global savaş" dediği bütün bu olaylar, Rusya'nın İKÖ'de temsil etmek istediği Müslümanlar ile ilişkilerinin mahiyetini açıkça ortaya koymaktadır.7 Ancak, Rusya'nın, neden Müslüman ülkelerin oluşturduğu bir örgüte üye olmak istediği de farklı açılardan ele alınması gereken bir durum.

Rus basınında çıkan bir haberde, Rusya'nın üyelik başvurusunun reddedilmesinin kendileri için çok da önemli olmadığı, ancak Müslümanların müttefik olarak Rusya'ya ihtiyaç duyduğu tartışması yer almaktadır. Bu haberi farklı açılardan değerlendirmek mümkündür. İlk olarak, Suudi Arabistan ve İran gibi Rusya'ya sırtını dönmesi mümkün olmayan ülkelerin, yoğun ABD baskısı ile karşılaşmaları durumunda Rusya'ya ihtiyaç duyacakları söylenebilir. Özellikle, Irak'tan sonra İran'ın ABD'nin hedefi olabileceği yönündeki açıklamalar, Moskova'nın İslam dünyasına ihtiyaç duymasından ziyade, Tahran ve Riyad'ın Moskova'ya ihtiyaç duyacağı şeklinde yorumlanabilir. Ancak, 57 üyesi olan İKÖ, bu ülkelerin geliştirdikleri stratejilerle sınırlı değildir. Rusya'nın İKÖ'de gözlemci üyelik başvurusunun kabul edilmesi için üye devletlerin üçte ikisinin onayını alması gerekmektedir.

Rusya'nın İKÖ'de gözlemci üyelik başvurusuna karşı çıkan ülkelerin başında Pakistan gelmektedir. Pakistan, Müslüman olmayan bir ülkenin İKÖ içerisinde yer almasının mümkün olmadığını ifade ederek Rusya'nın İKÖ üyeliğine kesinlikle karşı olduğunu açıklamıştır. Rusya'nın İKÖ üyeliği konusunda İslamabad'ın endişe duymasının başlıca nedeni, Rusya'nın üyeliğinin Hindistan'ın da üyeliğine kapı arayabileceği kaygısıdır. Nitekim, son birkaç yıldır, Hindistan'ın üyelik konusunda gönüllü olduğu, Sudan ve Katar'ın da bunu desteklediği ancak başta Pakistan olmak üzere, örgüt üyelerinin çoğunluğunun buna karşı çıktığı bilinmektedir. Ancak, Rusya'nın Filistin sorununun çözümünde kilit rol onayan Dörtlü'den biri olması ve BMGK üyesi olması gibi nedenlerden dolayı Rusya, Hindistan'a göre daha şanslı bir konumda bulunmaktadır.

Rusya'nın topraklarında önemli oranda Müslüman yaşadığı gerekçesi ile İKÖ'ye başvurması yeni soru(n)ları da beraberinde getirmektedir. Dünyada birçok ülkede önemli oranda Müslüman yaşamaktadır. Eğer İKÖ, Müslümanların yaşadığı her ülkeye kapılarını açarsa yarın İsrail, öbür gün Hindistan üyelik için İKÖ'nün kapısını çalacaktır. Bu tür örgütlerde belli kriterler muhafaza edilmek zorundadır. Halihazırda örgütte tam üye ya da gözlemci statüsünde Müslüman olmayan bir ülke bulunmamaktadır. Rusya'nın gözlemci üyelik başvurusu kabul edilirse bu bir ilk olacaktır. Öte yandan önemli oranda Müslüman nüfus barındıran Çin ve Hindistan'ın da üyelik için yolu açılacaktır.

 Rusya'da Yaşayan Müslümanların Tavrı

Rusya'nın İKÖ'ye başvuru gerekçesi olan, Rusya topraklarında yaşayan 20 milyondan fazla Müslüman'ın üyelik konusunda ne düşündüğünü öğrenmek neredeyse imkansız. Ancak basında yer alan haberler, Rusya'da yaşayan Müslümanların İKÖ üyeliğine sıcak baktığı hatta desteklediği şeklinde. Örneğin 2000 yılının Ekim ayında bir gazetede8 çıkan haberde Rusya'da yaşayan Müslümanların, Rusya'nın İKÖ'ye üye olması için Dışişleri Bakanlığı'na resmi başvuruda bulunduğu ifade edilmektedir. Habere göre, Duma'da grubu bulunan Refah Partisi ve diğer bazı Müslüman temsilcilerin hazırladığı ve Rusya Dışişleri Bakanlığı'na sunulan öneride, Rusya'nın söz konusu örgüte üye olmasıyla başta Ortadoğu'da olmak üzere dünyanın pek çok yerindeki sorunun çözüme kavuşturulacağı öne sürülmektedir. Söz konusu teklifi hazırlayanlardan Rusya Asya Müslümanları Dini İdare Başkanı Nafigulla Aşirov, aynı haberde Rusya'nın İKÖ'ye üye olması durumunda, başta Filistin olmak üzere birçok uluslararası sorunun giderilme imkanının elde edileceğini iddia etmişti. Burada söz konusu haberin doğru olup olmadığından ziyade, söz konusu başvuruyu yapanların Rusya'da yaşayan Müslümanları ne kadar temsil ettiği sorusu önemlidir. Nitekim, Rusya'nın gözlemci üyelik başvurusunun hemen ardından basında benzer haberler yer aldı. Rusya'nın üyelik için başvurduğu 5 Ağustos gününün akşamı, Rusya Müftüler Konseyi'nden Putin'in başvurusunu desteklediklerini9 ifade eden bir açıklama geldi.

Oysa Rusya'da baskı altında yaşayan Müslümanların, özellikle de Çeçenler gibi varoluş mücadelesi veren halkların Rusya tarafından temsil edilmek istemeyecekleri oldukça kuvvetli bir ihtimal. Özellikle, "başlıca tehdit unsuru" olarak algılandıkları bir ülkenin yönetiminin kendilerini nasıl temsil edeceği de merak konusu. Rus yönetiminin topraklarında yaşayan Müslümanlara yönelik gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri bir çok uluslararası örgüt tarafından tescil edilmiş durumda. Dolayısıyla Müslümanlar, Rusya'nın asıl amacının topraklarında yaşayan Müslümanları temsil etmek değil, onlar üzerinde nüfuz kurmak istediğini biliyor olmalıdırlar.

Sonuç

Rusya, 11 Eylül saldırılarından sonra, uluslararası ilişkilerin merkezine "güvenlik sorunu"nu koyarak dış ilişkilerinde yeni bir dönem başlattı. 11 Eylül saldırılarının failleri bilinmemekle birlikte, bu saldırıdan el-Kaide Örgütü ile bağlantısı olan Müslümanların sorumlu tutulması, Rusya'da benzer bir saldırının kendilerine yönelik gerçekleşebileceği endişesini doğurdu.10 Nitekim, bugün İKÖ'ye başvurma gerekçesi olarak gözüken 20 milyondan fazla Müslüman'ın ülke içindeki varlığı, Rusya tarafından başlıca tehdit unsuru olarak algılanmaktadır. 11 Eylül saldırılarının ardından, ABD'nin Ortadoğu'nun merkezi olarak kabul edilen ve dünyada Suudi Arabistan'dan sonra ikinci büyük petrol rezervlerine sahip ülke konumunda olan Irak'a yerleşmesi, Rusya'nın "güvenlik sorunu" esaslı olarak geliştirilen politikasını pekiştirdi.

Diğer yandan, Rusya'nın İKÖ'ye üyelik başvurusu bir nevi imaj yenileme çabası olarak da görülebilir. Rusya'nın tüm ısrarlarına rağmen iç sorun olmaktan çıkan Çeçenistan sorunu ve Çeçen-Rus savaşları sırasında Rus yönetiminin gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri, Rusya'nın 'demokratik hukuk devleti' imajına gölge düşürdü. Daha da önemlisi, Rusya'nın imaj kaybı bununla sınırlı kalmadı. Rusya, Çeçen savaşında önemli kayıplar verdi ve vermeye devam ediyor. Savaşarak Çeçen direnişini bastırmaya gücü yetmeyen Rusya için son çare olarak anlaşmak kaldı. Nitekim, bugünlerde Rusya, Çeçen savaşını bitirmek için istekli gözükmektedir.

Son olarak, 11 Eylül sonrası dünyadaki güç dengelerinin aldığı yeni biçim, ABD'nin potansiyel stratejik rakiplerini İslam dünyası ile ilişkilerini geliştirmeye ve yeniden biçimlendirmeye zorladı. İKÖ'ye üye olmak isteyen Hindistan, Çin ve Rusya, bölgesel güç olma mücadelesi ve ABD karşıtlığı noktasında birleşmektedirler. Rusya'nın İKÖ üyeliği başvurusunda ABD karşıtı ittifakı güçlendirme arzusu öncü rol oynamaktadır. Öte yandan, topraklarında yaşayan Müslümanları başlıca tehdit unsuru olarak gören Rusya, Müslümanlara ait bir örgüte katılarak hem Müslümanlar üzerindeki nüfuzunu arttırmak, hem de topraklarında yaşayan Müslümanları 'İslam Konferansı Örgütü' gibi bir yapı içerisinde temsil ederek, Rusya'da yaşayan Müslümanların liderliğine soyunmak istemektedir. ABD merkezli tek kutuplu dünya düzenine karşı çok kutuplu bir dünya düzenini savunanların başını çeken Rusya'nın, dünyada bir buçuk milyar nüfusa sahip İslam dünyasını göz ardı etmesi elbette mümkün değildi.

Dipnotlar:

1- Ahmed Rashid, "Russia, China Warily Watch for American Intrusions in Central Asia," Eurasia Insight, 5 Mart 2002

2- "Jiang Zemin Arrives in Russia for Summit," Associated Press, 6 Haziran 2002

3- www.ntvmsnbc.com/news, 10 Mart 2003

4- "On Russia-EU Colloboration," www.pravda.ru/politics/2001/05/10

5- Andrei Reut, Putin Will Create A Window To Islam, Gazeta, 15 Ağustos 2003

6- "Russia Seeks OIC Membership, Approaches Malaysia: Report," http://www.indolink.com/News/International/news

7- Sebastian Smith, Allah'ın Dağları: Çeçenistan'da Savaş, (İstanbul: Sabancı Üniversitesi, 2002), s. 2

8- Zaman Gazetesi, 4 Ekim 2000

9- "Russia Seeks to Join Islamic Club," Rosbalt, 07/08/2003

10- Aslında Rusya, dünya kamuoyuna böyle bir endişesi olduğunu açıklayarak, Çeçenistan'a yönelik saldırılarını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR