1. YAZARLAR

  2. Kuroş Ahmedi

  3. Amerika’daki Filistin Lobisi

Amerika’daki Filistin Lobisi

Eylül 2003A+A-

Amerika'daki Filistin lobisini incelemek bu kısa yazının sınırlarını aşmakta ve müstakil bir çalışmayı gerektirmektedir. Fakat bu konu genel bir bakışla ana hatlarıyla ortaya konabilir ve rakip lobinin faaliyetlerini anlamak açısından faydalı olabilir.

İsrail yanlısı lobi içindeki muhtelif akımlar, genellikle ABD'nin dış yardımlarına muhalif olan geleneksel muhafazakarlar örneğinde olduğu gibi Arap olmayan bazı muhaliflerinin varlığına rağmen Amerika'daki asli rakiplerinin Arap lobisi olduğunun farkındadırlar.

Amerika'daki Arap ve Müslüman lobisinin halihazırdaki gücü oldukça az ise de bir gün fiiliyata geçirilebilme imkanı olan potansiyel güçler dikkate alındığında İsrail yanlısı lobinin endişeleri kesinlikle mantıklıdır.

Arap ve Müslüman lobisi bazı faaliyetler açısından etkinse de Yahudi lobisinin oldukça gerisindedir. Muhtemelen bunun en önemli sebeplerinden birisi, Amerika'daki Müslümanların, Batılı demokrasilerin normal yasal kanallarından yapılacak siyasi faaliyetlerin etkili ve faydalı olabileceğine inanmamalarıdır. Doğu kültürü, bu ülkelerin özel şartları sebebiyle insanların zihnine sivil kurumlar konusunda bilgisizlik ve güvensizlik tohumları ekmiştir. Görünen o ki, bu kültür, yaşanan yeni ortamda da zihinlerdeki hakimiyetini korumaktadır.

Arap lobisinin sorunları ile ilgili olarak, Amerika'da oturan Arap ve Müslüman sayısınca birinci dereceden ihtilaf sayısının bulunduğu söylenebilir. Bu çerçevede onların Amerika'daki sayısının bir ila sekiz milyon arasında olduğu söylenmektedir. Siyasî olmayan bir anket kuruluşundan1 John Zogby, Amerika'daki Arapların sayısını yaklaşık olarak 4 milyon olarak vermektedir2 ki Arap olmayan Müslümanları da bu rakama eklemek gerekmektedir. Bu noktada Amerika'daki Müslümanlar, sayı bakımından Amerika'daki Yahudilerle kıyaslanabilir bir nitelik arz etmesine rağmen, Müslüman toplumun geri olmasının sebebi, iç örgütlenme ve siyasî faaliyetler açısından henüz genç olmasıdır. John Zogby'nin deyimiyle Amerika'daki Araplar, Amerikan siyasî kurumlarını etkileme noktasındaki çabalar açısından henüz ilk gençlik döneminde bulunmaktadır. John Zogby'nin kardeşi ve Amerikalı Araplar kuruluşunun müdürü olan James Zogby, Arap-Amerikan toplumunun ABD medyasındaki en gündemde olan sözcüsüdür. Onun belirttiğine göre, çok yakın bir zamana kadar, başkanlık yarışındaki hiçbir Demokrat aday, Arapların sözlerine kulak vermek bir yana, Arap gruplarının hiçbirinden seçim yardımı dahi kabul etmeye yanaşmamıştı. Bununla birlikte Clinton 1992 yılında bu durumu değiştirdi. Bunun sebeplerinden birisi, nüfus dokusundaki değişimdi. O dönemde Arap ve Müslüman nüfus, California'nın güneyi, New York, New Jersey, San Francisco ve Chicago gibi seçimler açısından önemli olan bölgelerde yoğunlaşmaktaydı.3

Bununla birlikte Amerika'daki Araplar Müslümanlar arasındaki şimdiye kadar var olan örgütlenme ve siyasî faaliyet zaafı, bu ülkedeki Filistin lobisinin genellikle petrol şirketleri ve Arap diplomatlarıyla sınırlı kalmasına sebep olmuştur. Genel sonuç şu ki, Amerika'da oturan Arapların çoğunu, Lübnan asıllı Hıristiyan Araplar oluşturmaktadır ve bunlar da Amerika'daki Arap lobisinin istekleri ve çıkarları konusunda çok olumlu bir duyarlılığa sahip değildirler.4 Bizzat bu durum, Arap lobisinin en önemli sorunlarından biri olan iç ayrılığı yansıtmaktadır. Bu ayrılıklar, iç ihtilaflar yoluyla Arap ve İslam dünyasında daha da güçlenmektedir. Amerika'da oturan Araplar ve Müslümanlar, çok çeşitli kültürlere ve özelliklere sahip 50-60 İslam ülkesinden buraya göçmüş kişilerden ya da bu ülkede İslam'la müşerref olmuş Amerikalılardan oluşmaktadır. Bunlar genellikle toplumsal ve siyasî canlılığın çok fazla olmadığı toplumların kültürlerinden beslenmişlerdir ve geldikleri bu toplumlarda halkla devlet ilişkileri az ya da çok bunalımlıdır.

Bir yandan istibdatçı eğilimler bulunması sebebiyle İslamî devletlerin bir çoğunda gönül birliği olmaması, diğer yandan da orada azınlıkta bulunmaları, Amerika'daki Arapların ve Müslümanların diğer bir önemli sorunudur. Bu tür etkenler, şimdiye kadar Amerika'daki Müslümanların orada örgütlü ve etkili siyasî faaliyetler yapmalarına engel olmuştur.

Bu tür sorunlar, geçen onlarca yıl boyunca Arapların Amerika'daki çıkarlarını koruma konusunda genellikle petrol şirketlerine ve kendi diplomatlarının faaliyetlerine dayanmasına sebep olmuştur. Denildiğine göre ellili yılarda Suud kralı, Arap diplomatlardan ASPAC lobisine (diğer bir AIPAC)  karşı koyabilmeleri için Arap lobisine mali yardımda bulunmalarını istemişti.5 Gözüken o ki, petrol lobisi de 1973'teki petrol krizinden sonra daha da güçlenmiştir. Bu lobi bazı dönemlerde Washington'da Arap çıkarlarının savunusunu açık bir şekilde yapmış, şartların müsait olmadığı, petrol şirketlerinin kamuoyundaki konumlarının zayıfladığı bazı dönemlerde ise sahne gerisinde kalmayı tercih etmiştir. Bu şirketlerin desteği bu güne kadar mali yardımda bulunmak, resmî makamlara baskıda bulunmak ve Arapların hükümetten taleplerini desteklemelerini sağlamak üzere çalışanlarına ve hissedarlarına mektuplar göndermek gibi çeşitli şekillerde gerçekleşmiştir.

Deyim yerindeyse bu petro-diplomatik lobi Arapların 1972 yılına kadarki tek lobisiydi. Ta ki Richard Shadyac'ın o yıl "Amerikan Arap Ulusal Birliği"6ni kurmasına kadar… "Ulusal İsa Kiliseleri Konseyi"7 gibi Arap ve Müslüman olmayan bazı akımlar da İsrail'e karşı olmalarından dolayı Filistinlileri desteklemiştirler.  Bu cümleden, söz konusu Konsey, 1980 yılında bir Filistin devletinin kurulmasını istedi. Cesi Jackson, Arap lobisinin desteklediği Amerika'daki tek başkan adayıydı. O, Araplara ve Filistinlilere olan ilgisini açıkça ortaya koyuyordu. Arafat'la görüşmenin tabu sayıldığı dönemde onunla görüşmüştü. Jackson, sonunda Arapların seçim yardımını alabilmişti.

 Arap yanlısı lobinin bir takım başlıca özellikleri vardır. Birincisi, faaliyetlerinin genellikle olumsuz yönü bulunmaktadır. Yani bu lobiler daha ziyade Arap yanlısı tasarı ve planları gündeme getirmek yerine, İsrail yanlısı plan ve tasarılara karşı çıkmaktadır. İkincisi de Amerika'nın kendi çıkarlarını yürütmek için yaptığı önceki girişimlerden istifade etmektedir.

Bu lobiler arasında 1981'de AWACS'ların Arabistan'a satışı konusundan başka herhangi bir konuda özel bir tepki ortaya konmamıştı. Amerika'daki Yahudi lobisi, Amerika'nın Arap ülkelerine silah satışına ve bu ülkelerde yatırım yapmalarına çok fazla muhalefet etmemişler ve böylece Amerikalı şirketlerin çıkarlarını tehdit etmemişlerdi.

Filistin yanlısı lobiler de tıpkı Yahudi lobileri gibi, kendi temellendirmelerini Amerikan ulusal çıkarlarına dayandırmıştır. Onlar, İsrail'i desteklemenin Amerikanın ulusal çıkarlarını tehlikeye attığını, İsrail'e yapılan yardımların ödenen vergileri heba etmek demek olduğunu, Amerikan çıkarlarının Araplara yakınlaşmakla temin edileceğini vs. propaganda etmektedirler.

Bununla birlikte sıkı ve şiddetli bir rekabetin bulunduğu hiçbir seçimin sonucunu etkileyememiş olmaları, Arapların en temel sorunudur. Sadece bu bile, seçimlerle herhangi bir makama ulaşmak peşinde olan kişilerin bunları çok fazla ciddiye almamalarına sebep olmaktadır.

Bu durum da, onların ABD kongresinde zayıf kalmalarıyla sonuçlanmaktadır. Amerikan Temsilciler Meclisinde çoğunluğu Lübnan asıllı olan beş Arap üye bulunmaktadır. Buna karşın onların senatodaki varlıkları sıfırdır. Bu durum, Filistin yanlılarının Kongre üyeleri ile olan temasları için de geçerlidir. Temsilciler Meclisi Uluslar arası ilişkile Komitesi başkanı Henry Hyde, Ortadoğu ile ilgili konularda İsrail yanlısı grupların sürekli olarak kendisine müracaat ettiğini; ama Amerikalı Arapların ya da Amerikalı Müslümanların ona çok fazla müracaat etmediklerini söylemektedir.8

Filistin davası, sol akımlarla Amerikan medyasının bir bölümü arasında taraftara sahipse de, 11 Eylül'den sonra bunu gündeme getirip propaganda etmek oldukça zorlaşmıştır. Şüphesiz, ırk temelinde onların teröristlere para toplamakla suçlanması, işleri daha da zorlaştırmaktadır.

Amerika'daki İsrail yanlısı lobinin nüfuzu şu sıralarda zirvede bulunuyorsa da şüphesiz Müslümanların bu potansiyel lobisi yüksek bir güce sahiptir ve uygun şartlar altında parlak bir geleceğe sahip olabilecektir.

Amerika'daki Müslümanların nüfusu, diğer din mensuplarına oranla daha hızlı artmaktadır. Bu artış hem yeni göçlerle hem de yüksek orandaki doğumlarla olmaktadır. Ayrıca son dönemlerde Müslümanlar arasında sivil toplum kuruluşlarına ilgi de artmıştır. Müslümanların siyasal veya kişisel taleplerini dile getiren örgütlerin faaliyetleri de gittikçe artmaktadır. Bu durum "Yahudi-Hıristiyan" kültür yapısı tekelini kırmakta onun yerine İslam'ı koymaktadır.

Öte yandan dünyadaki bugünkü iletişim devrimi de Müslümanların Amerikan toplumuna olan entegrasyonunu azaltmıştır. Telefon, faks ve internet yoluyla ana yurtlarla olan irtibat daha da kolaylaşmış, ana yurtlara yapılan seyahatler de ucuzlamıştır.

Geçmişte ya da yakın geçmişte Amerika'ya hicret etmiş olan Müslümanlar, kendi yerel toplumlarıyla teması koruma konusunda daha isteklidir. Şüphesiz bu şartlar, Müslümanlar için 19. ve 20. yüzyılda sahip olduklarından daha fazla imkanlar yaratabilir.

Elbette bu durum sadece Müslümanlar için geçerli değildir. Amerika'daki tüm göçmen toplumlar da aynı şekildedir. Bu durumda Amerikan toplumunun göçmenleri bünyesine çekip eritme yönündeki yüksek kabiliyetine işaret eden "melting pot" teriminin hâlâ geçerli olup olmadığı sorusu gündeme gelmektedir.

Öte yandan son dönemlerde göç edenlerin niteliği de 19. ve 20. yüzyıllarda göç edenlerinkine göre dikkate değer bir farklılık arz etmektedir. Geçmişte göçmenler, genellikle batı ve doğu Avrupa ile Rusya'dan gelmekteydiler ve onların çoğu da Yahudiydi.

Son dönemlerde ise göçmenlerin çoğu Latin Amerika ülkeleriyle aralarında İslam ülkelerinin de bulunduğu diğer üçüncü dünya ülkelerinden olmaktadır. Yeni göçmenlerin çoğu, Yahudi tarihî geçmişini bilmeyen ve onların duyarlılıklarına sahip olmayan kişilerdir. Onlar hakkında olumsuz bir yargıya sahip olmasalar da en azından bu konuda nötrdürler.

Bu göçmenler, Avrupa'da Yahudilerin katliama tabi tutulduğu vs. gibi propagandaların etkisinde değildirler. Amerika'daki Yahudiler konusundaki tek yargıları, Yahudilerin hak etmedikleri halde Amerika'daki beyaz kesimin en zengin ve en nüfuzlu kişilerini olduğudur. Bugün az bir ücretle Yahudilerin hizmet işlerinde çalışan İspanyol kökenliler, Amerikan nüfusunun dörtte birini teşkil etmektedir. (Onların nüfusları 1970'te 8 yüz bin iken bugün 9 milyona ulaşmıştır) Ayrıca bunlar, Yahudileri İsa Mesih'in katilleri olarak gören geleneksel Katolik mezhebi öğretilerinin etkisindeki Katoliklerdir.

Amerika'da hızla çoğalan diğer dinî gruplara oranla Yahudi nüfus artışı sıfırdır. Diğer bir deyişle Amerika'daki Yahudilerin sayısı hem mutlak olarak hem de diğer gruplarla mukayeseli olarak düşünüldüğünde gittikçe azalmaktadır.

Yahudi nüfusun yaşlılığı, onların diğer dinî gruplarla evlenmeyi ve diğer dinlerden kendi dinlerine geçişi hoş görmemeleri, Yahudilerin Amerikan toplumu ve kültürü içinde erimelerini hızlandıran önemli etkenlerden biridir.9 Bu da Amerika'daki Yahudi toplumunu tehlikeyle yüz yüze getirmektedir.

Kamuoyu araştırmalarının sonucuna göre genç ve dindar olmayan Yahudiler, İsrail konusunda daha az duyarlıdır. Ayrıca genel olarak Yahudilerin sinagog ve dinî okullar gibi Yahudi kurumlarına katılımı dikkate değer oranda azalmıştır.

Amerika'daki Yahudiler arasındaki küçük bir azınlık, aşırı dinî tezahürlere sahipse de çoğunluk, bunlardan tamamen farklıdır.

Yine anket verilerine göre Amerika'daki Yahudiler, bu ülkedeki diğer din mensuplarına göre daha az dindardır.10

Binaenaleyh, Yahudilerin aleyhine ve diğer grupların ve bu cümleden Müslümanların lehine bir seyir izleyen demografik etkenler, tek başına bu ülkedeki siyasal yapıyı değiştiremez.

Diğer toplumsal grupların bu ülkedeki nitelik değişiminde oynayacağı rol, düşünce ve siyasal örgütlenme gibi etkenlere bağlı olacaktır.

Çeviren: Alptekin Dursunoğlu

Dipnotlar:

1- Zogby International

2- The Chicago Tribune, April 16, 2002, p.6

3- Ibıd

4- Mitchell Bard op.cit.

5- Mitchell Bard, The Israeli ve Arab Lobbies, Jewish Virtual Library 

6- National Association of Arab Americans

7- The National Council of the Churches of Christ in the USA (NCCCUSA)

8- The Chicago Tribune, April 16, 2002, p.6

9- Stephan Steinlight, "The Jewish Stake, in America's Changing Demoghrapy", 2001, www.cis.org. p.16

10- Age, p.17

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR