1. YAZARLAR

  2. İslam Özkan

  3. Mısır'daki İslami Mücadelede Dönüm Noktası

Mısır'daki İslami Mücadelede Dönüm Noktası

Ağustos 1997A+A-

1970'lı yıllardan beri Mısır'da silahlı mücadele vermekte olan İslami Cihad Hareketi ve Cemaat-i İslami Örgülü silah bırakma kararı aldılar. Buna ek olarak bu iki hareket, birleşme yönünde çabalarını yoğunlaştırarak mücadelelerini siyasi bir platformda sürdüreceklerini açıkladılar.

Yapıları ve kuruluş amaçlan birbirinden farklı olmakla birlikte süreç içerisinde bu iki hareket silahlı mücadele noktasında buluşmuşlardı. Bu hareketlerin silahlı mücadeleye başlamalarında etkili olan sosyal ve siyasi şartlar, bu sefer silah bırakmalarında etkili oldu. Mısır'ın, Özellikle Enver Sedat döneminde İsrail'le Camp David Anlaşması'nı imzalaması, ülkenin anti-emperyalist bir kimlikten Amerikancı bir kimliğe doğru evrilmesi, toplumsal bir yozlaşmanın yaşanması, İhvan-ı Müslimin gibi hareketlerin devlet ve toplumla ilişkilerinde yaşadığı zaaf, Mısır'da belirli bir siyasi bilinç düzeyini yakalamış Müslümanlar'ın farklı bir takım mücadele yöntemlerini denemelerini zaruri kılıyordu. Çünkü mevcut İslami hareketler ciddi bir alternatif ortaya koyamıyorlardı. Nitekim Halid el-İslambuli'nin Sedat'ı cezalandırması, İslami hareketlerin yaşadıkları radikalleşme sürecini hızlandırdı. Cemaat-i İslami, ilk kuruluşu itibariyle silahlı mücadeleyi esas alan bir düşünceyi taşımamasına rağmen ideolojik düzeyde aynı düşünceleri paylaştığı İslami Cihad'ın etkisinde kaldı.

Yirmi yıldan fazla bir süredir Mısır siyasi sahnesinde önemli bir belirleyici güç olarak her zaman önemini muhafaza eden İslami hareketler, çeşitli iç ve dış etkenlerin etkisiyle, biraz da kendilerinden kaynaklanan bir takım hatalar nedeniyle şu anda bulundukları noktaya gelmiş bulunuyorlar.

Mısır İslami Cihad Hareketi'nin kökenlerine baktığımızda bu hareketin, Salih Sirriyye'nin salt iktidarı ele geçirme üzerinde yoğunlaşan devrimci düşüncelerinin üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Süreç içerisinde gelinen nokta, sadece iktidarı ele geçirme üzerine kurulu, sosyal ıslahı ve toplumsal değişimi ihmal eden hareketlerin başarı şansının olmadığını göstermektedir. Örneğin İslami Cihad Hareketi'nin Enver Sedat'ı öldürdüğü halde Mısır'da siyasal bir atılım gerçekleştirememesi, planı dahilinde olduğu halde bir halk ayaklanması yaratmada başarısız kalması aslında daha o dönemden hedeflerle vakıa arasındaki mesafeyi gösteriyordu. Ancak hareketin başarılı eylemler gerçekleştirmesi bu tür aksaklıkları kamufle ediyor ve halaların görülmesini geciktiriyordu.

Aradan geçen 20 seneden fazla bir süre içerisinde silahlı mücadele veren bu iki hareketin stratejisinde herhangi bir farklılaşma olmadı. Ancak son zamanlarda Mısır rejiminin artan baskıları sonucunda göreli bir zayıflama dönemine giren İslami hareketler, henüz sapasağlam ayakta durduklarını ispat etmek amacıyla bir takım eylemlere giriştiler. Bu eylemlerin içeriği tam olarak netliğe kavuşmuş olmamakla birlikte İslami hareketlerle hiç bir alıp veremedikleri olmayan Kıpti Hristiyanlar ibadet esnasında öldürüldüler. Bu eylemlerin faturaları İslami hareketlere yıkıldı. Başka bir eylemde 20 kadar Yunanlı turist, bir otobüse düzenlenen saldırı esnasında öldürüldüler. İslami Cihad ve Cemaat-i İslami yine sanık sandalyesine oturtuldu. Tüm bu eylemlerin İslami hareketler tarafından yapılıp yapılmadıkları tam olarak bilinmemekle birlikte, eylemin gerçekleştiriliş şekilleri ve daha önce de bunlara benzer eylemlerin yapılması, şüphelerin müslümanlar üzerine çekilmesi için yeterli oluyordu.

Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra Arap-İsrail çekişmesinde Mısır rejiminin önemli bir rol oynaması ve Mısır'ın Ortadoğu barış sürecinde Enver Sedat'ın politikalarını yeniden gözden geçirip dış politikasında tadilata gitmesi de İslami hareketlerin strateji değişikliğine gitmelerini zaruri kılan hususlardandır. Mısır'da rejimin tüm baskı ve zulmüne rağmen toplumsal bir ıslah ve sosyal bir dönüşüm sağlama imkanını veren araç ve kurumlar tamamıyla tükenmiş değildir. Dolayısıyla İslami Cihad ve Cemaat-i İslami Hareketlerinin silah bırakmaları aslında bu aşamada olumluluk olarak görülebilir. Çünkü bu durum, söz konusu hareketlerde kör taassubun ve özeleştiriden yoksun bir anlayışın hakim olmadığının, konjonktüre göre tavır alabilecek bir esnekliğin yakalandığının belirtisidir. Silahlı mücadelenin belirli bir amaca matuf olması gerektiğinin bilincinde olan bu hareketler, Mısır halkına kendilerini daha iyi ifade edecek bir mekanizmayı kendi elleriyle yaratacak iradeye sahipler. Bu tavırları, aynı zamanda sorunlarının Mısır halkıyla değil, halkın değerlerini hiçe sayan rejimle olduğunu gösterebilecek bir açılımı beraberinde getirdiği takdirde İslami hareketlerin daha olumlu bir sürece sıçramalarına yardım edecek bir faktör işlevini görebilir. Silahlı mücadelenin bırakılması, mücadele sürecinde meydana gelen yılgınlığın neticesi değilse eğer, sünnetullaha uygun bir mücadele yöntemi arayışının ifadesi olma açısından umut verici bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR